Gülmeyen yüzler var artık.

Oysa o kadar basitti ki simidin yanında çayı yudumlamak. Güneşe doğru uyuklayan kediyi izlemek. Azıcık sevilmek, çokça sevmek. Her saniyeyi mutlu geçirmek diye bir şey vardı bu dünyada ama yalandan değil, gerçekten mutlu yaşamak diye bir şey vardı.

Masum insanlar ölürken, sen kendi küçük dünyanda gülümsüyorsan, gerçek mutluluk değil bu. Kendini kandırmak. Eğer gerçekten mutlu olmak istiyorsan , seninle birlikte herkes mutlu olmalı. Bu da mümkün değil. Öğrenemedim ben bunu bir türlü işte. Hep dertleri sırtlanmak diye bir huyum var. En nefret ettiğim huyum oldu hep. Bir keyfime yoluma bakamadım.  Bir sefamı süremedim bende şöyle bir şeye de dertlenmeden. Misal dün gece ben dünyadan habersiz uyumuşum. Ama sabah gözümü açtım yine bir sürü şehit... Sen mi kurtaracaktın Evrim? Demek istediğim o değil, ben nasıl huzurla uyuyabildim ? Yine bir sürü evlat şehit oldu...Onların anneleri, babaları, sevdikleri, çocukları...Hadi sabah olmuş  içsene çayını şimdi Evrim.

Geçmiyor ki hiç bir yara. İzin vermiyorlar ki kabuk bağlasın. Ormanlara koştuk, yine kestiler, fabrikalara koştuk, yine sattılar. Deprem bir yandan, kadın ve çocuk cinayetleri bir yandan. İçeride yapılan hatalar  bir kenara , rezalet üstü bir dış siyaset var.

Üstüne üstlük kendi vatandaşın  var Eminönü’nde mesela ,elleri soğuktan morarmış  yaşlı bir amca var ,tespih satıyor. Emekli maaşı ile ne yapsın ? Kim bilir kaç boğaza o bakıyor. Ama bir baktım Suriyeli bir ailede ailecek kebap salonunda oturuyor.  Canına yandığımın adaletsiz dünyası. Biz senden daha adaletsiziz.

Sen sağlam dört duvarda otursana şimdi Evrim. Kapatsana gözlerini hadi. Baksana kendi hayatına. Olmuyor işte . Bir huzur vermiyor hayat. Sallanmaktan vazgeçmiyor ki dünya. Ne depremi bitiyor, ne çaresi olmayan hastalıkları. Zaten yaşamak yeterince zordu. Şimdi savaş ne diye?

Bir türlü sığamadığınız şu dünyaya. Bir bırakamadınız hırsınızı, paranızı, koltuğunuzu! Bölüşemediğiniz zenginlik sandınız. Oysa paylaşmanız gereken  bir ağacın gölgesinden ibaretti.

Bu yazdıklarım , yaşama dair kendimi çaresiz hissettiğimden değil. Bilakis ben çevremdeki insanların derdi ile dertlendiğim için buradayım. Sırf bu yüzden siyasete atıldım. Oturup gazetelere köşe yazdım. Sesimi nereden duyururum diye.

Hani bir söz var ya kapattım gözlerimi zira dayanılacak gibi değilsin dünya , tamda öyle işte. Ben kapatamadım gözlerimi.

Dedim ya sadece çayın yanında bir gevrek simit kadardı  hayat. Huzurla yiyebilsen.

Onuda yedirmiyorlar!

EVRİM TOK