Milletin sorunları günden güne artarken…

Devletin sorunları ötelenerek yarınlara aktarılırken…

Vatan toprağı, yurttan ve cihandan kimi göz doymazlar tarafından:

Göl göl kurutulup… Nehir nehir kirletilirken..

Denizlerimizin kıyısına, başta yandaşlar olmak üzere…

Nice rantçılar beton döşeyip…

Deniz doğamızla kıyıdan yararlanma hakkımızı gasp ederken…

Kimi kaz kaz kazarak ormanlarımızı yolup kelleştirmekte…

Kimi de vatan toprağına ihanet ederek, kendi kasasına para taşımaktadır!

Bu yurttan ve de dışarıdan işbaşı yapan hain doğa katliamcılarına:

İstedikleri yeri kazma…

İstedikleri yeri kirletme, kurutma ya da yok etme iznini veren…

Tam da ülkeyi yöneten siyasettir!

Memleket, yandaş TV’lerde güllük gülistanlık…

Acı gerçekler sahnesinde ise dayanılmaz bir istikrarsızlık manzarasındayken:

Ortada ne siyasal milliyetçiliği dar alanda yapanlar var…

Ne de her daim milliyetçi oturup…

Milliyetçi olarak kalkması gereken duyarlı vatandaşlar…

Siyasetçiler seyirci…

Millet seyirci…

Oysa milliyetçilik: Yeri ve zamanı geldiğinde, Milleti, Devleti ve Vatanı koruma güdüsüdür!

Ne herhangi grup ya da siyasal oluşumun tekelinde bir değerdir!

Ne de ulusal değerlerimiz elden giderken, oturup seyirci kalan bir değerdir!

Sahi, bu nasıl bir yöneten siyaset?

Sahi, bu nasıl bir milliyetçilik böyle?

Sanki memleketi yönetmeğe değil…

İçin için içinden eritmeğe gelmişler!

Sanki bu millete, ulusal değerlerin tek tek elden gitse de…

Öylece sus ve de seyirci kal demişler!

Öyle ya; Son 17 Yılda bu ülkede erimeyen ne kaldı ki…

Demokrasi, adalet, eğitim, ahlak, ekonomi ve de nice ulusal değerler…

Eridikçe eridi!

İşte bu anlaşılmaz siyaset:

Demokrasiyi rafa kaldırırken, adaleti güvensizleştiren…

Ekonomiyi üretimden düşürüp, tüketim ekonomisiyle işsizleri artıran…

Yabancı ülkelerden para istemek için el avuç açtıran…

Güvenilemeyen rakamlarla enflasyonu düşük gösterip:

Çalışanlarla tüm emeklilere az zam yaparak, onları daha da yoksullaştıran…

Tam anlamıyla sosyal barışla çalışma barışını günden güne aşındıran siyasettir!

Öyle bir anlaşılmaz siyaset ki…

Peki, ya halının altına süpürülen siyasal yanlışlara ne demeli?

Peki, o yanlışların bu ülkeye yurtta ve cihanda yazdırdığı acı ve de ağır faturalara ne demeli?

Demeli demeli… Demokratik ve de yasal haklara sığınarak demeli!

Çünkü ne susmalı ne de seyirci kalmalı MİLLLİYETÇİ MİLLİYETÇİ…

Çünkü…

12 Eylül mirası darbeli yaslardan kurtulup çağı yakalayacağımıza…

Sistem değişikliği yüzünden daha da geriye giden bu ülkede:

Meğer içten içe bir erime var!

Meğer ‘BEKA’ tehlikesi dışarıdan değil, bizden bize gelmiştir!

Yaşamsal haklarımız insan insan kaybolurken…

Devlet ciddiyeti herkese farklı yansırken…

Ülkemizin cennet doğası kurutulup…

Yeşil alanlarımız baltalanırken bizden bize gelmiştir!

Tarım arazileri terkedilip fabrikalar kapandıkça…

Üretmeyip dışarıdan aldıkça…

Askeri üretim yapan birimler bile satışa sunuldukça gelmiştir!

Ne şu güçlerden ne bu güçlerden ne de dış güçlerden gelmiştir!

Bu ülkenin ‘BEKA’ sorunu, tam da bizden bize gelmiştir!

HEM DE MİLLİYETÇİLER SEYİRCİYKEN…