Adam başkan seçildiğinde:
Ezilen ve büzülenler ne kadar da sevinmişti.
Dünyanın başı tersine dönerken…
Güneşle Ay kol kola girip öyle dönmüştü.
Yüksek dağlarda naralar atılmış…
Okyanus diplerinde dinamitler patlatılmıştı.
Neler neler…
Ülkemde bile zavallı hayvanları kurban ettiler…
Hatta ‘’ tam da bizden diyerek’’ ölçüsüz ölçüsüz ileri gittiler.
Dünya insanları sandı ki…
Obama gelince tepelerine bereket yağacak.
Obama gelince sabahları Güneş bir başka doğacak.
Artık altta kalanların anası ağlamayacaktı.
Oysa adamın başkan seçildiği ülkenin adı: ABD…
ABD’nin yönetiliş şekli, oldukça sadeydi.
Yani…
Başkanlar gelip gider, ancak ABD’nin ilkeleri asla değişmez;
Şöyle ki…
Başkanlar, eğitim sistemiyle oyuncakla oynar gibi oynayamazlar…
Yargı ve güvenlik işlerine asla burun sokamazlar.
Ne devlet kurumlarını dama taşı gibi yerinden sökebilirler.
Ne de kurumlar arsında ayrım yapabilirler.
Her eyalete aynı mesafeyle…
Her vatandaşa aynı gözle bakarak;
‘’Sizden-Bizden’’ ayrışmasına da girişemezler.
Bunu bilen Obama:
Zaten seçildiği gün fazla ilgiden sıkılmış gibiydi.
Çünkü biliyordu ‘’OBAMA GELİP OBAMA GİDECEĞİNİ…’’
Çünkü biliyordu ABD’nin bir kurallar ülkesi olduğunu…
Bu kuralların değişmeyeceğini…
Böyle gelmiş böyle gideceğini iyi biliyordu.
Kuzenleri İngilizlerle kol kola girerek:
Zavallı ülkeleri nasıl sömürdüklerini…
Bunu yaparken, o ülkeleri nasıl dize getirdiklerini…
Müslüman ülkeleri demokrasiden uzak tutarak;
Nasıl da suskun ve çaresiz bir şekilde kaz gibi yolduklarını biliyordu.
Onlara ters gelen bir tek Laik ve demokratik Müslüman ülke vardı;
O da Türkiye…
Derken, ülkemizi de susturup sindirerek kaz gibi yoldular.
Tıpkı teokratik faşist Arap ülkelerini yoldukları gibi…
Dahası, Arap faşistlerin korkulu rüyası olan Laik Düzen’den de korktular.
Çünkü Laik Düzen’de demokrasi gelişir.
Sivil demokratik yapılanmalarla ülke halkı bilinçlenir elbette.
Öyle olunca;
Bilinçlenen Arap halkları, hiç faşist ve uzaktan kumandalı Kral, Emir ve Sultanları ister mi?
Onların tepedeki saltanatlarına göz yumar mı?
Elbette ki hayır!
Peki onların işbirliği yaptığı emperyalist ülkeleri topraklarında ister mi?
Elbette istemez!
O halde İngiliz senaryoları iş başında:
Müslümanlar asla demokrasiye kavuşmamalı…
Türkiye gibi kavuşmuş olanlar da uzaklaştırılmalı…
Suskun ve susturulmuş bir coğrafya yaratılmalı…
Kurulacak nice terör örgütleriyle bomba ve barut kokuları saçılmalı…
Arkasından da kendi silahları satılmalı…
Böylece ABD Silah Sanayi’nin ayakta kalması için;
Her Müslüman ülkede insan kanı akmalı…
İşte şimdi Suriye’de yaşananlar; tam bir İngiliz projesidir.
Çünkü İngilizler yazar, kuzenleri ABD de çizer.
O projeler: ‘’BÖL, PARÇALA-YÖNET’’ üzerinedir.
Etnik etnik, din din… Mezhep mezhep… Parçalama işidir.
Eğitimden, demokrasiden ve çağdaş ekonomiden uzaklaştırma;
Fukara bırakarak boyun eğdirme girişimdir.
Bu projeleri hiçbir başkan durduramadı!..
Elbette Obama da durduramaz;
O da ‘’ OBAMA GELDİ OBAMA GİDECEK…’’
Tepeden aşağıya doğru lekelenen insanlık onuruyla…
Ellerine bulaşan sömürülmüş insan kanıyla…
Barış kuşu kesilirken, kıs kıs gülen riyakârlığıyla…
Ölümüne sebep oldukları tüm insanların, yakıcı acısıyla…
Zalimlikten gebe kalmanın utanç sancısıyla gidecektir.
Öncekiler, Obama ve sonra gelecek tüm başkanlar anısına:
Kuzenleri İskoç borusu çalsa da…
Tüm mazlum ülkeler de teneke çalacaktır elbette.
Hem de ‘’Kahrolsun Emperyalizm!’’ korosu eşliğinde…