Tarih 17 Aralık 2013, henüz yeni yıla girmemişiz. Sabaha yolsuzluk ve rüşvet operasyonu bombardmanı ile uyanıyoruz.
Neler oluyor ya!
Bakanlar, bakan oğulları, bürokratlar, işadamları...
Alınan alınana!
Toplam 4 adet bakan (yazıyla dört adet) işinden oluyor.
Çocuklar salya sümük kodese konuyor.
İşin içinde, ne içinde canım düpedüz tepesinde İranlı bir işadamı var. Üstelik milli damat; zengin, becerikli, bonkör, işini bilir, henüz otuzuna bile basmamış bir genç...
Başbakanımız kefil, bakanlarımız dost, Ebru kızımız memnun.
Şimdilerde ortaya çıkıyor ki meğer o sabah, 17 Aralık 2013'te yani, başka neler olmuş neler!
Almış eline telefonu usta başbakan, zor anlayan oğluna talimatlar yağdırıyor, yönlendiriyor:
-Alo Bilal, şimdi diyorum ki senin evinde ne var ne yok. Sen bunları bir çıkar. Tamam mı?
Bilal oğlan şaşkındır. Sabahın köründe neler olup bittiğini anlamaya çalışarak yanıtlar usta babasını:
-Bende ne olabilir baba? Senin para var kasada...
Bu böyle defalarca tekrarlanır ve uzayıp gider...

*****

Sonra; usta açıklar, yardımcısı açıklar, sözcü açıklar, öbür yardımcı açıklar; yandaş televizyonlar verir, yandaş gazeteler yazar ki; meğer başta usta başbakan ve katibi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmak üzere binlerce kişi dinleniyormuş!
Kim dinliyormuş?
Paralel devlet!
Emri kim veriyormuş?
Paralel devletin savcıları!
Dinlenme kesin mi?
Açıklamalara bakılınca kesin...
Vah vah vah!

Kim getirmiş şu devleti de büyük usta'nın paraleline yerleştirmiş acaba?
Haşhaşiler!
Faiz lobisi!
Vaiz lobisi!
Çeteler...

Büyük usta ne zaman fark ediyor bunu?
Silahlar kendisine çevrilince!
Yedi sülalesinin bataklık içinde olduğu gözler önüne serilince!
Yusuf yusuflar başlayınca...

Aydınlar, muhalif siyasetçiler, bilim insanları, gazeteciler, emekli ve muvazzaf subaylar, iş insanları, sendikacılar olmadık suçlamalara, karalamalara. insanlık ve vicdan dışı ithamlara tabi tutulduğunda; işlerinden, eşlerinden, çoluk çocuklarından, geleceklerinden koparıldıklarında; yıllarca suçunu dahi bilmeden içeri tıkıldığında, uyduruk olduğu her halinden belli olan, ispatlanan sözüm ona suçlarla cezalar yağdırıldığında büyük usta ve ak ekibi neredeydi acaba?

Ey ey diye sağa sola, ona buna saldırırken arkasında şimdi çıkar çatışmasına girdiği ve ahlaksız dediği, çete dediği, lobi dediği, haşhaşi dediği kişi ve grup yok muydu?
Şimdi destek bulmak umuduyla, 'Ey Baykal, ey Bahçeli, bunlar size de şunu şunu yaptı..' türünden sözler sarf etmesi büyük ustayı kurtarır mı acaba?
Sahi Bilal oğlanın elinde ne kadar para kaldı?

Hani 'Karanlık olsun nakledeceğiz kalan paraları' diyor ya Bilal oğlan; elindeki toptan haram paraları Allah'ın izniyle (!) nerelereni koyacak bilmiyorum ama; Türkiye şimdikinden daha karanlık olmayacak! Bu böylece biline...

Bilal oğlan farkında olmayabilir ama büyük ustanın korkusu şafağın sökmeye başlamasındandır...

Alo Millet, sen ne yapıyorsun? Hırsıza, hırsızlığa karşı duracak kadar insan mısın, yoksa ucundan biraz da senin önüne atsınlar diye mi bekliyorsun?

Bak suçüstü yakalandı hırsızlar; çoluk çocuk, torun tombalak hepsi işin içinde...

Alo Türkiye!
Alooooooooo!
Eğer hırlıysan uyan artık...
Hırsız var hırsızzzzz!..