Muhalefet son 15 yılda sürekli olarak uyardı.

Siyasal iktidar sürekli olarak tam tersini yaptı.

Gün oldu CHP selendi: ‘’ Yapmayın, etmeyin!..

Gün gelir bu yanlışların faturası çok ağır olur!’’ Dedi.

Ancak siyasal iktidar CHP’ye başka yanıtlar verdi;

Ya 70 yıl önceki CHP üzerinden vatandaşa siyasal yönlendirme yaptı.

Ya da nice yere basmayan kılıf ve de gündemlerle işi geçiştirdi.

Gün oldu eski MHP seslendi: ‘’Yapmayın, etmeyin!..

Bu yanlış siyasetler ülkenin birlik ve beraberliğine zarar verir.

Onarılması güç sorunlarla karşılaşacak ülkemiz!’’ Dedi.

İktidar hem sert, hem de günümüzün ittifak gidişatıyla asla yan yana gelmeyen

Çıkışlarla yanıt verdi.

Gün oldu HDP ve diğer siyasal partiler de nice uyarılar yaptı elbette.

Elbette ki onların da muhalif görüşleri, iktidar tarafından itibar görmedi.

Oysa her muhalif düşünce, farklı alanlarda oldukça önemli bir sunum paketiydi.

Keşke dikkate alınıp, öyle yön verilseydi gidişata…

Keşke ‘’Ben bilirim, ben yaparım, siz de kimsiniz?  Millet yetkiyi bana verdi’’ gibi

Tepkiler, sıralanmasaydı meydanlara ve de TV camlarına…  

Derken, yıl 2018:

Derken, demokrasinin vazgeçilmezi bir numaralı baskı grubu muhalefet partileri haklı çıktı.

Keşke muhalefet haklı çıkmasaydı.

Keşke siyasal iktidar doğru işler yapsaydı.

Keşke tüm vatandaşlar olup bitenleri şaşkınlık içinde hayretle izlemeseydi.

Keşke yurtta ve cihanda baş veren tüm sorunlarımız için, farklı siyasetler uygulansaydı.

Ne var ki, işler pek de yolunda gitmedi.

Artık ne siyasal söylemler, ne de ekonomik rakamlar güven veriyor.

Ne adalet, ne de sürekli kavga çıkaran siyaset güven veriyor.

Ortada gerçek olan tek şey var ki; O da siyasal iktidarın dayanılmaz yanlışlarıdır.

O da siyasal iktidarın, siyasal muhaliflerle demokratik baskı gruplarına kulak tıkamasıdır.

Bu gidişatı elbette ki tüm dünya insanlığı biliyor.

Bu gidişat, elbette ki Türkiye’ye zarar veriyor.

Öte yandan ‘’bir öyle… Bir böyle…’’ Siyaseti de nice güvenleri yerle bir etti.

Başta ordumuz olmak üzere, devleti ayakta tutan nice kurumlarımız tartışılır oldu.

Bir gün sevimli olanlar… Aynı yolda kol kola yürüyenler…

Ertesi gün, düşman kardeşler safında buldu kendini…

Vatandaşlar, ‘’aldatılan, yanıltılan, kandırılan, oyuna getirilen’’ bir siyasal dönemin bir şaşkın tanığı olup çıktı adeta…

Eğer o günlerde muhalefete kulak verilseydi:

Bugün ne Suriye sorunu olurdu. Ne de barut kokusu yükselirdi sınırlarımızda.

Tüm komşularımız ve dünya ile barışık olur.

Çağı yakalama konusunda bir güzel yarış vaziyeti alırdık elbette.

Mesela, topraklarımızı işleyip üretmekle tarımsal kalkınmamıza…

Hayvancılık projeleriyle beslenme ve ihracat ataklarımıza önem verebilirdik.

Böylece, ne ot ve et ithali yaparak içine düştüğümüz acınacak manzarayla tarihe geçerdik.

Ne de vatandaşın sağlığı tehlikeye girerdi.

Peki, neden olmadı? Elbette ki yanlış siyaset yüzünden…

Muhalefete kulak tıkayan… Günün 24 saati sağı solu azarlayan…

Durmadan içi boş gündemler üreten, bir anlaşılmaz siyaset yüzünden…

Oysa vatandaşlar, iş, aş ve de huzur için koşmuştu sandık başına…

Ne ‘’bir yap… Bir boz…’’ siyaseti için oy verdi vatandaş…

Ne de ‘’bir ileri… Bir geri…’’ için oy verdi vatandaş…

Vatandaşlar, millet için… Devlet için… Sosyal adalet için oy verdi.

Huzur ve de güven içinde; Eğitimle üretimde çağı yakalamak için oy verdi.

Ne sürekli kavga edilsin… Ne de sürekli olarak muhalefetin tersine gidilsin diye oy yermedi.

O verilen oylar, ülkenin dirliği, milletin birlik ve beraberliği içindir!

Tepede birleşen siyaset, sandıktan çıkacak oyların hesabını yaparken;

Öte yandan geriye dönüp bakarak, tüm yanlışların da hesabını yapmalı!

Yapmalı ki, son 15 yılın millete ve devlete kesilen dayanılmaz faturası ortaya çıksın!

Bu faturaya bakarak: ‘’Keşke muhalefet haklı çıkmasaydı’’ diyebilsinler…