Bu kez boşanmak üzere olanlaradır sözümüz.
Boşanarak, savrulup gidenleredir sözümüz.
Çünkü görüp duydukça içimiz yanıyor.
Aman ha!..
Hayat öyle bir okul ki; Yaşadıkça öğreniyor insan.
Hayat öyle bir süreç ki; Yaşlandıkça anlıyor insan.
Hayat öyle bir araç ki; Kullanmasını bilmeli insan.
Elbette ki ah vah dememek için…
Elbette ki ot gelip saman gitmemek için…
Doğanın öyle kanunları var ki;
Ne isyan kâr eder, örgütlenip kazan kaldırmaya…
Ne de adaleti yazılır; insaf ve vicdanları uyandırmaya…
Gün olur bir doğal felaketten…
Gün olur bir sosyal felaketten dövülür nice dizler.
Doğal olanına, diyelim ki mecburen Eyvallah…
Peki ya diğerleri…
Ya en küçük sosyal birimin başına gelenler…
Ya bir hiç uğruna yıkılan yuvalar…
Bir hiç uğruna sağa solan savrulan ana babalar…
Her ikisine de hasret kalan yavrular…
Peki, buna ne demeli?
Bir akılsızlık, bir tutarsızlık mı?..
Bir düşüncesizlik, bir umursamazlık mı?
Sahi, ne demeli?
Analı ve babalı olmak varken…
Bir sıcak yuvada yaşayıp, o yuvada büyümek varken…
Bir hiç uğruna savrulmaya ne demeli?
Ne demeli babalar, ne demeli analar?..
Değer mi, bir yuvayı boşu boşuna yıkan kaprislere?
Değer mi bir hayatı başlı başına yakan şeytani emellere?
Nice canlar ana karnında mahrum kalır büyüklerine…
Nice canlar da henüz çocukken…
Bir de onların dayanılmaz duygularına sormalı.
Sormalı ki, yaşarken yok olmanın anlamı ortaya çıksın.
Sormalı ki, analı babalı bir aile olmanın ifadesi yerini bulsun.
Mademki yaşıyor herkes;
Öyleyse analı babalı bir aile olsun.
Olsun ki, evler çocuksuz kalmasın.
Ne çocuksuz evlerin duvarları buz kessin, bir mezar taşı misali.
Ne de ana babaların gözyaşları asksın o duvarların dibine.
O halde:
Küsme, kızma, naz yapıp kaprislere girme ey insanoğlu.
Konuş, barış, danış…
Paylaş her şeyini öz evinin dört duvarı arasında.
Çünkü bir anlık yanlışla;
Nice umutlar söner bir avukatın boşanma dosyasında.
Solar yüzler tek tek…
Ağlar gözler kuruyana dek…
Hem de buz kesen duvarların en yalnız köşesinde.
O halde;
Olmasın paramparça aileler…
Analı babalı olsun aileler…
Ey ayağı yere basmayan kanmış ve de kandırılmış beyinler!
Ey beyni yerine günlük istemlerine esir olmuş beyinsizler!
Eğer çok çok gerekli değilse…
Eğer bir öldürücü noktaya dayanmamışsa;
Siz siz olun asla boşanmayın!
Hele hele çocuk ya da çocuklar da varsa…
Sakın ola ki yuvanızı yıkıp parçalanmayın!
Yoksa bir nefeslik mezar olur yaşadığınız dünya.
Bırakın da analı babalı büyüsün çocuklar…
Hem de adına aile dediğimiz o sıcak yuvada.
O halde;
AMAN HA!..
BOŞANMAYIN!..
BOŞANIP DA ÖMÜR BOYU YANMAYIN!..