Büyülerdi beni güzel ellerin,

Birde ince ayak bileklerin..

Sadece ellerini sevmek yeterdi bana.

Ve bir akşam, “bırak ellerimi, bir kadın yüreğiyle sevmeli”, demiştin.

“Ben seni yüreğimle seviyorum.”

Gönlüm akıp giderdi tatlı sözlerinle...

Ve iyi bilirdim; kıymet bilmeyen ellere düştüğünde

nasılda solduğunu bir gülün.

Bir kenara atıldığında

 hızla solup yok olduğunu güzelliğin.

İçimde acıyan bir şeyler olurdu.

İnsanın güzelliği içinde olmalı,

yüzü önemli değil derlerdi,

Yalandı!

İçindeki güzelliğiydi belki de yüzüne yansıyan ama

Ortak duyguydu yüzündeki güzellik

Ve doğruydu;

Bir kadın yüreğiyle sevmeliydi, elleriyle değil.

Elinden tuttuğunda kalbine değebilmeli eli.

Ve sevmezse soğuktu kadının elleri...

Benden ayrılmak istediğini o akşam anlamıştım,

ellerin buz gibiydi.

Yüreğin değil ellerin seviyordu.

Mektubun masanın üstündeydi;

“Zamanla gerçek yerini bulurmuş akan sular. Küçük akıntılar ise okyanuslara ulaşamadan kururmuş.”

Dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkmıştın..

“Hak etseydik birbirimizi gitmezdi ellerinin sıcaklığı” diye düşünmüştüm.

Sen yüreğini alıp gitmiş,

Ben ise soğuk ellerinin anısıyla kalmıştım.

Yüzün de önemliydi, duyguların da.

Senden ayrıldığımda hemen o güzel yüzünü özlüyordum.

Ellerim üşüdüğünde ellerini özlüyordum.

Narin, zayıf parmaklarını sonra.

Sen ise ellerimi bırak. “Kadın yüreğiyle sevmeli” diyordun.

O son gece yüreğin değil,

Ellerin seviyordu beni.