İstanbul Oto Sanatkarları Esnaf Odası Başkanı Mustafa Keskin, ülke ekonomisinin içinde bulunduğu zor durumdan olumsuz etkilenseler de her zaman devletin yanında olduklarını belirterek, “Sayın Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum; gerçek yerli ve milli olan biziz. Ancak çözüm bekleyen sorunlarımız çok fazla, sahipsiz kaldık, bize sahip çıkılsın” dedi.

Röportaj: Tuncay DAĞLI/Kent Yaşam

Oto sanayi esnafının bir yandan montaj sanayinin yayılmasıyla sanatını icra edemez olduğunu, bir yandan da sigorta şirketlerinin menfaatçi tutumuyla iş yapamaz hale geldiğini belirten Keskin, “Oto yedek parçalarının yurt dışından ithal edilmesi nedeniyle her yıl ülkemizin milyarlarca dövizi dışarıya akıyor. Sigorta şirketleri Türkiye’de üretilen muadil yedek parça yerine, Kore’den, Çin’den ithal edilenlerin anlaşmalı servislerde kullanılmasına ses çıkarmıyor.Ülke ekonomisine yazık oluyor” diye konuştu.

- Sayın Keskin, esnaf kesiminin yeni hükümetten beklentileri nedir? Ekonominin durumu sizleri nasıl etkiliyor?

-Hükümet yeni bir hükümet değil, aşağı yukarı 16 yıldan beri işbaşında. Bugüne kadar yaptıklarını biliyoruz, takip ediyoruz. Dolayısıyla acaba ne yapar diye bir tereddütümüz yok. Eğer yeni bir hükümet olsaydı belki ‘bunlar ne yapar ne eder?’ derdik. Ancak şuan bu konuda bir paradoks yaşamıyoruz. Sadece yönetim sistemi değiştiği için bu sistemin Türkiye’ye ne getireceğini merak ediyoruz. Dolayısıyla ‘ekonomik konuda bu hükümet ne yapar?’ sorusunun cevabı belli, bugüne kadar ne yapmışlarsa bugün de onun devamını yaparlar.

“DÖVİZ DALGALANMASI İŞ PİYASAMIZI OLUMSUZ ETKİLİYOR”

Ancak dövizdeki spekülasyon, yukarı aşağı zikzaklar yalnızca esnaf kesimini değil, Türkiye’de yaşayan herkesi ister istemez etkiliyor. Biz otomotiv sektörü olduğumuz için bütün kalemlerimiz dövize endeksli. Bu nedenle hükümetin ne yapacağından ziyade bir an önce bu dalgalanmayı ne şekilde absorve edecek, durduracak ona bakıyoruz. Bu bizim için çok daha önemli. Bu durum bizim iş piyasamızı acaip şekilde etkiliyor. Ve bu konuda da büyük şaşkınlık yaşıyoruz.

Örnek vermek gerekirse; ben otomotiv yedek parçası satıyorum, sattığım yedek parçalar da Alman arabasına ait olduğundan Euro ile alıyorum. Daha sonra bu parçayı servisimde müşteriye satarken ücretini TL olarak alıyorum. Bu arada müşterinin getirdiği araç serviste belli bir süre bekletildiğinden, aracın bırakıldığı günle teslim ettiğimiz gün arasındaki döviz kuru çok farklı oluyor. O zaman ben bırakın kar etmeyi ana paradan da zarar ediyorum. Bizim en çok çözüm beklediğimiz nokta bu. Ben ticaretle uğraşıyorum. İşin siyasi boyutuyla ilgilenmiyorum. Beni ilgilendiren taraf, benim de içinde bulunduğum, esnaflığını yaptığım sektörümün sorunudur.

“İŞYERİNİ KÜÇÜLTMEK DE ÇÖZÜM DEĞİL”

Ticaret şuan bu halde. Binlerce esnaf maduriyet yaşıyor. Böyle devam ederse kepenkler çekilir. Kapatmaktan başka çare kalmaz. Ama o da çözüm değil. Çünkü benim firmamda 36 kişi çalışıyor. Küçülmek istesem ve 16 çalışanın işine son verseye kalksam, onların tazminatlarını ödemek için sahip olduğum bir gayrimenkulü satmam lazım. Bu şartlarda başka şekilde ödemem mümkün değil. Altını çiziyorum, bir an önce bize nefes aldıracak, yasal düzenlememi yapılır, kararlar mı alınır, bir şekilde ve mutlaka bu olaya bir çözüm bulunması gerekir.

“ÜSTÜMÜZDE KARTEL BASKISI VAR”

Bizler esnaf olarak kesinlikle devletimize yük olmayan bir camiayız. Hep katkı sağlamışızdır, hala da öyleyiz. Şuan Maslak’taki Atatürk Sanayi Sitesi’nin 1. ve 2. Kısımlarında 3 bin esnaf yani 3 bin vergi mükellefi ile 20 bin çalışan var. Türkiye ortalamasında bunu 5’le çarpsanız, 80-100 bin kişi eder. İkitelli Sanayi Sitesi’ndeki bin atölyede de 1000 vergi mükellefi, 7 bin çalışan var. Yani 150-200 bin kişiye devletimize yük olmadan bu sanayi sitelerini kurmuşuz, istihdam yaratıyoruz. Bunlar devlete vergi veriyor. Biz devletini seven bir kesimiz. Sayın Cumhurbaşkanımız hep der ya; “esnaf benim en güvendiğim kesimdir. Karakol amiridir, bekçidir, oranın namusudur” diye. Cumhurbaşkanımızın söylediği cümleler aynen doğrudur. Biz ordayız ve bu sözlerin de arkasındayız, destekliyoruz. Ama şuanki pozisyonumuzda büyük bir sıkıntı içindeyiz. Bunun yanısıra bir de üstümüzde kartel baskısı var. Ben sermayeye karşı değilim ama sermaye grubu istiyor ki otomotiv sektöründeki satışı, yedek parçayı, sigortayı, hepsini kendisi yapsın.. Peki benim esnafım nasıl ekmek yiyecek, geçimini nasıl sağlayacak?

İstanbul’da 39 tane sanayi sitesi var. Herbirinde ortalama bin dükkan bulunuyor. Muhtelif yerler hariç yalnızca İstanbul içinde 39 bin işyerinden ekmek yiyen binlerce insanın nafakasını üç beş tane distrübütöre vermek doğru olur mu? Buna bir de Türkiye genelinde bakarsak, milyonlarca insan eder.

“MONTAJCILIK ESNAFA DA EKONOMİYE DE ZARAR VERİYOR”

Son zamanlarda montajcılık da hızla yayılıyor. Sanat ölüyor. Montaj montaj montaj..! Niye? Sigorta şirketleri, parçacılar parça satsın, büyük distrübütöre para gelsin isteniyor da ondan. Oysaki montajcılık tamamen dövize bağlı bir olay. Bir taraftan döviz sıkıntısı çekerken, bir taraftan sanatkarın işini elinden alıp, olayı tamamen montajcılığa dönüştürürsen, yüzbinlerce sanatkarın durumu ne olur? Peki bu esnaf kepenk çekerse ülkede kaotik ortam yaratmaz mı? Hepsi işsiz kalacak, hepsi devletin sırtında yük olacak. Biz devletin yükünü azaltmak istiyoruz. Ben Mustafa Keskin olarak, bir vatanperver olarak bu işlerin hepsinin devlete bırakılmasından yana değilim. Müteşebbisin de bunlara sahip çıkması ve devlete destek olması gerekir. Ben burada istihdam yaratırsam, beni yönetenler daha rahat eder.

“SİGORTA ŞİRKETLERİ PERT ARACI YAPTIRIP SATIYOR”

-Montajcılık küçük esnafı bitiriyor mu?

-Elbette ki..! İşin daha kötüsü yedek parçayı biz üretsek denilebilir ki kendi sanayimize katkı sunuyoruz ama dışarıdan ithal ediyoruz. Ülkenin dövizi dışarıya akıyor. Eskiden bir araç gelirdi, her tarafını sökerdik, (Devamlı esnafın içinde olan biri olduğundan sayın Cumhurbaşkanımız da bunları gayet iyi bilir) boyacı boyasını, kaportacı kaportasını, motocu motorunu, elektrikçi elektrik aksamını yapardı. Bütün esnaf buradan rızkını ve nemasını çıkarırdı. Şimdi ise büyük bir kısmı yabancı olan sigorta şirketleri yedek parça satmak için hemen ‘bu arabayı perte ayırın’ diyorlar. Arabanın hasarı yüzde 40 olmadan perti çakıyorlar. Sonra da primini düşürerek araç sahibine düşük rakamla sigorta bedelini ödüyorlar. Ama perte ayrılan bu arabayı alıp, tamir ettirdikten sonra başka birine satıyorlar. Trafik de bu arabaya plaka veriyor. İşin acı tarafı o arabayı satan sigorta şirketi bu araç perte ayrılmış diyerek sigorta yapmıyor. Pert demek o arabanın trafikten men edilmesi demektir. Yani perte ayrılan araba ölmüş demektir, nasıl bir daha diriltir satarsınız? Ölüyü diriltip tekrar yaşama sokuyor bunlar..!

-Kanunen yasak değil mi?

-Bunun yasal bir şeyi yok. Kurnazlık yapıp, yasal boşluğu kullanarak olmaması gereken bir şeyi yapıyorlar. Peki kardeşim bu arada kullanılır durumdaysa neden perte ayırıyorsun. Bırak esnaf tamir etsin, ekmek yesin, ülkenin dövizi de dışarıya gitmesin. Basit bir çamurluk bile dışarıdan getiriliyor. Bari bırak onu kaportacı yapsın da para kazansın. Bizim ülkemizin sanatkarı kadar becerikli bir insan dünyanın hiç bir yerinde yoktur. Yıllarca akordiyon haline gelmiş kaportaları düzeltti bu insanlar. Neden peki yedek parça tüketimine dönük olarak dövizimiz dışarıya gidiyor?

“YERLİ ÜRETİM YEDEK PARÇA DEĞİL İTHAL MUADİLİ KULLANILIYOR”

-Hem döviz gidiyor, hem sanatkarlık ölüyor hem de esnaf işsiz kalıyor, bu yoklukta..!

-Aynen, kucak dolusu paramız dışarıya akıyor. O zaman yerli ve milli ifadesi bunun neresinde olacak? Biz yerli ve millinin ta kendisiyiz. Sanatkarız, katkı sunmak istiyoruz. Ve sunuyoruz da..

Bir de şimdi sigorta şirketleri orjinal parça yerine muadil parça diye bir usül çıkardılar.Orjinaline yakın kalitede yedek parçalar kullanılıyor. Bunu da yerli üretime destek sağlasın diye uygulamaya koydular. Ülkemizin mühtelif bölgelerinde de bu yönde üretim yapılıyor. Başım gözüm üstüne, hiç itirazım yok. Ben Türkiye’ye kazanım sağlayacak her şeye emek ve destek veren biriyim. Bunu da desteliyorum. Ama bu muadil parçaları da Kore’den, Çin’den, başka başka ülkelerden hem de üçüncü dördüncü kalitedekini getiriyorlar. O muadil parçayı ben takarsam sigorta şirketi hemen eksperini gönderiyor ve sen orjinal parça yerine yan sanayi takmışsın diyor, ödeme yapmıyor. Peki kardeşim seninki ne sanayi oluyor? Sen yaparken oluyor da benim esnafım yaparsa neden yan sanayi diyorsun..

Bu iş anormal derece kangren olmuş durumda. Türkiye’de bu işten ekmek yiyen milyonlarca esnaf var. Bunu bir kenara koy, milyarlarca döviz boş yere yurtdışına akıyor. Anlayacağınız esnafın yarası çok büyük.

“ÜLKE EKONOMİSİNE YAZIK OLUYOR”

-Sanırım bu soruna acil bir çözüm getirilmesi gerekiyor..

-Ben hükümet yetkililerimize bu konuda her türlü bilgi vermeye hazırım. Burada sadece başkanlık unvanıyla oturan biri değil, bir sektörün oda başkanıyım. Bu mesleğin çıraklığından geldim. Sektörü iyi bilen bir kişiyim. Gerçek manada yerli ve milli düşünen biriyim. Bunları hazmedemiyorum. Bizim bu sorunumuza el atılsın. Bu konuyu görüştüğüm Sigorta Şirketleri Birliği yetkilileri her yıl 2 milyar dolar hasar parası ödediklerini söylüyorlar. Ben de onlara ‘sizin iki milyar dolar ödediğiniz yıllık hasarı ben kendi esnafıma 700 milyon dolara yaptırırım, 1 milyar 300 milyon dolarınız cebinizde kalsın’ dedim. Fakat onlar hep aynı safta olduğu için birbirini kolluyor. Ama bu kadar esnafa yazık oluyor, dövizimize yazık oluyor. Ülke ekonomisine yazık oluyor.

Hakikaten üzerine basa basa söylüyorum, toplumun esnaf kesimi olarak biz, Cumhurbaşkanımızın söylediği yerli ve millinin ta kendisiyiz. Ancak tepemizdeki şu kartel baskısı, yurtdışına oluk oluk giden dövize bağlı montajcılık olayı, esnafı bitme noktasına getirdi. Bunun için kesinlikle yasal bir düzenleme yapılması gerek. Yetkililere bunu defalarca anlattık. Ama benim söylediklerim bende kalıyor. Bu böyle devam etmez. Git şimdi 3 bin işyerinin olduğu sanayi sitesine bir tane çekiç sesi duyamazsın. Eskiden kaporta düzeltilirdi, motorlar dağıtılıp tamir edilirdi, yedek parçalar monte edilirdi. Şimdi öyle değil. Motora, şanzımana, differansiyele ya da kaportaya bir şey olsa hemen yenisi ambalaj içinde getiriliyor. Bunlar dövizle geliyor, dövizle. Bıraksınlar da onların tamiri burada yapılsın. Bir ülkenin sanatkarı çökerse o ülke sıkıntıya girer. Burada hasarlı bir arabanın tamiri sanatkar eliyle çok daha az bir maliyetle yapılabilir olmasına karşın yedek parça için yurt dışına çuvalla döviz gidiyor. Neden? Yazık değil mi bu ülkenin parasına? Bunlar bizim yaramızdır. Ben 43 yıldır bu meslekten ekmek yiyorum. Ve bu eksiklikleri, sorunları anlatma adına buralara gelip yönetici oldum.

“CUMHURBAŞKANIMIZA BURADAN SESLENİYORUM..!”

-Ülkede yaşanan ekonomik sıkıntının temel noktalarından biri de esnafın yaşadığı bu sorunlar olabilir mi?

-Ana temel noktası bu.. Oysaki ülkemizde muadil diye üretilen yedek parçalar, yurt dışından getirilenden çok daha kaliteli. Neden Çin’in, Kore’nin Taiwan’ın ürünlerini taktırıyorlar. Benim esnafımı yok etmek için her şeyi yapmasınlar. Bu uygulamalarla bizi sürekli aşağıya itiyorlar. Nereye kadar? Ya öleceğiz ya kurtaracaklar..! Esnafımızın durumu budur. Gerçek yerli ve milli biziz ama sahipsiziz. Samimiyetine, dostluğuna, bizi tanımışlığına dayanarak Cumhurbaşkanımıza buradan sesleniyorum, bir talimat versin de birileri bu sektörün sorunlarıyla ilgilensin. Çünkü artık nefes alamaz duruma geldik...!

Editör: Haber Merkezi