Bundan tam 41 yıl önce, 12 Eylül 1980 Tarihinde...

Sırf ABD ve yandaşları istedi diye.

Türk milletinin başına bir askeri darbe indirildi.

Darbeyi yaptıranlar, yani ABD ve yandaşları...

Darbe öncesinde, yıllarca insanlarımızı sağcı ve solcu diye böldüler.

Kimi sözde milliyetçi sağcılarla...

Kimi sözde devrimci, özde ‘’olmaz ama evet’’ diyenlerin cinsinden...

Nice dönek solcularla….

Ve de dini kendisine kalkan ve çıkar kapısı yapan, fetö gibi cemaat ve tarikatlarla…

Bu işi yaptılar… Yani ABD besteledi, bu gruplar da ülkemizi bölüp parçalama narası attılar!

CIA ve diğer gizli örgütlerin her dediğini aynen yerine getiren bu sallabaş hainler...

Ya olur olmaz yerlerde olaylar çıkardılar.

Ya kendilerine verilen bazı isimleri öldürüp ortadan kaldırdılar.

Ya gerçek anlamda ortaya konan demokratik tepkileri bir provokasyonla ters yüz ettiler.

Ya emekçi grupların arasına girerek, emek dünyasını bölüp parçaladılar...

Ya da başta eğitim kurumları olmak üzere devleti ayakta tutan nice kurumlarımızı hedef aldılar...

Öyle ki, öğrenciler, çalışma hayatının geneli, sendikalarla üyeleri…

Polisler, sokak ve mahallelerden, tüm yerleşim birimlerine kadar her yerde…

Bölüp ayrıştırdılar Türkiye’yi:

Artık her şey istedikleri gibiydi, halk bu gidişattan bıkmış…

Bu gidişatın plan ve projesini yapanlar da kendi kuklalarını göreve davet etmişlerdi!

Derken, 12 EYLÜL 1980 Askeri Darbesi geldi. Genel Kurmay Başkanı Kenen Evren ve kuvvet komutanları artık yönetimi ele almışlardı!

Kimi duyarsız ve bilinçsiz yurttaşlar bu durumdan mutlu ve umutluydu!

Kimi de bu işin bir ABD ve İngiltere projesi olduğunu iyi bildiği için, oldukça karamsardı. Haklı da çıktı bu karamsar kesim.

ÇÜNKÜ:

ABD ve İngiltere ne dediyse aynısını yaptı bu üniformalı ve üniformasız darbeciler…

Önce demokratik tüm kazanımları tek tek ortadan kaldırdılar!

Demokratik kazanımlar kalkınca, demokratik kitle örgütleri giderek yerlerini Cemaat ve tarikatlara bıraktı. Fetöcüler ve diğer karanlık ABD yanlısı tarikatlar artık iş başındadır.

Zaten bunları Kurtuluş Savaşı’nda İngiltere ve Yunanlılar da kullanmıştı. ‘’Bırakın İstanbul İngilizlerde kalsın… İzmir de Yunanın olsun!’’ diyenlerin izinden giden, öz vatanına ve öz milletine hain olan… Tıpkı Ortadoğu zihniyetli kalleş kafalardır bunlar…

Ceplerine konan saltanatçı Arapların paralarıyla, Atatürk ve Cumhuriyeti yüz yıldan beri durmadan karalamaya çalışan, bunu yaparak, aynı zamanda saltanatçı Arap liderlerle kan emici ABD ve İngiltere’ye tetikçi ve maşa olanlardır bunlar!

Bu tarikat ve cemaatlerin hüküm sürdüğü her arazide:

Ne huzur vardır ne de sosyal barış!

Ne eğitim ve üretim iş başı yapar…

Ne de demokrasi ve adalete dair nice insanlık değerleri…

Sadece inançla korkuturlar O kadar:

‘’Şunu yeme… Bunu içme… Bunu giyme… Böyle deme…

Şuraya gitme… Onlar böyledir… Şunlar şöyledir…’’ Gibi, hem yüce dinimizle

Hem de Yüce Peygamberimizle ilgisi olmayan daha nice uyduruk sözler…

AMAÇLARI:

Ayrışıp parçalanarak zayıf düşen Türkiye, Cumhuriyetle gelen değerlerden uzaklaşarak, kendilerine kukla olan Arap coğrafyasına önder konuma gelmesin!

Müslüman ülkeler, Türkiye’ye Cumhuriyetle gelen aydınlık dönemi örnek alarak…

ABD ve yandaşlarına karşı özgürlük ve de bağımsızlık rüzgârı estirmesinler…

Türkiye’nin kazandığı çağdaş değerlerden uzak kalarak, tepelerinde bulunan kendi kuklaları krallara, emirlere, sultanlara biat etsinler…

Derin dindar görünüp, ABD ve yandaşlarının değirmenine su taşıyan kimi tarikatlara bağlı kalsınlar…

Böylece tüm Müslümanlar, demokrasiden uzakta…

Tepelerindeki faşist gruplar tarafından yönetilsin!

Bu faşist gruplar da halkı inanç baskısıyla suspus yapan, tarikatlardan beslensin…

Bir yanda, ABD ve yandaşlarına kukla olan tepedeki faşist kuklalar…

Öte yanda, bu kuklalar ayakta kalsın diye, dini devreye sokarak kendilerine çıkar sağlayan nice tarikat ve cemaatler… Bizdeki uzantıları ve kuklaları fetöcüler gibi…

Boşuna ‘’su uyur düşman uyumaz!’’ Dememişler! Çanakkale ve Kurtuluş savaşı zaferimizi içine sindiremeyenler…

Bu kez 95 Yıl önce, kalkınan ve de zenginleşerek medeniyete doğru koşan Türkiye’yi hedef aldılar! Hem de içimizdeki sözde dindar özde kindar dincilerle…

Hem de bu dincilerin yaptığı propagandaya kanarak, isyana kalkan nice saf yurttaşlarla… 1925 ve sonrası, dış güçler tarafından hep devreye sokuldu bu hainler…

ATATÜRK VE CUMHURİYETLE gelen çağdaş kazanımlarla…

Türkiye’nin eğitimden ekonomiye doğru hızlı kalkınmasını kıskananlar…

Bağımsız, özgür ve hür düşünceli Türk insanın, Arap coğrafyasındaki susturulmuş ve de bastırılmış tüm Müslümanlara örnek olmasından…

Müslümanların uyanarak, kendisini kukla yapan o emperyalistlere rest çekmesinden korktular.

Yani ABD, İNGİLTERE ve yandaşları…

12 Eylül darbesini, öncelikle Türkiye’nin Müslüman ülkelere iyi örnek olmasının önünü kesmek için yaptırdılar!

Bunun için de bir darbeli 1982 Anayasa’sı yapıldı. Sonra tüm mevzuatlar değişti.

Seçim Sistemi ve Siyasi Partiler yasasıyla siyaset dünyamız geri giderken…

Faşizan ve merkeziyetçi bir ‘’Milli Tip Sendikacılık’’ uygulamasıyla da tüm Türk Sendikal Hareketi çöktü.

Yüksek öğrenim YÖK ile tık nefes…

Tüm demokratik kitle örgütleriyle medya da tam dış güçlerin istediği gibi oldu.

Öğrenciler, emekçiler, siyaset dünyası velhasıl tüm demokratik yapılanmalar artık 12 Eylül 1980 Darbesiyle ya silindiler… ya da baskıyla susturuldular…

Bugün ülkemde her şey ABD ve yandaşlarının istediği gibidir.

Bu ihanet tohumu 12 Eylül 1980’de atıldı bugün de meyvesini veriyor.

Peki bu meyveyi toplayan kimler? Elbette ki ABD, İNGİLTERE, İSRAİL VE SUUDİLER yani (PİS DÖRTLÜ).

Şimdi niye üretmiyor, niye yoksullaşıyor, niye demokrasimiz askıda, niye adalet tık nefes, niye demokratik kitle örgütleri ve özgür medya iş başı yapmıyor, niye ortalık tarikat ve cemaatler kaldı diyenler varsa…

Hem İhanet tohumunun atıldığı 41 Yıl önceki o hain darbeye baksınlar…

Hem son yıllarda kurumlara ve kişilere düzenlenen kumpaslar serisine…

Hem konuşması gereken kim siyasilerin bir andaki dayanılmaz sessizliğine…

Hem de 41 yıl önceki darbe tohumunun, bugünkü ihanet meyvesini yiyenlere baksınlar…