57 Yıllık ömrüne 11 savaş, 24 madalya,7 nişan, 13 kitap, bağımsız bir ülke ve milyonlarca özgür insan sığdıran Atatürk tam bir sanat aşığı imiş.

İstanbul‘da olduğu günlerde yürüyerek sinemaya gider, önemli temsilleri kaçırmazmış. Opera eserlerinin o yıllarda ülkemizde ortaya çıkışında önemli rol oynamış.

Mesela müziğe büyük önem vermesi sebebiyle 1 Eylül 1924’te ilk ‘Musiki Muallim Mektebi’ni açmış.

Bu mekteplerde 1928-1933 yılları arasında öğretmen, orkestra elemanı ve askeri bando elemanı yetiştirmeye çalışılmış.

Hatta size şaka gelir 1925 ‘de düzenlenen yarışma ile sanatçı ve müzik öğretmeni yetiştirmek üzere Berlin, Paris, Budapeşte, Prag gibi Avrupa’nın önemli kültür şehirlerine yetenekli öğrenciler gönderilmiş.

Mesela “Türk Ressamlar Cemiyeti” , Güzel Sanatlar Birliği’ni kurmuş ve sonrasında Mimar Sinan Üniversitesi bünyesinde Güzel Sanatlar Fakültesi olarak devam ettirmiş.

Mesela düzenlenen konferanslar, balolar, müzik dinletileri sanatsal şölen niteliğinde Cumhuriyetin ilk yıllarında bile gündemdeymiş.

Mesela “Sanayi-i Nefise Birliği” 1927 de tiyatro eğitimine başlamış.

Daha bitmedi, sakin sakin okuyun o yıllarda sanat için neler yapılmış...

Mesela 1926’da Batı müziği eklenmiş olan Darülelhan konservatuara dönüştürülmüş. Şaka gibi değil mi?

Mesela 1934’de Milli Musiki ve Temsil Akademisi kanunu ve Devlet Konservatuarı kanunu çıkarılmış.

Eveeet gelelim bugüne... Neler yapmışız son 16 senede özellikle sanat ve eğitim adına? Şöyle bir aynaları kendi yüzümüze çevirelim.

Sanat zor zamanlarda ortaya çıkar. Tabiri caizse keyfi yerinde olanların eseri olmaz. Sanat sıkıntılı anlarda doğduğu gibi, sıkıntılı anlardan da kurtarır bi nevi. Hayata bakışınızı değiştirir. Anlatım dilinizi geliştirir. Hayatta her şeyi kelimelerle anlatamayız çünkü. Sanata dair eğitim başlı başına bir milletin gelişmesini sağlar. Dönüp dolaşıp hep aynı noktaya geliyoruz,  önceliğimiz daima eğitimdir. Her dalda eğitim. Eğitimi kademe kademe kırparsanız dönüp baktığınızda ekonominizden yaşantınızın kalitesine kadar her şey kırpılmış olur.

   Mesela matematik dersi liselerde seçmeli ders haline getiriliyor. Matematik ölçü demektir. Ölçüyse sanat. Sanat matematiksiz olmaz, matematikte sanatsız. Resimdeki perspektif ve oran matematiğe dayalıdır. Müzikte de notalar matematiğe dayalıdır. Yani matematik zekası gelişmiş insanlar sanat üretebilir.

Atatürk, üstün matematik zekası ile ilk iş olarak eğitime ve sanata değer vermiş, bu sebeple sanatın her dalı ile ilgili eğitim kurumları açmış ve bu konuda kanunlar çıkartmıştır.

Hani Mayıs ayının ortalarında geçtiğimiz 16 senede için bir açıklama yapılmıştı ya tırnak içinde “ Eskiden sanatçıların sanatı icra edecek alanları yoktu. Türkiye’nin her yerine son teknoloji kültür merkezleri, opera ve bale salonları yaptık. Sanatçılar yatıp kalkıp dua etmeli “ diye tırnağı kapat!

Bende onu anlatmaya çalışıyorum;

Eskiden sanata dair bir şey bilmiyormuşuz... Sanatçılar sanatı karne ile alıyormuş. Nota kuyruklarında çile çekiyorlarmış. Tiyatro denilince sözlüğe bakmışlar hep. Şairler şiirlerine kafiye bulamamışlar. Ressamlar mağara duvarlarına çizmişler resimlerini.

O sebeple son yıllarda ülkemizde AKM yıkıldı. Müjdat Gezen’in okulu yakıldı. Fazıl Say çok mutlu yıllar geçirdi. Emek sineması kapatıldı. Hatta ve hatta gazetelerimizde bile yüzünüzü tebessüm ettirecek siyasi karikatürler bile çok. Kültür merkezlerinde sergi öncesi hiç kontrol edilmedi tablolarımız. Hiç elemediler, seçmediler sanatsal çalışmaları.

Yani, sanatçı burada şunu anlatmak istemiş;

Bir ressam gelse de, uzakları yakın çizse...

EVRİM TOK