Erek Dağı'nın eteklerinde kurulmuş olan bu manastır, bugün Van Merkeze baglı, Yukarı Bakraçlı Köyü’nde yer almaktadır. Tamamı Warak Wank Manastırı olarak adlandırılan yapı, aslında anıldığı gibi yedi adet kilise olmayıp iki grup halinde beş kilise, kiliseye eklenen bir Jamatun, bir kütüphane ve bir çan kulesinden oluşmaktadır. Manastırı teşkil eden kiliselerin en eskisi St. Sophia kilisesidir. 8. yüzyılda inşa edilmiş olup, sadece apsisi mevcuttur. İkincisi bunun kuzey duvarına bitişik inşa edilmiş ve günümüzde yıkık olan St. John Kilisesi’dir. Bu ikisi yapıların birinci grubunu teşkil etmektedir. Günümüze kadar ulaşan ikinci grup yapıların çekirdeğini 1003-1021 tarihleri arasında inşa edilen Kutsal Meryem Ana Kilisesi oluşturmaktadır. Dıştan doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı yapı, içten dörtlü yonca yaprağı planlı olarak yapılmıştır. Merkezi planlı kilisenin kubbesi yıkılmış vaziyettedir. İç mekanı dört yöne açılmış, yarım daire planlı nişlerle, köşelere yerleştirilmiş odalar oluşturmaktadır.

“RESTORASYON YAPILAMIYOR TARİH GÖZLER ÖNÜNDE ERİYOR”

Taraf gazetesinin 2012 yılında yayımladığı habere göre Van’ın göbeğinde yer alan 13 asırlık bu tarihi mekan herhangi bir restorasyon ve bakım çalışması yapılamaması nedeniyle her geçen gün yok olma tehlikesine bir adım daha yaklaşmakta. Bunun sebebi ise yapının tapulu olması. 2012 yılında restorasyonu için kilisenin sahibine ulaşmaya çalışan İl Kültür Müdürlüğü, kimseyi bulamayınca çalışmaya başlayamadı. Kilisenin ve bulunduğu köyün sahibi olan Hüsamettin Altaylı adlı vatandaşın varisleri aranmaya başlandı. Çalışmalar neticesinde kilisenin tapusunun Hüsamettin Altaylı'nın torunu, gazeteci Fatih Altaylı'da olduğu iddia ediliyor.  Altaylı 2012’de konuyla ilgili Agos gazetesine yaptığı açıklamada “Evet, o arazi bizim ailemize ait. Kiliseyi geri vermeye hazırım. Yeter ki yetkililer bana ne yapmam gerektiğini söylesin. Bakanlığa vermem gerekiyorsa Bakanlığa, Patrikhane’ye vermem gerekiyorsa Patrikhane’ye vermeye hazırım. Bundan da hiçbir maddi karşılık beklemiyorum. Girip içinde dua edecek halim yok. Diskoya çevirecek halim yok, yıkacak halim hiç yok. Kaç gündür uykum kaçıyor. Sanki katilmişim gibi muamele gördüm” ifadelerini kullanmıştı.

Fatih Altaylı: Kimse bana 'Yazma' falan demedi, kendime ceza verdim -  Sputnik Türkiye

KARAALİ BÖLGEYE GİDEREK TARİHE IŞIK TUTTU

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Celal Karaali unutulmaya yüz tutmuş ve tarihin tozlu sayfalarına karışmak üzere olan bölgeye giderek konuya ışık tuttu. Kilisenin bekçisi Mehmet Çoban’a ulaşan Karaali tarihi yapının yıllardan beri süregelen sorunlarını ve kilisenin durumunu masaya yatırdı.

“ÖLMEDEN BURANIN YAPILDIĞINI GÖRMEK İSTİYORUM”

Kilise bekçisi Çoban, bölgenin her taraftan yıkılmaya çalışıldığını ve amacının yıkılan taşları korumak, insanların yapıyı tahrip etmesini önlemek olarak belirtti. Tarihi yapının bu haliyle bile dünyanın farklı yerlerinden çok sayıda ziyaretçi çektiğini belirten Çoban, “Bir süredir pandemi nedeniyle kimse gelmiyor fakat normal şartlarda burası her gün doluyor. Ermenistan’dan, Almanya’dan, Amerika’dan yani kısacası dünyanın her yerinden ziyaret eden var. Burası onarılsa, korunsa ve turizme de açılsa köyümüz kalkınır, devlete de faydalı olur. Ayrıca bölgede turizme yönelik işletmeler açılmasıyla köylüye de faydası olur.  Son olarak geçen sene müracaatta bulundum ‘Benim yaşım gitti kiliseye bir çare bulun. Ben ölmeden burayı görmek istiyorum.’ dedim." ifadelerini kullandı.

"SEÇİMDEN ÖNCE BURAYA GELEN MİLLETVEKİLLERİ ŞİMDİ TELEFONLARI AÇMIYOR"

Milletvekillerinin seçim döneminde çözüm getirmek adı altında bölgeye geldiğini aktaran Çoban, “3 tane Van milletvekili getirdik buraya. Milletvekillerimiz 'Ankara’ya gidersek biz bunu gündeme getireceğiz’ dediler. Kazandılar, meclise de girdiler gidiş o gidiş. Bu köye de ondan sonra hiç uğramadılar. Telefon açıyoruz telefona cevap vermiyorlar.  Geçenlerde Ankara’ya gittim ‘Görüşelim’ dedim ‘Toplantımız var, işlerimiz var görüşemeyiz’ dediler.” dedi.

“GİDİŞ O GİDİŞ DAHA DA GÖRMEDİM”

Çoban, gazeteci Fatih Altaylı’nın köyü ziyaret ettiğini ifade ederek aralarında geçtiğini iddia ettiği diyaloğu ise şöyle anlattı: "Fatih Altaylı pandemiden önce buraya geldi ‘Tapu benim’ dedi. Kendisine ‘Senin tapulu yerine bakıyorum yıkılmaması için neden buraya bir belge çıkarmıyorsun?' diye sordum.  Daha sonra mirasta ortaklarının olduğunu söyledi ve ‘Bu insanlarla görüşelim olmazsa İstanbul’da Kültür Müdürlüğü’ne hibe edeceğim.’ dedi. Gidiş o gidiş bir daha da görmedim.”

“İNSANLAR DEVLETTEN VE ASKERDEN ÇOK KORKUYORDU, KİMSE KENDİ HAKKINI SAVUNAMADI”

Ermeniler göç ettirildikten sonra kilisenin de içinde yer aldığı köyün tapusunu alan Fatih Altaylı’nın dedesi Hüseyin Altaylı’nın geçmişte köyü satılığa çıkardığını iddia eden Çoban, o dönemin parasıyla 200 bin liraya köylünün bölgeyi satın aldığını iddia etti. Satın alınırken kilisenin tapusunun ayrı olduğunun iddia eden Çoban, “Savaş dönemi, aklı çalışmış savaşa gitmemiş. Savaş sırasında mülkiyet devletin elinde kalınca bir miktar para ödeyerek köyün tamamını almış. Daha sora bizi çağırdılar köylü olarak Hüsamettin Altaylı’dan köyün tamamını satın aldık. O zamanın parasıyla 200 bin lira. Daha sonra bizden 150 bin lira daha aldı. Üçüncü kez geldiğinde ‘Bir kilisem bir de bahçem var arkada’ diyerek 100 bin lira daha istedi. Biz daha önce köyün tamamını satın aldığımızda kilise de içinde sanıyorduk. Sonradan bu tapu meydana çıktı. O dönem kiliseyi satın almadı kimse. O zaman insanlar konuşamıyordu, devletten ve askerden çok korkuyorlardı. Kimse kendi hakkını savunamadı.” dedi.

“İNSANLAR KİLİSENİN TAŞLARINI ALARAK EV VE AHIRLARINI YAPTI”

Kilisenin tapu ve restorasyon probleminin dışında yıllardır köylüler tarafından tahrip edilmeye çalışıldığını aktaran Çoban, “Biz daha bu köye gelmeden önce deprem oldu ve burada çoğu yapı yıkıldı. O zamanlar ben daha çocuktum. İnsanlar kilisenin taşlarını alarak ev ve ahırlarını yaptı. Babam da çok şey anlatırdı insanlara ‘Yapmayın burası tarihi yapı, ibadethane’ derdi. Bir baktık ki insanlar bizim üstümüze geliyor. Ben de İl Jandarma Komutanlığı’na gittim ve ‘Millet burayı kullanmak istiyor biz izin vermiyoruz’ diyerek durumu anlattım. 10 gün sonra jandarmalar geldiler, herkesi çağırdılar daha sonra muhtarı çağırdılar. Köylüyü uyardıktan sonra bana da resmi kâğıt verdiler. Sonra insanlar çekildi.” dedi.

‘İSA PEYGAMBERİN GERİLDİĞİ ÇARMIH KİLİSEDEN ÇALINDI’ İDDİASI

Yaklaşık 50 yıl önce kiliseden sessiz sedasız bir takım tarihi objelerin çıkarıldığını iddia eden Çoban, “Yaklaşık 60 yıl önce Vali, Alay Komutanı ve Hüsamettin Altaylı askeri arabayla buraya geldi.  Buradan sandık gibi bir şeyi askeri araca alıp götürdüler. Kimisi tabut, kimisi kilisenin kumbarası, kimisi İsa peygamberin gerildiği çarmıhın barçası kimisi ise define diyor. Ama kimse ne olduğunu bilmiyor. Dediğim gibi o zamanlar herkes askerden çok korkuyordu. O askeri araç buraya geldiği zaman İnsanlar buraya toplandı toplandı ama asker bir bağırdı herkes dağıldı hemen.” dedi

"BİRÇOK TARİHİ ESER BURADA YAĞMALANDI"

Tarihi yapıda yıllar içerisinde büyüğünden küçüğüne birçok yağma girişimi olduğunu aktaran Çoban 37 yıl önce köy muhtarı tarafından gerçekleştirildiğini iddia ettiği olayı şu ifadelerle anlattı “Bu kilisenin kapısı ceviz ağacından yapılmış, tahtası kalın alttan başa kadar yuvarlak demirler vardı. O zaman 40 hane vardı köyde o kapı açılıp kapandığı zaman 40 hane de duyardı sesini. 30 yıl önce muhtar aldı götürdü o kapıyı. Daha sonrasında sadece kapı değil avizeler gibi daha birçok tarihi eser burada yağmalandı.” CELAL KARAALİ / KENT YAŞAM

Agos gazetesinin 26 Eylül 2012'de 'Kilise sahibi Fatih Altaylı'ya Ermenilerden tepki' başlıklı haberi

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/2589/kilise-sahibi-fatih-altayli-ya-ermenilerden-tepki

Fatih Altaylı'nın 5 Ekim 2012'de Agos gazetesine verdiği ve "Evet, o arazi bizim ailemize ait" ifadelerini kullandığı demeç:

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/2722/manastiri-seve-seve-veririm

Yedi Kilise'den bazı görüntüler: 

Editör: Haber Merkezi