Cumartesi günü TBMM'de CHP'li milletvekillerine saldıran AKP'lilerin kin ve öfkesinin ''sebepsiz olmadığı''nı biliyorum. 

TCDD'nin İzmir'de yaptığı ihalelere yönelik soruşturmada ortaya çıkan bir dinleme kaydı, AKP döneminin karakteristik özelliğini özetlemesi açısından kayda değer bir örnekti. Polisin dinlediği şüpheli, bürokratlara verdiği rüşvetten bıktığını anlatırken şöyle diyordu: "Bunlar doymuyor abi...''
Rüşvetten gelen ''tatlı para''nın rüzgarına kendini kaptıran bakan yakınları ve bürokratların, TCDD İzmir Liman İşletmesi'ni babalarının çiftliğine çevirdikleri görülüyor. Öyle ki; rüşvet veren firma yetkilisi, karşısındaki kişiye, "Abi bunların derdi bitmiyor, on bin dolar, yirmi bin dolar. Bu kadar haram parayla ne yapacaklar. Allah yardımcımız olsun'' diyor.

YUKARI ÇIKTIKÇA ARTIYOR

Kamunun kaynaklarını kişisel çıkarları için kullananların ''rüşvet'' tarifesi, isimlerinin önlerindeki ünvanların gücüne orantılı olarak artıyor. Bürokrat, kapıyı ''on bin dolar, yirmi bin dolar''dan açarken, devletin zirvesine çöreklenenler ise ''on milyon yirmi milyon dolar''a göz dikiyor. Aldıkları rüşvetleri ve edindikleri haksız kazançları sümen altına itmek için ise, en büyük tehlike olarak gördükleri yargıyı etkisiz hale getirmek istiyorlar. Bu yüzden, kendi elleriyle oluşturdukları HSYK'yı bile ''tehlike arz ettiği'' için tasfiye ediyorlar. İstiyorlar ki; rüşvet de alsınlar, haksız kazanç da sağlasınlar; ama hiç kimseye hesap vermesinler...

ÇÜRÜYEN BİR ŞEYLER VAR...

Türkiye'nin şu an içinde bulunduğu durum budur. AKP iktidarı, çürümüşlüğünü ve kokuşmuşluğunu ört bas edebilmek için, kendisine yeni zırhlar edinmeye çalışıyor. ''Dokunulmazlıklar''ın dahi bu çürümüşlüğü ört bas edemeyeceği göründüğü için, bu kez yargı zaptu rapt altına alınmak isteniyor. Polis, MİT, TSK, medya, yasama ve yürütme tamamen denetimlerinde olmasına rağmen, "bunlar doymuyor.''
Önümdeki 150 sayfalık dosyayı okurken, içimden "Bir parça vicdanı olan hiç kimsenin AKP'ye oy vermemesi gerekir'' düşüncesi geçti. Dosya, çarşamba gecesi bir kısmını Halk TV'de anlattığım TCDD İzmit Derince Limanı'nın Özelleştirilmesi'ne ait... Sata sata hiçbir şey bırakmayan AKP, bir türlü doymadığı için, gözünü bu kez denize dikmiş... İzmit Derince'de bulunan ve TCDD'ye ait olan limanı özelleştirmek için düğmeye basan AKP, yargının aleyhteki tüm kararlarını ise rafa kaldırmış. Yargı ''Bunu yapamazsın'' dedikçe, yeni yol ve yöntemler bulunmuş. Zira; özelleştirme yapıldığı taktirde, yandaşın cebine gidecek paranın tutarının 10 milyar dolar olduğunu söylersem, AKP'nin gözünün neden karardığını ve yargıyı nasıl by pass ettiğini daha kolay bir şekilde anlatmış olurum.

KÖRFEZ YOK EDİLİYOR

AKP iktidarı, Derince Limanı'nı 2004 yılında kendi çıkardıkları bir kanuna rağmen hem özelleştirmek hem de özelleştirme işlemi öncesi doldurarak genişletmek istiyor. Öyle ki; limanın hinterlandı 425 bin metre kare olmasına rağmen, toprakla doldurulacak ve TIR konteynır alanı haline getirilecek yeni dolgu alanı bölge 450 bin metrekare olarak hesaplanıyor. Yani; Derince Limanı'na binlerce kamyon toprak, taş ve çakıl dökülmesi planlanıyor. Liman İş Sendikası İzmit Şube Başkanı Bülent Aykurt, bu girişimin çevreye vereceği zararın yanı sıra, 800 kişiyi işsiz bırakacağını söylüyor. Ama Aykurt'u hiç kimse duymak istemiyor...
AKP iktidarı, Derince Limanı'nı binlerce kamyon toprakla doldurma ve özelleştirme ihalesini 16 Ocak'ta yapmayı tasarlıyor. Limanın 36 yıllığına satılmasından elde edilecek gelir ise 500 milyon dolar olarak hesaplanıyor. Liman İş Sendikası, 500 milyon dolara satılması planlanan limanın, iktidarın istediği değişiklik yapıldığı ve alanın TIR konteynırlarının hizmetine sokulması halinde 10 milyar dolarlık bir ekonomik değer yaratacağını hesaplıyor. Alanın toprakla doldurulması ve özelleştirilmesine karşı çıkan sendika, "Yine birileri zengin edilmek isteniyor'' diyor.

KİMLER O PARANIN PEŞİNDE?

Sendikanın "birileri'' dediği şirketlerin kimler olduğunu cumartesi günü araştırdım. Karşıma yine aynı isimler çıktı: Remzi Gür, Hasan Doğan (vefat etti) ve Cihan Kamer'in ortağı olduğu Türkerler Grup, Ciner'in sahibi olduğu Park Holding, Cengiz İnşaat, STFA, Dubai Port, Sabancı ve Arkas...
Cengiz İnşaat, "2. Dalga Yolsuzluk Operasyonu'' kapsamında kamuoyunca da tanındı. Şirket şu an Sabah ve ATV'nin de ortağı... 16 Ocak'ta yapılacak olan ihaleye de girecek olan Cengiz İnşaat'ın 500 milyon dolarlık bir ihaleye girme hazırlığı yapması dikkat çekiyor. Dubai Port'un AKP'deki etkili isimlerle olan yakın ilişkileri ise İzmit Limanı'nda dilden dile dolanıyor. Keza; Ciner'in de Beypazarı'ndan getirdiği sodaları dünyaya buradan taşıdığı biliniyor. Ciner'in sodalarını Denizcilik Bakanlığı bürokratlarının çok yakınlarına ait olan gemiler taşıyor. Bakan çocukları da sodaları taşıyan şirkete, gemi kiralıyor!
Şimdi; bu liman kamunun elinden alınarak ve tüm yasalar çiğnenerek özelleştirilmek isteniyor. Kamunun kaybının ise yaklaşık 9.5 milyar dolar olduğu görülüyor.

TSK BİRDEN KARAR DEĞİŞTİRMİŞ!

AKP, yandaşlarına kaynak yaratmak için önündeki tüm engelleri bir bir kaldırıyor. Öyle ki; aynı liman 2007 yılında özelleştirilmek istendiğinde, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) "Bölgede askeri tesis var. Milli güvenliğimiz tehlikeye atılıyor'' diyerek itiraz etmişti. Danıştay da farklı itirazları gerekçe göstererek, "Bu özelleştirme kanunlara aykırı'' diyerek satışı durdurmuş.
Ancak ne olduysa!!! aynı TSK, dört yıl önce itiraz ettiği gerekçeleri ortadan kaldırıyor. TSK adına hazırlanan raporun içeriği birden bire değişiyor. Tümgeneral S. Kısacık adına Özelleştirme İdaresi'ne gönderilen ''Hizmete Özel'' yazıda, "Adı geçen alan, güvenlik bölgesinin dışında kalmaktadır'' deniliyor.
Bu belgeler masamda duruyor...
Derince Limanı'nın hukukun arkasından dolanılarak satılması, daha doğrusu peşkeş çekilmeye hazırlanılması, AKP'nin yargıyı neden biçimlendirmek ve direk kendisine bağlamak istediğini gösteriyor. AKP, rant yaratmak ve bunu paylaşmak için mahkemeleri önünde bir engel olarak görüyor.
Nasıl görmesin?
Bakın, adı geçen liman 2004 yılında özelleştirilirken, sendikalar ve odalar, bu işlemi Danıştay'a götürüyor. Danıştay, "Limanın bu şekilde özelleştirilmesi hukuka aykırıdır, özelleştirme ve toprak doldurma işlemi çevrede tahribata yol açar'' kararını verince, Başbakanlık'a bağlı Özelleştirme İdaresi, TCDD'ye bir yazı yazıyor.

YARGIYI ETKİSİZ HALE GETİRMEK İÇİN AKIL VERMİŞLER

Özelleştirme İdaresi, Danıştay ''engeli''ni ortadan kaldırmak için, TCDD'ye ''akıl'' veriyor. TCDD'ye, "Siz burayı Kamu İktisadi Kuruluşları (KİK) kapmasından çıkarın, İktisadi Devlet Teşekkülü kapsamına sokun'' diyor. Böylece, özelleştirmenin önündeki engelin kaldırılacağı belirtiliyor.
TCDD kendisine söyleneni yapıyor. Alanın niteliği kağıt üzerinde değiştirilince, Danıştay'ın verdiği karar da rafa kaldırılıyor. Sendikalar, odalar ve namuslu insanlar ise hukukun arkasından dolanılmasına itiraz ediyor. Limanın yağmalanmasına karşı çıkan yurtseverler, "Burada hem yandaşlar zengin edilmek isteniyor, hem de doğanın katledilmesine yol açılıyor'' diye feryat ediyor.
İbretlik bir özelleştirme girişimi olan İzmit Derince Limanı'na ait belgeler, AKP'nin nasıl bir hukuk tanımazlık içinde olduğunu gösteriyor. Öyle ki; liman özelleştirildiği ve körfezin 450 bin metrekarelik alanı toprakla doldurulduğu taktirde, bunun büyük bir çevre katliamına sebep olacağı dahi önemsenmiyor.

ERDOĞAN KENDİ KARARINI ÇİĞNEYECEK

Oysa ki; böyle bir alan doldurma faaliyeti, başta Başbakanlık'ın 19 Şubat 2010 tarihli genelgesine dahi aykırı. Altında Recep Tayyip Erdoğan'ın imzası olan genelge, ''Dere yatakları doldurulamaz, derelerin üstleri kapatılamaz'' talimatını içeriyor. Yapılacak olan toprak doldurma işlemi ise bölgedeki iki derenin üstünün kapatılmasına yol açacak. Böylece, Erdoğan imzalı genelge de çöp olacak... Para hırsı, yeni bir katliama yol açacak.
Nasıl mı?
Liman İş Sendikası Başkanı Bülent Aykurt, körfeze dökülecek olan toprağın beş milyon metreküp olacağını söylüyor. Bunun için onbinlerce kamyon, körfeze toprak ve kaya parçası taşıyacak. Körfezin doğal olmayan yollarla doldurulması ise hem su sirkülasyonunu bozacak hem de ekolojik dengeyi... Yani; İzmit Körfezi'nin önemli bir kısmı, para hırsı yüzünden adeta yok edilecek...

O YUMRUKLAR SEBEPSİZ DEĞİL

Cumartesi günü TBMM'de CHP'li milletvekillerine saldıran AKP'lilerin, kin ve öfkesinin ''sebepsiz olmadığı''nı biliyorum... Önce HSYK'yı, ardından ise Danıştay ve Yargıtay'ı AKP'nin bir ''şube''si haline getirmek için CHP'lilere saldıran ve yumruk atan AKP'liler, bu kavgaları boşuna vermiyor. Onlar, Danıştay'daki namuslu hakimleri etkisiz hale getirmek, tayin ve sürgün korkusuyla karar verdirebilmek için o yumrukları atıyor. Yumruk ve tekmelerin CHP'lilere değil, körfeze sahip çıkmaya çalışan namuslu Danıştay üyelerine yöneldiği yukarıda özetlemeye çalıştığımız tabloda açıkça görülüyor.
AKP iktidarı, Türkiye'yi talan ederken, "Bana darbe yapılıyor'' yalanının arkasına sığınıyor ve gerçek amacını saklıyor. Öyle ki; önünde engel olarak gördüğü her şeyi tasfiye etmek isteyen AKP, Olağanüstü Hal (OHAL) dahi ilan etmeyi tasarlıyor. İnternete yeni yasaklar getiren AKP, yağma ve talanı sorunsuz bir şekilde gerçekleştirmek istiyor. Kısacası, bunların bir türlü ''doymadığı'' görülüyor.