Türkiye'de bir makam ve saltanat siyaseti var.
Kimi sandığa dolduracak oylara göre dans ediyor.
Kimi de kasalara dolduracak paralar için kıvırıyor.
Aslında;
Türkiye elden giderken, millet de ne yapacağını şaşırmıştır.
Ne elden giden yer altı ve yer üstü doğasına sahip çıkabiliyor.
Ne de devletinin bükülen beline derman olabiliyor.
Öylesine oturmuş TV camlarına bakıyor işte.
Kendisine yapılan ''TELE-DARBE''nin, bile farkında değil.
Oyalanıp uyutulurken; Devlete de yazık oluyor millete de...
Elbette ki ''TELE DARBE'', en çok da Türk gençliğine zarar veriyor.
Çünkü, nalıncı keseriyle kendine yontanlar;
Öte yandan gençliği de perişan ettiler.
Gerçek şu ki, Türk gençliği, cumhuriyet döneminin en bunalımlı zamanını yaşıyor.
Okuyan okumayan tüm gençler işsizlik pençesinde kıvranıyor.
Eğitim kurumlarının gereksiz kuralları ile boğuşurken;
Alacağı diplomanın geleceğinden umut kesiyor.
Bireysel çıkarlar için vakıfçılık oynayanlar;
Türk gençliğinin geneline hizmet edecek entegre sportif tesisleri unuttu.
Gençler, taşıma suyla değirmen taşı çevirir gibi;
Hem bireysel sporlarda, hem de takım sporlarında oldukça bir çıkmazın
içine girmiştir.
Bir sadaka kıvamında topladıkları paralarla ancak bir yere kadar gitme
şansları var o kadar.
Türkiye'nin arazisi ile denizlerini beton rantına çevirenler;
Öte yandan başta gençler olmak üzere, insani tesisleri bir kenara itti.
Ya kişiye çıkar sağlayan çağ dışı vakıflar hizmete sokuldu.
Ya da siyasete malzeme olan, yandaş tayfalar oluşturuldu.
Elbette ki, bunların tamamı;
Geleceğimiz olan gençlik için çözüm getirmeyen işlerdi.
Keşke, orayı biz keşfettik...
Şunu biz icat ettik demagojileri yerine;
Gençliğin sorunlarını keşfedip...
Onların sorunları için çözümler icat edilseydi.
Akıl ve bilimden yoksun, nice çağ dışı eğitim uygulamaları yerine;
Çağın ihtiyaçlarına yanıt verecek, bilimsel eğitim için uğraş verilseydi.
Üreten bir Türkiye için...
Bağımsız ve özgür bir Türkiye için...
Yoksulluk ve açlık sınırının, bir aile çatısında;
Çocuk ve gençleri bunalıma deryasına sürüklemeyen...
Mutlu bir Türkiye için uğraş verilseydi.
Ne yazık ki yapamadılar, ya da işlerine gelmedi.
Ampul ile yola çıkanlar;
Geniş halk kesimini karanlığa sürükledi.
Nice vaatler ile sandıkları oy ile dolduranlar;
Ellerindeki mumun yatsı vakti sönüşünü izledi.
Sadece konuştular, konuştular.
TV camlarından bir '' TELE-DARBE'' ile oyalandı Türkiye...
Hem oyaladılar, hem de bir güzel oy aldılar.
Ne diyelim; Peynir gemisiyle buraya kadar!
Bir milletin geleceği olan gençliğin;
Siyaset darbesiyle sürüm sürüm süründüğü yere kadar.
Üfürükten naralara kim inanır artık.
Bankada olan, el parası.
Depoda olan, el malı.
Masada olan ''Böl-Parçala'' işi de el projesi.
İş ve aş üretmeyen ülkenin, sadece laf üreten siyasetiyle bu kadar.
Acaba bu acı gerçekleri kim keşfedecek?