Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gülen Cemaatiyle Hükümet arasında bir problem var mı sorusuna, "Biz şimdi niçin Cemaati karşımıza alalım. Biz Cemaat mensubu kardeşlerimizin ellerindeki medya organlarıyla bize saldırmalarını, yadırgıyoruz. Biz beraber yürüdüğümüz kimselerle kavga etmeyiz. Bazı fitneler var. Sorumluluk makamındakiler bu fitnelere fırsat vermemeli. Bize düşen kucaklamaktır. Bizden bir geri dönüş bekliyorlarsa bunun olmayacağını bilmeleri lazım" yanıtını verdi.

Başbakan Erdoğan, Atv ve AHaber ortak yayınında 'Başbakan ile gündem özel' programında, gazetecilerin sorularını cevapladı. Dershanelerle ilgili birçok soru yöneltilen Erdoğan'a "Bu mesele ne meselesi diye bir spekülasyon var. Erdoğan dershanelere karşı bir eğitim hamlesi girişimi içinde mi? Yoksa cemaate karşı cemaat tabanına karşı bir girşim mi? İnsanlar bu konuda sizden bir şeyler duymaya ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. Spekülasyonlar için ne dersiniz?" şeklinde de bir soru yöneltildi.

"BİZDEN GERİ ADIM BEKLİYORLARSA BU ANLAYIŞLA MÜMKÜN DEĞİL"

Erdoğan, şöyle konuştu: "Bir defa bu mesele bizim için az önce de söylediğim gibi bir memleket meselesidir, bir eğitim meselesidir. Bizim partimizin programında hükümet programlarında yer alan bir meseledir. Yani bugün ortaya konmuş bir mesele değildir. 2008-2009 bu yıllardaki bu programlarımıza bakıldığında orada görülüyor. Yani yeni açıklanmış şeyler değil bu. Halka bu konuda verilmiş olan bir vaadimiz sözümüz var. Bu sözün yerine gelmesidir. Cemaat deniliyor, olayın cemaatle hizmetle karşı karşıya gelme gibi bunu öyle bir yere çekmek çok yanlış bir şeydir o da çok çirkin bir şeydir.

"CEMAAT BİZE NEDEN SALDIRIYOR, ANLAMIYORUZ"

Tam aksine, biz cemaat mensubu kardeşlerimizin ellerinde olan yayın organlarıyla bu şekilde bize saldırmalarını, adil olmayan şekilde bize saldırmalarını hatta hatta hilaf-ı hakikat bazı uydurma şeylerle yakıştırmalarla bize saldırmalarını anlamakta biz zorlanıyoruz."

"CEMAAT MENSUBU KARDEŞLERİM YEDİĞİMİZ TOKADI UNUTUYORLAR MI?"

"Şunu açık net söyleyeyim; eğer bize MEB 2010-2014 strateji belgesi incelenirse orada da çok açık açık net görülür. Bu niçin belli bir cemaate diye olsun? Sayın Sezer döneminde bu konuyla ilgili attığımı bir adım vardı reddedildi. Hatta bir diğer adım Danıştay'dan geri döndü. Hatta ne dediler? Cemaat mensubu olan kardeşlerim burayı hatırlasınlar. Biz dedik ki bütün okullara özel sektör vakıf okullarına biz öğrenci gönderelim, bunların bedellerini biz ödeyelim dedik. Hizmet alımı yapalım dedik. Danıştay bizi reddetti. Oradaki boşlukları biz dolduralım. Bizi yatırım yapmaktan kurtaracaktır. Binayı biz yapmamış olacaktık oralara bu öğrencilerimizi göndermiş olacaktık. Bu öğrencilerimiz de o zaman ne diyecekti gittim şu kolejde okudum diyecekti, parasını da kim verecekti devlet olarak biz verecektik. Onların böylece o atıl kapasitelerini biz doldurmuş olacaktık. Danıştay ne yaptı, bunu reddetti. Ama ona biz müracaatı yaptığımız zaman ne dediler? Ak Parti iktidarı cemaate kaynak sağlamak için bu adımı attı, bu yasayı düzenledi. E şimdi cemaat mensubu olan kardeşlerim bizim bu verdiğimiz mücadelede karşılığında da yediğimiz tokadı darbeyi acaba unutuyorlar mı?"

"BİZ NİÇİN ONLARI KARŞIMIZA ALALIM?"

"Biz niçin kalkıp da bu kardeşlerimizi karşımıza alalım, onlarla bu mücadelenin kavganın içine girelim. Bizim tek derdimiz biz bir sorumluluk taşıyoruz. Biz kalkıp da bütün eğitimi cemaatin derneklerine kurumlarına teslim etmek gibi bir durumun içinde olamayız. Asıl bunun hesabını bize sorarlar. Derler ki 'niye belli kurumlara vakıflara eğitimi teslim ediyorsunuz.' E biz şimdi şu anda devlet olarak temelden alacağız, hatta okul öncesi eğitimden alıyoruz, bu yavruları bu çocukları yetiştiriyoruz. Ve ondan sonra da eşit bir sınav sistemi içerisinde bunları geleceğe hazırlıyoruz. Çünkü biz belli bir grubun değil tüm milletin iktidarıyız.

"GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ"

Burada kendileri de bizleri anlayışla karşılamaları lazım. Bu sürdürdükleri kara kampanyaları bence bitirmeleri lazım. Bizden bir geri adım bekliyorlarsa bu anlayışta bu mantıkla bizden bir geri adım beklemeleri söz konusu değil."

"KAÇ ÇOCUK BİRİNCİ OLUYOR?"

Gazeteci Mehmet Barlas, Erdoğan'a şu soruyu yöneltti: "Gülen'i açıkça Türkiye'ye davet ettiniz. Herkes evet cevabını beklerken gelemeyeceğim, Türkiye'nin durumu gerekçesini ileri sürdü sayın Gülen. Acaba dönüm noktası o mu, cemaatle Ak Parti arasındaki diyalogsuzluk davetinizin reddedilmesi ile mi başladı?"

Erdoğan, soruya şu cevabı verdi: "Yok, onunla hiçbir ilişkisi yok. Birçok arkadaşlarla bu konuyla ilgili diğer konularla olsun görüşmeler yaptık, yapıyoruz. İçimizde arkadaşlarımız var aynı şekilde yapıyoruz. Kaldı ki bakan arkadaşım birçok görüşmeler yaptı. Daha yeni görüyorsunuz bir kucaklama hareketini yapalım diye her kesimle bir kucaklama gayreti içine giriyoruz. Niçin o kardeşlerimizle de bir kucaklama gayreti içerisinde olmayalım. Bizim ayrılığa değil birleştirmeye gayret etmemiz lazım. Ama diyoruz ki bizim bu gayretimiz karşılığını bulsun. Bu ülkeye yazık olur. Bu ülkenin geleceğine gelecek nesillere yazık olur. Burada devletin verdiği bu gayreti ve az önce ifade ettiğim 800 bini aşkın öğretmenin emeğini yok saymak onlara çok büyük bir haksızlıktır. Bütün bu okullarda yetiştireceksin ondan sonra gelip 3-6 ay dershanede eğitim vereceksin ben yetiştirdim diyeceksin. Acaba soruyorum bu dershanelerden kaç tane öğrenci birinci olarak yetişiyor, ikinci üçüncü olarak yetişiyor? Bunların sayısı da bellidir. Bunu kalkıp da abartılı bir şekilde anlatmanın bir anlamı yok. Az önce söyledik, zaten Fen lisesinden mezun olanların gideceği yerler bellidir. Anadolu lisesinden sosyal bilimlerden aynı şekilde. Zaten onlar o kaliteli eğitimden geçerek bir yere gidiyorlar, tekrar ediyorum altını çizerek. Bir defa etüt merkezleri ile alakalı olarak ücretsiz bütün etüt merkezleri serbesttir. Okuma salonları zaten ücretsiz. Orada da bir yasaklama söz konusu değil."

"PKK HATIRLATMASI ÇİRKİN"

Erdoğan, "Çocuklar okuma salonlarına gidemezlerse böyle olur deniyordu PKK konusunda" diye hatırlatmada bulunulması üzerine de "O da çirkin bir şey. Mesela şunlar tweetler de geçiyor. Oslo'nun sözü yerine getiriliyor. Yazıktır ya. Oslo'da sen benim MİT Müsteşarımın yanında mıydın. Hangi söz verildi? Olmaz. Fırsat veriyorsun. Odsan sonra PKK ile yapılan anlaşmalar gereği bunlar yapılıyor. Bunu neye dayanarak söylüyorsun. Bunlar çok çirkin şeyler" şeklinde konuştu.

Erdoğan, "Hareketin kanaat önderleri, lideri pozisyonundaki kişiler o PKK'dan ziyade o saldırılardan ziyade, ağırlık olarak kırgınlık ve sitem belirtiyorlar" diye soruya ekleme yapılması üzerine şöyle devam etti: "Şimdi bugün bir gazete bir dershanenin yakılmasını 'bu mu rant temini?' gibi bir başlıkla vermiş. Tamam mı? Olaya buradan yaklaşmaya kalkarsak, ben o yazıyı yazan arkadaşa şunu söylerim: Güneydoğu'da da İstanbul'un merkezinde de Ak Parti'nin bugüne kadar birçok şubesi yakılmıştır. Birçok teşkilatımız molotof kokteylleri ile bombalanmıştır. Benim il başkanı, il başkan yardımcılarımın içinde öldürülenler var, kaçırılanlar var. İstanbul'un göbeğinde bizim seçim karargah merkezlerimiz yakılmıştır ve yüzlerce. Biz bir şeyin mücadelesini veriyoruz. Biz bir şeyden geri çekilmiyoruz. Sen de o mücadeleyi vereceksin tabi. İnanmışsan dershane ise dershane ile vereceksin oralarda okul yapmaksa okul yapmak suretiyle bu mücadeleyi vereceksin madem inanıyorum diyorsun inandığına göre inandığının gereğini yapacaksın. Hep beraber yapacağız bunu, el ele vereceğiz omuz omuza vereceğiz. Bu mücadeleyi hep birlikte sürdüreceğiz. Yavrularımızı da bu millete düşman olanlara kaptırmayacağız. Bunu beraber yapacağız. Bu anlayışta bir zihniyet varken kalkıp da bunu farklı yerlere çekmek çok yanlış olur."

SEVİLAY YÜKSELİR: GÜLEN CEMAATİ İLE SİYASİ KAVGADA MISINIZ?

Gazeteci Sevilay Yükselir, Erdoğan'a şu soruyu yöneltti: "Bu kara propagandayı yapan dershanelerle ilgili Samanyolu Zaman Gazetesi yani Gülen cemaatine bağlı yayın organları. Dershane meselesi evet patladı, hükümet ile cemaat arasında kırılma noktası oldu. Onun öncesi de var. 7 Şubat'ta MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Emre Taner ve Afet Güneş'in Oslo görüşmeleri nedeniyle vatan hainliği ile suçlanması, o suçlamayı yapan savcıların da cemaatle gönül bağlarının olduğu iddia edilmesi, oradan beri gelen ve sık sık zaman zaman da meydana gelen bu gerilim maalesef dershanelerde patladı. Ben böyle görüyorum en azından. Siz gerçekten Gülen Cemaati ile siyasi kavgada mısınız? Bir iktidarı bölüşme kavgası mı bu? Yoksa sadece masumane bir dershane tartışması mı?"

"BİZ BİRBİRİMİZE ÇOK LAZIMIZ"

Başbakan Erdoğan da şu ifadeleri kullandı: "Şimdi bakın kendinizi bazı şeylerde öyle zorunlu hissetmeyin. Rahat olun. Bir defa siyasi parti olarak biz kendimize bu noktada düşman ilan etmek gibi bir yanlışın içerisine düşmeyiz. Kaldı ki bugüne kadar beraber yürüdüğümüz beraber sorunları hallettiğimiz kardeşlerimizle böyle bir ayrılığın içerisine de düşmeyiz.

"BURADA FİTNE ODAKLARI VAR"

Burada yalnız fitne odakları var. Bu fitne odaklarına biz fırsat vermemiz gerekir. İşin aslı burada. Yani 'Oslo süreciydi' müsteşarımın ilgili olan yapılanlardı, kimler bu tür fitnelere fırsat verdiyseler ve bu olayların içerisinde olduysalar, onlar zaten bunun bedelini öderler. Ama bu dünyada ama ebedi alemde. Bize düşen sadece kucaklamaktır, birleştirmektir, bütünleştirmektir.

"SORUMLULUK MAKAMINDA OLANLAR FIRSAT VERMEMELİ"

Ama bir de sorumluluk makamında olanların özellikle bu fitne, nifak çıkarmak isteyenlere fırsat vermemesi lazım. Çünkü biz birbirimize çok lazımız. Biz siyasi partiyiz onu onların bulması lazım. Nerede nasıl? Eğer benim cephemdeyse ben araştırıp bulup çıkarmam lazım. Farklı yerlerdeyse bu farklı yerlerde olanlar bulup çıkarmaları lazım. Ne oluyor ya nereden çıktı bu? Nereden geldi bu? Ortada böyle bir şey yoktu. Siyasi iktidar tâ 2008'den bu yana söylüyor. 2003'ten itibaren başlayan bir süreç var. Hatta bu iktidardan önceki iktidarlar döneminde işte az önce sizlere bir gazetedeki başlığı gösterdim gelen bir süreç var. Öyleyse bu yeni bir şey değil. Biz buna yönelik bir adım atalım. Okulsa okul kuralım, açık liseyle açık lise yapalım."

Erdoğan'a ayrıca özellikle sanal alemdeki sert ifadelerle yaşanan tartışmalar da soruldu: "Dershane konusu üzerinde tartışmanın dili çok düştü. Türkiye'de camiler kapatılıyor olan üstü bir görüntü verildi. Ama dil seviyesizleşti. Bu çatışma dilini infial halini en azından yumuşatacak bir dil geliştirilebilir mi? Yıpratıcı bir tartışma var toplumda yarın bu tartışma daha da büyüyecek."

"MECLİS'E GELECEK VE MECLİS'TEN GEÇİRECEĞİZ"

Erdoğan da bu soruyu şu şekilde cevapladı: "Şimdi ben şunu açık olarak söyleyeyim; bizim bu konudaki bir defa attığımız adım az öncede söyledim bugünün adımı değil. Dolayısıyla biz bir dönüşü gerçekleştireceğiz. Bunun kararını vermişiz. Nasıl kentlerde dönüşümler yapıyorsak, sağlıkta nasıl dönüşümler yapıyorsak, eğitimde de bu dönüşümün yapanın kararını biz çoktan verdik. Burada eğer muhataplarımız durumunda olan kardeşlerimiz kalkıp da farklı taleplerle bizim karşımıza geleceklerse bu talepler ancak bu çerçevenin içinde olacak. Burada başta Milli Eğitim Bakanım olmak üzere, müsteşarım ilgili eğitim komisyonundaki arkadaşlarım, milletvekilli arkadaşlarım bunlar da bunu anlatırlar. Bir anlatırlar, iki anlatırlar, üç anlatırlar ama bu Meclis'e gelecek ve Meclis'ten biz yasayı geçireceğiz. Bu yasayı meclisten geçirdikten sonrada bunu ülkemizde uygulama alanını inşallah bulacağız. Burada samimiyiz, niyetimiz samimi, kimseyi kırıp dökmek değil ve hizmet alma noktasında her şeye hazırız."

"SEKTÖRDEKİ PAYLARI KÜÇÜK AMA SESLERİ BÜYÜK"

"Bu konuyla ilgili olarak da yani şunu söyleyemezler 'Bizim önümüz tıkandı', hayır önünüz tıkanmadı. Sadece siz şekil vermek istiyorsunuz biz diyoruz ki şekil verme noktasında biz size alanı daha da açıyoruz imkanlar sağlıyoruz. Bu imkanlar çerçevesinde gelin, bu eğitimi yapın. Kolaycılığa kaçmayalım. Zora talip olalım ve bu sektördeki payınız yüzde 25. Öyle yani sektördeki pay çok çok büyük değil ama ses büyük. Yüzde 25 pay bu ama ses tabi çok farklı çıkıyor. Bakıyorsunuz burada her türlü yani yakışık almayan ifadelerde kullanılmak suretiyle bir kampanya sürdürülüyor ama bütün bunlara rağmen ben bir başbakan olarak söyleyeceklerimi söylüyorum. Bu akşam bizim bu programla birlikte zaten bundan sonra bu konuyla ilgili çok daha fazla konuşmam. Sadece işin icra safasına geçerim. Arkadaşlarım gerekenleri konuşurlar ve biz de bir an önce çünkü bizim yapacak başka işlerimiz de var. Bizim işimiz sadece bu değil. Yurt içinde yurt dışında. Yarın Rusya'ya biz gideceğiz. Başkaları gitmeyecek. Dünyanın değişik yerlerindeki bütün okullar ile ilgili biz sorumluluk taşıdık. Biz oralarda da bütün kardeşlerimizin oraların yönetimleriyle vs. olan sıkıntılarını gidermeden tutunuz da oralarda atacakları adımlara varıncaya kadar hepsine şahsım, bakan arkadaşlarım, hep birlikte hep destek olduk."

"KARŞI TARAF DİYECEĞİM ARTIK BAŞKA TÜRLÜ KONUŞAMAM"

Erdoğan'a programda dershaneler ilgili son soruyu gazeteci Yükselir sordu: "Sizin tabanınız birbiriyle kavga ediyor. Hizmet hareketinden olan ve size oy verenlerle hizmet hareketinden olmayan ama siz oy vermeyi düşünen başka vakıflardan cemaatlerden yetişmiş insanlar birbirlerine çok ağır laflar ediyorlar. Kendisine hizmet hareketi olarak tanımlayanların alınganlığını hüznünün acaba telafi edebilecek bir dil kurabilecek misiniz?"

Erdoğan da şu değerlendirmeyi yaptı: "Ben böyle bakmıyorum. Kusura bakmayın. Şu var bir defa 'niyet hayır, akıbet hayır' kelamı vardır. Bizim niyetimiz bir defa hayırlı. Biz asla böyle bir kavganın içerisine olmadık, böyle bir kavganın içerisinde de olmayız. İki; onlar hangi dille konuşuyorlar bilemem ama şu andaki dil maalesef gönül dili filan değil. Ama biz gönül diliyle konuşuyoruz. Şu anda biz gönül diliyle konuşmaya devam edeceğiz. Bekleriz ki karşı taraf diyeceğim artık başka türlü konuşamam onlar da gönül diliyle konuşmalı, onlar da bütün bu dershane denilen bu kitlenin tamamını temsil etmiyorlar. Az önce söyledim. Yüzde 25 bir temsilleri orada söz konusudur. Ses çıkması olayı ise elindeki bazı enstrümanlarla bunu yapıyorlar. Biz kalkıp da o sese aynı şekilde cevap verme noktasında olamayız. Biz iş yapma durumundayız. Onun için düzenlemelerimizi vs bunları yapmak suretiyle biz yolumuza devam edeceğiz."

"GEL OKUL KUR DİYORUZ, ÇIKIŞ YOLU GÖSTERİYORUZ"

"Öyle şeyler oluyor ki zaman zaman görüyorsunuz geliyorlar, bakınıyorsunuz gösteri yapanlar da oluyor vs. Biz sabırlı davrandık hep. Bu şekilde de bir çok bu tür şeyleri hamdolsun aştık. Burada da aşacağız. Az önce Mehmet Bey bir şey söyledi: bu da çok manidar. Bakıyorsunuz ABD'de orada bir yayın organı kalkıyor bir yayın yapıyor. Neymiş 'teşebbüs hürriyetini' biz engelliyormuş gibi. Böyle teşebbüs hürriyetini engelleme olur mu? Gel okul kur diyoruz. Biz çıkış yollarını gösteriyoruz. Okulla buna devam ettir. Biz burada şekil noktasında bu dönüşüm noktasında ortaya bir farklı bir enstrüman sunuyoruz. Bu şekilde yap diyoruz. Biz burada böyle bir adım atarken onların eğitim anlamında öğretimin anlamındaki gelişimimin alanın önüne çıkmıyoruz tam aksine bu dönüşüme katkı veriyoruz, katkıda bulunuyoruz. Diyoruz ki çocuğu al ilkokuldan mı alacaksınız liseden mi alacaksınız yetiştir bu ülkeye katkıda bulun."

Editör: Haber Merkezi