AK Parti Sarıyer Belediye Başkan Adayı Salih Bayraktar her zaman az konuşup çok iş yapmayı tercih ettiklerini belirterek “İmar Barışı’nda hiç konuşmadan çözüm ürettik. Bir de baktınız ki yasa çıktı, değil mi? İmar Barışı sadece Sarıyer’in değil, Türkiye’nin kanayan yarasıydı. Dört yıl uğraştık ve bu süre içerisinde de hiçbir zaman bu meseleyi siyasi malzeme olarak da kullanmadık. Ve bu çalışmayı gizli yaptık. Neden gizli yaptık, çünkü mağduriyet üzerinden siyaset yapmak bize yakışmaz. Neden yapacağız ki?

Sarıyer’de yaşayan herkes bizim arkadaşımız. Herkes bizim dostumuz. Hepsini ben ailemin bir parçası gibi görüyorum. Aile içinde populist davranırsak güven olmaz. Biz Sarıyer’de önce güveni tesis edeceğiz. Güven problemini ortadan kaldıracağız. Sorunları da hep birlikte çözeceğiz” dedi.

-‘Sarıyer’de belediye başkan adayı olmayı düşünmüyorum’ demiştiniz ancak görev verilince kaçmadınız ve şu an partinizin adayısınız. AK Parti adayı olarak neden Sarıyer’e belediye başkanı olmak istiyorsunuz, yönetim anlamında neyi eksik görüyorsunuz, neyi değiştirmek istiyorsunuz?

-Bizim anlayışımızda görev verilir ve verilen görev de bir emirdir, talimattır, biz de bunu en üst seviyede yerine getirmenin gayreti içerisinde oluruz. Bu görevin önemini biliyoruz. Sorumluluk bilincini taşıyan bir kardeşiniz olarak bu görevin gereğini en iyi şekilde yapacağız. Sadece elimizden geleni değil, elimizden gelenin çok daha fazlasını inşallah belediye başkanı olduğumuz zaman yapacağız. 

“HİÇBİR ZAMAN KOLTUK SEVDAMIZ OLMADI”

Tarihi bir fırsat, tarihi bir imkan, inşallah bunu bir avantaja hep birlikte çevireceğiz. Hep birlikte Sarıyer’i yöneteceğiz. Biz Sarıyer’e hizmet etmeye, Sarıyer’i ticaretin, turizmin, kültür-sanat ve sporun merkezi yapmaya talibiz. Kısacası hizmete talibiz. Yoksa makamlara, mevkilere talip değiliz. Makamlara, mevkilere, koltuklara ne katabiliriz bunun peşindeyiz. Hiçbir zaman koltuk sevdamız olmadı, olmayacaktır. Biz birileri gibi koltuk değil, ayakkabı aşındırıyoruz. Hala da ayakkabı aşındırmaya devam edeceğiz.

Dört buçuk yıldır ilçe başkanlığı görevini yürütüyorum. Bu zaman sürecinde işime gitmedim, ailemi ihmal ettim, gecemi gündüzüme kattım ve yirmi dört saati kırk sekiz saate nasıl çıkarabilirim, zamanı daha aktif şekilde nasıl kullanabilirim diye düşündüm. Neden bunları yaptık, çünkü Sarıyer’e hizmeti daha önemli gördük.

“HEPİMİZİN GELECEK ENDİŞESİ OLMAYAN BİR SARIYER HAYALİ VAR”

Sarıyer’de gidişatın iyi olmadığını görüyoruz. Hepimizin huzur endişesi olmayan, gelecek endişesi olmayan bir Sarıyer hayali var. Biz bu hayali gerçekleştirmek için bu görevdeyiz. İlçe başkanlığım döneminde yoğun bir süreci geçirdik. Beş seçim, bir darbe girişimini geride bıraktık. Ve bu yoğun süreçte Sarıyer’e güzel hizmetler verdik. Bunları nasıl yaptık? Önce kanaat önderlerini dinledik. Sarıyer’de belediye başkanlığı yapmış, ilçe başkanlığı yapmış, başkan yardımcılığı yapmış herkesi dinledik. Vatandaşı dinledik ve Sarıyer’in sorunlarını masaya yatırdık. Bu sorunlara kayıtsız kalmadık. Bu sorunları nasıl çözebiliriz diye düşündük ve bunun peşine düştük. Bunun gayretinde olduk.

“MAĞDURİYET ÜZERİNDEN SİYASET YAPMAK BİZE YAKIŞMAZ”

İmar Barışı sadece Sarıyer’in değil, Türkiye’nin kanayan yarasıydı. Dört yıl uğraştık ve bu süre içerisinde de hiçbir zaman bu meseleyi siyasi malzeme olarak da kullanmadık. Ve bu çalışmayı gizli yaptık. Neden gizli yaptık, çünkü mağduriyet üzerinden siyaset yapmak bize yakışmaz. Biz mağduriyet üzerinden siyaset yapanları görünce vicdanımız sızlıyordu. Gerçekten bu insanların duygularını, hassasiyetlerini sömürdükleri zaman, adeta aklıyla alay ettikleri zaman gerçekten bunu bir Sarıyerli olarak içime sindiremiyordum, hazmedemiyordum.

-Siyaset sarıyer’de bugüne kadar bu şekilde mi yapıldı?

-Aynen bu şekilde yapıldı. Ben belge ile konuşuyorum. 2009 seçimi öncesi seçmene gönderilen bir mektup var. Altında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı diye Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Sarıyer Belediye Başkan Adayı olarak da Şükrü Genç’in imzası var. Mektubun bir bölümünde “29 Mart’tan sonra, ilk üç ay içinde belediye arazilerinin üzerinde evi olan Sarıyerli hemşerilerimizin tapularını dağıtacağız. Hemen ardından Hazine arazileri üzerinde evi olanların tapularını vereceğiz. Son olarak da Vakıf arazileri üzerinde oturan vatandaşlarımız tapularını alacaklar” yazıyor. Görüyorsunuz işte, siyasetin nasıl yapıldığını. Belgeyle size sunuyorum. Üzerinden tam on yıl geçti. Ama çözdüler! İmar Barışı ile şuan bunu çözdüler. Gayretlerinden dolayı kendilerine teşekkür ediyoruz.

-İstanbul’un en güzel yerlerinden olan Sarıyer’in büyük bölümü gecekondulardan oluşuyor. Sarıyerliler bu gecekondulardan ne zaman kurtulacak?

-İmar Barışı sadece gecekonduların meselesi değildi. Zekeriyaköy’ün de meselesiydi. Burada imar izin belgesi yani iskanı olan bina sayısı çok az. Acarların da meselesiydi. Herkesin problemiydi. Ve sadece Sarıyer’in değil, Türkiye’nin problemiydi. Bugün 9 buçuk milyon müracaat varsa, bunu altı yediyle çarptığımız zaman demekki 60-70 milyon insanımızın problemi, meselesiydi bu. Ve biz geçmişte yaşanan olumlu olumsuz deneyimleri değerlendirdik masaya yatırdık, bunu nasıl kayıt altına alabiliriz diye düşündük ve çıkarılan yasayla bunu yaptık. Veri çok kıymetlidir, çok değerlidir. Yarın bir dönüşüm yapacağınız zaman bu veriler üzerinden yapacaksınız. Elinizde bilgi, belge olması lazım.İşte bunu bu yasayla elde ettik.

“MÜLKİYET MESELESİNİ ÇÖZDÜK”

-Mülkiyet sorunu 40-50 yıldır Sarıyerlilerin kronik derdi haline gelmiş ve siyasetçiler de bunu gayet güzel bir şekilde kullanmışlar.

-Biz kullanmadık.

-Eğer Sarıyer’de böyle bir sorun olmasa, insanlar siyasetçilerden, yöneticilerden yaşam kalitesinin artması, işsizliğin azaltılması, sosyal ve kültürel çıtanın yükselmesi için taleplerde bulunacak. Ama öncelik şimdi hep mülkiyette. Siz bir Sarıyerli olarak nasıl bir Sarıyer’de yaşamak istiyorsunuz?

-Çok güzel bir konuya temas ettiniz. İşte tam da burada biz Sarıyer siyasetinde gündemi değiştirdik artık. Bundan sonra Sarıyer siyasetinde mülkiyet meselesini kimse konuşamayacak. Biz noktayı koyduk. Çünkü mülkiyet meselesini çözdük. Artık bundan hiç kimse siyasi rant elde etmeye çalışmasın. Bundan ekmek çıkmaz kimseye. Zaten 24 Haziran seçimleri öncesinde ‘bu yasa bir şeye yaramaz’ diyenler, seçim sonrasında neredeyse ‘bu yasayı biz çıkardık’ dediler. Sarıyer’de komik şeyler oluyor. Gerçekten üzülüyorum. Bu kadar ucuz olmamalı. Siyaset bu kadar ucuz sanat değil. Hele hele iftiralarla, yalanlarla, aldatmayla, kandırmacayla yapılacak kadar hiç ucuz değil.

“SAMİMİYET, TEVAZU, GAYRET SİYASETİN OLMAZSA OLMAZLARIDIR”

-Sarıyer’de siyasetçinin profili ve söylemleri mi değişmesi gerekiyor?

-Çok güzel bir soru. Biz siyasete öncelikle ahlakı getirdik. Biz ‘Sarıyer’de siyaset dürüst, ahlaklı ve samimi yapılması gerekiyor’ dedik. Samimiyet, tevazu, gayret siyasetin olmazsa olmazlarıdır. Niteliği Sarıyer’e getirdik. İnşallah bunu daha yukarıya da taşıyacağız. Biz arkadaşlara her zaman ‘doğruluk, dürüstlük eninde sonunda kazanacaktır’ dedik. Bunu söyledik.

-Bunu genel mi konuşuyorsunuz, yoksa belli bir hedef kitleyi mi kast ediyorsunuz?

-Genel söylüyorum. Ben inanmışım buna. Doğruluk, dürüstlük eninde sonunda kazanacaktır. Bu herşey için geçerlidir. Gerçekten de bu böyledir. Ben buna inanarak konuşuyorum. Ve bazen zaman zaman arkadaşlara da şunu söylerim; gelişmenin en büyük düşmanı alışkanlıklardır. Biz Sarıyer’de bu alışkanlıkları kırdık. İnşallah siyasetteki bu olumsuzlukları yok ederek, bu alışkanlıkları ortadan kaldırarak Sarıyer’de siyasete ve belediye çalışmalarına bir nitelik kazandıracağız, bir paradigma değişikliği olacak. Toplum gerçek değerlerine kavuşacak. Bizim ahlaki, toplumsal değerlerimiz var. Kültürel değerlerimiz var. Bunlar çok kıymetli. Bu değerler kaybolduğu zaman Allah muhafaza bu toplum mahvolmuş demektir.

“MÜLKİYET ÜZERİNDEN SİYASET YAPTILAR”

-Tabiki herkesin kişisel ve toplumsal değeri var. Ancak ‘bizim bu tür değerlerimiz var derken, sözlerinizin ‘başkalarında bunlar yok’ şeklinde algılanmasını istemem, sizin de bunu kastettiğinizi sanmıyorum.

- Tabiki, ben burada ortak değerlerimizden söz ediyorum. İdeolojik saplantıları konuşmuyorum. Ayrıca konuşurken ortaya belge koyuyor ve belgelerle konuşuyorum. Örneğin imar ıslah planları. Bu konuda da size belge sunacağım. İmar ıslah planı adı altında mülkiyet üzerinden siyaset yapıldı mı, yapıldı. Bunları hep birlikte yaşadık. Meclise getirdiler. ‘Yapmayın, yazıktır, günahtır, insanları aldatmayın, kandırmayın, bunun üzerinden siyaset yapmayın’ dedik. Ama sadece ve sadece o insanları kandırmak, PR yapmak için yaptılar. Belediye gücü de ellerinde olduğundan, insanları otobüslerle oraya getirdiler.

Bakın biz bu sorunu çözüyoruz havasında tribüne oynadılar. Biz ‘yaptığınız doğru değil, suç işliyorsunuz’ dedik. Suç işlediklerini de şuan kendileri itiraf ediyorlar. Bunun da belgesi elimde. Belediye tarafından Danıştay’a verilen savunmada itiraf ediyorlar. Ve bu belgede ‘bölge SİT alanı kapsamında olduğundan söz konusu alanda herhangi bir imar ıslah planı yapma imkanı bulunmamaktadır’ diyor.

-Bu bütün Sarıyer’i bağlıyor mu?

-Tabiki bağlıyor. Zaten Ayazağa’daki imar planlarını biz yaptık. Orası farklı. Ancak 2960 Sayılı Boğaz İmar Yasası var. Bu yasada kıyı sahil şeridi, öngörünüm,  etkilenme ve geri görünüm alanları var. Bu dört bölgenin tamamı Boğaz İmar Yasası’na tabi.

“İMAR ISLAH PLANLARI BİR OYALAMACADIR”

-Sarıyer Belediyesi tarafından ilçenin birçok mahallesinde yapılan imar ıslah planları sizce yanlış bir uygulama mı?

-Tabiki. Zaten bu şekilde suç işliyorlar. Zaten biz orada bunlara şerh koyduk. Biz neden şerh koyduk, şunun için; o gün orada vatandaşın psikolojisi ile oynadılar. Biz ilkine evet dedik ama bundan sonrasına demeyeceğiz diye söyledik. 38 mahalle var. Önce üç mahalleyi aynı anda getirdiler ve biz bunlara evet oyu verdik. ‘Eğer bu çözümse görelim’ dedik ve o gün buna şerh koyduk. Ancak çözüm olmadığı ortaya çıktı. Bu yüzden de şerhli şekilde evet oyu verdik. Hiçbir zaman ‘bu doğrudur, bu sorunu çözer’ demedik. Hatta biz onlara ‘1998 yılında böyle bir uygulama oldu ve yargı süreci 6 sene sürdü, sonunda da Danıştay iptal etti’ dedik. Biz dedik ki, bu ülke hukuk devleti, bu ülkede esas olan mahkeleme kararlarıdır, yasalardır. Getirmişler bir öğretim görevlisinin müteleasını, onu bize dayatıyorlar.

-Bunun bir oyalama olduğunu mu iddia ediyorsunuz?

-Elbette ki. Bu bir oyalama ve kandırmacanın bir parçasıdır.

-Ama Belediye Başkanı da ‘İBB’deki imar ıslah planları onaylanırsa mülkiyet sorunu çözülür, tek çözüm yolu bu’ diyor.

-O zaman belediye de suç işlemiş olurdu. Zaten Danıştay bu yüzden savunma istiyor.

-Büyükşehir Belediyesi, planları bu nedenle mi geri çevirdi?

-Tabiki. Büyükşehir Belediyesi neden suç işlesin..

-Sarıyer Belediyesi bu konuda diretiyor ama, ‘biz haklıyız’ diyerek. Onların da hukukçuları var, neyin doğru neyin yanlış olduğunu mutlaka biliyorlardır.

-Şimdi bir daha versinler bakalım. Veremeyecekler. Çünkü belediyeye geldi. Suç işlediklerini zaten beyan etmişler. Kendi hukukçuları da Danıştay’a yazdıkları yazıda “Evet, bu yapılamaz, kanuna aykırı” diyorlar. Buna rağmen milletin mağduriyetini siyasete alet etmek için İBB’ye taşıyorlar.

“BAHANE ÜRETMEK İÇİN BELEDİYE BAŞKANLIĞINA ADAY DEĞİLİZ”

-Sizce bir yanlış yönlendirme mi söz konusu?

-Yanlış yönlendirme falan söz konusu değil. Bunlar bilinçli olarak yapılıyor. Bu çözüm değil. Bunun çözüm olmadığını biz kendilerine sunduk. Biraz önce sunduğum seçim mektubunda ‘ben tapuları vereceğim’ diyor verdi mi, hayır. ‘Ben tapuları vereceğim’ dediğin zaman vereceksin, bunun bahanesi yok. Biz bahane üretmeye gelmiyoruz. Çözüm üretmeye geliyoruz. Bahane üretmek için belediye başkanlığına aday değiliz.

Geçenlerde bir konuşma dinledim; ‘biz vatandaşın istemediği hiçbir şeyin altına imza atmayacağız, yapmayacağız. Ve bu konuda da söz veriyorm, sözümdeyim’ diyor. Cümle aynen böyle. Yapmayacağım sözü en kolay sözdür. ‘Yapmayacağım’ diyerek, ben de hep söz verebilirim. Ne güzel! Yapmayacağım değil, yapacağım diye söz vereceksin. Burada bir söz var. Bu sözünüzü yerine getiremediğiniz zaman ben olsam Sarıyer’i terk ederim. Açık söylüyorum. İddialı konuşuyorum.  Böyle bir sözü ben yerine getiremezsem Sarıyer’de yaşayamam.

-Peki, sizin gibi düşünelim, söz verildi, yerine getirilemedi diyelim, vatandaş tapusunu ne zaman alacak, ben onu öğrenmek istiyorum.

-İnsan namusu, şerefi, onuru için yaşar. Biz bunun için yaşıyoruz. Bizim için bunlar çok kıymetlidir.

-Tamam..!

-Herkes için de kıymetli olması lazım. Herkesin ortak noktası bu olması lazım.

-Ben merak ediyorum, bu halk bu tapuyu ne zaman alacak? Siz veya bir başkası, kim verilmesini sağlayacak?

-İşte biraz önce de dedim ya, biz siyasete bunun için ahlak getireceğiz. Hep birlikte yapacağız bunu.

-Siz belediye başkanı olursanız halk tapularını alacak mı?

- Biz zaten şuan çözdük bu olayı. İmar Barışı bunun hepsini çözdü. Uygulama aşamasında nasıl çözüldüğünü de göreceksiniz.

-Ama Belediye Başkanı ‘bu tapu vermek anlamına gelmez’ diyor. Sorunun bu şekilde çözülemeyeceğini iddia ediyor.

-O her şeyi diyor zaten. Biz itibar etmiyoruz artık. Biz işimize bakıyoruz.  Onu demiş, bunu demiş, bunu yapmış, hiç polemiğe bile girmiyoruz. Biz yolumuza devam ediyoruz. Güneşi aldık önümüze, gölgemiz ister gelsin ister gelmesin..

“BİZ SARIYER’İ HAK ETTİĞİ HİZMETLERLE BULUŞTURMAK İSTİYORUZ”

-On yıldan beri Sarıyer Belediye yönetimi neyi eksik yaptı, neyi yanlış yaptı? ‘Ben belediye başkanı olursam şunları yaparım’ diyeceğiniz neler var, proje olarak?

-Neyi yaptı ki, güzel yaptığı bir şey var mı? Ben Sarıyer’de rezaleti görüyorum. Sarıyer’de işler düzgün gitmiş olsaydı bugün biz burada olmazdık.  ‘Oh ne güzel, bu yükü birileri taşıyor’ derdik. Bugün de burada olmazdık. Ama maalesef Sarıyer bunları hak etmiyor. Biz Sarıyer’i hak ettiği hizmetlerle buluşturmak istiyoruz. Hak ettiği yere getirmek istiyoruz. Burada bir sorumluluk seferberliği var. Bu sorumluluk seferberliği içinde de herkesi görmek istiyoruz. Bu mesele Salih Bayraktar’ın meselesi değil. AK Parti’nin meselesi değil. Bu ülkenin geleceği meselesi. Beka meselesi. Hepimizin meselesi. Bunu böyle okuyalım. Eğer biz bunu böyle yapmazsak gerçekten yazık olur.

Şimdi ben size bir soru sorayım; Siz bir siyasetçide hangi nitelikleri ararsınız? Bırakın partiyi martiyi..

-Ben bir siyasetçide öncelikle insanlık ararım. Ondan sonra bilgili, becerikli, yetenekli ve aydın bir kişi olmasını, tuttuğunu koparmasını isterim. Dürüst olmasını, ahlaklı olmasını ve topluma örnek olmasını isterim. Bunları yapabiliyorsa zaten o insanı oturduğu o koltuktan kaldırmaya da gerek yok..

-Ama bir şeyi atlamamak gerek. En önemlisi bir insanın milli ve yerli olmasıdır. Vatansever olmasıdır.

-Mutlaka..

-En önemli özellik bu. Burayı ıskalamamak lazım. Ben önce buraya bakarım.

-Bu dediğiniz temel unsur zaten. Olmazsa olmazımızdır.

-Bunun yanında terör örgütleriyle ilişkisi var mı, itibarlı mı, verdiği sözün arkasında duruyor mu diye bakmak lazım. İtibar öyle kolay elde edilemez, Parayla satın alınmaz. İtibar kökten alınır. Kazanmak için yıllarınızı vermeniz gerekir. Sahici, samimi olmak, dürüst olmak gerekir. Bu kadar basit, gerisi hikaye.

“BİZ HİÇBİR ZAMAN POPULİST SİYASET YAPMADIK”

-Seçimi kazanırsanız, Sarıyerli karşısında nasıl bir belediye başkanı görecek?

-Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır. Siz Tuncay Dağlı olarak bizim nasıl bir belediye başkanlığı yapacağımızı sanırım tahmin ediyorsunuzdur?

-Ben ediyorum da bunu sizin ağzınızdan duyup, halka aktarmak istiyorum.

-Biz bunları tanıtım programıyla vatandaşa anlatacağız. Ucuz söylemlerle gündeme getirirsek olayın değerini hafifletiriz. Biz her zaman az konuşup çok iş yapmayı tercih ettik. İmar Barışı’nda olduğu gibi hiç konuşmadan çözüm ürettik. Hiç konuşmadık, bir de baktınız ki yasa çıktı değil mi. Ama bunun geçmişinde Salih Bayraktar’ın nasıl bir çaba harcadığını çok iyi biliyorsunuz.

Bu nedenle biz hiçbir zaman populist siyaset yapmadık. Niye yapacağız ki, Sarıyer’de yaşayan herkes bizim arkadaşımız. Herkes bizim dostumuz. Hepsini ben ailemin bir parçası gibi görüyorum. Aile içinde populist davranırsak güven olmaz. Biz Sarıyer’de güveni tesis edeceğiz. Güven problemini ortadan kaldıracağız.

Sarıyer’de belediyede en zorlanacağımız mesele şu; Genel Başkanımız, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, biliyorsunuz Büyükşehir Belediyesi’nde yapmış olduğu hizmetlerdeki üstün başarıyla siyasette çığır açtı. Bir devrim yaptı. Bugün Cumhurbaşkanımız. Diğer taraftan Sayın Binali Yıldırım Beyefendi, Büyükşehirde Cumhurbaşkanımızla birlikte çalışmış, daha sonrasında Ulaştırma Bakanlığı ve Başbakanlık yapmış ve şimdi de TBMM Başkanımız. En tepede Sayın Cumhurbaşkanımız, Büyükşehirde Sayın Binali Yıldırım, Sarıyer’de Salih Bayraktar. İşte böyle güçlü bir kadronun altında, biz bu kadroya layık olabilecek miyiz diye düşünüyoruz. Gerçekten de büyük bir sorumluluğumuz var.

Bunun gayreti içerisinde olacağız. Tabiki tecrübeleri, birikimleri çok fazla bize göre ama inşallah bizler de Sayın Cumhurbaşkanmıza, Sayın TBMM Başkanımız Binali Yıldırım Beyefendiye layık olmaya çalışacağız. Bu gayreti göstereceğiz. Sadece elimizden geldiği kadar değil, elimizden gelenin çok daha fazlasını yapacağız, layık olacağız inşallah.

Teşekkür ederim..

Editör: Haber Merkezi