Bakırköy Tarık Akan Konferans Salonu’nda gerçekleşen programda, Özgürlük Meydanı’nın isminin Tarık Akan olarak değiştirilmesinden Müjdat Gezen ile Metin Akpınar’ın gözaltına alınmasına, Kanal İstanbul Projesinden İran Devrim Muhafızları komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesine, mülteci sorunundan Avcılar Belediyesi’nin kentsel dönüşüm çağrısına kadar birçok konu gündeme geldi. 

İMAMOĞLU’NA ÇAĞRI

Programın başında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na çağrıda bulunan Uğur Dündar, Bakırköy Meydanı’na Tarık Akan Özgürlük Meydanı ismi verilmesini istedi.

SUYA SABUNA DOKUNMAYACAĞIZ

Geçtiğimiz yıl Metin Akpınar ile katıldıkları Arena programının ardından haklarında açılan soruşturmayı, ‘Suya sabuna dokunmayacağız’ diyerek yine mizansen bir dille eleştiren Müjdat Gezen, Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosu savcısına ifade verdiklerini ve o dönemde yaşadıklarını anlattı.

Kendisini Kadıköy’de ki evinden almaya gelen polis memurunun daha önce Müjdat Gezen Sanat Merkezi'ne yapılan çirkin saldırıda kendisini korumaya gelen memur olduğunu söyleyerek, “Okulum yandığında 21 gün beni koruyan çocuk, o günde beni almaya gelmiş. Öncesinde beni korumaya göndermişler, sonrasında tutuklamaya. Bu gerçekten de trajikomik olaydır” dedi.

SÖZCÜ GAZETESİ DAVASI, HUKUKİ DEĞİL SİYASİDİR

Sözcü Gazetesi’nin yazarları ve yöneticilerine verilen cezalara değinen Uğur Dündar ve Yılmaz Özdil, davanın hukuki değil, siyasi olduğunu söylediler.

Sözcü davası başladıktan sonra açılan ikinci bir dosyayla yeni isimlerin de davaya eklendiğini, sorgulananlardan birinin de yazdığı köşe yazıları nedeniyle kendisi, Necati Doğru, Saygı Öztürk ve Emin Çölaşan olduğunu ifade ederek, Çölaşan için 3 yıl hapis cezası istendiğini belirtti. Yaşananların ülkenin Atatürkçü gazetecilerine karşı yapılan bir eylem olduğunu ifade etti.

FETÖ’CÜ DİYE SUÇLANAN NECATİ DOĞRU, KUVA-Yİ MİLLİYE’NİN KENDİSİDİR

Yılmaz Özdil, SÖZCÜ gazetesi davasıyla ilgili şunları belirtti:

“Hakikaten bir elin parmakları kadar, Türkiye’de namuslu medya kaldı. SÖZCÜ aslında kırık kalpler durağıdır. Çünkü SÖZCÜ’yü Türkiye’nin en büyük gazetesi yapan AKP’dir. Çünkü SÖZCÜ’nün bütün çalışanları, AKP tarafından daha önce işten atılan kişilerdir. AKP bizi işten attırmasaydı SÖZCÜ olmayacaktı.

Necati Doğru’nun yazdıklarını herkes biliyor, soyadı kod adı gibidir. Doğuştan doğru bir adamdır. Bugün FETÖ’cü diye suçlanan Necati Doğru, Kuva-i Milliye’nin kendisidir.

Yücel Arı bugün SÖZCÜ davasında 2 yıl hapis cezasına çarptırıldı. SÖZCÜ bir hukuk davası değil, siyasi bir davadır. Bu davayı kim açtı, takibini kim yapıyor? SÖZCÜ kendisini Fetöcü olmadığını anlatana kadar, bunları haber yapmalıdır.

Biz Cumhurbaşkanımızı çok seviyoruz ama AKP Genel Başkanını sevmiyoruz. Ben gazeteciliğe başladığımda İzmir’de yerel gazetelerde de Fetö’nün yapılanmasını yazıyordum.

Sözcü gazetesi üniversitelerde tez konusu olmalı. Bir ülkenin polisi ve savcısı ile bir gazetenin üstüne çullandı.  Batması için her şey yapıldı, çalışanlarının neredeyse hepsine davalar açılıp cezalar verildi. Bunlara rağmen Sözcü’nün çaycısı bile işten ayrılmadı. Okuyucusu okumaktan vaz geçmedi. Reklam verenler geri çekmedi. Hala 1 numaralı gazete olmaya devam ediyor.  Bunu siz okuyucularımıza borçluyuz.  Sözcü davası, kamu vicdanını yaralayan bir davadır”

Sözcü gazetesi sahibi Burak Akbay’ın okuyuculara iletmesi için kendisine yazdığı mektubu da canlı yayında izleyicilere aktaran Yılmaz Özdil, “Burak Akbay’ın 54 yıllık gazeteci babası Ertuğrul Akbay, tetikçi medyanın yüzünden kahrından öldü. Burak babasının cenazesine, gazetesine açılan FETÖ kumpası davası sebebi ile ülkesine dönemediği için katılamadı. Babasına olan son görevini, yazılı bir mektup ve görüntülü telefon bağlantısı ile gerçekleştirdi, hakkını telefon bağlantısı ile helal etti. Babasının toprağa verildiği anları da görüntülü bağlantı ile görebildi. Biz bu tarz olayları Ergenekon Balyoz olaylarında gördük. Birçok insan anasını babasını göremedi” dedi

YILMAZ ÖZDİL’DEN KANAL İSTANBUL TEPKİSİ

Son dönemde siyasetin en önemli tartışma konularından biri olan Kanal İstanbul projesiyle ilgili konuşan Uğur Dündar, on binlerce kişinin itiraz dilekçesi verdiği, insan zinciri kurduğu projenin ÇED raporuna Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nün onay verdiğini söyleyerek, Cumhurbaşkanı’nın asla geri atmayacağız açıklamalarını hatırlattı.

Kanal İstanbul ile ilgili konuşan Yılmaz Özdil, şöyle konuştu.

”Daha lüks kanal yapmak lazım, yani bir halk tipi gemiler için kanal yapmak lazım. Gemicikler oradan, tankerler buradan geçsin. Bu sadece gemi meselesi de değil. Mesela lüferler nereden, hamsiler nereden geçecek? ÇED raporunda bunların da olması lazım. Şimdi burası paralı bir yer, hamsi oradan nasıl geçsin? Buna nizam, intizam getirmek lazım. Yani gerçekten bence, Trakya’yı dörde bölmek gerekiyor.

Mesela bu şimdi olmayan bir şey, Karadeniz’i Marmara’ya bağlıyor. Sanki Karadeniz ile Marmara arasında bağlantı yok. Bence Bursa’dan İzmir’e bir tane daha açalım, Marmara ile Ege’yi de bağlayalım. Buna hemen körü körüne karşı çıkmamak lazım. Yani hemen karşı çıkmak, bunlar doğru değil.

‘BÜTÜN BOĞAZ MAHFOLACAKMIŞ’

‘Hz. Nuh’un cep telefonu var’ diyen bir bilim insanımız, ‘Karadeniz havaya uçacak’ dedi. Adam bunu bilimsel olarak anlattı. Karadeniz’in tabanında bir şey birikmiş, o havaya uçacak, bütün boğaz mahvolacakmış. Kanal İstanbul’u bu yüzden yapmamız lazımmış. Bundan daha güzel bir bilimsel izahat görmedim.

Sonra başka bir bilim insanı çıktı, ‘Tapınak Şovalyeleri’nin gemileri altın dolu’ dedi. O da mesela bunu anlattı. Denizde batan gemiyi bulmak için kanal yapmak, bu bilimsel bir açıklama. Bunlar varken, Ekrem İmamoğlu’nun bunlara karşı çıkması, gerçekten yadırgayıcı bir şey.

‘KATAR EMİRİNDEN DAHA MI İYİ BİLECEKSİNİZ?’

Siz Katar Emirinden daha mı iyi bileceksiniz? Ondan daha iyi biliyorsanız tank fabrikanızı neden satıyorsunuz? Milletin tank fabrikasını satıyorlar, milletin gıkı çıkmıyor. Katar’a İstanbul’u verse yeridir. Buradan toprak çıkaracakmış da ada yapacakmış. Gerek yok, bassın parayı alsın Büyükada’yı. Bu Kanal İstanbul değil, bu kaval İstanbul. Dünyada hiçbir millet toprağının satılmasına izin vermez.

‘BİR MİLLETİ MİLLET YAPAN KAVRAM ŞUURDUR’

Burnumuzun dibinde Yunanistan, adalarımızı aldı. Bodrum’da ayağını denize sokuyorsun, Yunan sahil güvenliğine çarpıyor. Bir milleti millet yapan kavram, ırk, din, ideoloji vesaire değildir, şuurdur.

Malı, mülkü satılan millet sesini çıkarmıyorsa Katar Emiri haklıdır. Ver parayı Türkiye’yi al. 250 bin dolara vatandaşlığımızı satıyorlar, yarın 50 bin dolara seni de satarlar.

2 bin 200 yıllık Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ‘bas parayı geç’ noktasına getirdiler. 2 bin 200 yıllık asker-millet kavramını paraya endekslediler.

Sen bugün 35 bin liraya bedelli yaptırırsın, yarın adam 40 bin lira verir, silahı sana çevirtir. Suriye’den getirmişsin 3-4 çapulcuyu, kökten dinciyi, 2 bin liraya saldırtıyorsun Libya’da. Herif 2 bin 200 dolar verir sana saldırtır.

‘BİZ BU KADAR İNSANLIKTAN ÇIKACAK BİR MİLLETMİYDİK’

Milleti millet yapan değer şuurdur. Bu milletin Kuva-yi Milliye şuuru nereye gitti? Biz 18 senede bu kadar yok olacak, bu kadar değerlerini kaybedecek, bu kadar insanlıktan çıkacak bir millet miydik?

‘CUMHURBAŞKANIMIZ KALIR AMA AKP GENEL BAŞKANI GİDECEK’

Bakın bu Kanal İstanbul yapılır mı, yapılmaz mı? Müteahhitlik olarak yapılabilir, girersin patlatırsın. Bunu yapamazlar. Neden? AKP ilk seçimde gidecek. Bakın diyorum ya, kaval İstanbul. Bize kaval çalıyorlar. Cumhurbaşkanımız kalır ama AKP genel başkanı gidecek”

ÖZDİL GÜNDEMİ DEĞERLENDİRDİ

AKP’nin de son seçimden çıkarması gereken dersler var. Son seçimleri doğru değerlendirmediği ortadadır. AKP namuslu gazetecileri hapse atacağına, onların söylediklerine kulak verse,  özlem duyduğumuz ülkeler gibi oluruz. Muhalif gazeteler, gazeteciler memlekettin lehine çalışanlardır. Hükümet ve belediyeler, kendilerine muhalif gazetelere kulak vermelidir. 

Askeri ücret için 25 gün toplanıyorlar, 200 lira zam yapıyorlar. İnsan evladı olan buna imza yapmaz. Bizim milyar dolarlarımız varsa neden 1 lirası olan gencimiz intihar ediyor? Neden siyanür içip canına kıyıyor? Kanal İstanbul asıl AKP’yi boğazın derin sularına gömecek. Belediyeler halkın iradesiyle gelen idarelerdir. Bizler İstanbul, Ankara, Adana gibi büyük şehirlere bize metro yapsınlar diye değil, ayyuka çıkan yolsuzluklara dur desinler diye verdik. Ankara’da Mansur yavaş hesapladı kitapladı yolsuzlukları mahkemeye verdi. Halk onu Ankara’nın parası çalınmasın diye seçti. Mustafa Kemal’in kurduğu başkentte artık Atamızı anamıyoruz diye oy verdi. Bize başkentimizi geri ver diye seçti.

Cumhuriyet devrimlerinin vücut bulmuş şekli Yılmaz Büyükerşen’dir. Anadolu bozkırında bir Paris yaptı. Her faninin ölmeden önce gidip görmesi gereken bir yerdir Eskişehir. Aynısını Aydın büyükşehirde görüyoruz.

Selvi Sarıtaç / Kent Yaşam

Editör: Haber Merkezi