Beni bilenler bilir; az bilen, bilmeyen ya da yanlış bilenler için biraz kendimden söz edeyim ki doğru anlaşılma şansım artsın. Malum, bilgisizlik ve önyargılar söyleneni anlamayı engeller, olanı değil, insanların beklediği veya kafasındaki gibi algılamalarına yol açar...

Özünde 'Bilimsel Sosyalizmi', içinde bulunduğumuz dünya ve ülke koşulları gereği ise 'Sosyal Demokrasiyi' savunan, insanlığın bu doğrultuda daha iyi yaşayabileceğine inanan bir insanım.
Rehberim elbette akıl ve bilimdir.

Bilimsel olmayan; şu veya bu şekilde ispatı yapılamayan, neden-sonuç ilişkisi kurulmayan, akıl ve mantık ilkelerine ters düşen hiçbir bilgiyi, kabulü, dogmayı, hurafeyi ciddiye almadım, almam...
Evrenin oluşumundan insanın 'insanlaşmasına' varıncaya kadar her şeyin temeline 'Sevgi' gücünü koyarım. Sevgi'nin üzerine güç tanımam, sevgisizliği ise 'bitiş', 'tükeniş', 'yok oluş' ya da 'hiç var olmayış' olarak değerlendiririm...

Kişilik sahibi; yani, doğruları, iyileri, güzelleri kendisine ait olan; kendi aklıyla, bilinciyle belirlediği yaşam ilkeleri, değerleri bulunan; onun, bunun, şu veya bu ideolojinin, fikrin, dogmanın, kişinin hizmetçisi, kuklası olmayan; insan olmanın, kişi olmanın, birey olmanın, yurttaş olmanın farkında olan, sorumluluklarını taşıyan ve bu anlamda yapması gerekenlerden kaçmayan bireyleri İNSAN saydığımı ve ancak böylesi insanların önünde sevgiyle, saygıyla eğilebileceğimi bilmenizi isterim.

Daha açık deyişle ben;

* Hiçbir dogmanın, ideolojinin, hurafenin, odağın ya da kişinin müridi değilim; böyle bir durumu sadece kendim için değil, insanlık adına da zul sayarım.
* Her birine saygı göstermekle birlikte hiçbir ırkı başkalarından üstün/aşağı görmem; ırkçılığa dayalı bir faşizmi reddederim.
* Hiçbir inancı bir diğerinden farklı olarak görmem mümkün olmadığı gibi, hiçbir inancın ya da bir bölümünün siyasetin yerine geçmesini de kabul etmem. Dinsel faşizmi ve din devleti fikrini asla doğru ve insanlık yararına olarak görmem.
* Farklı uygulamaları olsa da esas itibariyle 'laiklik' ilkesini doğru bulurum.
Hiçbir toplum tek bir inanca ve tüm bireyleri aynı yoğunlukta sahip olamayacağına göre bu ilkenin varlığını kaçınılmaz olarak değerlendiririm.
İnanan inanmayan, şu veya bu dine, şu veya bu mezhebe, şu veya bu biçimde, yoğunlukta inanan; ibadet şekli, yaşam tarzı, hayata bakışı değişik olan insanları bir arada ve eşit olarak tutabilmenin başka şansı yoktur çünkü. Bir tek Laiklikle sağlanabilir...
* Evrensel hukukun belirlediği ve genişletebileceği sınırlar içinde insanların 'Özgür' olmasından yanayım. Hiçbir değer 'İnsan'dan daha fazla vaz geçilmez değildir ve insan özgürlüğünü yok eden ne varsa insan için vaz geçilebilir demektir.
* Kişilikli, vicdan sahibi, sağlıklı insanların, başkalarının eksiğini, yanlışını gidermek; tersi durumda olanların ise bu zaafiyetleri kullanarak çıkar elde etme gayreti içinde olduklarını iyi bilirim. Örneğin; toplumda zengin-fakir ayrımının olmamasını, her yurttaşın iyi koşullarda yaşaması gerektiğini savunmak namuslu insanların; fakir fukarayı sadaka yöntemiyle kendine bağlayıp dilediği gibi kullanmak ise aksi durumdaki insanların işidir. Tabi bütün bunları görmek için 'özgür iradeli' olmak gerektiğini de bilir durumdayım...

Bütün bunları neden anlattım?

Anlattıklarımı gerçekten anlayanlar için söyleyeyim: İslam coğrafyası diye isimlendirilen bölgede akan kanlar ülkemize de sıçratılmak isteniyor. Bunun için başta ne yazık ki bizim başbakanımız olmak üzere çok sayıda kişi, kurum ve devlet harekete geçirilmiş durumda. Bir yerlerden basılan düğmeler, en son IŞİD şeklinde olmak üzere ortaya çıkıyor ve oluk oluk kan aktıyor...

Son bir ay içinde İstanbul Esenyurt'ta iki Caferi camisine üç kere kundaklama şeklinde saldırı düzenlenmesi de bunun açık bir göstergesidir.

Elbette barışçı olalım, elbette bu tür emperyal oyunlara, yerli maşaların gayretlerine değer vermeyelim, birbirimize düşmeyelim ama gerçekleri de görelim: Caferiler üzerinden ülkemize ‘Mezhep Savaşı’ sokmaya çalışıyorlar...

İster inanın ister inanmayın; bir megolomanın hezeyanları uğruna bu ülkeye yazık ediliyor!

Neredesin ey akıl; orada burada dolaşıp durma, bak bir ülke dolusu insan da bizde var!..