Küçükçekmece Kadın Dayanışma Platformu 17 Şubat 1926’da kabul edilen Medeni Kanunun 96. Yılı  nedeniyle bir konfrenas düzenledi. Eski TEMA Vakfı Küçükçekmece Temsilcisi aktivist Zekavet Taş öncülüğünde geçtiğimiz günlerde  kurulan platform ilk önemli organizasyonunu yaptı. Sefaköy’de bulunan Hazar Koleji’nin konferans salonunda gerçekleşen  programda konuşmacı olarak İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü Avukat Nazan Moroğlu sunum yaptı. Aynı zamanda İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı olan Moroğlu’na moderatör olarak platform üyesi meslektaşı  Avukat Eda Ateş Adıyeke eşlik etti.

TEK KİMLİK ‘KADIN KİMLİĞİ’

Yaklaşık yüz kadının dinleyici olarak katıldığı konferansta siyasette görev alan kadınların da varlığı dikkat çekti. Küçükçekmece Belediye Meclis Üyesi Fatma Gönül Kotabaş, Gelecek Partisi Küçükçekmece İlçe Başkan Yardımcısı Dilda Dolgun, Deva Partisi İlçe Yönetim Kurulu Üyesi Eda Ateş Adıyeke, CHP İstanbul Kadın Kolları İl Başkan Yardımcısı Demet Apaydın, CHP Küçükçekmece Kadın Kolları Başkanı Senay İnce’de ‘kadın’ kimlikleri ile platformda yer aldıklarını belirttiler.

TAŞ “ HERKESE KUCAK AÇIYORUZ”

Platform Başkanı Zekavet Taş, “Küçükçekmece de kadınlarla el ele birlikte sorunlara çözüm üreteceğiz. Herkese kucak açıyoruz. Din, dil, siyasi görüş, mezhep gözetmeden insan odaklı çalışmayı şiar edinmiş bir topluluğuz. Yakın zamanda tüzel kişiliğimizi oluşturmak adına çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Emek veren katkı sunan tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bugün burada engin bilgi birikimi ile aydınlatan, saygın hukukçu Nazan Moroğlu hanımefendiyi ağırlamış olduğumuz içinde çok mutluyum” dedi.

MOROĞLU: “KADINLAR EŞİT YURTTAŞ KONUMUNA GELDİ”

Avukat Nazan Moroğlu,  “ Atatürk’ün önderliğinde ulusal egemenlik temelinde kurulan Cumhuriyetimizin ilk yıllarında kabul edilen Medeni Kanunumuz, laik hukukun simgesidir ve aynı zamanda ülkede hukuk birliğinin yaşama geçirilmesini sağlamıştır.

Medeni Kanun kişiler hukuku, aile hukuku, miras hukuku ve eşya hukuku kurallarıyla yurttaşları doğumundan başlayarak ölümünden sonrasına kadar özel yaşam ilişkilerinin düzenlendiği temel kanundur. Medeni kanunun kabulüyle kadınlar, evlenme, boşanma, mal varlığı, miras gibi özel yaşamlarına ilişkin haklar açısından eşit yurttaş konumuna gelmişlerdir. Evlilik yaşı kuralı getirilmiş; erkeğin birden çok kadınla evlenebilmesi yerine tek eşlilik ve evlilik birliğinin resmi nikah ile kurulması kabul edilmiştir. Erkeğin ‘boş ol’ demesiyle boşanma yerine hakim kararıyla boşanma, kız ve erkek çocuklara eşit miras payı gibi kurallar kadın haklarının güvencesi olmuştur.

AİLE HUKUKUNDA EŞİTLİK 2002’DE SAĞLANDI

2002 yılında yürürlüğe giren yeni medeni kanunla da, aile hukuku kuralları günün gelişen koşullarına uygun hale getirilmiştir. Haklarda, görevlerde, evlilik birliğini temsilde ve edinilen malların paylaşımında eşler arası eşitlik sağlanmıştır.

Ne yazık ki günümüzde, medeni kanunun yok sayılmasına yol açan söylemlere ve bu yolda yasalarda yapılmak istenen ve yapılan değişikliklere tanık oluyoruz. Örneğin; Nüfus Hizmetleri Kanununda 17 Ekim 2017’de yapılan değişiklikle ‘müftülere resmi nikah yetkisi’ verilmiş, laik hukukun simgesi Medeni Kanunumuzla sağlanmış olan hukuk birliği göz ardı edilmiştir.

“İŞTİRAK NAFAKASINI TARTIŞMA YANLIŞINDAN DÖNÜLMELİ”

Son dönemde medeni kanunun 75 ve 176. Maddelerinde yer alan yoksulluk nafakası hükmünün ‘ erkeğin hayatını ipotek altına almaktan kurtarılması’ gerekçesiyle kaldırılması gündeme taşınmıştır. Oysa yasaya göre erkek tarafın nafaka alması yönünde bir engel yoktur. Boşanan her iki tarafta nafaka talep edebilir. Uygulamada genellikle boşanan kadının nafaka talep eden taraf olmasının nedeni, ülkemizde kadının eğitim ve ekonomik durumundan, toplumsal cinsiyet eşitsizliği sorunun çözülmemiş olmasından kaynaklanmaktadır. Çocuk için ödenen ‘iştirak nafakası’ da tartışmaya açılmıştır. Bu yanlıştan dönülmelidir.

Adalet Bakanlığınca Arabuluculuk Kanununda arabuluculuğun ‘ihtiyari’olduğu belirtilmesine rağmen, aile hukukunda zorunlu arabuluculuk uygulamaya konulmak istenmektedir. Bunun toplumun temeli olan ailede ve toplumda özellikle kadınlar açısından yol açacağı sakıncalara ve mağduriyete dikkat çekmek isterim. Kadın sorunlarına çözüm getirilmeli, Kadın Bakanlığı yeniden kurulmalıdır.” Dedi.

“CEZA KANUNU YETERLİ. AMA UYGULAMADA SORUN VAR”

Moroğlu “ şiddet, artık  hakikaten çok görünür boyutta. Kadın cinayeti diye bir kavram var. Herkes farkında ve dile getirilmeye başlandı. Kanunlarımız yeterli, ceza kanunu yeterli. Ama uygulamada sorun var. Zihniyet evde değişmiyor diyoruz. Mahkeme kürsüsündekinin zihniyeti değişmedikçe çözülmüyor. ‘Ne yapmış?’ ‘Neden olmuş?’ Neden diye sorduğunuz zaman bir şiddette ‘hak edilmiş bir olay mı var?’ diye arkasını düşünüyorsunuz. Şiddet bir insan hakları ihlalidir. O insan hakları ihlalini ortadan kaldırmak en başta devletin görevidir. Ama o sözleşme ( İstanbul Sözleşmesi)  hepimize görev veriyordu. Barolara, sivil topluma, hukukçulara, eğitimcilere, sağlıkçılara.. Böyle bir iş birliği ile şiddeti önleyin diyordu. Çok değerliydi. Mutlaka tekrar imzalanacak, gelecek. Çünkü çok ihtiyaç var” diye konuştu. TAYFUN ERCAN- KENT YAŞAM

Editör: Haber Merkezi