Alıştık, hem de nasıl alıştık!..
Tepeden aşağıya doğru akan kavgalara…
Öldüren bölgesel iç savaşlara…
Zulümlü ve de ölümlü haberlere…
Açlığa, yoksulluğa…
İnandırıcılıktan uzak, şu güven vermeyen rakamlara…
Alıştık ki alıştık!..
Alıştırdılar da alıştırdılar!..
Her gün gelen şehit haberlerine…
Yasaklı sokaklara hasret vatandaşlara…
Kapısına kilit vurulan okullara…
Çocukların ulaşamadığı parklara alıştık!..
Alıştırdılar da alıştırdılar!..
Nice gereksiz saldırı hedeflerine…
Nice olaylara giydirilen ters kılıflara…
Gözaltı ve de nice nice tutuklamalara…
Bir ölümcül mağdurlara…
Alıştık ki alıştık!..
Doğruların, tepeden dereye uçtuğunu göre göre…
Ahlak ve adaletin yere çakıldığını bile bile alıştık!..
Bir suskun ve yetersiz muhalefet partileriyle…
Sadece ismi kalan, nice demokratik kitle örgütleriyle alıştık!..
Tam da AB’ye doğru yol alırken…
Ortadoğu’nun alışkanlıklarına alıştık!..
Çünkü artık ülkemde barut kukusu eksik olmuyor.
Çünkü artık ülkemde her gün insanlar ölüyor.
Vatandaşın biri, bir diğerinin gözünü oyarken;
Bir diğeri de ya yazarak, ya da konuşarak vuruyor.
Öyle bir bunalımlı gidişat ki…
Ne yurt adına söylenenler…
Ne de cihan adına söylenenler güven veriyor.
Adeta bir Arap coğrafyasına döndük.
Ne kaliteli bir eğitim var ülkemde.
Ne de kaliteli bir üretim var ülkemde.
İkisi de çağın gerisine itildi.
Tam da emperyalistlerin istediği gibi…
Yandaşları olan, şu Suudilerin istediği gibi itildi.
Son yıllarda olduğu gibi…
Bir iç karartıcı yıl daha geride kaldı.
Kısacası, hem ülkemiz hem de insanlık yara aldı.
Bu yaralar, hem öldüren alışkanlıkların…
Hem de birilerini güldüren alışkanlıkların yarasıdır.
Yaşananları düşündükçe, yeni yıla umutsuz bakanların…
Ağlatan alışkanlıklara hayır diyerek…
Bir insanlık duruşuyla var olmanın yarasıdır.
Ne diyelim?
‘’Yine de umut…
Yine de bir gün mutlaka… ‘’Diyelim.
Elbette ki güzel günler için…
Barış ve özgürlük için…
Ortadoğu cehennemine benzememek…
Çağdaş dünya ülkelerine benzemek için diyelim.
Hak edenlere nice mutlu ve umutlu yıllar…