Bu köşeden sürekli uyardık:
''Devlet adamı iletişimde saldırgan olmamalı, yapıcı ve birleştirici
olmalı, mevzuatları kendi çıkarlarına nalıncı keseri yapmamalı, etnik
ve inanç bölücülüğü yapmamalı,
İçte ve dışta bir örnek olarak davranmalı, devleti temsil yetkisini
kullanırken, vatan ve millet ülküsünden şaşmamalı'' demiştik.
''Ağzından çıkanı kulağı duymalı, az ve öz konuşmalı, gelecek
nesillere iyi rehber olmalı, madem ki devlet adamı, öyleyse herkesi
kucaklamalı'' demiştik.
Ama kime?..
Ama kimlere?..
Meğer yandaş ve yalakalar öylesine bir çelik duvar örmüş ki, sesimizi
duyup, dediğimizi anlamadılar bile!
Bizi dinleyip, bunlar da bu ülkenin insanıdır demediler bile!
Birileri yazdı, kendileri okudu.
Birileri söyledi kendileri dinledi.
Derken bir gün geldi, atı alanlar hem demokrasiyi hem de adaleti alıp gitti.
Geriye kalan:
Elbette ki bir demokrasi ve bir adalet enkazı oldu.
O enkazın altından, şimdi de ''savaş, kurtuluş ve istiklal'' sesleri yükseliyor.
Sesin sahibi mi?..
Elbette ki devleti ve milleti ''sizden- bizden'' diye bölen ve geren
bir devlet adamı.
Ne diyelim?..
Yazık oldu ülkeme, yazık oldu halkıma!..
Çünkü 11 yıllık bir siyasi dönemin, hem ağır hem de bunalımlı faturası
çıktı ortaya.
Neymiş?.. Demek ki adalet ve demokrasi herkese lazımmış!..
Geçmiş ola Türkiyem!..
Dünya dönüyor elbette.
Yakın bir gelecekte, Ulusal ve Dünya Siyasi Tarihi:
Dünyada en çok konuşan başbakanın kim olduğunu...
Bir yerleri hedef alıp, durmadan bağıran başbakanın kim olduğunu...
Kavgacı ve saldırgan tutumuyla milleti bölen başbakanın kim olduğunu...
Tek adam olma tutkusuyla, devlet kurumlarını geren başbakanın kim olduğunu...
Demokratik Parlamenter Sistem ile sürekli ters düşen...
Devleti ayakta tutan kuvvetler ayrımına meydan okuyan...
Tepeden tırnağa bizden olan ve olmayan ayrımı yapan başbakanın kim
olduğunu yazacaktır.
Geçmişe kara çalıp, ulusal değerleri yerlere serenle...
Türkiye Cumhuriyetini durmadan gereni yazacaktır.