Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger ve T.C. Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Akarca’nın konuk olduğu, Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) ve Mülteci Destek Derneği (MUDEM) tarafından organize edilen toplantıya, bu hafta kapsamında Türkiye genelinden 90 yerel medya temsilcisinin yanı sıra Suriyeli gazeteciler de katıldı.

Aralık ayına kadar devam edecek ve 600’den fazla gazetecinin katılımının hedeflendiği basın buluşmalarının açılışı SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak’ın konuşmasıyla başladı. İbrahim Vurgun Kavlak, dernek ve çalışmaları hakkında bir sunum yaptı. Günümüzde saniyede iki kişinin yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kaldığını belirten Kavlak, “Bu rakam dakikada 30 kişi ve günde 45 bin kişinin maalesef ki yerlerinden olduğu anlamına geliyor. Türkiye Eylül ayı itibariyle 3 milyon 567 bin 658 Suriyeliyi ülkesinde ağırlamaktadır. Şu anda Türkiye’nin neredeyse her ilinde Suriyeli nüfusu bulunuyor. Suriyeli sığınmacıların yanı sıra çokta gündeme gelmeyen toplamda 400 bine yakın 85 ülkeden gelen sığınmacı ve mülteciyi ağırlamaktayız” ifadelerini kullandı.

KAVLAK KONUYLA İLGİLİ ŞUNLARI SÖYLEDİ:

“Sığınmacıların kalış sürelerine bağlı olarak görünürlüklerinin artması ve buna bağlı olarak da toplum içerisindeki etkileri her geçen gün çeşitli aşamalarda ortaya çıkmakta. Bu etkilerin basın mensupları ile etraflıca kamu yararına dayalı olarak değerlendirilmesi bizim için oldukça önemli. Dünyada 2013 yılından beri en fazla mülteci ağırlayan ülke konumumuzu sürdürmekteyiz. Bu alanda en çok ihmal edilen konulardan biri de basın mensuplarının konu hakkında kapsamlı bir şekilde bilgilendirilmesi ve toplumsal alandaki rolünün daha fazla öne çıkartılmasıdır. Geçmişte olduğu gibi bugün de 46 yıllık gazetecilik kimliği ile bize destek veren dünyanın gündemindeki göç konusunun Türkiye’de de basın ile değerlendirilmesine ön ayak olan Sayın Mehmet Akarca’ya desteklerinden dolayı teşekkürlerimizi sunarız. Türkiye Cumhuriyeti devleti ile Avrupa Birliği ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde sağlanan fonlar kapsamında 24 aylık bir projenin faaliyeti olan basın buluşmaları, tüm saha çalışmalarını tamamlayan ve destekleyen en önemli faaliyetlerimizden biri. AB fonları çerçevesinde yürütülen projenin çalışanları adına Avrupa Birliği’ne vermiş olduğu desteklerden ötürü Sayın Berger nezdinde teşekkürlerimizi sunarız. Proje ortağımız Mülteci Destek Derneği’ne de yine iş birliğinden ötürü teşekkürlerimizi sunar, Türkiye’nin dört bir yanından bizleri kırmayıp gelen siz değerli basın mensuplarına yeniden hoş geldiniz der, saygılar sunarım.”

SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak’ın ardından söz alan Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger, etkinlikte yer almaktan büyük keyif aldığını dile getirdi. Toplantının hayati konulara değindiği için büyük önem taşıdığını ifade eden Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Berger, “Basın mensupları, tüm dünyada olan bitenlerle alakalı haber yapıyor. Bu sebeple, bu toplantının gazetecilerle yapılması çok önemli. Sizler mesajları verenlersiniz. İnsanlara neler olup bittiğiyle alakalı haber yapıyorsunuz. Ben öncelikle Akarca’ya teşekkür etmek istiyorum. Geçmişte çok güzel işlerimiz oldu. Kavlak’a da bu etkinliği gerçekleştirdiği için ayrıca teşekkür etmek istiyorum” dedi.

İnsanların göç etmesi konusunun insanlık tarihi kadar eski bir konu olduğuna değinen Berger, “Babamın ailesi, 500 yıl boyunca aynı köyde yaşamış hiçbir yere gitmemiş ama annemin ailesi Mısır’dan gelmiş. Hepimizin ailelerinde böyle hikayeler var. Modern çağda insanlar, dünya nüfus göçüne tanıklık ettiler. Avrupa son 60 yıl içinde birçok göç hareketine tanıklık etti. Iraklılar, Suriyeliler, Afganlar burada büyük rol oynadı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ne oldu? Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme ve Cenevre Sözleşmesi imzalandı. Bu sözleşmeler devletlere sorumluluklar getiriyor. Burada basının rolü ise çok önemli. Savaşla ilgili haberler yapıyorsunuz” şeklinde konuştu.

“RAKAMLARA İNDİRGENENLER İNSAN”

Genelde göçmen ve mülteci tanımlarının karıştırıldığının altını çizen Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı, “Objektif kriter şu, savaş durumunun olması, sübjektif kriter ise hayati olarak sıkıntılar yaşanıyor olması. Göçmenler daha iyi koşullar için ülkelerini terk eden kişilerdir. Bunu karıştırmamak lazım. Özellikle göç hakkında yaptığınız haberler, televizyon haberleri ve yazılanlar çok önemli. Burada bahsettiğimiz rakamlara indirgenenler insanlar. Onlar aslında ülkelerine dönmek istiyorlar. Onların hikayelerini anlatmak, nasıl acılar çekiyorlar, neler yaşıyorlar bunları aktarmak da sizin sorumluluğunuzda. Burada göçmen ve göç konusunu daha iyi anlayacaksınız. Aynı zamanda göç ve göçmen olgusunu daha doğru yansıtmak çok önemli. Modern toplumlar özellikle sosyal medyada yayın yapıyorlar. Çok etkili bunlar. Bu paylaşımlarla olumlu veya olumsuz etki yaratabilirsiniz. Türkiye’de bu pozitif tarafta. Sizin ve meslektaşlarınızın yaptığı haberler, bu savaşları ve göçmen kriterlerinin ne olduğunun anlaşılmasını sağladı. Sizler haberlerinizle dayanışma sağlıyorsunuz ve ihtiyacı olan insanlara destek olunması konusunu vurguluyorsunuz. Bu çok önemli. Bu nedenle sizin üzerinizde de büyük bir sorumluluk var. Doğru bilgiye ulaşmalısınız ki doğru bilgiyi iletebilin. Bu çalıştaylarla sanıyorum gerekli bilgiye ulaşacaksınız. Doğru resmi oluşturmak için doğru bilgi çok önemli” dedi.

“DÜNYAYA İNSAN SEVGİSİNİ ANLATTIK”

Medya buluşmalarının önemine dikkat çeken T.C. Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Akarca ise “Ahmet Hakan köşesinde yazmış. Diyor ki özellikle Suriye’den ülkemize gelen kişilerden en ufak bir şey olursa hemen ‘Suriyeli sığınmacılar geldi, böyle böyle oldu’ diye yazılar yazıyorlar. Bu toplantıların temel amacı bunun önüne geçmek. Göç, sığınmacı ve mülteci meselesi dünyanın bugün karşı karşıya olduğu ciddi bir dalga hareket. Bundan sonraki yıllarda da artarak devam edecek.

Kimi zaman ekonomik zorluklar, açlık, diktatörlerin halkına zulmetmesi, aşiret kavgaları yaşayan insanlar başka ülkelere sığınacaklar ve bu hareket uluslararası görüşmelerimden çıkardığım sonuca göre artarak devam edecek. Dün sabah Ürdün Büyükelçisi ile görüştüm. Türkiye’de 4 milyona yakın sığınmacı var. Dünyanın bu konunun farkına varması, Türkiye ve Ürdün’e bu konuda ciddi bütçeler gerektiğinin anlatılması konusunda fikir birliğine vardık. Davulun sesi uzaktan hoş gelir sanıyorum. Türkiye’nin ve Ürdün’ün ve bizim gibi ülkelerin karşılaştığı bu durumlar karşısında başka ülkeler ‘Ha öyle mi?’ deyip geçiliyor. Berger’in dediği gibi bu bir insanlık dramı. Dünyanın bunu fark etmesi lazım. Sınırlarımızı nasıl olur da açmayız? Bakın İtalya bunu yapmaya çalıştı sonra sınırlarını kapattı. Biz 4 milyon yakın kişiye ev sahipliği yapıyoruz ve onları misafirlerimiz olarak nitelendiriyoruz. Bu bilincin yaygınlaştırılması gerekiyor. Belki de biz, çok büyük bir övgüyü hak ediyoruz. Biz dünyaya insan sevgisinin ne olduğunu anlattık arkadaşlar” diye konuştu.

Gerçek bilgi ile kaleme alınan kayıtların önemli olduğunu dile getiren Akarca, “Doğru bilgilerle halkımız bilgilensin. Onlar bizim önemli misafirlerimiz. Dünya da bunun farkına varsın. Göç olmasın, kimse ülkesini terk etmeye mecbur kalmasın. Bu toplantıların nihai ulaşması gereken yer burası diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

AB’DEN TÜRKİYE’YE BÜYÜK DESTEK

Mehmet Akarca’nın konuşmasından sonra AB Türkiye Delegasyonu Türkiye’deki Mültecilere Mali Yardım Aracı Bölüm Başkanı Emma Clua Vandellos bir sunum yaptı. Türkiye’deki mülteciler için finansal kaynak sağladıklarını söyleyen Vandellos, çalışmalar hakkında bilgi verdi. Mültecilerin karşılaştığı zorlukların üstesinden gelmek için hızlı ve özverili çalışmalar yapıldığını ifade eden Vandellos, “Türkiye’ye destek kapsamında 6 milyar Avro yardımda bulunduk. Bu miktarın 3 milyar Avro’su bugüne kadar teslim edildi. Bu çerçevede 72 program uygulandı. Hali hazırda uygulanmakta olan projelerde, 3 milyar Avro’nun 1.4 milyar Avro’su temel olarak insani yardımın sağlanmasına harcandı. Diğer kısmı ise uzun vadeli projelere hizmetlere erişimler için kullanılıyor. Acil durum ihtiyaçlarını karşılayan bir fon oluşturduk. Diğer taraftan mültecilerin kırılganlıklarını azaltmak ve Türk toplumuna entegrasyonunu sağlamak amacıyla çalışıyoruz. Odağımızı 3 alana böldük. En önemlisi temel ihtiyaçlara yönelik destekler ve acil durumlardaki ihtiyaçların karşılanması. Dünyadaki en büyük insani yardım programı. En zorlu durumlardaki kişileri hedefliyoruz. Kendi geçimlerini sağlayabilmek için destek oluyoruz” dedi.

Suriyeli çocukların eğitimi konusunda da büyük yatırımlar yapıldığının altını çizen Türkiye’deki Mültecilere Mali Yardım Aracı Bölüm Başkanı, AB Türkiye Delegasyonu Emma Clua Vandellos, “Eğitim adına mülteci çocuklara şartlı eğitim yardım desteği veriyoruz. Çocukları okula çekebilmek ve okulda tutabilmek adına uygulanıyor. Sağlık alanında 600 milyon Avro yatırım sağlandı. Sağlık Bakanlığı’yla yakın temaslı çalışıyoruz. Sıhhat programı adı altında 300 milyon Avro daha destek veriyoruz. Birçok mülteci merkezinde tıbbi müdahalelerin yapılmasını sağlıyoruz. Mültecilerin bilgiye erişimini sağlamak amacıyla mobil hizmetler sunuyoruz. Sosyal destek, ruh ve zihin sağlığı hizmetler gibi. Özellikle kadın ve çocuklarda aşılama, sağlık ve cinsiyete dayalı şiddete karşı destek hizmetlerini hem eğittiğimiz hem de Türk doktorlarıyla birlikte yapıyoruz. Kilis ve Hatay’da hastanelerin inşaatlarına destek veriyoruz. MEB tarafından inanılmaz işler yapılıyor. Bugüne kadar yaklaşık 600 bin çocuğu okula götürmeyi başardılar. Suriyeli nüfusun yanı sıra ev sahibi topluluk için de istihdam çalışmaları yapıyoruz. Bu bir pilot uygulamadır. Her başlığın arkasında büyük hikayeler vardır” ifadelerini kullandı.

EN FAZLA SIĞINMACIYA TÜRKİYE EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Türkiye İletişim Müdür Yardımcısı İpek Arseven de basın buluşmalarında bir sunum yaptı. Dünya çapındaki mültecilerin çoğunluğunun 3 ülkeden gelmekte olduğuna değinen Arseven, “Suriye bunların birincisi. Güney Sudan ve Afganistan da diğerleri. Şu anda dünya çapında birçok ülkede çeşitli göç durumları var. Daha geniş anlamıyla sığınmacı krizi şeklinde baktığımızda BMMYK ve BM Mülteci Örgütü birçok kriz ile ilgileniyor. En yakınımızda ise Suriye, onun dışında Irak var. Afrika kıtasına baktığımızda Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Güney Sudan, Burundi Cumhuriyeti, Nijerya ve Yemen var. Bunların dışında, yine Akdeniz geçişleri BM mülteci örgütünün ilgilendiği bir konu ve en yakında da hepimizin tanık olduğu Myanmar'dan Arakanlılar… Türkiye'deki duruma birazcık bakarsak son 4 yıldır dünyada en fazla mülteci nüfusuna Türkiye ev sahipliği yapıyor. Yasal olarak da 1951 Cenevre Sözleşmesi'ni ilk imzalayan ülkelerden bir tanesi Türkiye. Cenevre Sözleşmesi dünyada mülteci terimini ilk defa tanımlayan yerinden edilmiş kişilerin hakları uluslararası koruma konusunda onlara sağlanan hakları anlatan ve nelerle yükümlü olduklarını tanımlayan bir anlaşma. Türkiye bu anlaşmaya taraf olmasının yanı sıra mülteci ve sığınmacılara ev sahipliği yapma konusunda geleneksel olarak günümüzde de çok ön planda olan bir ülke” diye konuştu.

Konuşma sunumların ardından yerel gazeteciler, SGDD’nin Mamak ve Altındağ’daki ofislerini ziyaret ederek, yapılan çalışmalar hakkında bilgi aldı. Basın Buluşmaları’nın ikinci hafta programı 14 Ekim Pazar gününe kadar devam edecek.

Editör: Haber Merkezi