Yine ilçe ilçe dolaştım İstanbul’u…
Marmara toprakla dolduruluyor…
Sahiller birilerine çıkar kapısı oluyordu.
Kepenkler tek tek kapanıyor…
Esnaflar adeta kan ağlıyordu.
Diğer haberlere gelince:
Bir yanda şehit cenazeleri…
Öte yanda, siyasette çamur atmalar…
Suçu başkasına yüklemeler…
Bir hedef bulup taşlamalar…
Derken milletimizi oyalamalar vardı.
Şu bildiğimiz işlerden;
Biz yapmadık, ben yapmadım sıvışmalarından…
TV TV görünüp, temize çıkma siyaseti vardı.
Derken…
Yaşamak ve hayat adeta bir şans haline gelirken…
Vatandaşlar, başı önünde karnını ovalarken…
Siyasetçiler ve devlet adamları da üst telden bağırırken…
Bir de baktık ki futbol takımız da sıraya girdi.
Hem de futbolla ilgisi olmayan bir oyunla…
Avrupa’dan uzakta bir oyun planıyla sıraya girdi.
Yenildiler elbette.
Sürekli üzülen milletimizi, onlar da üzdüler elbette.
Oysa…
Avrupa Kupası’na büyük bir şans sayesinde gittiler…
Öyle milyonda bir değil;
Milyarda bir olacak bir şans sayesinde gittiler.
Yazık ki ne yazık…
Tam da takımımızı izlerken;
Memleketin yönetimi geldi aklımıza…
Elbette ki siyasetimiz…
Şu lafla görüntü üretirken;
Dişe dokunur işler yapmayan…
Geleceği okumayan…
Plan ve programa uymayan…
Ülkenin yeşili ve denizini betonla kaplayan…
Bir milleti TV camlarıyla bir güzel oyalayan
Bir şans eseri ve de devlet gücüyle sandıklara oy dolduran…
Bize ve coğrafyamıza özgü siyasetler geldi aklımıza.
Devlet yönetiminde böyle…
Millet yönetiminde böyle…
Spordan ekonomiye…
Eğitimden, adalet ve demokrasiye kadar her şey ortada…
Birileri oynar biz bakarız.
Birileri üretir, bizler alırız; Ya kullanır ya da yutarız.
Birileri çizer biz yürürüz.
Birileri bölüp parçalar, bizler öyle otururuz.
Yalan mı?
Hep yazar, hep söyleriz; Çünkü…
Bir çağdaş üretimle bir çağdaş eğitim yok bu coğrafyada.
Ne bir çağdaş demokrasi var…
Ne de çağdaş bir insani adalet ve de ahlak var bu coğrafyada.
Daha da çünkü…
Yönetenlerin konuşmaları uzun tutulurken…
İnsanların hayatı kısa tutulur bu coğrafyada.
Ayrıca;
Avrupa ve medeniyetin göbeğinde futbol oynanırken;
Bir umut, bir heyecan, bir başarı özlemi vardı bu coğrafyada.
Keşke, siyasetimize benzemeseydi sporumuz…
Keşke laf yerine başarı üretseydi sporumuz…
Sahada paylaşıp, sahada anlaşarak şahlansaydı sporumuz.
Tutsaydılar sahanın her bir yanını…
Okusaydılar rakip takımın oyun kıvamını…
Ama nerdeeeee…
Ne sahadakiler okuyabildi, ne de saha dışındakiler.
Oyun bitti; Ancak mazeretler başladı.
Tıpkı Ankara…
Tıpkı siyasetimiz gibi…
Ya yanlışlar bir yerlere yüklendi.
Ya da bir hedef bulunup oralar taşlandı.
Yine sıyrıldılar bir ağır yanlıştan…
Yine beslendiler kuru alkıştan…
Oysa çok utandı bu millet.
Oysa çok üzüldü bu millet.
Çünkü ortada bir takım oyunu yoktu.
Çünkü ortada birlik beraberlik ruhu yoktu.
Sahada bir kuru kalabalık ve kuru görüntü vardı o kadar.
Zamanın ruhunu okumayan…
Başarıyı hızlı hızlı adımlamayan görüntüler…
Tıpkı siyasetimiz gibi.
Çok yazık çok…
Ülkemde giderek kepenkler kapanıyor.
Ticarete, demokrasiye, siyaset ve spora dair kepenkler…
İnsanlığa, ahlaka ve de adalete dair kepenkler…
Kapanıyor da kapanıyor.
Hem de…
Bir kavgacı ve de kavgalı siyasetin gözü önünde…