BELEDİYE

Maltepe’de “Emek Filmleri Günleri” sona erdi

Maltepe Belediyesi’nce düzenlenen ve 3 gündür devam eden “Emek Filmleri Günleri”, “Babamın Kanatları” filminin gösterimi ve Nazan Kesal ile Menderes Samancılar’ın katıldığı söyleşiyle sona erdi

Abone Ol

Maltepe Belediyesi tarafından düzenlenen ve 3 gün boyunca devam eden “Emek Filmleri Günleri” sona erdi. Etkinliğin ilk iki gününde Chaplin imzalı “Modern Zamanlar”, Yavuz Özkan imzalı “Demiryol” ve Ahu Öztürk imzalı, Maltepe’de çekilen “Toz Bezi” filmleri gösterildi. Etkinliğin son gününde ise Kıvanç Sezer’in yönettiği, 2016 yapımı “Babamın Kanatları” filmi Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde gösterildi. Birçok festivalden ödülle dönen ve kansere yakalanan İbrahim isimli inşaat işçisinin hayattaki mücadelesine ve işiyle ailesi arasında yaşadığı ikileme odaklanan filmi Maltepeliler, başrol oyuncusu Menderes Samancılar ile birlikte izledi.

SAMANCILAR: “ÇARPICI EMEK FİLMİ ÇEKİLEMİYOR”

İzleyicilerin yoğun ilgi gösterdiği filmin gösterimi sonrasında ünlü oyuncu Nazan Kesal’in de katıldığı bir söyleşi düzenlendi. Filmin başrol oyuncusu Menderes Samancılar ile Nazan Kesal, filme ve sinemaya dair deneyimlerini paylaştı. Menderes Samancılar, günümüzde emek filmlerinin çekilmediğini veya eskisi kadar çarpıcı çekilemediğini belirttiği konuşmasında, “Eskiden en iyi emek filmi olarak Yılmaz Güney’in Umut filmi vardı, Metin Erksan’ın Ekmek Kavgası vardı. Susuz Yaz vardı elbette. 79’da Orhan Kemal uyarlaması Bereketli Topraklar Üzerinde vardı. Babamın Kanatları’nda da aslında biz bunu görebildik. Çünkü o dönem gerçek hayatta da böyle bir arayış vardı. Biz de bu filmimizle emek nedir, alın teri nedir, ona cevap verdik.” dedi. Dizi sektörünün ve televizyonun kandırmaca olduğunu vurgulayan Samancılar, televizyonlardan yoksul kesimlerin ve ötekilerin sorunlarını, hayatını hiç göremediklerinden yakındı.

YILMAZ GÜNEY VE TUNCEL KURTİZ İLE ANILAR…

Televizyon için yalan makinesi, yalan kutusu ifadesini kullanan Samancılar, Babamın Kanatları filminin çekim süreci ve eski döneme ait anılarıyla Yılmaz Güney ve Tuncel Kurtiz ile yaşadıkları anıları da anlattı. İyi filmlerin seyircisini bulacağını ve toplumsal mücadele yükselirse sanatın da onun üzerine oturacağını belirten Samancılar, söyleşide “Kalleş” ve “Hırsız” isimli şiirlerini de okudu.

KESAL: “BEN OYUNCULUĞA RUH İŞÇİLİĞİ DİYORUM”

Başrolünü paylaştığı ve Maltepe’de çekilen Toz Bezi filmi üzerinden emek filmlerine açıklama getirmeye çalışan Nazan Kesal ise, “Ben oyunculuğa ruh işçiliği diyorum. Bir çorap işçisinden, üreticisinden farkım yok. Sadece içinde bulunduğumuz koşullar farklı. Ben oynadığım karakterleri oya gibi işlemeyi seviyorum ve zor rolleri, beni şaşırtan rolleri seçiyorum.” dedi. TV seyircisi ile sinema seyircisinin farklı olduğunu dile getiren Nazan Kesal sözlerini şöyle sürdürdü: “Televizyonlar, televizyon dizileri geçici olarak bir rahatlama getirse de ve insanlar sıkıntılarından bu şekilde kaçsa da ‘arthouse’ filmler giderek yaygınlaşıyor ve farkındalığı artırıyor. Yani televizyonlarda ciddi bir ajitasyon var. Hiçbir yoksul sabahtan akşama kadar ağlamıyor ki.”

“BEHİCE BORAN’IN DA HAYATINI OYNAMAK İSTİYORUM”

Şair ve yazar Füruğ Ferruhzad’ın biyografik hikâyesini konu alan “Yaralarım Aşktandır” oyunundan ve Ferruhzad ile eşi Ercan Kesal’in vesilesiyle tanıştığını ifade eden Kesal, TİP’in Son Genel Başkanı, siyasetçi, sosyolog ve akademisyen Behice Boran’ın hayatını da canlandırmak istediğini belirtti. Sözlerini başrolünü paylaştığı ve gündelikçi kadınların sorununu işlediği Toz Bezi filminin çekim sürecini anlatarak sonlandıran Kesal, şunları söyledi: “İstanbul’da ev işçilerinin bağlı olduğu bir dernek var. Filmi orada da izledik. Çok beğendiler, hatta az bile anlatmışsınız dediler. Film aslında bir dayanışma, bir emek filmi. Filmde görünmeyen, toz zerreciği olarak algılanan, kendimiz yapınca kıymetini bildiğimiz ev işlerine giden kadınların öyküsü anlatılıyor. Bununla birlikte gerçekten kardeş olmasalar da kız kardeşlik hukukuyla birbirine bağlı iki kadının metropolde yaşadıkları etnik, kültürel ve psikolojik problemler ve düşleri de filmin merkezinde. Tabi filmde kadın kadının hem yurdu oluyor hem de kurdu. Bu filmi yönetmenimiz Ahu Öztürk teyzesine adamıştı. Filmi çekmeden evvel Ahu’nun teyzesini ziyaret ettik ve ondan bu konuda bilgiler aldık.”

{ "vars": { "account": "G-LFQRKY8JGD" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }