Kadına yönelik şiddete ve kadın cinayetlerine dikkat çekmek amacıyla Şili'de başlayan ve tüm dünyaya yayılan Las Tesis eylemi bizde de kadın milletvekilleri tarafından meclise taşındı. Kadına yönelik cinsel saldırı, istismar ve şiddete karşı dansla birlikte sözlerin de bulunduğu protesto, geçtiğimiz günlerde İstanbul ve Ankara'da kadınlar tarafından yapılmaya çalışılmış, gösteriye polis izin vermemiş ve gösteri yapanlar müdahaleye maruz kalmışlardı. Eylem bu sefer de Genel Kurul'da İçişleri Bakanlığı' nın bütçesi görüşülürken ve TBMM TV canlı yayındayken oturum esnasında CHP'li kadın milletvekilleri tarafından gerçekleştirildi. Eylem aynen şu cümlelerle başladı; "Sayın İçişleri Bakanım Şili' de başlayan ve dünyanın her yerinde kadına karşı şiddete dikkat çekmek için yapılan bir dans var; Las Tesis..Bu eylemi yapmak için dokunulmaz olmanız gereken tek ülke sayenizde Türkiye oldu. Şimdi kadın milletvekilleri olarak şiddet gören, öldürülen tüm kadınlar adına size iki çift lafımız olacak izninizle.." açıklamasının ardından kadın milletvekilleri eylemi gerçekleştirdi. Bu arada erkek vekiller de onlara alkışlarla destek verdi. Protestonun ardından da Süleyman Soylu, "Kadına şiddet hepimizin acısı" dedi. Ama sözlere karşı tepki gösterdi. "Eğer bu meclis bunları söylemeye devam etsinler derse ben İçişleri Bakanıyım, kanuna rağmen, anayasaya rağmen en geniş hakkımı kullanacağım. Polise, hakime, devlete, başkana öldüren ya da tecavüzcü denmesi gerekmiyor, eğer dansla olacaksa hepimiz dans edelim o ayrı..." Aslında olayın söyleniş tarzına ve amacına bakılırsa kadın milletvekilleri orada devleti, sistemi, Süleyman Soylu' yu değil, cinsiyet ayrımcılığını, kadınları istismar edenleri, şiddet uygulayanları, tecavüzcüleri, katilleri protesto ediyorlardı. Sözlere bakıldığında da direkt polisin öldürdüğü, hakimin yanlış karar verdiği filan söylenmiyor zaten.. Anlatılmak istenen herkesin bilip konuştuğu şeylerdi. Polislerin alması gerektiği tedbirleri almadığı için, hakimlerin cezalarda, "kravat indirimi, iyi hal indirimi" yaptıkları gibi durumlar kastediliyordu. Bunları da zaten hukukçular ve siyasiler dahil herkes her zaman konuşuyor. Sözlerden çok amaca da bakılmalı diye düşünüyorum. Tartışma yaratmaması açısından biraz sözler değiştirilebilirdi. Ama orda da aslına ve geneline sadık kalınmamış olunurdu.. Velhasıl artık anlaşılmalı ki bu olaylar tüm kadınlar için gerçekten çok rahatsız edici bir durum haline geldi. Hele ki Ordu' da işlenen Ceren Özdemir cinayetinin ardından katilin ifadesinde "O gün karşıma çıkan kadınlardan kimi öldürebilirsem onu öldürecektim" sözlerinden sonra her kadın kendi içinde mutlaka bu kan dondurucu sözlerin muhasebesini yaptı inanın.." Ceren'in yerinde o katille sokakta karşılaşmış olan kişi ben de olabilirdim" diye.. İşte bu yüzden kadına yönelik şiddete dikkat çekmek için her yolun, her fırsatın kullanılması, değerlendirilmesi gerekir bence..(Aynı şey çocuk istismarı olayları için de geçerli olmalı muhakkak) Dünyanın her ülkesinde sokaklarda yapılan ama bizde polis müdahalesinden dolayı yapılamayan bu eylemi sözlerinin çarpıtılmaması ve sadece kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerine dikkat çekmek amacıyla yapıldığını düşünelim ve öyle kabul edelim lütfen.. Bizde de kadınlar bu eylemi sokakta yapamadıklarından mecliste yapmak zorunda kaldılar o kadar...