Sarıyer Sivaslılar Derneği Başkanı, iş insanı  Ali Genç, sahibi olduğu Korupark’ta Kent Yaşam Haber Müdürü Tuncay Dağlı ile bir araya geldi. Genç, günümüz siyaseti ve siyasetçileri ile ilgili düşüncelerini ifade ederken, ilçenin acil çözüm bekleyen sorunlarıyla ilgili yol gösterici önerilerde de bulundu.

Dağlı’nın siyasetten gelen yöneticileri kast ederek, “Bu kişi işi daha iyi biliyor, bu benden daha iyi yapar, ben kenara çekileyim de, bu işin başına geçsin, gelsin yapsın, bunu keşfedeyim veya yetiştireyim” diyen biri çıkar mı? şeklindeki sorusuna, “Öyle biri çıksa bile adamı nereye kaçacağını şaşırtırlar.. Kovalarlar yani..Dünyanın en iyi denilen adamı bile iki dakikada en kötü adamı haline gelir. Bu hale sokarız yani.. Böyle bir siyasi anlayışımız var..!” diyerek manidar bir cevap verdi..

DYP’nin eski Sarıyer İlçe Başkanı olan Ali Genç’le gerçekleştirdiği söyleşiye, “Nasıl bir Sarıyer’de yaşıyorsunuz ve nasıl bir Sarıyer’de yaşamak istersiniz?” sorusunu yönelterek başlayan Dağlı’nın aldığı bu yanıt ise oldukça sitemkardı..

SARIYER İKİ ADIM GERİ GİTTİ

-Sarıyer’in gerçekten de geri kaldığını görüyoruz. Evet, yapılan hizmetler var ama hiç kimse demesin ki, ‘ben Sarıyeri’i bir adım ileri götürdüm’. Sarıyer her şekliyle iki adım geri gitti. Belki siyasi çekişmeler, belki iktidardaki arkadaşlarımızın Sarıyer’e sahip çıkmaması belki de belediyemizin gücünü aşan sorunlardan kaynaklandı ama Sarıyer İstanbul’un en geri kalmış bölgesi haline geldi..

-İki adım geri gitti derken hangi zaman diliminden söz ediyorsunuz?

-Sarıyer’in talihsizliğinden mi diyelim, ne dersek diyelim ama Sarıyer’de belediyeler üzerlerinden siyaset gömleği bir türlü atamadı. Partililer de atamadı. Neticede Sarıyer’de insanlar gerçekten birbirini tanır. Sarıyer bu konuda mahalle ilişkileri, komşuluk ilişkileri yoğun olan bir bölge. Gönül ister ki siyasetçiler birbirleriyle barışık olsunlar. Birbirine destek olsunlar ve bu destek neticesinde de Sarıyer hizmet alsın. Ama biri bir iş yaptığı zaman hemen öteki ayağından çekmeye çalışıyor.

SEVGİSİZLİK SARIYER’İN HİZMET KALİTESİNİ DÜŞÜRÜYOR

Aslında Sarıyer’in menfaatleri için ortak bir mekanizme oluşturmaları gerek. Fakat biz bunu göremiyoruz. İdarecilerimizin öngörsüzlüğü mü diyelim ya da egolarını tatmin mi etmek istiyorlar bilemiyorum. Yoksa Sarıyer’de çok şey yapılabilir. Bu çok zor da değil. Ama herşey kronik bir vaka haline geliyor. Çözülmeye çözülmeye çözümsüzlüğe gidiyor. Oysaki sorunlara çözüm getirmek çok basit bir olay. Bunun yöntemleri var. Sadece Sarıyer’i seviyorsan Sarıyer’in menfaatleri konusunda hemfikir olacaksın. Kim bir fikir üretiyorsa ona yardımcı olacaksın. Ama maalesef ki biz bunu Sarıyer’de göremedik.

-Sevmiyorlar mı yani..!

-Ortaya bu çıkıyor. Bu sevgisizlik de Sarıyer’in hizmet kalitesini geriye götürüyor..

-Sarıyer’i sevmeyen insanlar burada nasıl yönetici olabiliyor ya da siyaset yapabiliyorlar ki?

-Onu tabiki bilemiyorum. Ya da yanlış adaylar veya kişiler üzerinde duruluyor. Yoksa Sarıyer’in çözülmeyecek hiçbir meselesi yok. Yani kronik dediğimiz tapu olayından tutun da çok basit yöntemlerle çözülebilecek sorunlar bunlar. Biz bunları beş sene önce de, on sene, yirmi sene önce de söyledik. Ben 2000’li yıllarında bu işin çözümünü ortaya koymuştum. Ondan sonra da söyledim. Bu konuda size ve diğer birçok gazeteci arkadaşıma beyanlarda bulundum.

Sarıyer’deki parti ilçe başkanları birbirlerini gayet iyi tanıyor. Yalnızca bugünü söylemiyorum, geçmişte görev yapanlar da öyleydi. Herkes Sarıyerli burada...

Tapu olayı çok mu zordu? İlçe başkanları bir araya gelse, oturup konuşsalar, bunları il başkanlarına iletseler, il başkanları da birer milletvekili ile gidip olayı genel başkanlarına anlatsa, genel başkanlar da meclise taşısa, bu iş mecliste bütün partilerin oluruyla geçerdi.

SALİH BAYRAKTAR TAPU SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ İÇİN EMEK VERDİ AMA..!

-Vatandaşın, yani seçmenin bu zaafını kullanıyor olabilirler mi?

-Tabi öyle oluyor. Biri “tapu veriyorum” diyor, öteki “yok veremezsin” diyor ya da “yanlış” diyor. Bu işi toptan çözecek bir şey olması gerek, yarım yamalak değil. Evet, uğraşanlar ama bu iş bir kişinin, bir ilçe başkanının uğraşması ile olacak işler değil. Aslında olabilir de ama belki tam olarak anlatamayabilir, yeteri kadar zaman ayıramayabilir. Ama dört ilçe başkanı yanyana gelse bu sorunu çözebilirler. 2. Bölgenin de çok saygın ve mecliste etkili milletvekilleri var. Bu sorunu  çözecek, kanunun çıkarılmasını sağlayacak güçlü, kudretli milletvekilleri var. Bütün mesele onları kordine etmek.

AK Parti İlçe Başkanı Salih Bayraktar, bu konuyla ilgili bölge milletvekillerinden birini alacak, CHP, MHP ve İYİ Parti’den de birer milletvekili gelecek. Bunları bir araya getirmeye hepsinin gücü var.

-Salih Bayraktar’la telefon görüşmemizde bana, “İmar Barışı ile biz bu sorunu çözdük” dedi.

-Salih Bayraktar’ın imar konusunda büyük emekleri var, bu hakkını teslim etmek gerek. Bunu hiç kimse yabana atmasın, büyük emek vermiştir. Kendisini tebrik ediyorum. Ama durum gösteriyor ki “İmar Barışı” bu sorunu tamamen, kökten çözecek bir kanun değil. Yani ne olacağı belli değil. Ama yarın hemen  “ben tapunuzu veriyorum” derlerse o zaman başka. Çünkü tapu olayı başka, imar konusu başkadır. Hak sahibinin tapusunu verirsiniz ama imar planını sonraya bırakalabilirsiniz. Ya da belediyelerin de vatandaşı memnun edebileceği, yoğun yapılaşmanın olmayacağı bir çözüm bulunabilir.

SARIYER’İN SORUNUNU TBMM’DE ANLATMAK GEREK

-Hastanın hastalığı iyileşince doktora ihtiyacı kalmaz, ama hastalık devam ettiği sürece hem doktor hem ilaç gerekli, acaba Sarıyer’in kronik hale gelen tapu sorunu da buna mı benziyor?

-Siyaseten bunu söylemek de mümkün ama ben siyasetçilerin bu kadar kötü düşüneceği kanaatinde değilim. Bunun anlatılmamasında sorun var. Biz 2003 seçimlerinde partimizi buna inandırdık, seçim beyannamesine koydurduk. Ama konu ham haliyle meclise geldiğinde durum değişiyor. Harita üzerinde İstanbul Boğazı yemyeşil göründüğünden meclisteki diğer milletvekilleri durumu tam anlamıyla bilmedikleri, burada milyonlarca insanın yaşadığını görmedikleri için “ yeşil alanları neden bozduralım” diyerek karşı çıkıyorlar. İstanbul’u tanımayan milletvekilleri bu konu için neden olumlu oy versin, tabiki vermez.

-Bu sorun çözüme kavuşturulmadığı için insanlar başka bir şey konuşmuyor ya da istemiyor. Bu olay buranın insanı için hayati mesele.. Ben size ikinci olarak “nasıl bir Sarıyer’de”yaşamak istersiniz?” diye sormuştum. Çünkü bir işadamı, sivil toplum örgütü başkanı olarak kişisel bir tapu sorununuz, milkiyet, imar meseleniz olmasa da bu bölgenin insanı olarak sorumluluk hissedip, soruna çözüm önerileri getiriyorsunuz, yol gösteriyorsunuz. Bu sorun çözülmüş olsa elbette ki daha mutlu, daha başka taleplerde bulunan, yaşam kalitesi yükselmiş bir toplum içinde yaşayıp, başka konuları gündeme getirirsiniz. Ama bu hastalığa derman bulunmadığından herkesin tek konuştuğu şey tapu olayı oluyor maalesef.. Bu halkın başka bir şeye ihtiyacı yok mu?

MERKEZDEKİ OTOPARK PROBLEMİNİ BİLE ÇÖZMEDİLER

-Halkın o kadar çok şeye ihtiyacı var ki.. Örneğin ciddi anlamda bir ulaşım sorunu yaşanıyor. Daha önce yirmi dakikada gittiğiniz işyerinize bir bir buçuk saatte gidemiyorsunuz. Neden? Yol yok, çarpık yapılaşma, yanlış imar planları, birbiri ardına yükselen gökdelenler.. Merkezi yerlerde aracınızı park etmek isteseniz mümkün değil yer yok.

-Sizinle zaman zaman ben de, diğer gazeteci arkadaşlarım da bu şekilde röportajlar yapıyoruz, Sarıyer sorunlarının çözümü konusunda yöneticilere, siyasetçilere eleştiriler getiriyorsunuz, güzel öneriler de bulunup, sorunların çözümü için yol gösteriyorsunuz. Bunları okuyan tanıdıklarınızdan “Ali bey güzel söylüyorsun, iyi fikirlerin de var, o zaman gel şu işin başına sen geç, siyasete gir, bunları sen yap” diyenler oluyor mu?

KİMİN HİZMET VERDİĞİ ÖNEMLİ DEĞİL YETER Kİ YAPILSIN

-Orada inanılmaz bir teveccüh var. Bütün partilerden var. Aslında insanlar birçok şeyi görüyor. Biz sivil toplum örgütünden bir dernek olduğumuz için tüm siyasi partilere eşit mesafedeyiz. Herkesin bir siyasi görüşü vardır ama mümkün mertepede siyasi görüş farklılığı düşünmeden Sarıyer’in menfaatleri için yol gösteriyoruz. Belediyeye de anlatıyoruz, fikirlerimizi söyleyip, yardımcı olmaya çalışıyoruz. Mevcut iktidar partisinin ilçe başkanına da söylüyoruz. Bunlar aynı zamanda bizim arkadaşlarımız, dostlarımız. Ben de burada yaşıyorum, onlar da. Bugün buraya yapılan bir hizmetten hepimiz yararlanıyoruz. O hizmeti Ahmet yapmış, Mehmet yapmış benim için hiç bir farkı yok. “Kim yaptıysa Allah razı olsun” diyorum. Şükrü Genç yaptıysa ona derim, Büyükşehir Belediyesi yapmışsa ona söylerim, imar konusunda Salih Bayraktar çok uğraşmıştır ona teşekkür ediyorum. Ama daha çok şey bekliyoruz.

Mesela Sarıyer’in sahil bandı çok dar. İnsanların oturup, dinleneceği parklar çok az.. Genişletmek gerek. İnsanlar bu kadarcık dar alanda mangal yakıp, piknik yapıyor. Nefes alacak yer kalmıyor. Sahil bandının denize kazık çakılarak genişletilmesi gerekir. Ayrıca bu sahil bandına belediyenin, halkın yararlanması için sosyal tesisler yapması lazım. Ama bunların da belli kişilere ihale edilmemesi gerekir.

SARIYER’DE BELEDİYE BAŞKANLIĞI, MİLLETVEKİLLİĞİ YAPACAK ÇOK  İNSAN VAR

-Bu tür meseleleri her konuşmamızda, ‘Ali bey ne zaman oyuna girecek, topu ayağına alıp da kaleye yollayacak’ diye bekliyorum ama hep topu başkasına pas atıyorsunuz.. Zamanını mı bekliyorsunuz?

-Sarıyer’de gerçekten çok değerli siyasetçiler, iş insanları, sivil toplum örgütü mensupları ve değişik kesimlerden insanlar var. Bence siyasi partilerin ilçe başkanlarının hiç bir ayrım yapmadan, hemşericilk ve bölgecilik yapmadan, bu işin üstesinden gelebilecek kişileri arayıp bulması gerekir. Mutlaka siyasetçi, sivil toplum örgütünden biri ya da bürokrat olmasına gerek yok. Bu kadar nüfusu barındıran bir Sarıyer’de belediye başkanlığı ya da milletvekilliği yapacak adam mı yok? Çok var ama.. Siz önünü tıkayıp, arkadakilere yer açmıyorsunuz. Arkayı kimse görmüyor. Normalde partisini seven, kazanmasını isteyen insanlar, bu kişileri kendileri bulup getirecek. Kişisel menfaati olmayan, rant peşinde koşmayan insanları bulup, Sarıyerlilerin karşısına getirmek ilçe başkanlarının görevidir. O görevlerine biz karışamayız.

EN İYİ ADAMI BİLE İKİ DAKİKADA EN KÖTÜ ADAM YAPARLAR

-Günümüz politikasında bu dediğiniz olur mu sizce?

-Olacağını düşünmüyorum. Çünkü gelen arkadaşlar da diğerlerinden farklı değil. Siyaseti gerçekten tıkıyoruz. Özellikle son yirmi sene de biz bunu gördük. Sorunları çözen değil de, benden olsun, benim adamım olsun diye düşünülüyor..

-Yani bu kişi işi daha iyi biliyor, bu benden daha iyi yapar, ben kenara çekileyim de, bu işin başına geçsin, gelsin yapsın, bunu keşfedeyim veya yetiştireyim” diyen biri çıkar mı?

-Öyle biri çıksa bile adama nereye kaçacağını şaşırtırlar.. Kovalarlar yani..Dünyanın en iyi denilen adamı bile iki dakikada en kötü adamı haline gelir.. Bu hale sokarız yani. Böyle bir siyasi anlayışımız var.

Ama biz bunlara hiç bir zaman prim vermedik. Hep iyi baktık. İyi insanlar gelsin istedik. İyi hizmetler versin istedik.

Ancak yıllardır bir otopark sorununu bile çözmediler. Yol kenarına park eden araçları çekiciler alıp alıp götürüyor. Ayıptır. Otopark yaptınız da insanlar park mı etmedi? Merkezdeki Yenimahalle kavşağına bir tane zabıta dikseler, oradaki karışıklığı anında çözer ama yapmıyorlar. Yöneticinin, siyasetçinin bunları görmesi lazım, bunları yaşaması lazım. Buradaki siyasetçiler bunu yaşamıyorlar mı? Çözümü zor mu? Bana bir gün yetki versinler, bir günde açarım oradaki trafiği. Sorun biter. Akşama kadar her yere elli tane adam gönderiyorlar. Görmüyorlar mı bu trafiği? Ayıptır, hem de çok ayıp..!

-Verdiğiniz bilgi ve açıklamalarınız için teşekkür ederim Ali Bey.. Mesajlarınızın yerini bulacağını umuyorum.

-İnşallah.. Ben teşekkür ederim kardeşim..

Editör: Haber Merkezi