23 Haziran öncesine şöyle bir bakacak olursak

31 Mart’ta İmamoğlu 3-0 kazanmıştı

YSK tarafından iptal edilen 31 Mart Yerel seçimlerinin İstanbul ayağında kazanan ve mazbata alarak 18 gün İBB Başkanı olarak görev yapan Millet İttifakının adayı Ekrem İmamoğlu bana göre 3-0 kazandı.

Neden mi?

Öncelikle şu bir gerçek ki, 17 yıldır tek başına iktidar olan AK Parti, değim yerinde ise devletin tüm imkânlarını kullanarak bu seçime de girdi. Devletin tüm imkânları dendiğinde belki çok basite kaçacak ama kısaca şöyle özetlersek sanırım daha iyi anlatmış olacağım

ÖNCELİKLE CUMHURBAŞKANLIĞI VE BU MAKAMIN SAĞLADIĞI TÜM İMKÂNLAR.

Cumhurbaşkanlığı makamı ve imkanlarının halk üzerindeki etkisi konusunda hepimiz hemfikiriz. Devamında Bakanlık, Başbakanlık yapmış ve en son Meclis Başkanı olarak görev yaparken bu sıfatla yarışa katılmış Binali Yıldrım var. Yine AK Parti tarafından bakıldığında TBMM’de Meclis çoğunluğu elinde. Yetmedi yargı gücü ve tarafı konusu artık ayyuka çıkmış. Dahası Genelkurmay Başkanlığı ve Emniyet teşkilatı emrinde. Seçim Kurulunun tarafsızlığı yıllardır alenen tartışılır durumda. Gazete ve televizyonların %90’nı emrinde. RTÜK desek malum. Üniversiteler ve sermaye kesiminin büyük bölümü ama öyle ama böyle iktidarın emrinde. 81 ilin valisi ve 957 ilçenin Kaymakamı her ortamda taraf oldular. Devlet hazinesi emrinde. Dahası diyanet işleri camileri seçim irtibat bürosu yaparcasına emrinde oldu.

İMAMOĞLU TARAFINA BAKALIM

Şimdi AK Partinin adayı Binali Yıldırım’a sunulan tüm bu imkânlar karşısında Ekrem İmamoğlu hangi argümanlarla sahaya çıktı. Yukarıdaki imkânların hiçbirisi yok. Beylikdüzü’nde başarılı bir dönem belediye başkanlığı, gençliği, muhafazakâr tarafı, sakinliği, samimiyeti ve arkasında çok sağlam bir siyasi güç. Hatta Millet ittifakı adına sağlam siyasi irade. Halka ulaşmak adına televizyonları ve gazeteleri olmadığı gibi, iktidarın elinde bulunan %90 basın kuruluşları da 7/24 kendisi hakkında yalan yanlış karalama kampanyası yürüttüler. Şimdi yukarıdaki somut gerçekleri vicdan süzgecinden geçirin ve iptal edilse dahi Ekrem İmamoğlu’nun 31 Mart seçimlerini sizce de 3-0 almış olmuyor mu? Veya şartlar eşit olsaydı sonuç nasıl olurdu?

CUMHUR İTTİFAKI NEDEN KAYBETTİ?

Öncelikle bir gerçeğin altını çizerek değerlendirme yapalım. O nedir derseniz, Binali Yıldırım halka, halkta Binali Yıldırım’a, yani Belediye Başkanı seçeceği kişiye ulaşamadı. Seçim çalışması sırasında zaman zaman denk geldiğimiz Sayın Yıldırım’ın çalışmalarında halkı bir yana bırakalım bizler basın mensupları olarak kendisine ulaşamadık. Oysa İstanbul’a belediye başkanı olacak kişinin, sık sık buluşacağı konuşacağı ve hatta fikirsel anlamda yararlanacağı kesim İstanbul’da yayın yapan ve sokağın nabzını tutan yerel basın çalışanları olmalıydı. Peki, nasıl oldu öncelikle bizlerde vatandaşlar gibi koruma ordusunu aşıp kendisiyle iki laf edemedik. Halkın sıkıntısını içeren soru soramadığımız gibi, Sayın Yıldırım’ın halka vereceği sözleri, projeleri de alıp yazamadık.

HANİ STK’LAR ÖNEMLİ DEĞİLDİ?

  1. Mart seçimleri öncesi AK Parti’nin birçok Belediye Başkan adayıyla çalışma imkânı bulamadık. Ortak tavır sergilercesine” yerel basına ayıracak bütçemiz yok” dendi. Yetmedi STK dediğimiz Sivil Toplum Kuruluşları yani yöresel derneklerimizi de ciddiye almadılar. Hem de bunu yüksek tonla dile getirdiler. Bir örnekle anlatmak istiyorum Esenyurt Belediye Başkan adayı Azmi Ekinci, ataması yapıldıktan sonra Esenyurt’un o anki belediye başkanı Ali Murat Alatepe’nin de katıldığı yerel basınla buluşma toplantısına katıldım. Onlarca gazeteci arkadaşımın da hazır bulunduğu toplantıda sorular üzerine başkan adayı Azmi Ekinci, STK’ları önemsemediklerini, asıl STK’nın AK Parti olduğunu söyledi. Ekinci dernekleri neden dikkate almadıklarını da şöyle özetledi, birileri karşımıza çıkıyor ve kendini bize pazarlamak adına “biz şu ilin derneğiyiz, şu kadar üyemiz var” diyor. Oysa onların bahsettiği üyenin yüz katı bizde var. Yani en kalabalık veya en çok üyeye sahip olduğunu iddia eden bir dernekten yüz kat fazla üye bizde var. Yani, bu açıdan baktığımızda STK’ların bizler için önemi yok” demişti

PEKİ, NE OLDU DA ŞİMDİ DERNEKLER ÖNEMLİ OLDU

Azmi Ekinci O an kendi düşüncesiyle birlikte birde parti politikasını dile getirmişti. Yani AK Partinin seçim politikasında yerel- yöresel dernekler veya yerel gazeteler yoktu. Ancak seçim sonuçları gösterdi ki küçümsedikleri köy-kent dernekleri ve yerel gazeteler çok önemliymiş. Bunu çok iyi anlayan Cumhur ittifakının AK Parti ve MHP kanadı bu gerçek ışığında şimdi İstanbul’a karargâh kurdular ve ilk hedefleri köy- kent yani yöre dernekleri olacak. Hemşeri odaklı yürütecekleri bu çalışmayla dernekler aracılığıyla hemşerilerin gönlüne girmeyi planlıyorlar.

Şimdi gözler 23 Haziran’a çevrildi. Partiler ve İttifaklar İstanbul’a karargâh kurdu. Hedef, sivil toplum kuruluşu olarak adlandırılan, insanların az veya çok örgütlendiği birlikte hareket edebildiği yöresel ve kültürel dernekler. Hadi hayırlısı

UNUTMAYIN: Seçim 1 Oyla Kazanılır…