İzmir’den bir dostumuz ise geçen yıl 18 Mart’ta konuyla ilgili kaleme aldığı “sarı-siyah” başlıklı yazısını önceki gün bize gönderdi. Okuyup, duygulanmamak elde değil.

Mesleği makine mühendisliği olan arkadaşımız Halit Hayta, Çanakkale Savaşı sırasında yaşanan dramatik bir olayla, kendi mesleği ile güncel yaşamdaki bir uygulamayı öylesine güzel bütünleştirip, ardında da öyle anlamlı bir öneride bulunmuş ki katılmamak mümkün değil. İşte noktasına virgülüne kadar o yazının tamamı:

Sarı-Siyah..!

Günlük yaşamımızda birçok yerde karşılaştığımız emniyet işareti  renklerinin anlamları vardır. Renkler ile işaretin yapımı ise genellikle emniyet tedbirinin  alındığı yerde,  ilgili yüzeye  veya makine ekipman üzerine  boyanarak yapılır. Bazen ise makine ekipmanın üreticisi, imalatı yaptığı fabrikasında gerekli olan boyamayı yaparak bu işlemi yerine getirir.

Yöneticisi olduğum birçok projede bu uygulamaları yaptık. Örneğin en standart uygulama, açıkta dönen şaft, volan gibi parçaların parlak turuncu renk ile boyanmasıdır. Makine sistem yapısına göre dönen bu parça, el ile ya da başka şekilde teması engellemek için ayrıca bir muhafaza  ile de korumaya alınır. Muhafazanın yüzeyi  de sarı-siyah şeritler şeklinde boyanır.  

Basit anlatım ile zebra deseni denilen bu sarı-siyah desen,  tedbir  ihtiyacı gerektiren makinemiz blok halinde hareket ediyorsa, görülen yüzeyine  büyük oranda  kaplayacak şekilde yapılır ki imalatını yaptığımız liman vinci yürüme grubuna ait fotoğrafta görüldüğü gibi  kendisinin  oradaki  varlığının kolay görülmesi sağlanır.

Özetlersek sarı-siyah zebra desenine bürünmüş her ne ise, “burada ben varım, beni geçme veya geçecek isen de her detayı düşün ve dikkatli geç”, ya da “burada ben gezinmekteyim, yolumu kesme, dikkat et çarpışmayalım” demek istemektedir.

Geçenlerde firma sahibi bir arkadaşım  şirkette ziyaretime geldi.  Üzerinde  firmasına ait bir iş yeleği  vardı ve yelek üzerinde de sarı-siyah renklerin kullanıldığı şirketinin logosu bulunuyordu. 

Sohbet başlangıcında, yelek ve logoyu kastederek, “güzel olmuş” dedim. Ancak logonun  sarı-siyah rengi, o an fazla üzerinde durmadığım, içimi ısıtan, sanki bilinç altımdan güzel bir duygu gelmesini sağladı bende. 

Arkadaşım ile de sanayiden,  işlerden falan konuştuk, kısa ziyareti süresinde.  Sonra iş koşuşturması, derken mesai bitti, şimdi evimdeyim. 

Zihnim dinlenme moduna girdi, ama kendiliğinden günün özetini geri planda hala işletiyor. Kafam yine o logodaki sarı-siyah renge takıldı. Bende güzel duygu ve önemliymiş gibi bir his uyandırmasının sebebi  ne idi?.

Düşündüm; bir an önce eksiksiz ve zamanında müşteriye teslim etmeye çalıştığımız devasa liman vinçlerinin  yürüme  grupları yüzeyine, şerit ölçülerini, hatta eğim açısını bile vererek boya uygulamasını yaptırdığım sarı-siyah şerit desenler değildi sebebi.  Kafama takılan bu küçük sorunun cevabını bulmak fazla sürmedi  ve ilkokul yıllarıma gidiverdim birden.

O yıllarda bütün ilkokul önlükleri  düz siyahtı ve giyilmesi zorunluydu. Bizim köy ilkokulumuzun önlüklerinde ise  kalp üzerine denk gelen kısmında  bir düğme vardı.  O düğmeye de üzerinde okulumuzun  isim baş harflerinden oluşan sarı-siyah  renkler ile tasarlanmış güzel  bir logonun olduğu  deri bir etiket  takılırdı.

Yelek üzerinde gördüğüm o sarı-siyah logo, kısacık bir zaman da olsa okul önlüğümüze taktığımız o sarı-siyah etikete ve ilkokul yıllarıma götürmüştü beni.  

Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Biz Çanakkale’de bir Darülfünun gömdük”  sözünün  nedenini çok iyi öğrenmiş ve anlamlandırmak isteyen bir öğretmenimizin, bu etiketin renklerini seçmiş ve tasarlamış olduğunu düşündüm.

Hepimizin bildiği o destansı yaşanmışlığı her dinlediğimizde ya da okuduğumuzda yeniden duygulanırız. 

Osmanlı, Çanakkale Savaşı içindedir. Harbiye Nazırı Enver Paşa 11 Mayıs1915’te yaptığı bir meydan konuşmasında, vatanın geleceğinin bu savaşa bağlı olduğunu ve asker desteğine ihtiyaç olduğunu söyler. 

O sırada birçoğu zaten cephede olan üniversite öğrencilerinden geri kalanlar ile lise son sınıf öğrencileri de bu konuşma sonrası çoşku ve vatan aşkı ile askere yazılırlar.

20 yaşın altındaki lise öğrencileri, yaş sınırı nedeni ile gönüllülük esasına göre göreve koşarlar. Bunlardan bıyıkları terlememiş 50 öğrenci  ise İstanbul  Lisesi son sınıfta okuyan gençlerdir.  

Halıcıoğlu karargahında birkaç günlük eğitim sonrası cepheye, 2.ci Tümene katılırlar. Normalde ilk bir iki gün cepheye ısınmaları gerekirken, Alman General  Liman Von Sanders’in  aceleci kararı ile aynı gün taarruz hazırlığı yapıp, ertesi gün taarruza katılırlar.

Ne yazık ki  tamamı şehit düşer. Acı haber tez ulaşır, lisenin alt sınıf öğrencilerine. Ağabeylerinin yasını  tutmak için okulda toplanırlar. Savaş hali şartlarında yaralı askerlerin tedavisi için okulları İstanbul  Erkek Lisesi’nin bir bölümü hastane olarak kullanılmaktadır ve okul  hayat rengi kabul edilen sarı renge boyanmıştır. 

Öğrenciler kendi elleri ile ağabeylerinin matemi içinde,  okulun tüm kapı, pencere, çerçeve ve parmaklıklarını siyaha boyarlar. Okul sarı-siyah renge bürünür, ancak o yıl mezun veremez. 

Şehitlerinin anısına sarı-siyah renk ikilisi okulun simge rengi olur. 1926 yılında kurulan İstanbulspor da sarı-siyah renkleri kendisine simge yapar.

Yakın zaman önce ihalesi yapılan Çanakkale-1915  Köprü projesi gündemdeki yerini koruyor. Adındaki tarihsel vurgu tam yerine oturmuş. Bunun yanında köprünün görünen büyük cepheleri sarı-siyah renge boyanırsa ne de büyük bir anlam içerir diye düşünüyorum. Umarım böyle bir iş yapılır. O zaman şehitlerin anısına ,fiziki köprü olmanın yanında, günümüzden tarihe de anlamlı bir köprü olacak. Ve de boğazdan gelip geçen herkese “burada ben varım, geçerken dikkat et, geçtiğin yeri  iyi tanı” diyecek. İyi  bir iş olur, ne dersiniz.

Çanakkale şehitleri  ve Kurtuluş Savaşı şehitleri nur içinde yatsın, onları saygı ile anıyorum.

18 Mart 2017 / Halit Hayta - Project Mng./ASMAŞ A.Ş.-İzmir

Editör: Haber Merkezi