“Gezi Parkı Davası” 28 Mayıs - 30 Ağustos 2013 tarihleri arasında; Taksim Gezi Parkı'na Taksim Yayalaştırma Projesi çerçevesinde, Topçu Kışlası'nı imar izni olmadan yeniden inşa etmesini engellemek için, İstanbul başta olmak üzere, Türkiye'nin birçok kentinde meydana gelen olayları, bu davada yargılanan 16 kişinin organize ettiği iddiasına dayalı davadır. 

Bu dava ne zaman başlamıştı, süreç nasıl ilerledi? Hatırlayalım.

Dava, 24-25 Haziran 2019 tarihlerinde başladı. Osman Kavala’nın tutuklu olduğu davada; 16 sanığın ‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçundan yargılandığı dava, 18 Şubat 2020’de karara bağlandı. Tutuklu sanık Osman Kavala’nın da aralarında olduğu 9 sanığın beraatına karar verildi; daha sonradan ise, bu karar, İstanbul Bölge Adliye 3. Ceza Dairesi 22 Ocak 2021’de bozuldu. Bozma kararının; Osman Kavala aleyhine, ‘Anayasayı ihlal’ ve ‘Devletin gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etme’ suçlarından yargılandığı dava ile de birleştirildi.  Gezi Parkı olaylarına ilişkin Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı üyelerinin de aralarında bulunduğu 35 sanık hakkında olan olay ile irtibatlı olarak görülerek önce birleştirildi, sonra tekrar bu iki dosya ayrıldı.  25 Nisan 2022 tarihindeki karar duruşmasında ise, Osman Kavala hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi, Tayfun Kahraman’a TCK 312'den yardım etme suçundan 18'er yıl hapis cezası verilerek, tutuklanmalarına yönünde de, heyetteki hakimin karşı oyuyla, oy çokluğuyla,  karar verildi.

Kararlar incelendiğinde, suçlamalara ilişkin “delil” olarak sanıkların telefon görüşmelerini gösteren tapelereve 5271 sayılı CMK'nın 140. maddesi uyarınca Teknik Araçla İzleme hususunda yer verildiği belirtilmiş ise de, bu tapeler‘Suç örgütü kurma ve yönetme’ suçuna ilişkin olarak verilmesine rağmen, başka bir suç kapsamında da delil gösterilmesi hukuka aykırıdır. Bununla birlikte, Yargıtay içtihatları ve hukukun en genel prensibi olan “Yasak ağacın meyvesi yasaktır” ilkesi gözardı edilerek, hukuki olmayan deliller ile karara gerekçe oluşturulmaya çalışıldığı kanaatindeyim.  İşin ilginç yanı; kararı incelediğimde, mahkeme tarafından da, tapelere ve teknik izlemeye yönelik kararların, tek bir suça ilişkin olduğu, diğer suçlara ilişkin bu kararların alınmadığı bu hususlar açıkça kararda belirtilmiştir.

Bir an için; her suça ilişkin ayrı ayrı tape kayıtlarının ve teknik takibe yönelik kararların olduğu düşünülse dahi, belirtmek isterim ki, hiçbir suretle dosyada katalog suç ayrımı dahi yapılmadan, katalogda yer almayan suçlardan iletişimin dinlenmesi dahi yine hukuka aykırı olacaktır.

"HUKUK DEVLETİ ÇİĞNENMİŞTİR"

Anayasa ile güvence altına alınan “hukuk devleti” ilkesi çiğnendiği gibi; delil elde etme yöntemi olan CMK’nıniletişimin denetlenmesi,  teknik takibe ilişkin hükümler de adeta yerle bir edilmiştir. Bir delil; hukuka aykırı delil ise, sanık aleyhine kullanılamaz. Bununla birlikte, somut deliller ile desteklenmeyen ve kanıtlanmayan hiçbir tape sanığa yönelik cezaya esas alınmaması gerekir.

Davada; hukuka aykırı deliller dışında, “adil yargılanma” hakkı yok sayılmıştır. Tanık; güvenlik sebebiyle duruşma salonu dışında ve sanıklar ile müdafilerin yokluğunda dinlenilirken,  tanığa soru sorma hakkı tanınmamıştır.

Mahkeme; gezi olaylarına finansal destek olmadığını, somut bir şekilde tespit etmesine ve dosyada rapor olmasına rağmen, bu hususta sanık lehine değerlendirmeye esas almamıştır. Kararda; kaçak sanıklardan birisinin “Mesele gezi parkı değil arkadaş sen hala anlamadın mı?” tweetine yer verildiği, tiyatro oyunu ile bu olayların provasının yapıldığı ibareleri de görülmektedir. Mahkeme tarafından; çevre hareketi olarak başlayan bu olayların sabote edildiği algısı ile daha önceden tiyatro oyunu ile tanımlandığı, ancak sonrasında sabote edildiği algısına dayalı olarak yukarıda kısaca bahsettiğim hukuka aykırı deliller nazara alınarak ve her türlü şüpheden uzak, somut deliller olmadan hukuksuz kararlar verilmiştir.

Hukuk olmadan demokrasi, demokrasi olmadan millet egemen olmaz. Unutulmamalıdır ki, adalet bir gün herkese lazım.

Editör: Haber Merkezi