Daltonlar, Redkitler, Casperlar, Şirinler… Amaç Çocukların Sempatisi mi?

Abone Ol

Türkiye’de çetelerin yükselişi ve garip çizgi film isimleri son birkaç gün içinde popülarite olarak sert bir ivme kazandı.

Son olarak Sinan Ateş cinayeti sanıklarından Avukat Serdar Öktem, kısa bir süre önce ‘Daltonlar’ çetesine karşı koruma kararının ardından otoyolda taranarak öldürüldü. Ateş cinayetinin de Öktem cinayetinin de çeteler tarafından yapıldığı yaygın bilgi.

Peki bu suç örgütleri ve garip isimleri nedir?

Son zamanlarda Türkiye’de organize suç örgütlerinin eylemlerinin sıklaşması, sahnede yeni çetelerin görünürlüğünün artması; sokakların, mahallelerin hatta sosyal medyanın gündemini bu konuların doldurması sadece bir güvenlik meselesi değil, kültürel ve psikolojik bir kırılmanın da habercisi gibi görünüyor. “Daltonlar”, “Redkitler” gibi çizgi film karakterlerinden alınan isimlerin çete isimlerine dönüşmesi, alfabetik ya da kod adları yerine popüler kültürden referansların seçilmesi tesadüf mü, yoksa çeteciliğin kendini yeniden inşa edişinin parçası mı?

Daltonlar

İstanbul’da “Daltonlar” çetesi, son yıllarda öne çıkan ve adı “Lucky Luke” çizgi romanındaki Daltonlar kardeşlerden alınan bir çete. Bariyerleri aşan, toplumsal şiddeti sokaklara taşıyan, sosyal medya, motosiklet, motorcu, atıcı gibi rollerle yapılanan bir yapı izlenimi veriyor. Bu tür isim seçiminin psikolojik, sembolik bir tarafı var: hem maskülen gücü vurgulamak hem de “kötü olma halini” popülerleştirmek. Çizgi film karakteriyle ilişki, bir nevi “biz de varız, başka bir dünya oyunu oynuyoruz” mesajı taşıyor.

Türkiye Güney Amerikalılaşıyor mu?

Güney Amerika çete adları genellikle farklı kökenlerden gelir: mahalle adları, yerel semboller, sokak numaraları, liderlerin takma adları… Örneğin Meksika’daki “La Familia”, Kolombiya’daki çeşitli karteller, Brezilya’nın PCC’si gibi yapılar sırf popüler kültür karakterinden esinlenmiş isimler taşımazlar. Çoğunlukla yerel kültür, toplumsal sınıf ya da ideolojik/mafya geleneğiyle bağlantılı takma adlar kullanılır. Dolayısıyla Türkiye’deki çizgi film karakteri kullanımı nispeten yeni ve popüler kültür destekli bir fenomen; Güney Amerika’daki çeteler daha çok tarihsel, ekonomik, bölgesel ve ideolojik referanslarla şekillenmiş durumda ve daha büyük bir projenin parçası olabilir.

Ancak hala az da olsa kritik farklar var: Güney Amerika’da çeteler çoğu zaman devleti ya da hükümeti doğrudan gölgede bırakacak kadar güçlenmiş; para trafiği, sınır ötesi faaliyetler, silasal/siyasi bağlantılar daha derin. Türkiye’de ise hâlâ çoğu çete devletin gözetimi, kolluk kuvvetlerinin baskısı ve medya ile kamuyou takibi ile daha fazla sınırlı alanda hareket ediyor.

Sokak şiddeti olayları, silahla infaz edilen çatışmalar, organize suç faaliyetlerinin artması. Uyuşturucu ticareti, kaçakçılık gibi gelir kaynaklarının çeşitlenmesi. Çetelerin yerel yönetime, mahalle halkına etkisi, bazen korku veya saygı üzerinden bir itibar kazanması bu çetelerin sempatik isimlerinin de olmasıyla çocuklar ve gençler arasında ‘eğlenceli’ yapılar olarak popüler hale geliyor olabilir mi?

Tanınırlık ve tüketilebilirlik: Çizgi film adları, herkesin bildiği karakterler; “Dalton” deyince akla gelen bir kötü karakter dizisi var. İsim bilinince korku veya sempati farkı yaratır.

Simgesel tehdit: Daltonlar, Redkitler gibi isimler “her zaman güçsüz görüntüsü olan ama sonunda aranan, kovalanan kötü veya iyi karakterler” anlamı taşır; bu çeteye özdeşleşmek isteyenler için bir rol model ya da damga olabilir.

Popüler kültürün baskısı: Diziler, internet, çizgi romanlar gençler arasında kült haline gelmiş karakterler sunar. Çete üyeleri de bu karakterleri sahiplenerek, bir marka, kimlik ya da korku sembolü yaratma çabası içinde olabilir.

Çete isimlerindeki çizgi film karakterleri kullanımı, Türkiye’de suç örgütlerinin kültürel marka haline gelme çabasıyla, gençleri etkileme stratejileriyle ve şiddeti romantize etme riskini taşıyan bir eğilimle bağlantılı. Bu, namussuzluğun, adaletsizliğin gölgesinde büyüyen bir simge gösterisi: “ben buradayım, ben kalleşçe de olsa güçlüyüm” demek.

Türkiye’nin bu konuda Güney Amerika gibi meselelerle aynı sahaya düşmesi beklenemez henüz; ama benzerleşen bazı unsurlar var. Eğer devlet, medya, sivil toplum bu tür fenomenleri sadece olaylarla değil kültürle, gençlikle, eğitimle ele almazsa; bu benzerleşme derinleşebilir ve tıpa tıp aynı olabilir.

Nitekim enflasyon ve ekonomik durumda çokça benziyoruz artık G20 sınırında bir ülke olarak alım gücünün düşmesi ve gelir adaletsizliğinde Avrupa’da birinci sırada olmamız her istediğini alamayan, yiyemeyen, giyemeyen gençlerimizin ve çocuklarımızın oynadıkları bilgisayar oyunlarında olduğu gibi ateşli silahlar kullanarak kolay paraya ulaşabileceklerini düşünmeleri ülkemiz adına felaket senaryosudur.

{ "vars": { "account": "G-LFQRKY8JGD" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }