Başlığa bakıp tırnaklarınızı bilemeyin hemen. Hiçbir harfi orada gereksiz olarak durmuyor. Sabırla okuyun lütfen.


Bir cuma öğleden sonra sayın Cumhurbaşkanı şaşaalı bir törenle 320 milyar metreküp doğalgaz bulunduğunu halkımıza müjdeledi. Televizyonlar (muhalif olanlar dahil) canlı yayına geçti. Ülke bu olaya kilitlendi adeta. Borsada enerji hisseleri coştu, döviz ve altında geri çekilmeler yaşandı. Cumhurbaşkanı konuşmaya başlarken 7,21 seviyesinde olan Dolar kuru konuşma bittiğinde 7,33 seviyesindeydi. Peki neden? Neden bu kadar büyük bir “müjde” piyasalarda karşılık görmedi?


Hadi başlayalım anlatmaya.


Öncelikle bulunan gazla ilgili analiz yapalım ki demokrasi neden lazım ona geçmek kolay olsun. 320 Milyar metreküp doğalgazın ekonomiye katkısının en çok 45-50 Milyar dolar civarında olması bekleniyor. Bunun da öyle 2023’te kullanılmaya başlanması falan propagandadan öte bir vaat değil. Zira daha o gazın teknik çalışmaları yapılacak, projelendirilecek, çıkarma maliyeti, dağıtım maliyeti, daha önce diğer ülkelerle yapılmış olan anlaşmaların “al ya da öde” maddeleri gibi taahhütler ortaya konacak ve gazı ne zaman çıkarmanın bizim için efektif olacağına karar verilecek. “Al ya da öde” diye yazdığım kısmı açmakta fayda görüyorum. Bu bir nevi taahhütlü sözleşme. Kaynağa sahip ülkeyle anlaşma yaparken her yıl en az ne kadar gaz alacağını taahhüt edersin ve o ülke sana o kadar gazı sağlayacak yatırımı yapar. Ama sen taahhüt ettiğin gazı almasan da o gazın parasını ödersin. Köprülerdeki garantiler gibi düşünebilirsiniz. Bu sözleşmelerin bir diğer önemli maddesi de taahhüt süresidir. Anlaşmanı kaç yıl geçerli olacağını belirleyen bu maddenin önemi şudur. Biz şimdi gaz bulduk artık senin gazını almıyoruz dediğinde “taahhüt süresi” kadar yılın “al ya da öde” bedelini o ülkeye gaz almasan da ödemek zorunda kalırsın.


Doğalgazla ilgili birkaç sıkıntı daha var ama onları kısa başlıklar halinde yazalım. Bulunan rezerv öyle Cari Açığı kapatacak ya da Cari fazla verdirecek seviyede değil. Zira en çok yılda 12 Milyar dolar gibi bir getiri sağlayabilir o da bizim cari açığa ancak yama olur. Bir diğer önemli konu da iktidarın inandırıcılığı. Zira son yıllarda sürekli bir yerlerde gaz bulduk diye açıklamalar yapılmış (bu kadar şaşaalı törenlerle olmasa bile) ama hepsi yalan ve algı. O yüzden buna da insanın öyle çok fazla inanası gelmiyor. 


Gaz konusu gündeme gelmişken bir ek bilgi daha verelim. Türkiye’nin gaz ithal ettiği ülkelerden gazı kaç dolardan ithal ettiğine dair muhalefet milletvekillerinin Enerji Bakanına verdiği soru önergelerine “Ticari Sır” diyerek cevap verilmiyordu. Ama yakın zamanda Moldova’da gazın Rusya’dan piyasa şartlarından daha yüksek bedelle alındığı eleştirileri yoğunlaşınca devlete ait olan “Moldova Gaz Şirketi” şöyle bir açıklama yayınladı; Biz Ruslardan gazı 133 dolara alıyoruz, Türkiye ise 188 Dolara alıyor. Ayrıca Rus gazını Avrupa’nın ortalama 100 dolar gibi bir bedelle alındığı da biliniyor. Bakanın “Ticari Sır” demesine şaşmamalı, zira açıklanabilecek izah edilebilecek bir rakam değil.


Gelelim demokrasiye. Şimdi bu gazın demokrasiyle ne ilgisi var diyeceksiniz biliyorum ama bence var. Ve size yemin etmeden ispatlayacağım. 


Türkiye’nin 2013’ten bu yana sürekli dış borcunun GSMH’ya oranı artıyor. Mali disiplinle 2005’te %34’e kadar gerileyen bu oran 202’de % 58 oldu. 2020 yılında ödenmesi gereken dış borç ise 169 milyar dolar. Bu borcu nasıl ödenecek peki. Vergi gelirleri ya da yeniden borçlanmayla. İçinden geçmekte olduğumuz ekonomik krizin üstüne karabasan gibi çöken pandemi ile birlikte vergi gelirleri beklenenin çok altına düştü. Şu an tek çıkış kapısı borçlanmak. Peki nasıl borçlanacağız. İşte demokrasinin lazım olduğu yerden bahsetmenin tam sırası. Gelişmiş ülkelerde paraya sahip olmanın bir maliyeti var. Bankaya paranızı yatırıp faiz alamazsınız. Üste para ödersiniz. (-) faiz diye bir olgu var. Eğer sizin ülkenizin CDS skoru (kredi risk primi) düşükse çok düşük faizle hatta faizsiz bile borç bulabilirsiniz. Ama değilse yüksek faiz ödersiniz. Bu CDS skorunu etkileyen olgular ekonomik göstergeler ile o ülkedeki demokrasi ve kurumsallaşmış hukukun varlığı. Bu sadece CDS priminiz için değil aynı zamanda ülkenize yatırım yapma ihtimali olan yabancı sermaye için de aynı derecede değerli. Siz çok paranız olsa Kuzey Irak’ta mı yatırım yapmak istersiniz Norveç’te mi ? Hangisi size daha güvenilir gelir ? 
Türkiye’nin CDS skoru 580. Bu oran battı denilen Yunanistan’da 410 Fransa’da ise28. Bu rakamın bize getirdiği ekonomik yük ise en çok borçlanma da kendisini hissettiriyor. Ortalama % 9 dolara faiz ödüyoruz. Şimdi kolay bir hesap yapalım sizinle. 2020 yılında 169 milyar dolar borç ödeyeceğiz. Bunun en az 150 milyar dolarını yeniden borçlanarak ödeyeceğiz. (başarabilirsek) 150 * 9%=13,5 milyar dolar. Tekrar yazayım 13.5 milyar dolar 2020 yılında borç ödemek için alacağımız borca ödeyeceğimiz faiz. Hani doğalgazdan yılda beklediğimiz en çok 12 milyar dolarla Cari açığı kapatacağız diyorsunuz ya, ben size toprağın üstünde ondan daha fazla getirisi olan bir kaynak müjdeliyorum. Üstelik ne yıllarca beklemenize gerek var, ne de yatırım maliyeti var. Güçlendirilmiş parlamenter sistem, içselleştirilmiş demokrasi ve hukukun üstünlüğü ne dair birkaç gecelik meclis mesaisi.  Bütün maliyeti bu. 

SMMM DENİZ AYDEMİR

Editör: Haber Merkezi