Avrupa’da ve Türkiye’de sosyal demokrasinin durumu

Almanya Hessen eyaletindeki yerel seçimlerde sosyal demokrat SPD Partisi 1946’dan beri en kötü seçim sonucuyla karşı karşıya kaldı. Son zamanlarda Avrupa’daki bütün seçimlerde sosyal demokrat partiler açısından tablo aşağı yukarı hep böyle. Birçok ülkenin gelecek seçimleri için de kamuoyu yoklamaları tabloları daha da kötü görünmekte. Örneğin Almanya’da sosyal demokratlar son kamuoyu yoklamalarına göre dördüncü parti durumundalar ve artık bir halk partisi statüsünden çıkmış görünüyorlar. Fransa’da tablo daha da ürkütücü. Parti Socialiste’nin oy oranı %5,7’lerde görünmekte ve parasızlıktan dolayı parti genel merkezini sattı. Avrupa’da sosyal demokratlar arasında bu durum artık “Pasoklaşma” olarak literatüre geçti. Hatırlayalım, Yunanistan’daki Pasok, Eylül 2015’te  %6,3 oy alarak yerle bir olmuştu. Liste böyle uzayıp gidiyor… İtalya, Avusturya ve Hollanda da sosyal demokrat partilerin tamamı Pasoklaşmış görünmekte iken acaba ülkemizde durum nedir?

‘Sosyal demokrasiyi neoliberalizmle birleştirme çabası çöktü’

Aşırı sol ve aşırı sağ birçok Avrupa ülkesinde yükselmekte görünüyor. Şu an Avrupa’da bu gidişata karşı kendini koruyabilecek gibi görünen sosyal demokrat parti Birleşik Krallık’taki Labour Partisi. Bunu da Jeremy Corbyn’le daha sola kayarak başarıyorlar sanki. Portekiz’de de çöküş ve Pasoklaşma sola kayışla durdurulmuş görünmekte. Bizim açımızdan sevindirici olan 31 Mart seçimlerinden Cumhuriyet Halk Partisi’nin güçlenerek çıkması oldu. CHP’nin yerel seçimlerden güçlenerek çıkmasının en önemli etkenlerinden biri de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun demokrat tutumu olduğu aşikâr. Daha 2000’li yıların başında sosyal demokratlar on üç Avrupa Birliği ülkesinde iktidardaydı. O zamanlar Tony Blair ve Gerhard Schröder ile  “üçünçü yol” olarak tabir edilen ve “Avrupa’daki sosyal demokratlar için ‘İleri Giden Yol’ olarak adlandırılan bir strateji manifestosu yazmışlardı. Sosyal demokrasiyi neoliberalizmle birleştirmeye çalışmışlardı. Şu an bu yol tamamıyla çökmüş görünmekte.

Sosyal demokrat partilerden kendini daha solda konumlandıran partiler ise birçok yerde yükselişte görünüyor.  Almanya’da son eyalet seçimlerinde Yeşiller Partisi %14’te görünen SPD’yi geçebilmiş ve en son kamuoyu yoklamalarında da %21 oy oranıyla Hıristiyan demokratlardan sonra ikinciliğe aday görünüyorlar. Ayrıca Sosyalist Sol Parti de %10’larda görünmekte. İspanya’da da 2016 genel seçimlerinde Unidos Podemos %21,15’le sosyal demokrat PSOE’ye yaklaşmakta olduğunu görebiliyoruz. Fransa’da da 2017 seçimlerinde sosyal demokrat olan Sosyalist Parti’den daha solda olan La France İnsoumise %19,6 oy alarak en güçlü sol parti olabilmişti. Yunanistan’da da Pasok’un çöküşüyle beraber daha solda olan SYRZIA %35,46 alarak iktidara gelebilmişti. Avrupa’da sosyal demokrasi belki de en zayıf dönemini yaşamakta. Brezilya’daki son seçim sonuçlarına da bakarsak bunun belki küresel bir gidişat olduğunu düşünebiliriz.

Doğal olarak bu durum sarsıcı olmuştur. Öyle ki Alman sosyal demokratların sağ kanadından ve partisinin eski Başbakan adaylarından olan Peer Steinbrück radikal değişim çağrısında bulunmuştur. Partisi için ‘’Bizim 30 yaş daha genç bir Bernie Sanders’a ihtiyacımız var’’ diyebildi ki Bernie Sanders kendisini demokrat bir sosyalist olarak tarif etmektedir.

Avrupa’daki sosyal demokrat partilerin bugünlerdeki ve yakın geçmişteki karşılaştırmalı seçim sonuçları:

Norveç:

1997 = 35,0%  2017 = 27,4%

Finlandiya:

1995 = 28,3%  2015 = 16,5%

İsveç:

1998 = 36.4%  2018 = 28,3%

Danimarka:

1998 = 35,9%  2015 = 26,3%

Hollanda:

1998 = 29,0%  2017 = 5,7%

Belçika:

1995 = 11,9%  2014 = 11,7%

Almanya:

1998 = 40,9%  2017 = 20,5%

Fransa:

1997 = 23,5%  2017 =  5,7%

Avusturya:

1995 = 38,1%  2018 = 26,9%

Portekiz:

1995 = 43,3%  2015 = 32,3%

 İspanya:

1996 = 37,6%  2016 = 22,6%

 İtalya:

1996 = 21,1%  2018 = 18,7%

 Yunanistan:

1996 = 41,5% 2015 =  6,3%

Birleşik Krallık:

1997 = 43.2%  2017 = 40.0%

‘Bu Çöküşe Karşı Portekiz Modeli’

Portekiz sosyal demokratları ve Başbakan António Costa başarıdan başarıya koşuyor. Avrupa'da sosyal demokrasi derin bir krizin içindeyken ve her yerde sağ popülistler yükselişteyken Portekiz bu kısır döngüyü kırmayı başarabilmiştir. Bütün dünyada faizler artarken, kamu ve özel borçluluk oranları çok yükselirken Portekiz'de kendi demokrasi tarihi içinde 1974'den beri en düşük bütçe eksiğine sahip. Ayrıca ekonomi büyüyor, işsizlik azalıyor ve geri göç başlamış durumda. Bunu da neoliberal bir politikayla değil tam tersi genişletilen sosyal politikalarla ve arttırılmış devlet yatırımlarıyla başarıyorlar. Yatırımları da megaloman devlet saraylarına ve yazlıklarına değil rasyonel ve insanlara fayda getirecek projelerle yapıyorlar. Sosyal demokratlar başa gelmeden sağ muhafazakârlar ülkeyi başarısız yönetip, işsizliği arttırıp ekonominin küçülmesine yol açtılar.

‘Portekizliler korku söylemlerine kulak asmadı’

Bugün Avrupa'da Portekiz'den bir rol model olarak bahsediliyorsa bunun sosyal demokratlar sayesinde olduğunu herkes görüyor. Bu değişim 2015 genel seçimlerden sonra Lisbon'un başarılı eski Belediye Başkanı ve şimdiki Başbakanı António Costa ile başladı. Costa, bunu muhalif sol partileri birleştirerek yapabilmiş. Portekiz'in muhafazakar Cumhurbaşkanı toplumu o zaman beka sorunu ve milli güvenliği bahane ederek korkutmaya çalışmış. Bu bir yerden tanıdık geliyor değil mi? İyi ki Portekiz halkı bu korku söylemlerine kulak vermedi çünkü sosyal demokratlar iktidara geldiğinden beri ekonomi hızlı bir şekilde büyüyerek refah arttı. Bu başarıyı yakalarken de sosyal devlet politikalarının ekonomiye faydalı olabileceğini de kanıtlamış oldu.

‘Sosyal devleti geliştirmek, ekonomik başarıyı getirir’

Costa hükümeti çalışanların ve emeklilerin maaşlarını arttırdı. Çalışanların yıllık tatil günü sayısını da arttırdı. Sendikalar ve sivil toplum örgütlerinin de fikirlerini alıp kollektif aklın önerilerini hayata geçirdiler. Ayrıca eğitim ve sağlık sistemine yatırım yaptılar. Bazı vergiler inerken veraset vergileri, belli bir konut büyüklüğünden sonra emlak vergileri ve gelir vergilerini arttırdı. Devletin ve dolayısıyla halkın malını peşkeş çekmeye de, özelleştirmelere son vererek, dur diyebildiler. Yaptığı reformlar da ekonomiye çok olumlu yansıdı. İşsizlik oranı daha önceki hükümetteki %17'lerden %7'lere kadar geriledi. Sosyal devleti genişletmek Portekiz’de ekonomik başarıyı getirmiş olması açısından dünya sosyal demokratlar için pozitif bir başarı örneği oluşturmuş görünmekte. Sosyal demokratların Portekiz'deki bu başarıları sayesinde de sağ popülistler yok denilebilecek kadar azaldı.

Şu anda Portekiz'de sosyal demokratlar kamuoyu yoklamalarında birinci parti olarak %40'larda görünmekte. İngiltere'de Jeremy Corbyn'in İşçi Partisiyle beraber Avrupa'nın en güçlü sosyal demokrat partilerine sahipler. 31 Mart seçimlerinden Cumhuriyet Halk Partisi’nin başarılı seçim stratejisi sonucunda elde edilen başarı sosyal demokratlar için pozitif bir örnek olarak karşımıza çıkıyor.

‘Türkiye krizden çıkabilir…’

Türkiye de Portekiz örneği gibi sosyal demokrat bir politikayla hızlı bir şekilde toparlanıp krizden çıkabilir. AKP ülkeyi yönetemiyor ve her geçen gün ülkemizi biraz daha çıkmaza sürüklüyor. Ülkemizin bekası için bu sebepten dolayı hızlı bir şekilde erken seçime gitmek elzem görünmekte.

‘Çözüm, sosyal demokrat anlayışın hayata geçmesinde’

CHP iktidara gelebilse ekonomi iklimi hızlı bir şekilde toparlanabilecek. Hukuk devleti ve güçlü bir özgürlükçü demokrasi,  yatırım ve güven endekslerini hızlı toparlayıp ülkeyi düzlüğe çıkartabilecektir. Ayrıca rasyonel olmayan, saçma sapan fantezi megaloman projelere de para ayrılmayacağı için,  sosyal demokrat bir iktidar, devletin bütün ihalelerini şeffaf ve uluslararası standartlarla yapacağı için yolsuzluklar da önlenecek ve bütçe önemli oranda düzelme gösterecektir.

‘Türkiye, her şeyin güzel olabileceğini gördü’

Ekrem İmamoğlu'nun 17 günlük İstanbul Büyükşehir Başkanlığı da göstermiştir ki AKP iktidarının kısır ideolojik bakışıyla vakıf ve bilumum yandaş kuruma yaptığı harcamalar kısıldığı zaman bütçe ıslahı mümkündür. Ulaşım ve İSKİ tarafından Ekrem İmamoğlu'nun önerisi üzerine yapılan indirimler de sol politikaların yerelde vücut bulmasıdır. "Doyuruyoruz ama oy vermiyorlar" ve "Her şeyi ben bilirim" zihniyetinden devletimizi kurtarıp parlamenter demokrasiye geçildiği zaman ülkemiz nefes alacaktır. Keyfi dağıtılan yardımlar yerine hak eden herkese parti yakınlığına bakılmaksızın adil ulaşan yardımlar sosyal devleti getirecektir. Bu da ancak sosyal demokrat anlayışın hayata geçmesiyle mümkündür. Cumhuriyet Halk Partisi öncülüğünde herkes refahın geniş kitlelere ulaştığını ve sağlıklı bir kalkınmanın nasıl gerçekleştiğini görecektir. Türkiye' sol bir iktidarla, aynı Portekiz'de olduğu gibi, kendine gelecek, umutlu yarınlara yelken açacak ve "Her Şey Güzel Olacak" diyebilecektir.

Editör: Haber Merkezi