Tarihine ihanet edildi; Yetmedi!

Yerleşiminden ulaşımına kadar ihanet edildi; Yetmedi!

En yeşilinden en mavisine… Tüm doğasına ihanet edildi; Yetmedi!

Karada, denizde ve havada yaşayan ne varsa, bir tamamına ihanet edildi; Yetmedi!

Düz yerinden en tepesine…

Dar yerinden en enlisine ne varsa ihanet edildi; Yetmedi!

Gün oldu bir nefes havasına…

Gün oldu nice ölümsüz manzarasına ihanet edildi; Yetmedi!

Yetmedi… Yetmedi… Yetmedi…

Elbette ki, ‘‘yakmayın, yıkmayın, etmeyin…

Bu cezayı İstanbul kesmeyin dendi; Yetmedi!

Daha da yükseldi isyan sesleri İstanbul severlerden…

Yazık oluyor İstanbul’a, bu şehri bir siyasal ranta kurban etmeyin dendi; Yetmedi!

Yetmedi…

En acısı… İstanbul için yükselen sesler, İzmit’ten öteye gitmedi.

İzmit’ten ötede olan yöneten kente…

Yani başkentimiz Ankara’ya gitmedi!

Derken…

Doymak nedir bilmeyen gözler…

Uzaktan duyulmayan sözlerin önüne geçti!

Bu kez sıradaki rant adresi, Marmara Denizi…

Bu denizin en ballı kaymaklı kıyılarıydı!

Tuzla’dan Silivri’ye… Boğaz’dan Haliç’e kadar uzanan kıyılar…

Bir dayanılmaz acımasızlığın kıyım kıyım kıydığı…

Vatandaştan alınan kıyıların, kimi özellere kaydırıldığı kıyılar…

Artık bu betonlaşarak solan kıyılarda…

İstanbulluya yer yok…

Oraların gerçek sahibi martılarla…

Kolayca beslenmek isteyen deniz canlılarına yer yok.

Ne kumsallar kaldı, yazın yüzülüp…

Kışın ayak sokulacak…

Ne de oturup bir temiz nefesle dinlenecek alanlar kaldı…

Çünkü Marmara’nın o kıyılarına milyon milyon damperle toprak döküldü.

O dökülen yüzlerce dönümlük toprakların üstü…

Bir doğa düşmanı olan o zalim gri betonla örtüldü!

Artık Marmara’nın en güzel kıyıları betonlaşmış…

O betonlaşan kıyılar, İstanbullu olarak yaşayan herkesten uzaklaşmıştır!

Şimdi o betonlu kıyı adresleri insanlardan uzakta…

Başta AVM’ler olmak üzere, nice ticari yapılanmalara zemin olan adreslerdir!

İstanbul’u arazi arazi betona çeviren gözlerin…

Bu kez de Marmara kıyılarını betonlaştırıp, oralara konan gözleridir!

Bir yanda doymak bilmeyen o gözler…

Bir yanda da Marmara’ya ağlayan İstanbul’un gözleri var.

Yazık oldu dünya kenti İstanbul’a yazık!

İstanbul elden gidiyor, bu betonlaşma İstanbul’un doğasını yok ediyor deyip:

Yazanları da dinlemediler! Bu konuda konuşanları da…

İstanbul’un doğası için mücadele eden o kadar çok mağdur var ki…

Tıpkı ülkenin her köşesinde doğaya sahip çıkarken mağdur olan, diğer vatandaşlar

gibi…

Sahi ülkesini seven herkesin, ülkesinin doğasına sahip çıkması, bir doğal vatandaşlık

görevi değil midir?

Ya da bir vatandaşın, en milli ve de en yerli olma tutkusu değil midir?

Böylesi gerçekleri halının altına süpürerek nereye kadar?

İnsanlığa gülsün diye var olan doğa yok edilirken:

Hem ortaya konan nice insani tepkilere saygı duymalı…

Hem de ülke doğası, tüm yurttaşlar tarafından korunmalıdır!