Memleket her yıl kaybediyor!

Milletin yoksulluğu hane hane nefes keserken…

Sürekli olarak geriye geriye gidiyor…

Sürekli olarak her bir alanda eridikçe eriyoruz!

YANLIŞ SİYASETTEN… BEDEL ÖDEME MİLLETTEN!

Bu olup bitenlere seyirci kalan basınımızı…

Utanarak, hayret ve ibretle izliyoruz!

Çünkü bugünün basını, tarihi bir yanlış içinde…

Çünkü bugünün basını, millet, devlet ve memleketine en dayanılmaz zararı vermektedir!

Hatta ve hatta demokratik baskı grubu olarak, iktidarı uyarmayarak…

İktidara bile yanlış yapmaktadır!

Sadece TV TV çok çok… Boş boş konuşuyorlar o kadar!

Sadece gazete gazete… Sözcükler üstüne kremalı köşe yazıları yazıyorlar o kadar!

Ne yanlış siyasetin bedelini ödeyen millet umurlarında…

Ne de yanlış siyasetin tarihi bedelini ödeyen devlet umurlarında…

Kendileri keyifli bir dönemdeyken; Bir başka oldu memleketim!

Yurtta kavga… Cihanda kavga üretmekle geçiyor günler!

Yurtta saldırı, hedef, kılıf, bahane, oyalama gündemli siyasetler eserken…

Eleştirel karşı düşüncelere, tahammül edemeyenlerle geçiyor günler…

Bir medyaya bir de millete bakıyoruz üzgün üzgün…

Medya nerede… Millet nerede…

Rahmet ve Saygıyla andığım Gazeteci UĞUR MUMCU bir sohbetimizde:

‘‘Kötü bir gidişat var, milletin sesine tercüman olması gereken gazeteciler…

İktidarlarla zenginlerin değirmenine su taşımaya başladı!

Biz, memleketteki hukuksuzluğu, yolsuzluğu ve devlete kurulan tuzakları araştırıp yazdıkça…

Bizim karşımıza, hemen bizden birleri çıkıyor; Yani gazeteciler…

Böyle giderse gün gelecek, milletin ve devletin çıkarlarını savunan gazeteciler mumla aranacaktır!’’ Dedi.

Yine Rahmet ve Saygıyla andığım, Gazeteci METE AKYOL’UN…

Genel Yayın Müdürlüğü yaptığı Dünya Gazetesi’ndeki odasındayız;

Yıl 1979: Gazetede çalışanlar, başkanlık yaptığım Basın-İş’in üyesi…

O günler, tam da Dünya Gazetesi’nin ekonomik sorunlar yaşadığı günlerdi!

 METE AKYOL Genel Yayın Müdürü’dür; Ama hep çalışan gazetecilerden yana…

Sohbet anında dedi ki, ‘’Çok genç başkanısın…

Benim de ömrüm hep hak arayanlar uğruna geçti! Mademki alacaklar için geldiniz…

Gazetenin patronu ve danışmanları Ankara’dadır.

Onları şurada bulabilirsiniz, yoksa bütün alacaklarınız suya düşer!’’ Dedi.

Teşekkür edip oradan çıkarak, ilk uçakla ekibimle Ankara’ya gittim.

Patron ve danışmanları aynı adresteydi. Yanlarına oturup yüksek bir sesle:

‘’Ya gazete emekçilerinin alacaklarını ödersiniz, ya da buradan asla çıkmayız…

İsterseniz polis çağırın!’’ Dedim. Patron işin ciddiyetini anlayınca:

Danışmanlarına dönerek, ‘’ İstanbul’a gidin, çalışanlara tüm borçlarımızı ödeyin!’’ Dedi.

Ben, ‘’yarın ilk uçakla birlikte gidelim, oradan gazeteye ve bankaya uğrar gereğini yaparsınız’’… Önerisinde bulundum. Öyle de oldu.

Artık İstanbul’dayız… Gazeteci arkadaşlar sıraya girerek tek tek tüm alacaklarını aldılar!

Teşekkür için METE AKYOL’UN odasına girdim. Dedi ki, ‘Herkes aldı tamam da sevgili başkan…

Benim birikmişlerim ne olacak?’’ Orada ‘’sahi size de mi ödemediler?’’ Deyip, danışmanların yanına giderek, ‘METE BEY’İ unutmayın!’ Uyarısını yaptım!  Danışmanlardan biri, ‘o bizden ama o da alacak’

Deyince, içimden ‘’O sizden değil… Haktan yana, haklıdan yanadır!’’ Sözü geçti.

Yıllar sonra, TRT’nin kuruluş yıldönümünde METE AKYOL ile ayaküstü sohbetteyiz:

‘’Bana, seni takip ediyorum, Kenan Evren’e bile meydan okuyorsun! Bana kalırsa ona yalakalık yapan…

Şu tuzu kuru, ensesi kalın gazetecilere de arada bir fırça at!

Onlar, basın dünyamızın geleceğini ipotek altına sokan…

Yüz karası, tetikçi gazetecilerdir; Aman dikkat!’’ Dedi.

O gece eve dönerken, arabada o dediği gazetecileri düşünerek:

‘BU ÜLKEDE, BİR MİLLET İKİ GAZETECİ VAR’ DEDİM.

Gazetecilerin biri, millet ve devletten yana… Diğeri, makam ve saltanattan yana…

SEKSENLİ YILLAR…‘’BİR ELİNDE CIMBIZ, BİR ELİNDE AYNA… UMURLARINDA MI DÜNYA…’’

Yıl 2020: ‘’YÜZ DE VAR… ELLİ DE VAR YÜZ DE VAR…

ÖPÜLESİ AYAK GÖRDÜK, TÜKÜRÜLESİ YÜZ DE VAR…’’

Ne demiştik? Bir Millet… İki gazeteci…

UĞUR MUMCU VE METE AKYOL’U Saygı ve Rahmetle anıyoruz!

Elbette ki tüm gerçek gazetecileri…

Yürekleri millet ve devlet için çarpanları…

Elbette ki, ellerinde yağ fırçasıyla gezenleri değil, mesleğin saygınlığını şerefle taşıyanları hep saygıyla anıyoruz!

Türk Basın Tarihi, bir gün mutlaka tüm gazetecileri yargılayacak:

Duyarlı saygınları yürek ve arşivlere… Duyarsız arsızları da hak ettikleri çöplüğe koyacaktır!

BİR GÜN MUTLAKA…