Daha çok genel seçimlerde olmak üzere zaman daraldıkça, finale yaklaşıldıkça heyecanın artması, rakiplerin birbirini kontrol etmesi, nefeslerini enselerinde hissettirmesi gayet doğaldır.
Yarışmanın doğasında var bütün bunlar.

Hatta zaman zaman ortaya çıkan sinir savaşları, gerginlikler, ufak tefek saldırı mahiyetindeki davranışlar da istenen sonuçlar olmasa da bir noktaya kadar onlar da normaldir, katlanılabilir, tolera edilebilir şeylerdir...

Ancak yarışmanın içine hiyle hurda karıştırılınca; hukuk, ahlak gibi temel kurallar aşındırılmaya başlanınca işin rengi değişiyor. Yarışmanın özünü oluşturan daha iyi, daha hızlı, daha becerikli, daha iyi hazırlanmış olma gibi olması gereken özelliklerin yerine bel altına vurma, karalama, küfretme, satın alma, rüşvet verme, açık açık yalan söyleme ve fiziksel saldırılar gerçekleştirme gibi insanlıkla bağdaşmayan uygulamalar geçince her şey zivanadan çıkıyor...

Cumhuriyet tarihi boyunca, özellikle de siyasal partilerin yarışmasına sahne olan zaman diliminde farklı içerik ve boyutlarda olumsuzluklar yaşadık. Seçim hiyleleri de oldu bu memlekette, oy satın almalar da; yolsuzluklar da oldu, banka boşaltmalar da; beceriksizlikler de oldu, gülünç durumlara düşmeler de...

Ama hiçbir dönemde şu anda yaşanan korkunçluklar yaşanmadı.

Hiçbir zaman ve doğrudan ülkenin başbakanı eliyle, onun organizasyonunda, onun bilgisi dahilinde, direktifleri doğrultusunda rüşvetler alınıp verilmedi, yurt içi ve yurt dışı ekonomik ilişkilerden pay alınmadı, insanların özel yaşamlarına, mahremlerine bu denli girilmedi, hukuk, ahlak ve görgü kurallarına böylesine ters davranışlar sergilenmedi.

Süleyman Demirel, Turgut Özal, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz gibi 'Sağ' siyasetin önderlerinin yakınları ile ilgili ciddi kanunsuz ve ahlak dışı iddialar oldu, mahkumiyetler oldu ama çoluk çocuk, hısım akraba kirlilik içinde kalanına rastlanmadı...

Özellikle Turgut Özal dönemi ile birlikte ortaya konan 'seçim kazanma taktikleri' çerçevesindeki düzenlemeler, hiçbir zaman şu andaki pervasız uygulamalara sahne olmadı...

Aslında 'suç ortağı' olan, geçen 10 yıl zarfında her tür insanlık dışı eylemi birlikte gerçekleştiren iktidar partisi yönetimi -Milletvekillerinin büyük çoğunluğu dahil, parti mensuplarının neredeyse tamamı olup bitenleri dışarıdan izliyor ve kendisini inanmama doğrultusunda zorluyor- ile bir sürü sıfatla anılan Fethullah Gülen cemaati arasındaki rezillikler artık mide bulandırmanın bile ötesine geçmişken, namuslu, onurlu, kişilikli yurttaşları 'böö' noktasına getirmişken ve bu pisliklere dayanabilmek adına 30 Mart Yerel Seçimi umut olmuşken; şimdi de seçimi bir şekilde durdurmanın, iptal ettirmenin, alabildiğine kirletmenin senaryolarıyla karşı karşıya gelmeğe başladık...

Ülkenin akıl ve namus sahibi yurttaşlarının çoğunun önceden gördüğü ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun dillendirdiği 'Suriye ile savaş çıkartılacak' endişesi gerçekleştirilmek üzere.
Ülkedeki insanları katleden yobazlara karşı savaşan Suriye savaş uçağını biz düşürdük. Sınırlarımızı ihlal etmişlermiş. Sağ kurtulan uçağın pilotu, Suriye devleti ve tarafsız gözlemciler öyle olmadığını söyleseler de bizim büyük ustamız iddialı: Türkiye'nin gücünü gösterdik!

Belki bilmeyenler vardır; savaş ortamı, böyle bir karar alınması ile birlikte hükümetin demokratik tüm haklarla birlikte seçimi de iptal etme, ileri (!) bir tarihe erteleme hakkı doğuyor.

Başta İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Erzurum, Aydın gibi büyükşehirler olmak üzere Türkiye'nin her yerinde kaybetme riski ile karşı karşıya kalan ve böylesi bir durumda ayakta duramayacağını, hesap verme noktasına kayacağını bilen Uzun Adam ve avanesi, seçimi erteletme şansının 'savaş çıkartma'dan geçtiğini gördü.

Suriye sevdasının yeniden alevlenmesinin temel nedeni de bu.

'Varsın ülke uçuruma gitsin, yeter ki usta şeyi kurtarsın' diyenlerdenseniz ya da bütün pisliklere rağmen hiçbir şeyi göremez akıllılığında, onurluluğundaysanız bilemem elbette; ama ister anlayın ister anlamayın, ister gerçekleri görmek için gözünüzü açın, isterse görmemek, anlamamak için kafanızı bir yerlere sokun; sorun şu kişi veya bu parti değil, memleket uçuruma gidiyor!

Hadi al aklını, al vicdanını da yürü sandığa!..