Avrupa Birliği’nin Horizon Europe Programı kapsamında yürütülen ve afetlere karşı daha dirençli kentler inşa etmeyi hedefleyen PARATUS Projesi, Türkiye’deki pilot uygulamasına İstanbul’un Küçükçekmece ilçesinde başladı. Kentin deprem riski en yüksek bölgelerinden biri olan Küçükçekmece’de düzenlenen "Çoklu Senaryo Temelli Afet Risk Yönetimi Çalıştayı", yalnızca yerel yönetimler ve akademi çevresinin değil, tüm İstanbul’un afetlere hazırlık düzeyini yeniden gündeme taşıdı.
Çalıştaya, Küçükçekmece Belediye Başkanı Kemal Çebi, Küçükçekmece Belediyesi Afet İşleri Müdürlüğü yetkilileri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem ve Zemin İnceleme Şube Müdürü Evrim Yavuz, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık, Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü’nden Prof. Dr. Seda Kundak katıldı.
Çalıştay, kentin önemli kurumlarının iş birliğiyle Küçükçekmece Belediyesi Nikâh Sarayı’nda düzenlenirken, Avrupa Birliği destekli proje kapsamında, Batı Marmara Koridoru’nu da içine alan geniş bir bölgenin çoklu afet senaryoları masaya yatırılıyor.
Proje, afetlerin zincirleme etkilerinin arttığı günümüzde, hem yerel risklerin hem de bu risklerin bölgesel sonuçlarının daha gerçekçi verilerle analiz edilmesini amaçlıyor.
Çalıştayda konuşan Küçükçekmece Belediye Başkanı Kemal Çebi, İstanbul’un özellikle Avrupa Yakası'nda beklenen büyük depremin etkilerine dikkat çekerek şunları söyledi:
"Küçükçekmece, aktif fay hatlarına yakınlığı ve yapı stoğunun durumu nedeniyle İstanbul’da afete en açık ilçelerden biridir. Yerel yönetim olarak bizim sorumluluğumuz, bu gerçekle yüzleşmek ve ona göre hareket etmektir. PARATUS Projesi, bu anlamda sadece bir akademik çalışma değil, bizim için somut adımlar atmamıza imkân tanıyan bir yol haritasıdır. Afet yönetimi artık sadece bir kriz anı değil, bir planlama ve direnç oluşturma sürecidir. Bu sürece katkı sunan herkese teşekkür ediyorum.”
Çebi’nin sözleri, ilçedeki risklerin açık bir şekilde kabul edilmesi ve bilimsel yaklaşımlarla çözüm üretilmesi adına önemli bir mesaj niteliği taşıyor.
ÇEBİ: DEPREM; İHMALKARLIĞIN, CEHALETİN, RANTIN AFETİ OLDU
Konuşmasına katılımcıları selamlayarak başlayan Küçükçekmece Belediye Başkanı Kemal Çebi, şunları söyledi;
Bugün burada yalnızca bir teknik çalıştaya katılmak için değil, geleceğimizi, çocuklarımızın yaşamını, koca bir kenti felaketlerden, depremden korumanın yollarını konuşmak için toplanmış bulunmaktayız.
Artık kabul etmemiz gerekiyor: Deprem ülkemizin bir gerçeği ve kendisini sürekli hatırlatan bir gerçek. Ancak şunu da kabul etmemiz gerekiyor ki deprem, doğanın değil ihmalkârlığın, cehaletin ve rant düzeninin afeti haline geldi. Ülkemizde başka ülkelere baktıkça –ki birazdan bahsedeceğim– kendi ülkemizle ilgili aslında hiçbir gereğini yapmadığımızı, yapamadığımızı ve ihmal ettiğimizi de açıkça görmüş olacağız.
Deprem olabilme ihtimalini bilim insanları her zaman bize hatırlatıyor. Ülkemizde, özellikle de aktif fay hatları bölgesinde gerek iktidarlar gerekse yerel yönetimler, maalesef rant kaygısıyla bu gerçeği sürekli göz ardı ediyor. Tarım arazileri, dere yatakları yerleşim bölgesi olarak seçiliyor. Kent planlamaları ya rant hesabıyla yapılıyor ya da hiç planlama maalesef yapılmıyor. İnşaatlar denetlenmiyor. İmar aflarıyla çürük binalar yasallaşıyor. Sonra da canımız yandığında dönüp bunun adına kader diyoruz. Hayır. Kader, tedbir almadığımızda felakete dönüşebilen bir ihmaldir.
“İŞİN BÜYÜK KISMI MERKEZİ YÖNETİMİN YETKİSİNDE”
Bilim insanları yıllardır uyarıyor, siyasetçiler yıllardır kulak tıkıyor. O yüzden açıkça ifade etmek isterim ki bu mesele sadece mühendislerin, akademisyenlerin değil; ahlaklı, bilimle barışık siyaset, vicdan sahibi siyasetçilerin de oldukça yakından ilgilenmesi gereken bir meseledir.
Bizler de Japonya'da olduğu gibi, deprem olurken hayatın devam ettiği bir ülke olabiliriz. Ama bunun yolu sadece dua etmekten değil, aklı, bilimi, planlamayı ve iş birliğini esas almaktan geçiyor.
Belirtmek gerekir ki belediyelerin bu anlamdaki yetkileri ne yazık ki sınırlıdır. Yasalar, kentsel dönüşüm gibi hayati alanlarda merkezi yönetimi yetkili kılıyor. Küçükçekmece Belediyesi olarak bütün bu saydıklarımıza karşılık, yetkilerimiz doğrultusunda deprem riskine karşı kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz.
Öncelikle mevcut yapı stoğunun iyi analiz edilmesi gerektiğine inanan bir kurum olarak 2012 yılından bu yana ilçemizde 8.559 yapıya riskli yapı tespiti yaparak 7.718'inin yıkımını gerçekleştirdiğimizi söyleyebilirim. İstanbul Büyükşehir Belediyemizin hızlı tarama projesi ile 1.371 binanın yüksek riskli olduğu tespit edildi. Bu sayı bile aslında bir alarm zilinin çaldığını anlamamız gerektiğini gösteriyor. Ancak bu zili duyacak kulaklara ihtiyacımız var.
“AFET İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜMÜZÜ KURDUK”
Dönüşüm sadece bina yenilemek değildir. Bu bir zihin, kültür, dayanışma ve irade dönüşümü haline dönüştürülmelidir.
2023 yılında kurduğumuz Afet İşleri Müdürlüğümüz ile bu süreci daha da kurumsallaştırmış bulunmaktayız. Acil durum planlarımız hazır. Arama-kurtarma ekiplerimiz hazır. Toplanma alanlarımızın sayısını 61’den 209’a çıkardığımızı söylemek isterim. 200.000’in üzerinde vatandaşımıza temel afet bilinci eğitimi Küçükçekmece sınırları içerisinde verilmiştir.
En son yaşadığımız 23 Nisan İstanbul depreminden sonra belediyemize riskli yapı başvurusunda bulunan vatandaşların binalarında teknik personellerimiz tarafından ön incelemeler yapılmış; bu incelemeler doğrultusunda 202 hane, 44 dükkân mühürlenerek boşaltılmıştır. Ayrıca vatandaşlara 6306 sayılı kanun kapsamındaki kentsel dönüşüm süreci hakkında bilgilendirme yapılmıştır.
Afet Bakanlığı kurulmadan, yeni bir imar yasası çıkarılmadan, kamu-özel finans sektörleri koordinasyonuna gidilmeden bu düğümden çıkmanın mümkün olmayacağını söylemek istiyorum.
“SADECE ALLAH BÜYÜKTÜR DİYEREK YAŞAYAMAYIZ”
Deprem karşısında vatandaşların can ve mal güvenliğini sağlamak adına kaybedilmiş yılların ardından, an itibariyle yapılması gereken; akıl ve bilimin önderliğinde tüm paydaşların el birliğiyle, eş güdüm içerisinde hareket ederek Küçükçekmece’yi ve İstanbul’u daha dayanıklı, yaşanabilir ve sürdürülebilir bir kent haline getirmek için çalışmak gerektiği hususunu hatırlatmak isterim.
Açıkça söylemek istediğim, sizlere seslenmek istediğim konu şudur: Siyasetçiler, bilim insanları, sivil toplum kuruluşları ve halkımızla birlikte bu konuyu hep birlikte mutlaka çözebiliriz. Sadece “Allah büyüktür” diyerek yaşanacak bir hayat yok. Hiç şüphe yok ki Allah her alanda büyüktür. Allah bizlere aklı, iradeyi, tedbiri emanet etti. Kullanmak zorundayız. Bilimin ışığında çözüm üretmek zorunda olduğumuzun zorunluluğu üzerimizde olduğunu da bilmemiz gerekir.
Bu çalıştay, sadece fikirlerin masaya yatırıldığı bir toplantı olmaktan ziyade, hepimiz için bir farkındalık oluşturur ve sorumluluklarımızı daha net görmemizi sağlayabilir.
“SİYASETÇİLER GENELDE BİRAZ ‘GEVŞEK’ DAVRANIR”
Toplumun içerisinde olmadığı hiçbir şeyde başarının kolayca gelmeyeceğine inanan birisiyim. Toplumun ve milletin mutlaka bu işin içerisinde olması gerekir. Ve bundan da önce, deprem bilinci ile bilinçlendirilmesi mutlaka yapılmalıdır.
Ancak siyaset, birinci derecede işi “Benim işim bu insanların mal ve can güvenliğidir.” diyerek işin arkasını asla bırakmamalıdır. Ya da deprem, siyasetçilerin popülizmine karşı gevşek davranmalarına teslim edilemez. Siyasetçi gevşek davranır. Siyasetçi oy ya da seçmen kuyrukçuluğu yapabilir. Burada bunun ısrarını edecek, ısrarcı olabilecek kişiler bilim insanlarıdır. Bilimin her bakımdan –illa da deprem bilimci olması da gerekmiyor– ısrarla uyarıda bulunması gerekiyor.
“VATANDAŞIMIZIN ZİHNİYETİNİ DEĞİŞTİRMESİ GEREKİYOR”
Zira vatandaş şöyle diyor: “Evet, haklısınız. Çok teşekkür ederim. Bizim binaya da gelmişler. Binamızın depreme dayanıklı olmadığını ifade etmişler. Ancak hemen boşaltılmasını istediler bizden. Başkanım bize bir 3 ay daha müsaade edebilir misin? 3 ay daha depremi durdurabilir misin?”
Şimdi bu anlayışın değişmesi lazım. Deprem gelecek. Ne zaman gelecek? Yarın mı? 6 yıl sonra mı? 60 yıl sonra mı? Bilim insanlarının da verebileceği bir tarih yok. Ama mutlaka gelecek. Zaten ara ara gelip kendisini oldukça fazla miktarda hatırlatıyor.
Bizim toplumla birlikte olmak, ona bu deprem gerçeğini önce öğretebilmek, anlatabilmek, kavratabilmek ve bunun için de bütün dönüşümlerin, sağlam binaların yapılması konusunda onları da ikna etmemiz gerektiğine ben ikna olmuş bir belediye başkanı olarak söylüyorum.
“VALİLİĞİMİZ VE BAKANLIĞIMIZLA BİR ARAYA GELİYORUZ”
Depremle yaşamayı değil, depremle ölmemeyi öğrenmek zorundayız. Biz tersinden başlıyoruz. Deprem yüzünden ölmeyebiliriz. Önce bunu öne almamız gerekiyor ve bunun için tedbir almamız gerekiyor. Ve bunu birlikte başaracağımıza, az önce kurmuş olduğum cümlelerde de ifade ettim.
Sonuç olarak çok değerli bir gelecekle ilgili de adım atıldığını, geçmişte de atıldığını, ama bugünkü çalıştayın özellikle Küçükçekmecemiz ve İstanbul’umuz açısından çok değerli ve kıymetli olduğunu ifade etmek isterim.
Ben buradan çıktıktan sonra İstanbul Valiliği'nde Sayın Vali ve Bakanımızla birlikte yine deprem çalışması yapacağız. Gerek yerel yönetimler, gerek merkezi iktidar, gerekse siyasetin bir günde eğer iki toplantı –biri çalıştay, biri toplantı olmak kaydıyla– bir güne denk geliyorsa, demek ki konu fark edilmeye başlanmıştır diye ifade etmek isterim.
Çalıştayımızın Küçükçekmecemize hayırlı olmasını diliyor, siz değerli bilim insanlarına, sivil toplum kuruluşlarına, meslek odalarına, Afet İşleri Müdürlüğümüze ve tüm katılımcılara katkılarınız için çok teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AYGÜN: ÇALIŞTAYDAN SONRAKİ 1 AYDA HIZLICA GÜNDEMİMİZE ALACAĞIZ
Küçükçekmece Belediyesi Afet İşleri Müdürlüğü Başkan Yardımcısı ve CHP Meclis Üyesi Gökhan Aygün de çalıştayla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Aygün şu ifadelere yer verdi;
"Bugün İstanbul Teknik Üniversitesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin koordinasyonunda, Küçükçekmece Belediyesi'nin ev sahipliğinde PARATUS Projesi'nin bir ayağını gerçekleştiriyoruz. Küçükçekmece ilçemizdeki afet senaryolarını, afette karşılaşacağımız sorunları 6 masada yaklaşık 150 katılımcıyla birlikte bir çalıştay halinde değerlendiriyoruz.
Bu plan ve projelerimiz, özellikle hem İRAP hem de TAMP eylemleri kapsamında, öncelikle İRAP eylemleri yani önleyici planlar, daha sonra da TAMP eylemleri — afet anında müdahale planlarımızı — öne alarak yapılmaya çalışılıyor.
Bugünkü proje aslında Küçükçekmece’nin olası bir afetinde neler yapması gerektiği ile ilgili. Altı ayrı senaryo çalışılıyor. Bu senaryo kapsamında da yeni görevlendirmeler, eksik olan yanlarımız ve acil müdahalelerimiz nasıl olmalı, bunları tartışıyoruz.
Günün sonunda sona erecek olan çalıştayımızın ardından, yaklaşık bir ay içinde İstanbul Teknik Üniversitesi ve İBB’nin raporuyla birlikte bu çalıştay raporunu hem meclis üyelerimizle, hem diğer kamu kurum kuruluşlarıyla, muhtarlarımızla ve farklı alanlardaki temsilcilerle değerlendirme fırsatı bulacağız. Kendi içimizde de yapmamız gereken çalışmaları en üst seviyede yapacağız.
Bu katkıyı bize sağlayan ve hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan Küçükçekmece Belediye Başkanımız Sayın Kemal Çebi’ye öncelikle teşekkür ediyorum. Daha sonra da İstanbul Teknik Üniversitesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bu çalıştayı önceleyerek yaptıkları için teşekkür ediyorum."
KUDAK: GEÇMİŞİ DOĞRU ANALİZ EDEMEZSEK, BUGÜNÜ VE YARINI ANLAYAMAYIZ
İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık, Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü’nden Prof. Dr. Seda Kundak, projenin kapsamı ve amaçlarından bahsederek şunları söyledi;
“Üs projesi, bu toplantının başında da Evrim'in bahsettiği gibi çoklu tehlikelerin zincirleme etkilerini ve İstanbul özelinde de sistemik riskleri anlamaya yönelik model, yöntem, yaklaşım geliştiren bir proje. Bu projede aslında bizim ulaşmaya çalıştığımız nokta sadece akademik ya da teknik anlamda değil; depremlerden, deprem etkilerinden doğrudan ya da dolaylı etkilenecek olan herkesle beraber bunları masaya yatırmak ve hep birlikte çözüm bulabilmek. Paratus'un bir anlamda getirmiş olduğu yenilik de bu kapsamda ele alınabilir.
Paratus'a, başta da bahsedildiği gibi, 10 ülkeden 19 farklı kurum bir araya geldi. 2021 yılında proje teklifimizi hazırladık ve 2022 Ekim ayında da projemize başladık. Bugüne kadar üç genel birleşimimiz, oturumumuz oldu. Bunlardan ilki, proje ana koordinatörleri olan Trento Üniversitesi'nin toplantısıydı. İkinci toplantıyı Antalya'da yaptık, ev sahipliği yaptık Paratus Türkiye olarak. Üçüncü toplantımız da geçtiğimiz Ekim ayında Barselona'daydı ve bu toplantıdan iki gün sonra gazete manşetlerine çıkan o büyük İspanya selleri meydana geldi.
Paratus’un kavramsal çerçevesinde aslında çok sade bir şekilde ifade edebileceğimiz bir anlatı var: Önce bir geçmişe bakıyoruz. Geçmişte çok fazla depremimiz, çok fazla yangınımız, çok fazla selimiz var. Ve bunlar neden oldu? Bunu anlamaya çalışıyoruz, kök nedenlerini anlamaya çalışıyoruz. Çünkü geçmişi doğru analiz edemezsek, bugünü ve yarını anlayamayız ve müdahale etmemiz gereken noktalarda da o ihtiyaç duyduğumuz müdahaleyi gerçekleştiremeyiz.” Sümeyra Duğan