İstanbul’da sele karşı köklü çözümniteliğinde olan yağmur sularının yer altında toplanarak değerlendirilmesi konusunda uygulanan Tokyo Modeli’nin İstanbul’da da hayata geçmesi gerektiğini bir kez daha vurgulayan CHP’li Merter, ‘Maliyeti yüksek bir uygulama olsa da İstanbul bunu hak ediyor’ dedi


İstanbul’un yıllardan beri bir türlü köklü bir şekilde çözümlenemeyen altyapı sorunlarından, yağmur sularının tasfiye edilememesi varlığını sürdürüyor. En küçük ve kısa süreli yağmurdan sonra bile meydana gelen ve İstanbul’un yıllardan beri kronik sorunu haline gelen sel ile ilgili İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2014-2019 meclis döneminde İBB Meclis Üyesi Mehmet Berke Merter önemli önerilerde bulunmuştu. iki yıl önce Eylül ayında meydana gelen sel felaketi ardından meclise sunduğu yazılı önergede Merter, sele karşı köklü çözüm niteliğinde olan Japonya Tokyo Modeli’ni önermişti.

Japonya Tokyo Modeli ile yağmur sularının yeraltı depolarında toplanarak, park, bahçe ve ağaç sulamalarında kullanıldığını ve Türkiye’de de bu modelin maliyeti yüksek olsa da uygulamaya sokulduğu takdirde geleceğe katkıları açısından büyük bir öneme sahip olduğunu belirten Merter, ‘Dünya kenti olan İstanbul ve İstanbullular bu yatırımı hak ediyor’ dedi.

‘Üretilen çözümler doğaya uyumlu olmalı’

Merter, geçtiğimiz meclis döneminde yazılı olarak meclise sunduğu önergesinde şu ifadelere yer vermişti; Uzun vadede baktığımızda insanoğlu doğayla girdiği savaşlardan hiç birini henüz kazanmamıştır. Amacınız ne olursa olsun, doğa aldığı şeyi çarparak size daha fazlasını iade ediyor. Buğday ekerseniz, ekmek yiyorsunuz. Ağaç dikerseniz, meyve yiyorsunuz. GDO’lu tohum saçarsanız, hasta oluyorsunuz. Dere yataklarına kentleşme yaparsanız, selde ölüyorsunuz. Doğanın matematiği; sanılanın aksine aslında bu kadar basittir.Son dönemlerde sel korkusundan, yağmur yağmasından korkar olduk. Çünkü yıllarca meydana getirdiğimiz beton şehirlerin içinde boğuluyoruz. Neden mi? Önce nefes aldığımız ağaçları kestik daha fazla bina dikebilmek için, yetmedi deniz kenarlarını doldurduk, dereleri ıslah edip çok güzel siteler yaptık. Zengin olduk sandık, büyüdük geliştik güya. Çok güzel metrolar yaptık, şehirleşme tamam dedik ama son yaşanan yağmurlarda sel sularından giremedik o metrolara.

‘İkitelli, Halkalı, Çatalca, Silivri’e hayatını kaybedenler unutulmadı’

Aslında çokta uzak değil İstanbul’da 9 Eylül 2009 tarihinde büyük bir sel felaketi yaşanmıştı. Maalesef İkitelli, Halkalı, Çatalca ve Silivri’de 31 kişi hayatını kaybetmişti. Çok sayıda araçlar sulara gömülmüştü ve ne acı ki araçlarından çıkamayan birçok kişi boğularak hayatını kaybetmişti. Başakşehir, Bağcılar ve Küçükçekmece’de etkili olan sağanak yağış nedeniyle, Ayamama, Tavukçu ve Hamam dereleri taşmış, Basın Ekspres Yolu kapanmıştı. Sayısız tır ve araç sel sularına kapılarak sürüklenmişti. İstanbullular da araçlarında, evlerinde ve iş yerlerinde mahsur kalmıştı. Evler ve iş yerleri de sular altında kalmıştı. Valiliğe göre yaşanan bu sel felaketi sırasında bin 484 kişi havadan ve karadan müdahalelerle kurtarılmış, 3 bin 401 bina etkilenmişti. Sel felaketi, irili ufaklı işyeri sahibi olan binden fazla esnaf ve sanatkârı da vurmuştu. İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (İSTESOB) Başkanı Faik Yılmaz, mal kaybı ve hasarın 30 trilyon liranın üzerinde olduğunu söylemişti.

‘Sayın Erdoğan’ın çivi çakmayacağız dediği dere yatakları binalarla doldu’

Sigortacılara göre de sigorta hasarı o dönem 1 milyar doları bulmuştu. Belediyenin, Valiliğin, sigortalanmamış hasarı ve İstanbullular'ın iş kaybını da eklerseniz milyarlarca bir zarar söz konusu. Dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan Ayamama deresi için o zaman "Derenin intikamı ağır oldu" ve "Buraya çivi çaktırmam" demesine rağmen yine de dere boyunca bütün alan şimdi inşaatlarla doldu. Yaşadığımız doğal afetlerden dolayı korunmak için bir kentsel dönüşüm diye tutturduk gidiyoruz ama mevcut olan eski binayı yıkıp yerine yenisini yapmakla kentsel dönüşümde amacına ulaşmış olmuyor maalesef.


 

‘Dünyanın en büyük sel önleme sistemi’

Şehirlerimizin alt yapısına, zeminine göre hareket etmeliyiz binaların tek tek değil ada halinde yenilemeye giderek alt yapısınıda oluşturarak yeni akıllı şehirlerimizi kurmalıyız. Bizler bu projeleri erteledikçe bu doğal afetlerden gördüğümüz zarar her geçen gün maalessef artacaktır. Başka ülkelerde, büyükşehirlerde selleri önlemek için ne yapılıyor diye baktığımızda en öne çıkan şehir Japonya'nın başkenti Tokyo’dur. Muhtemelen Tokyo bir mühendislik harikası olarak dünyanın en sofistike sel önleme sistemini kurmuştur. "ShutokenGaikakuHōsuiro" ya da ingilizce kısaltmasıyla G-Cans adındaki yapılar dünyanın en büyük sel önleme sistemidir. 15 yılık inşaat süresiyle 2 milyar Euro'ya mal olan bir proje. Sistem, 32 metre çapında ve 65 metre yüksekliğinde 5 tane dehliz şaftının, yerin 50 metre altında giden 6.5 km’lik tünellerle birbirine bağlanmasıyla oluşuyor.

‘Tokyo Modeli ile felaketleri önlenebilir’

G-Cans’in “yeraltı tapınağı” adı verilen ana yağmursuyu deposu 177m uzunluğunda, 78m genişliğinde ve 25m yüksekliğinde. Depoda her biri 500 ton gelen 59 tane kolon bulunuyor. Bu kolonlar 10MW gücünde bir pompaya bağlı olarak saniyede 200 ton suyu Edogawa nehrine deşarj edebilecek kapasitede. Kanallar içinde toplam 44 milyon litre su hareket ediyor. Tokyo afet yönetim merkezine göre, Tokyo’da 3 gün boyunca toplam 550 mm’lik bir yağış düşmesi halinde Arakawa nehrinde yaşanacak taşkın ile 97 metro istasyonunda su baskınları yaşanma ihtimali var. 200 yılda bir olabilecek böyle bir afet durumunda, G-Cans projesi ile böyle bir felaketin önüne geçilebilecek.

‘Yerebatan Sarnıcı’nın günümüze uyarlanmış şekli’

Tokyo Modeli bir sistem çok pahalı da olsa uzun vadede düşünüldüğünde dünya şehri İstanbul bu yatırımı hakediyor. İlginç bir ek bilgi olarak da Yerebatan Sarnıcı İstanbul'un nasıl ki önemli turist çekim noktalarındansa, Tokyo sarnıçları da kullanılmadıkları zamanlarda şehrin popüler turistik alanlarından biri olmuş. Aslında bu sistem bizde ki Yerebatan Sarnıcı’nın günümüze uyarlanmış hali. Daha düşük maliyetli olarak ta dünyada bazı şehirler yağmur sularının çatılardan toplanıp depolanmasını ve kullanılmasını teşvik ettiğini hatırlatmak isteriz. Böylece şebekeye hem daha az yüklenilmiş, hem de su havzaları daha az yorulmuş oluyor.

Ayrıca bir diğer önemli husus; Yoğun yağış beklediğimiz günlerde ana haber bültenlerinden insanları toplu taşıma araçlarına yönlendirip, şahsi araçlarla çıkmamalarını tavsiye ediyoruz ancak son yağmurlarda maalesef ki metro istasyonları sular altında kaldı, onlarca insanın seyahat ettikleri İETT Otobüsleri, Halk Otobüsleri ve Minibüsler de sel sularına kapıldı ve hayati tehlike arz etti. Ölümlere de sebebiyet verebilecek bu durumlarda önlem için metro girişlerine yüksek bir set yapılabilir ya da New York’ta uygulanan metro tünellerini sel suyundan koruyabilmek için şişirilebilir tıkaçlar kullanılır ve metro yaya girişlerine su sızmaz şeklinde kapatma sistemleri konulabilir.

‘Akıl ile doğaya karşı güçlü önlemler alabiliriz’

Çözüm bulmak için diğer şehirlerin de neler yaptığını inceleyebiliriz. Bunun gibi birçok tedbir amaçlı projeler olabilir; vatandaşlarımızın can güvenliğini korumak için bu tür uygulamalar ve projeler için gerekli çalışmaların bir an önce başlamasını sorumluluğu ve denetim görevi olan meclis üyeleri olarak talep etmekteyiz. Doğal afetler karşısında “Allahtan geldi” diyerek, insanoğluna verilen aklı görmezden gelerek, yaşanılan kayıplara hep bir başkasını suçlayarak sırf ceplerimizi doldurmak için yarını düşünmeden doğa ile savaşımıza devam edersek bir gün mutlaka kaybedeceğiz.

Bu kapsamda İstanbul Büyükşehir Belediyesi doğa ile uyumu sağlamak için, can ve mal kayıplarını önlemek için önümüz de ki zamanlarda yaşanacak sel felaketleri için ne tür önlemler almayı düşünmektedir?


 

Merter’in önergesi o dönem oy birliği ile başkanlık makamına havale edilmişti.

FİDAN UĞUR-KENT YAŞAM


 

Editör: Haber Merkezi