Ülkemin tepe yerinde:
Sözde demokrasi…
Sözde seçim… Oyların yüzdelik hesabı…
Makam ve mevki tutkusu…
TV camlarından nutuklar…
‘’Sen-Ben…Siz-Biz’’… Bölünmüşlüğü varken:
Sanki bir yangın yerini yaşıyor memleket…
Dışında ateşler içinde ateşler var.
İnliyor gök kubbe nice Fatiha sesleriyle…
Sanki bir dünya savaşı çıkmış…
Sanki her arazide bir seferberlik var.
Millet, öyle bir mutsuz ve de umutsuz ki…
Millet, öyle bir tedirgin öyle bir arayışta ki…
Devleti devlet gibi görmek ister.
Devlet adamını da devlet adamı gibi görmek ister…
Tıpkı bir dayanılmaz özlem gibi ister.
Çünkü…
Öyle bir zaman dilimi ki…
Adalet, sığ denizde boğulmuş.
Ahlak, adeta görünmeyen bir dibe vurmuştur.
Üzülüyor, utanıyor, kahroluyoruz elbette.
Bu günleri yaşarken:
Mağdur olduğumuz 12 Eylül’ü hatırlıyor.
O geride kalan darbeli tarihin adını;
12 EYLÜL’CÜK olarak değiştiriyoruz.
Hem de zindanlarında yatmamıza rağmen…
Nice karakol ve de siyasi şubelerde sürünmemize…
Nice savcılık ve de mahkemelerde hesap vermemize rağmen…
Çünkü bugün:
‘’Keşke ülkemin bu günlerini görmeseydik.
Görüp de yerin dibine girmeseydik.
İnsanlık tarihi önünde eğilmeyip.
Dünya insanlığına rezil olmasaydık’’
Dedirttiler…
Böylece:
Artık 35 yıl önceki 12 Eylül…
Devede kulak olarak yazılacaktır Siyasi Tarih sayfalarına…
O sayfalar bu günleri:
Devletin diz bağının nasıl çözüldüğünü…
Belinin nasıl iki büklüm yapıldığını…
Adaletin nasıl bir tarafa atıldığını…
Özgürlük ve de demokrasinin nasıl rafa kalktığını…
Medyanın havuz başındaki esas duruşunu…
Nice duyarsızların sallabaş olup, bağdaş kuruşunu…
Yazacak ta yazacaklar…
Öyle bir zaman dilimi ki bu günler:
Onurlu bir duruşa, bir dayanılmaz gücün tahakkümü var.
Söylemlerle eylemlerin siyah-beyaz kadar tersliği…
Bir devlet şemsiyesinin, milletin tamamını örtemeyen;
Sosyal, siyasi, ekonomik, demokratik ve özgürlük eksikliği var.
Çünkü kefeleri şaşmış ülkemdeki adaletin…
Çünkü kafaları karışmış ülkemi yönetenlerin…
Daha ne olsun ki?
Eğer ahlak ve adalet çökmüşse…
Eğer devletin direkleri eğilmişse…
Milletin birliği çözülmüşse…
Özgür medyası sindirilmişse…
Nice canlar:
Eğer dağda, bağda ve denizde ölmüşse…
Millet bunları her gün her gün görmüşse;
‘’Kardeşim 35 yıl önceki 12 Eylül ne ki?...
Sen bu günlere bak bu günlere?...
Bak da o 12 Eylül’e 12 EYLÜL’CÜK de’’
Demez mi?..
Hele hele şu Suriye’yi parçalayıp…
Suriyelileri perişan eden siyaseti görenler;
Tam da içeriden; ‘’12 EYLÜL’CÜK’’ demez mi?
‘’Beterin de beterini gördük’’ demez mi?