Mehmet Kaban ismi iş dünyasından sivil toplum kuruluşlarına hemen her yerde karşıma çıkmıştır. Ancak kendisi ile şahsen yüz yüze gelmemiştim. Bana siyasi alandaki çalışmalarıyla ilgili işadamı röportajı yapmam söylendiğinde “yine mi siyaset” diyerek iç geçirdim. Röportaja giderken birçok kez yaşadığım gibi sıkıcı, sıradan, klasik bir işadamı ve siyasetçi portresiyle karşılaşacağımı zannetmiştim. Ama daha ilk görüşmemizde Mehmet Kaban kafamdaki tüm bu önyargıları yerle bir etti.

Mehmet Kaban’ı kamuoyu, sanayici kimliği ve sivil toplum kuruluşlarında üstlendiği önemli görevlerle tanıdı. Cabani markası da yalnız Türkiye’de değil, birçok ülkede kaliteli ve moda ürünleriyle biliniyor. Mehmet Kaban, Cabani'nin kurucusu ve bugünlere taşıyan isim. Gerek ayakkabı sektörüne gerek tüm iş dünyasına hep örnek oldu. Hem faaliyet gösterdiği sektörde, hem de elini taşın altına koyduğu siyaset sahnesinde rekabetle dostane ilişkileri hep ayrı tutmayı başardı.

Ayakkabı sektöründe 33 yılı geride bırakan Kaban, siyaset ve sivil toplum kuruluşlarında da görevler üstlenen bir işadamı. Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği, Türkiye Ayakkabı Yan Sanayicileri Derneği, Türkiye Ayakkabı Sektörü Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı gibi kuruluşların kurucuları arasında yer alan Kaban, Adıyaman Besni Eğitim Vakfı’nın da kurucusu. CHP’den siyasete de adım atan Kaban, 2009 yerel seçimlerinde bu partiden İstanbul Başakşehir Belediye Başkan Adayı oldu. Yüzde 32 oy almasına rağmen seçimi çok az bir farkla kazanamadı. “Önemli olan bu ilçeye hizmet etmek. Vatandaş bu görevi size verdi. Başarılar diliyorum” diyerek rakibini makamında ziyaret edip kutladı.
2010 yılında CHP’de Parti Meclis Üyesi olarak da görev yaptı. 2015 yılında İstanbul 3. Bölge’den milletvekili aday adayı olan Kaban, “Siyasette ne olur bilinmez ama gençlerin önü açılmalı. Yola yeni isimlerle devam edilmeli” diyerek siyasetten kopmadığını gösterdi. Kaban, üzerine düşen bir görev varsa veya partisinin kendisine vereceği bir görev olursa bunu da gönül rahatlığıyla yapacağını, bu konuda her türlü desteği sağlayacağını söylüyor.



Mehmet Kaban’a “Niçin siyaset?” diye soruyorum…

Ben siyaset yaparken geleceğimiz için, çocuklarımızın geleceği için siyaset yaptığımı söyledim. Çünkü çocuklarımıza bırakabileceğimiz en önemli miras insanca yaşayabilecekleri bir ülkedir. Bundan daha büyük bir miras tanımıyorum. Ne kadar mal bırakırsak bırakalım, ne kadar para bırakırsak bırakalım insanca yaşayabilecekleri bir ülke bırakamazsak bunların hiçbir önemi yoktur. Bu nedenle siyaset yapıyorum. Hiçbir zaman kendim için siyaset yapmadım. Ben ülkemin daha iyi yönetilmesi için, ülkemin daha iyi bir yere gelmesi için siyaset yaptım. Bugün gelişmiş ülkelere baktığımızda hepsi iyi yönetilen ülkelerdir. Başarılı şirketlere bakıldığında yine iyi yönetilen şirketler büyümüştür. Burada başarı iyi bir yönetimle doğru orantılıdır. Eğer gelir dağılımı adil olsaydı, ülkede kalkınma üretime dayalı olsaydı bu ülke zengin bir ülke olurdu. Eğer bir ülkede demokraside oturmuşsa, demokrasi işlevi kazanmışsa o ülke zenginleşir. Eğer demokrasiyi tam oturtamazsan, bu kurallara uymazsan ve gelir dağılımında eşitlikten yana olmazsan elbette ülke sıkıntıdan kurtulamaz. Bir demokratik sistemde yöneticiler, kendilerini yönetecekleri kendileri seçerse ve o seçilinler de kendisini seçerse bunun adına demokrasi denilemez. Maalesef ülkemizde hep böyle olmuştur. Siyasi partilerin liderleri var. Milletvekillerini bunlar seçerler. İlçe başkanlarını, il başkanlarını kendileri belirler. O ilçe başkanları da o milletvekillerini seçer. Böyle olunca doğru sonuç çıkmıyor. Demokrasi dediğimiz şey rayına oturmamış oluyor. Ben siyasette her zaman her yerde katılımcı demokrasiden yana oldum. İnsanlar kendisini yönetecek insanları kendisi seçmelidir. Böylece demokrat bir ülkede yaşamış olacağız. Atatürk döneminden kalan bir sürü büyük tesis, fabrika bu ülkede yok edildi, satıldı, üretim bitirildi. Her şey dışarıya bağımlı hale getirildi. Bağımlı bir hale gelen bu ülkede de işsizlik alabildiğine arttı. Kadınlarımızın eğitimi, siyasi hayata girmeleri hep engellendi. Kadın cinayetleri, şiddet geri kalmış ülke olduğumuzun göstergesidir. Doktora gittiğimizde ilk önce ateşimizi ölçer, tansiyonumuza bakar. Senin hasta olup olmadığını buradan anlar. Bir ülkenin de iyi yönetilip yönetilmediğini buradan anlarız. Hala kadın cinayetleri, şiddet, küçük yaşta çalıştırılan çocuklar, eğitim ve bunun gibi birçok sorun yaşıyoruz. Kendi dalında başarılı insanların siyasete girmesinin gerektiğine inanıyorum. Birilerinin bunu düzeltmesi gerekiyor.



Kongre sürecindeyiz Başakşehir ilçesinde son durum nedir? Bu konudaki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Başakşehir 2009’da ilçe oldu. Ben ilk ilçe olduğunda Başakşehir’den Belediye Başkan adayı oldum. Kıl payı seçimi kaybettik. O günden bu güne partimiz dal budak salmasına rağmen, örgütlü bir çalışmamız olmasına rağmen gerekli büyümeyi partimiz gösteremedi. 6 Aralık’ta Başakşehir İlçe Başkanlığı seçimi yapılacak. Bu seçimle ilgili çalışmalar yapılıyor. Adaylar var. Ben de eski parti meclisi üyesi olarak ve partinin kuruluşundan bu yana Başakşehir’de işin içinde birisi olarak üyelerden bana teklifler geliyor. Bizim büyüğümüzsünüz, çok emeğiniz var, bu işe neden müdahale etmiyorsunuz diyorlar. Herkes bir delege avına çıkmış, al gülüm ver gülüm şeklinde parti bu şekilde yürüyor. Her gün partimiz kan kaybediyor. Buna dur diyecek birilerine ihtiyaç var diyorlar. Bu partiye emek veren, bu partiden milletvekili olan, ilçe başkanlığı yapan, kadın kolları başkanlığı, gençlik kolları başkanlığı yapan arkadaşlarla birleştik. Yirmi beşe yakın bir sayı oluşturduk. Bu arkadaşlarla önümüzdeki günlerde toplantı yapacağız ve kendi bölgemizi masaya yatıracağız. Yeni bir hareket lazım. Bu işi birilerinin kucaklaması lazım. Bir de ilçelerde şöyle durum var; hemşericilik yapılıyor. Oysa kim iyi iş yapacaksa onlar işin başında olmalı. Herkesin temsil edilebileceği birileri olmalı, biz de onları destekleyelim. Başakşehir’de CHP’yi birinci parti olarak çıkaralım,sonra da Türkiye’de partimizi iktidar yapalım. Hedefimiz CHP’yi iktidar yapmak olsun. Bu yüzden yeni isimlere, gençlere destek olup önünü açmak istiyoruz. İki genç arkadaşımız adaylığını açıkladı. Daha önce ilçe başkanlığı yapan, belediye başkan ve milletvekili adayı olan Özgür Karabat arkadaşımızın da adaylığı söz konusu. Biz diyoruz ki Özgür sen de bizim ekibin içinde ol, birlikte ağabeylik yapalım yeni isimlerin, gençlerin önünü açalım, yeni yapının ortaya çıkmasını sağlayalım. Albert Einstein’ın bir sözü var: “Her şey aynı giderse farklı bir sonuç beklemeye hakkınız yok” diyor. Bu yüzden yeni isimler ve yeni yapıya ihtiyaç var. Küskünleri barıştıralım.



CHP neden iktidar olamıyor? Eksik olan nedir?
Emek veriyoruz, iktidar olamıyoruz. Seçimden sonra üyelerimizin yüzüne bakmaya utanıyoruz. Yoksulluk yönetilemez. Kimse muhalefet olacağım diye hedef belirtmez, çaba sarf etmez. Siyasetçinin amacı iktidar olmaktır. Partide kan değişikliğinin zamanı gelmiştir. CHP kendisine ve sol kimliğine dönmeli. Ezilenlerin, mağdurların, çalışanların, emekçilerin, işçilerin yanında yer almalı. Maalesef biz bunu yapmıyoruz. Sağ siyasetten isimler alarak bu partiyi büyüteceğimizi zannediyoruz. Böyle bir şey yok. Sanayileşmeyle ilgili yeni projelerin olması lazım. CHP’nin proje ortaya koyması gerekiyor. CHP kişilerle uğraşıyor. Bunu bırakmalıyız. Tarımda, sanayide, işsizlikte, konutta, kürt sorununda somut şeyler sunması gerekiyor. AKP’yi, Cumhurbaşkanını bırakmalı, önümüze bakmalıyız. Halkımızın güvenini tekrar kazanıp iktidar olmalıyız. Kuru kuruya halkın elini sıkmak değil halkımıza proje sunmak önemli. Gelişmiş ülkeler bunları yapıyor. 50 ülke gezdim. Sanayileşmiş hepsi. Bir kitap yazdım. Altı senedir Genel Merkez'e kabul ettiremedim. Asgari ücret konusunda bir şeyler ortaya koyunca, emeklilikle ilgili projeler yapınca hemen sempati topluyorsunuz. Demek ki somut projelerimiz artmalı.

Bu projeler ne olmalı?
Kaban bu soruyu “Bir şeylerin değiştirilmesi” diye cevaplandırıyor. Neleri değiştirmek istediğini sorduğumuzda, “Türkiye’de işsizliğin ortadan kalkmasını istiyorum” cevabını veriyor. Sanayici Mehmet Kaban olarak yılların verdiği iş tecrübesi ve hem sosyal hem de STK’larda üstlendiği sorumlulukların tecrübesi ile kaleme aldığı kitabı gösteriyor. “Türkiye’nin Kurtuluş Reçetesi OSB’ler”
OSB'lerin kurumsal yapısından tarihçesine, yönetim yapısından çeşitliliğine, OSB yöneticilerinin görevlerinden bölgelere verilen teşviklere kadar OSB'lerle ilgili merak edilen bilgilerin yer aldığı kitapta, üretim merkezi olan OSB'lerin ülkelere sağladığı katkılara dikkat çekiliyor. Kitapta, OSB'lerin sorunları analiz edilirken çözüm önerileri hakkında görüşler de aktarılıyor.

Türkiye’nin organize sanayi bölgelerini doğru kullanması ve yönlendirmesi halinde çok şeyin değiştirebileceğini anlatan Kaban, şöyle devam ediyor:
“Biz sanayi bölgelerini üçe ayırdık. Bir ihtisas sanayi bölgeleri, iki karma sanayi bölgeleri, üçüncüsü ise tarım ve hayvancılık organize bölgeleri. Türkiye iki kanatlı gitmek zorunda. Bir taraftan sanayi, diğer taraftan tarım ve hayvancılık. Tarım ve hayvancılık ihmal edilerek büyük ülke olunmaz. Bir başka boyutu da üretmek için dünya şartlarında maliyetlerin olması gerekiyor. Devlet tarıma uygun olmayan arazilerde gerekli altyapıları hazırlayarak girişimciye imkân sunmalı. Devlet, gerektiği yerlerde prefabrik binalar da yaparak sanayiciye altyapıyı borçlandırmak şeklinde de sunabilir. Tüketen Türkiye’den üreten Türkiye’ye geçmeliyiz. Tarımı doğru yerde, hayvancılığı, sanayiyi doğru yerde yapmalıyız. Tarıma uygun olmayan yerde tarım yaparsak tabi ki başarılı olamayız. Bir ülkede üretim kutsaldır. Üretim olmadan kalkınma olunmaz. O nedenle üretimi korumak, kollamak ve sahiplenmek gerekir.

Genel Başkanlık konusunda ne düşünüyorsunuz? Kılıçdaroğlu gitmeli mi?

Genel başkanların kendi alternatifleri olması gerektiğini düşünüyorum. Parti içinde yerine gelecek olanları hazırlamaları gerektiğine inanıyorum. Şuanda parti içinde Kılıçdaroğlu’ndan sonra genel başkan olacak en az beş-on ismin olması gerekir. Bunların hazır olması gerek. Biz çok çabuk adam harcıyoruz. Falanca gitsin ama yerine kim gelecek diye düşünüyoruz. Bu büyük bir ayıp bizim için. Şirketlerde de böyledir. Yerine gelecek adamı hazırlarsın. Ben çekildiğimde yerime bakacak kadrolar hazırdır. Oğlum, kızım bu konuda yetiştirilmiştir. Yerime çocuklarım geçtiği zaman kıyamet kopmaz. Aynen kaldığımız yerden devam ederler. Siyasi partilerde de bu böyle olmalı. Partimiz gençleşmeli. Genel başkanımızda bunu istiyor. Ama kendimiz söz konusu olduğumuzda “ben hariç” diyoruz. Genel başkanımız bence yerinde kalacaktır ama bu tartışmalar devam edecektir. Önümüzdeki zaman dilimini iyi değerlendirmemiz gerek. Genel merkez aday olacak ilçe başkanlarına talimat verir mi? Ben sizin seçilmenizi istiyorum. Siz seçilin de benimde genel merkezde olmamı sizler sağlayabilesiniz demektir bu. Sen beni seç, ben de seni seçeyim. Böyle şey olmaz. Bunu ortadan kaldırmamız lazım. Gençlere güvenmemiz lazım. Gençlik istiyorsak, gençlere de söz hakkı vermemiz lazım. Eski genel başkanlarında partiye destek olup danışmanlık yaparak yeni gelen başkana destek olmaları gerekir.

 

Editör: Haber Merkezi