Millet perişan, ama ortada bir milliyetçilik söylemi var.
Ülke çıkmazda, her arazisi kan ağlıyor…
İç ve dış siyaset nedense karalar bağlıyor.
Ekonomideki çarpıklık yuvaları yakıyor.
Ama ortada bir milliyetçilik söylemi var.
‘’Sen-Ben… Sizi- Biz…’’ Ayrışması ayyuka çıkmış;
Emperyalist dünya bölüp parçalayarak sömürüyor.
Ama ortada bir milliyetçilik söylemi var.
Sadece siyaset tezgahında boy gösteren…
Onun dışında kimsenin boy-pos diye bir şey göremediği…
Tarifi imkansız bir milliyetçilik söylemi var.
Böyle gelmiş böyle gitmemeli…
Artık bu söylemler değişmeli…
Artık bu söylemlerin yerine:
Milliyetçiliğin tarifi yeniden yazılmalıdır.
Yeniden yazılsın ki…
Önce insan diyenlere…
Önce İnsan hakları diyenlere…
Kendine baktıkça bir erdemli empati kuranlara…
Ahlak ve adalete önem verenlere…
Din, mezhep, Irk, dil, renk üzerinden değil…
İnsanı insan olduğu için sevenlere…
Bir güzel anlamda milliyetçi desinler…
Dini ve ırkı ne olursa olsun herkes…
İnsana ve topluma dair en faydalı işlere imza atmalı…
Doğayı koruma adına yapılacak küresel işlere imza atmalı…
Ülkesinin iç ve dış siyasetine kafa yorarak;
Çağdaş ve üreten toplumları örnek almalıdır.
Eğitimde, hukukta, teknolojide örnek almalıdır.
Yurtta ve dünyadaki tüm milliyetçiler:
Tarihin sayfalarına gömülen geçmişin karanlığını değil…
İnsanların inançlarını cehalet tezgâhlarında pazarlayanları değil..
O inançları pazarlayarak makam ve saltanata erenleri değil…
Çağın gereğine ışık tutan, nice aydınlık sayfaları okumalıdır.
Okumalıdır ki…
Bulunduğu arazidekiler asla karanlıktan beslenmesin.
Yakın ve uzaktakilere bir tutam sömürü yemi olmasın.
Bireysel özgürlüklerle, milletinin bağımsızlığına nice ipotekler konmasın.
İşte o milliyetçiler, sadece bizden dediklerini değil…
İnsan olan insanların bir tamamını kucaklasın.
Kucaklasın ki…
Gelecek nesiller işte milliyetçiler desin…
Irkların değil, insanlığın milliyetçiliği desin…
Doğanın milliyetçiliği desinler.
Yoksa:
İki adet kahramanlık türküsüyle milliyetçilik asla olmaz.
Dedelerin bindiği atın yularına sarılarak da asla…
Onların tarihsel coğrafyasına şiirler yazıp…
Geçmişin ipinden tutarak da asla olmaz.
Çünkü gerçek milliyetçilik:
İnsana ve emeğe saygıdan geçer…
Eğitilmiş toplumların hak arayışından…
Totaliter ve despot idarelere sırt dönüşünden geçer.
İnsanı, kul-köle olarak görmeyene milliyetçi desinler…
İnsanın sosyal değerlerini sömüremeyene milliyetçi desinler.
Ayrıştırana değil, birleştirene…
Sosyal uçurumlar açana değil, eşleştirene…
Şekilciliğe değil, özleştirene milliyetçi desinler.
Desinler ki bir anlamlı barış gelsin ülkeye ve dünyaya.
Yoksa: Sözde milliyetçi, özde laf ebelerinden hayır gelmez.
Hele hele…
Ülkesiyle insanlarının başına nice acı dertler açıldığında;
Yönünü şaşırıp, duracağı yeri bilemeyenlerden hiç gelmez.
En zor günlerde elini taşın altına koyamayanlara;
Elbette ki asla milliyetçi denmez.
İnsanlık mağdurken, oturup çare ve çözüm arayanlara…
Bir ayrım yapmadan, akan kanları durduranlara…
Önce insan deyip, insan olan herkesin yarasını saranlara…
Elbette ki MİLLİYETÇİ DESİNLER…
Yurtta desinler… Dünyada desinler…