Yaptığı basın açıklamasında hayvan hakları konusunda mutlaka önemli adımlar atılması gerektiğini kaydeden Hançerli, küçük köpeğin başına gelenlerin ne yazık ki ilk olmadığını ancak atılacak adımlarla son olabileceğini işaret etti.

Vicdanları kanatan kadın cinayetleri, çocuk tecavüzleri ve hayvanlara işkence konusunun ciddi bir şekilde ele alınması gerektiğini paylaşan Hançerli, bu vahşetin engellenebilmesi için mutlaka Türk Ceza Kanunu’nda yer alması gerektiğini fakat suçu önleme için sadece kanuni düzenlemenin de yeterli olmadığını, önleyici tedbirlerin alınması gerektiğini vurgulayarak toplumda salgın hastalık gibi yayılan şiddet sarmalından köklü ve insanı bir değişimle çıkılabileceğini belirtti.

İşte CHP’li Hançerli’nin dikkat çeken o açıklaması:

"Tüm canlılar için mutluluk, insanın vicdanını dinlemesiyle mümkün. Bayramın ilk günü Sapanca’da kolları, bacakları ve kuyruğu canice kesilen ve annesi tarafından yaraları yalanırken bulunan yavru köpeğin haberiyle sarsıldık. Acı dolu bakışları yüreğimize kazınan küçücük köpeğin yaşadıklarını yüreğimizde hissettik.

Son yıllarda ülkemizde ne yazık ki hemen hemen her gün kadın cinayetleri, çocuk tecavüzleri ve hayvanlara işkence konusunda bir haber duyar olduk. Vicdanımız her gün biraz daha kanıyor. Yaşam hakkının kutsallığını ve şiddetin kime uygulanırsa uygulansın suç olduğunu anlatmak zorunda olduğumuzu her yeni vakada bir kez daha görüyoruz.

İnsanların sokak hayvanlarıyla iç içe yaşadığı Türkiye'de bir yanda sokaktaki kedi-köpeklere sahip çıkan, kışın soğuktan, yazın sıcaktan korumak için çabalayan mahalle sakinleri ve esnafın çizdiği tablo, diğer yanda hayvanları bir canlı olarak kabullenmeyen, yaşam hakkını hor gören bir anlayış hakim. Bu anlayış kendinden başkasını hor gören, ötekileştiren, güçsüzü yok sayan ve korumayan bir sistemin uzantısı olup değişmesi bizim ellerimizde ve ancak bütüncül bir yaklaşımla çözüme ulaşılabilir. Sadece ceza kanunundaki değişiklik de yeterli olmayacaktır.

Yasal düzenleme açısından olaya baktığımızda kadın ve çocuk cinayetleri ile tecavüzlerinde olduğu gibi hayvan katillerinin de hak ettikleri cezayı almaları tabi ki şart. Bunun için yasalarda önemli değişikliklerin yapılması, bütün bu grupların haklarının savunulması gerekiyor.

Türk Hukuk Sistemi de mevcut haliyle hayvanları koruma işlevini yerine getiremiyor. Hayvanların "can" değil, "mal" olarak algılandığı Kabahatler Kanunu’nda, sadece "sahipli" hayvanlara verilen zarar cezaya tabi tutuluyor. Bu ceza da malı zarar gören kişiye tazminat niteliğinde…

Özellikle hayvan cinayetleri, işkence ve tecavüz konularının Kabahatler Kanunu'ndan çıkartılıp, Türk Ceza Kanunu kapsamına dahil edilmesi gerekiyor.

Bütün bu yaşanan vahşetlere karşı ciddi önlemler alınması fakat sadece kanuni düzenleme ile de yetinmeyip suçu önlemeye yönelik tedbir ve projeler üretilmesi gerektiğinin altını bir kez daha çizmekte fayda görüyoruz.

Hayvana eziyet vakalarında hızlı bir şekilde yürütülen soruşturmaların da büyük caydırıcı etkisi olacaktır. İşkenceye maruz kalmış veya öldürülmüş hayvanla ilgili olarak hızlı bir çalışma yürütülmesi olayın failinin de tespit edilmesini ve cezalandırılmasını hızlandıracaktır.

Hayvana eziyet vakalarında sahipli veya sahipsiz olduğuna ve şikayete bağlı olmaksızın mutlaka savcılığın kendiliğinden harekete geçmesi ve dava açması gerekiyor. Olayın gerçekleştiği bölgede aktif çalışan bir dernek veya hayvansever olmasa bile savcılık makamının mutlaka konuyla ilgili olarak titiz bir çalışma yürütmesi şart.

Milletvekili seçildiğimde bu konu ile ilgili özel bir çalışma yaparak meclise sunacağım. Biz her canlının eşit şartlarda yaşam hakkını savunuyoruz.


 

Milletvekilliği dönemimde; can dostlarımızın yaşam hakkı için önemli çalışmalarda bulunacağız. Sahipsiz can dostlarımıza karşı belediye şiddetinin ve genel şiddetin durdurulmasına yönelik çalışmalar sürdüren STK, Meslek Odaları ve gönüllülerin katılımıyla yeni ve kapsamlı bir Hayvanları Koruma Kanunu’nun çıkarılmasını sağlayacak bu konuda gerekli çabayı göstereceğiz."

Editör: Haber Merkezi