Kent Yaşam Gazetesi olarak büyük Millet İttifaki ile elde edilen İstanbul Zaferi'nin ardından Cumhuriyet Halk Partisi'nden kopuşların nedenlerini, parti içi ekipleşmelerin örgütte yarattığı tahribatları ve tepkileri partili üyelere sorduk. Cumhuriyet Halk Partisi içinde üç farklı ekip mi var? Bu ekiplerin başını kimler çekiyor? Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu ekipleşmelerden haberi var mı? Ekiplerin dışında kalan partililer yok mu sayılıyor? Merkezi yapı, örgütsel yapının görüşlerini artık önemsemiyor mu? Üyeler Cumhuriyet Halk Partisi'ni mi yoksa kişileri mi dikkate alıyor? Tüm bu soruların cevaplarını gazetemizde başlattığımız yazı dizimizde arayacağız...

Cumhuriyet Halk Partisi içinde istifa ve kopuşların nedenlerini araştırdığımız yazı diziminizin ilk bölümüne, 1992 yılından beri Cumhuriyet Halk Partisi'ne üye olan ve parti içinde çeşitli görevler alan, 2009-2014 İl Genel Meclis Üyesi, üçüncü bölge milletvekili aday adayı, Makine Mühendisi şu an CHP Bahçelievler ilçesi Bahçelievler 'MAHALLE DELEGESİ', iş adamı Adem Çekem ile yaptığımız röportajla başladık.  Parti içinde son günlerde duyulan istifaların kesinlikle araştırılıp, istifa nedenlerinin tespit edilmesi gerektiğini, her Cumhuriyet Halk Partili'nin partinin bir değeri olduğunu ve bir Cumhuriyet Halk Partili kadronun kolay yaratılmadığını belirten Adem Çekem, 'Ekipleşme anlayışı, parti birliğimize verilen en büyük zararlardan biridir. Örgüt bütünlüğümüzü bozan bu anlayışa karşı üst yönetimlerimizin harekete geçmesini istiyorum' dedi.

Adem bey bize kendinizi tanıtır mısınız?

İstanbul Küçükçekmece Kanarya'da doğdum. Sivas Zaralıyım.Çok geniş bir sülale olarak da Sivas, Gaziantep, Kayseri, Adana ve İstanbul'da kan bağım olan yakınlarımız var. İlk ve ortaokulun son sınıfına kadar  Küçükçekmece'de, ortaokul ve liseyi ise Bahçelievler'de bitirdim.  İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldum. Türkiye'nin hemen hemen tüm askeri üslerinde sadece nitelik, nicelik ve liyakatın yeterli olmadığı ve güvenilir olmanın da şart olduğu F-16 uçaklarının altyapı tesislerinin proje ve saha çalışmalarında ve de Deniz Kuvvetlerimize de  ülkeme onur duyarak hizmette bulundum.  1992 yılında Cumhuriyet Halk Partisi'nin Bahçelievler'de kurucu kadrosunun içinde yer alarak siyasi hayatıma başladım. Rehberim ve ilham kaynağım olan Mustafa Kemal Atatürk ile iki kişilik ekip olarak birbirimizi terk etmeden yolumuza devam ediyoruz. Ankara'dan İstanbul'a dönüş yaptığımda Tekstil sektöründe aile şirketimizi kurararak ve katma değer yaratarak altı kıtaya ülkemizde ürettiğimiz bayan dış giyiminde kendi markamızla girdik. Bir fiil o ülkelerde bulunarak ve o ülkenin insanları ile renklerine, ırklarına, inançlarına, dillerine ve mezheplerine bakmadan karşılıklı saygı ve sevgimizi var ederek tokalaştık.

Fidan hanım, bunu belirtmemin sebebi parti içinde ekiplerin yarattığı yok saymalar ve ayrışmalar, elimiz yokmuş gibi tokalaşmayı birbirinin sesini ve yüzünü unutmaların nedenleri üzerinde düşüncelerimi ifade etmek istiyorum.  Umarım bu iyi niyetli duygu ve düşüncelerim dikkate alınır. Partimizin içinde İstanbul Gençlik Kolu başkan yardımcılığı, ilçe yöneticiliklerim ve il delegeliklerim oldu. Ben talep açmadan önerilerek 2009-2014 döneminde İstanbul İl Genel Meclis Üyeliği görevini yaptım. Hem partimizi hem de ilçe örgütümüzü gururlandıracak öngörü ve önerileri içinde barındıran Türkiye'nin iç ve dış sorunları, küresel ekonomi ve uluslararası siyasi konjoktör üzerinde bilgi ve birikimleri aktardım.  Daha Suriye'de savaş başlamadan 'Suriye gerçeği Türkiye adına sırat köprüsüdür' diye ifade ettiğim yapı bugün karşılaştığımız sorunların da adı olmuştur. Bugün sırat köprüsünün sorgulamaları içinde yaşadığımız bir Türkiye'de bulunuyoruz.CHP Parti Meclisi 2015 yılında milletvekilliği için partiyi statik halden dinamik hale dönüştüren ön seçim kararı aldı. Yoğun yurtdışı iş seyahatlerimden dolayı seçimlere yirmi sekiz gün kala aday oldum. Değerli ve unutulmaz partililerimizle tanıştım. 126 adayın olduğu ön seçimde 35. sırada olmak kısmet oldu. Geç kalmanın ciddi bir kaybı oldu ama böyle olmasında ekip anlayışının da önemli bir neden olduğuna inanmaktayım.  O sebebi aşmış olan insanlarla da tanıştım Fidan hanım. Onlara selam olsun. Zaman zaman yerel ve ulusal basında ayrıca internet haber kanallarında köşe yazılarım oluyor. Edebiyatı ve şiiri seven, yazan, okuyan ve araştıran birisiyim. Teknik anlamda AR-GE yanıma güvenirim. Hatta geçenlerde Albayraklar Grubu, SİHA ve İHA'lar için  Kanada'dan optik tedarik ediyorlardı.  Kanada, Türkiye'ye ambargo koydu.  Savunma Sanayimiz için uzaktan patlayıcıların tespiti ile ilgili binlerce dolar harcayıp bir arkadaşımla geliştirdiğim prototipi daha hassas bir şekilde hayata geçirmek için mercek siparişlerini verdiğim ve ödemelerini yaptığım halde aynı Kanada Türkiye'den şimdiye kadar böyle talep olmadı, bunu hangi amaçla ve nerede kullanacaksınız diye soru sordu. Onlara tekstil sektörü ile ilgili bir bahane ürettik karar vereceğiz' dediler. Aylar sonra bunun gönderisinin mümkün olmadığını paramızı göndererek bizi ABD'ye yönlendirdiler. Yani bireysel anlamda Kanada'dan ilk ambargoyu yiyen Albayraklar'dan önce bendim. Bu vesile ile yaşadığım hatıramı paylaşmış oldum.

'Önseçimle örgüt, statik halden dinamik hale gelir'

Türkiye ve bölge ülkeleri ABD ve batının emperyalist projelerinin kurgulanmış sorunlarının dününde yaşamaktadır. Hala bugüne ulaşamadık. Çünkü siyaset sadece bugünü değil gelecek içinde öngörülerde bulunmak ve bu öngörüler doğrultusunda bir yol haritasıyla yürümektir, geleceği var etmektir. Ön seçim geleceği ve geleceğin aktörlerini örgütün doğurgan inanç ve iradelerinde var etmektir.  Partimiz ön seçimle genel seçimlere girme kararı aldı. Ben de üçüncü bölgeden partimin milletvekili aday adayı oldum.  Örgütümüz ayağa kalkmıştı. Örgütümüz statik halden dinamik bir hale geldi. Bu yüzden ön seçim, parti içi demokrasi için ayda ilk adımı atan astronot olmadan örgüte duyulan güvenin tescili adına büyük bir adımdı. Partimizin tüm ilçelerinde tarihi bir dinamizm yaratıldı. Arı taklidi yapıp bal üretmeyen ekiplerin yerine örgüt arı oldu bal üretti. Hangi seçim olursa olsun önseçimin aday belirlemede en doğru yol ve yöntem olduğuna inanıyorum. Parti içi seçimlerde örgütün başucundan ve gözlerinin önünden seçim sandığı eksik edilmemelidir.

Sizce Cumhuriyet Halk Partisi'nin İstanbul'da örgütsel durumu nedir? Bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Örgütümüzün özverili çalışmalarıyla İstanbul'da büyük bir zafer değil zafer üstüne zafer elde edilmiştir. İki İstanbul kazanılmıştır. Bu büyüklük millet ittifakına siyaseten şükredecek herkesin birbirini kucaklayacak kadar da şükran doludur. Çünkü dopdolu bir zaferdir. Bu zaferde Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek lazım. Ekrem bey ve Canan hanım çok iyi organize olup örgütün ve milletih ruhuna Brütüslerin musallat olmasının önüne geçtiler. Brütüsler Sezar'dan önce ilk defa İstanbul büyükşehir belediye seçiminde öldüler. İl başkanımızdan İstanbul örgütünün siyasi intizamını bozan Brütüs kılıklı ve zihniyetli ekipleri tasviye etmesi vatan ve millet kokulu örgüt adına siyasi ricamız ve talebimizdir. Bizleri üzen partililerimizin ölüm haberini ilçe yönetimlerimiz mesajlarla duyuruyor. Cenazelerde var olup partililerimizin acılarına ortak olunuyor. Hepsi hatır ve vefa anlamında teşekkürü hak ediyor. Partimizden her istifa da siyasi bir ölümdür. Neden? diye arayıp sormayan bazı ilçe başkanlarımız da, yöneticilerimiz de var. Tekrar tekrar soruyorum. Neden aramazlar. Nedenleri üzerinde durmazlar. Yoksa siyasi ölümlerin kefeni ve musalla taşı olmadığı için mi? Yoksa hep onlara varmış gibi davranıldığı için mi dikkate alınmazlar. Bizler sokağa çıktığımızda sokaktaki vatandaşımıza 'Aramızda sadece sen eksiksin, sen olunca kendimizi tam hissedeceğiz' diyoruz. İstifa eden üyemiz aranıp sorulmuyorsa işte burası, ekip mantığının içtenlik ve sahicilik adına savunma yapmaması, sözün bittiği yerdir.

'Siyasi ekipler örgüt iradesini nasırlaştırıyor'

Az ürün verdiği zaman köylüler zeytin ağacını tekrar verimli bir şekilde uyandırmak için ağacın gövdesine benzin döküp yalandan ateşe verirler ve sonra da ıslak battaniye ile sararak söndürürler. Hoyratça gibi görünür ama yok olma endişesi ile zeytin ağaçları derin uykusundan uyanır ve çok daha fazla zeytin ve yeni dallar verir. CHP'nin istanbul'daki değerli örgütü, sizlerin parti içi demokrasi adına katılımcılığınız, özgür iradeniz, talepleriniz ve kollektif aklınıza ait soru ve sorgulamalarınız, zeytin ağaçlarındaki ateştir. Partimizi yenileştiren ve üreten, özeleştiriye sevkeden, nitelik, nicelik ve liyakat anlamında parti içi demokrasiye ve örgüt iradesine sırtımızı dayamak istiyoruz. İrademizi nasırlaştıran ekiplere değil. En güçlünün adamı olmak için kapıları çalan, siyasi güçlerin kapılarında siyasi makam ve mevki beklentilerinin gerçekleşmesi adına siyasi nöbet tutan, nitelik, nicelik ve liyakat sıralamalarında ilk sıralarda olması mümkün olmayanlara partimiz içinde siyasi gecekondular için siyasi imarların verilmesine örgütün itirazı var. İstanbul'da her yerel seçim dönemi için taşını tutsan CHP, taşının suyunu sıksan yine CHP olan ilçelerimiz var. Bu ilçelerimizin koruma altına alınmış, başka ilçelerden rotasyona tabi tutulmuş belediye başkanları niçin var ediliyor. O başkanlar partimizin nazar boncukları da o ilçenin öz evlatlarından olan diğer adaylar püsküllü müydü? O ilçelerin belediyelerinde CHP'nin bayrağı gönderden hiç inmedi ki. Bu yüzden bu başkanlara Ulubatlı Hasan muamelesi yapamayız.  Bu hem tarihe hem de siyasi tarihimize haksızlık olur. Eğer bu kadar özel yönetekleri varsa bu başkanlar geldikleri ilçelerde  aday olsalardı.  Geride bıraktıkları ilçelerin belediyeleri tekrar tekrar  AK Parti'nin elindeyken kendi ilçelerinde adaylaşıp örgütün zafer duygularını taşıyacak gemilerin kaptanı olabilirlerdi. Tarih yazarlardı. Gemisini terkedenlerin siyaseten okumaya yazmaya ihtiyaçları yok. Peynir var mı peynir?

'Gerçek ekip iki kişiden oluşur. Biri Mustafa Kemal Atatürk, diğeri ise kişinin kendisidir'

Ekiplerin ideolojik radarları ve navigasyonları yoktur. Ekipler hep birbirine çarpar. Ekip olmak çağdaş siyasetin yobazlığına soyunmaktır. Örgüt içindeki nitelik, nicelik ve liyakatları partililiği tartışılmaz değerlerimizi birilerinin adamı olma koşuluna göre var saymak veya yok saymak, görmemezlikten gelmek ülke için, millet için, partimiz için siyasi kerbela demek değil de nedir yani? Her zaman ve her yerde tekrar tekrar söyleyelim. Partimizde en fazla iki kişilik ekipler oluşturmalıyız. Biri Mustafa Kemal Atatürk diğeri de kişinin kendisidir. Diğer ekip türleri bu partinin sömürgecileridir, istilacılarıdır, çağdaş siyasetin yobazlarıdır. Örgütün çabası ve gayesi ise Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundaki büyük emanetin büyük umudun toplanma adresi olan çağdaş, özgün, özgür kadroları ile her daim CHP'nin vatan ve millet için daim kılınmasıdır.

'Kendini dışlanmış hisseden üyeye istifa yolu açılır'

İlçemizde yıllarca partiye hizmet etmiş bir arkadaşımız istifasını genel merkeze veriyorsa bunun nedenlerinin sorgulanmaması büyük bir sorun. İstifa eden arkadaşlarımız neden ilçe başkanlıklarına değil de genel merkeze istifa dilekçelerini veriyor? Bu soruya kesinlikle yanıt aranması gerekiyor. Arkadaşlarımızın kendisini bu kadar dışlanmış hissederek, kendisine biçilen değerin hiçlik noktasında olduğunu görmesi ve eleştirel son hakkını genel merkeze istifasını vererek yapması çok anlamlı. Bunun nedenlerinin daha fazla geç kalınmadan sorgulanması gerekir.

Sizce neden?

Parti içinde yaratılan ekip anlayışlarının neden olduğu ideolojik ve yönetimsel savrulmalardır. Parti içinde ekip anlayışlarının yarattığı siyasi makam ve mevkilerin var edildiği bir süreç var. Bunu da partimiz açısından doğru bulmuyorum. Herhangi bir ilçeye gidip baktığımızda üç dört tane ekip görebilirsiniz. Bu ekipler bugün yanyana yarın ayrı olabiliyorlar. Birbirine güvenmeyen beş adım sonra dağılma ihtimali olan bu parti içinde ekip kurma anlayışı partimize ciddi anlamda zarar vermektedir.  Bu ekipleşme anlayışı partimiz açısından bir kamburdur. Bunların devre kışı bırakılması gerektiğine inanıyorum. Eğer illa ki bir ekip olması gerekiyorsa, bu ekip iki kişilik bir ekiptir. Birincisi Mustafa Kemal Atatürk'tür ikincisi kişinin kendisidir. Üçüncü kişi yalandır, sömürüdür, satmadır, adam satmadır, siyaseten yarı yolda bırakılmadır. Ekipleşme parti dışı bir anlayıştır ve belirli tavizlerle, kişiler üzerinden verilen vaatlerle geliştirilen bu süreç örgütümüzün bütünlük anlayışına tamamen zarar veren ve  örgütü parçalayacak, dağıtacak süreçlerin önünü açan bir anlayıştır. Oysa ki dün olduğu gibi bugün de amaç ve hedeflerimizi gerçekleştirmenin tek yolu çoğalarak tek bir çatı altında örgütlenmektir. Çünkü bizim örgütün iradesine ihtiyacımız var. Çünkü örgütümüz siyasetten her zaman alacaklı olmuştur. Siyaseten de alacaklı olmuştur. ilçelerin örgüt toplantılarında bulunan milletvekillerine ve diğer siyasi temsilcilere hoş geldiniz demeden ve teşekkür etmeden önce toplantılara örgüte teşekkür ederek ve hoşgeldiniz diyerek başlamalıyız. Çünkü siyasi temsilcilerin sayısını belirleyen örgüttür. Maddi ve manevi bedel ödeyen örgüttür. Herhangi bir taleplerinde de adeta ipe un seren gerekçelerle geçiştirilen de onlar ve sineye çekenler de onlar. Gerçek örgüt üyelerinin sol elleri havada iken sağ ellerinde bankamatik kartları yoktur. İlçelerde her makam ve mevki ekiplere zimmetli. Ekiplere dahil olmayan benim gibi örgüt üyesi arkadaşlarımız en fazla mahalle delegesi ya da yılların verdiği siyasi mücadelenin gazisi olmuş diyebileceğim dopdolu arkadaşlar mahalle delegesi olmayı bırakın, yok sayılmışlar. Ağaç baltaya sen beni kesemezdin ama neyleyim ki sapın benden demiş.

Üst yönetim şikayetleri dikkate almıyor mu sizce ?

Yeterince aldığını düşünmüyorum. Çünkü örgüt neyi, kimi istiyor diye sorulsaydı sandık her zaman örgütün başucunda olurdu, düşlerinde değil. Örgütün duygularına ve düşüncelerine ses vermek kulak vermek artık elzem. Yoksa ekiplerle bu işin gitmeyeceği belli. Hacda bile şeytan taşlamanın bir kuralı var, yeri var, sayısı var. Mina'da bayramın ilk üç günü toplamda sadece 49 taş atılır. Atılır atılmasına ama şeytan hala var, hac da var. Ekipler parti içinde var edildiğinden beri birbirlerini, her fırsatını bulduklarında, şeytan taşlar gibi taşlamaktalar.Ve hala yorulmadılar. Ekiplerden dolayı vakit kaybediyoruz. Genel Merkezimizi yoruyoruz. Anlamsız bir yükü ve  eleştirileri taşımak zorunda bırakıyoruz. Genel Merkezimin sahte dostlar, hakiki düşmanlar arasında denge yaratmasını bekliyoruz. Ne yaparsa yapsın genel merkezimiz bu ekiplere yaranamaz. Bu yükü atmalı ve örgüt temelinde yapılanmayı başarmalıyız. Türkiye'nin ve sınırlarının ötesinde herşeye dönüşme potansiyelleri barındıran sorunları varken, oraya odaklanmamız gerekirken ekipler, partimizi İstanbul fethedilirken papazların, melekler dişi mi erkek mi tartışmasının düzeyinde tutmaya çalışıyor. Örgütün taşa ihtiyacı yoktur. Her örgüt üyesinin seçim sandığına, özgür ve özgün olduğuna inandığı niteliğine, niceliğine, liyakatına güvendiği temsilcileri için atacağı bir oyu vardır. O da taş gibi zarar vermez, ilham verir.

Cumhuriyet Halk Partisi içinde üç farklı ekip mi var? Ya da Kaç ekip var?

Fidan hanım, Fransa'da 16. yy'da yaşamış Aleksander Dumas'ın yazdığı  'Üç Silahşörler' adlı bir kitabı vardır. Sayfaları çevirirken üç silahşörlerin yaşadığı maceraları okuyacağınızı düşünürken birden silahşörler dört kişiye dönüşür. Partimizdeki ekipleşmeye ve sonuçlarına dair bir araştırma yapılıp kitaba dönüşmediği için size göre üç  olan ekip sayısı yazılmış romandaki gibi sürpriz bir dördüncü ile sınırlanması mümkün değil. Çok daha fazlası var. Sadece İstanbul mozaiği üzerinden ifade etmem gerekirse ekipleşme başlangıçta 81 il üzerinden illeri, ilçeleri, kasabaları hatta köyleri üzerinden bir ekipleşme ve ekipleştirme çabası var. Sonra bölgesel, etnik, mezhepsel ekipleşmeler. Bunlar da kendi içinde ayrı bir ekibe dönüşüyor. Siyasi olmayan akrabalık, arkadaşlık bağları da ekiplere dönüşünce vahip tablo ortaya çıkıyor.

'Ekipler tabanda ideolojik değil siyasi çıkar temelinde birleşiyor ve ayrışıyor'

Ekiplerin siyasi ideolojileri yoktur. Varmış gibi yaparlar. Ekipler tarafından yapılan üyeler partiye üye kazanımından ziyade kendilerinin siyasi makam ve mevki beklentilerindeki pozisyonlarını muhafaza etmek ya da siyasi al verler için güç devşirmek için üye yaparlar. Kendine bağımlı hale getirecek siyasi serenatı da ihmal etmezler. 'Her ağacın kurdu kendi özünde olur' deyimi gibi bizim de içimizde siyasi kemirgen olan tahammül gösterilen kurtlarımız var. İlçe ve belediye başkanlarının, milletvekillerinin bile ekipleştiği yapı ve sayı ürkütücü. Çürüme köklere inmeden örgüt adına dalların budanması gerekir. Nitelik ve nicelik anlamında liyakatlı ve partiye olan bağlılığı tartışılmaz değerlerimizin, ekiplerin kamikazeleri ile tasfiye edilmeye çalışıldığını görelim artık. Ürkütücü bir görmemezlik var.

Bu ekipler neye göre belirleniyor?

Ekip tabanda  menfaate, makam mevkiye, etnik ve inanç yapılarına göre de belirlenirken sayısal güçlerine, illerde ve genel merkezde kurdukları üst düzey siyasi görevleri sürdüren parti büyüklerimizle iletişimleri ve hangi tavizler karşılığı teslim olunduğuna veya alındığına göre belirleniyor. Ekibin tabanına da bunun piar ve pazarlamasını yapıyorlar. Kim kime nasıl tavizler karşılığında teslim olmuş ona göre belirleniyor.

Yani ekibin başını çekenler, gidip örgütlü üyeye sen bana teslim mi olacaksın diyor? Ekiplerin dışında kalanlar yok mu sayılıyor?

Tabi ki böyle değil. Bunların da kendine göre uslüp ve yöntemleri var. Siyasi kariyer, makam ve mevki beklentisi olan insanlar var. Bu insanlara beklentileri doğrultusunda bir takım dayatmalar var. Ben yetmiş kişiyi üye yaptım diyerek parti içinde bir makam ve mevki talebinde olan insanlar var. Ben kendi adıma kimseyi üye yapmadım. Partiye üye olan kişi kendi iradesiyle üye olmalıdır. Ekiplerin dışında kalanlar 'Evet'  yok sayılıyor. Ancak örgüt bilinci güçlü olan arkadaşlarımız kendilerini yok saymıyor. Örgütü en iyi tanıdıklarını iddia edenlerin örgütü en az tanıyanlar olduğu gerçeği ile ekipler yüzleşmek zorunda kalacak. Ekiplerle örgütü karıştırmamak lazım.

Adem bey, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu ekipleşmelerden haberi var mı?

Fidan hanım, Sayın Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu sırça köşklerde yaşamıyor ki haberinin olmaması düşünülemez. Türkiye adına içerde ve dışarda sorunların çeşidi ve değişim hızı ve de çarpan etkisinin yaratacağı hasarların önlenmesi anlamında Genel Başkanımız tüm motivasyonunu bu hususlara yoğunlaştırdığından parti içi sorunların çözümüne yöntemsel olarak odaklanmadığını düşünüyorum.


 

Üst yönetim örgütün iradesine güvenmiyor mu? Merkezi yapı örgütsel yapının görüşlerini dikkate almıyor mu?

Tamamen öyle olduğunu düşünmüyorum. Ön seçimi yapan bir partiyiz. Örgüt bunu amiyane tabirle ölümüne istiyordu. Ön seçim üye yapımızı ve örgütün iradesinin sandığa yansıması noktasında hem örgüt hem de genel merkez adına eksik  ve kusurların check edildiği ve de örgüt ile genel merkez arasında güven tazeleyici pratikteki ilk adımdır. İkinci adımı göremedik. Siyasetinde bir psikolojisi vardır. Yürüme ve koşma engeli olmayan örgüt, tekerlekli engelli sandalyesinde bekletilmekte olduğunu düşünmektedir. Ön seçimde üçüncü bölgede 72 bin üyemizden 36 bin üyeye mesaj göndermek suretiyle ulaşabiliyorduk. Gerçek partili sayısının iletişimlerimizde 28 bin civarında olduğu ortaya çıktı. Diğerlerinin telefon numaraları yoktu. Bunun muhatabı o dönemin ilçe başkanları ve ekiplerdir. Örgüt değildir. Peki geri kalan diğer üyeler nerede? Bu üyeleri kim nasıl üye yaptı? Hazin olan partimizi kullanarak  birilerinin kendileri için üye yapmalarıdır. Ön seçimde çok sayıda eksiğimizi gördük. Önemli olan eksikliklerimizi gidermeye yönelik ne kadar hazırlıklıyız veya kararlıyız. Bu sorunlar ön seçimi yapmayarak halının altına süpürülmeyecek kadar vahim maalesef. Çünkü çözülmeyen sorunlar büyümeye mahkumdur. İçimizde bu sorunlar dururken ülkemizin ve bölgemizin yaşadığı sorunları nasıl çözeceğiz? Oysa biz partimizde sorunlarımızı çözerken de yüzleşirken de çağdaş, cesur ve kararlı olmalıyız. Sormak istiyorum liyakatlı insanlarımız il başkanlarımızla ve genel merkezdeki karar verici yönetimle nasıl tanışacak, yöntem nedir? Bu arkadaşlarımızın bilgi ve birikimlerini üst yönetime aktarmak için fırsat yaratılmalıdır.

Yerel seçimlerde Garip bir ironi vardı. Bazı ilçelerde benim de sonuçları itibarı ile bilgi sahibi olduğum sahada yapılan kamuoyu araştırmalarında ön plana çıkan belediye başkanı adayları arasında olan bir arkadaşımız tercih edilmedi. Neden? Bu sorunun cevabını bilmek isterdim. Yine muhafazakar bir ilçede örgütün tüm itirazlarına ve gerekçelerine rağmen partimizde belirleyci olan milletvekillerimizden birinin ısrarlı talepleri karşısında akrabalık bağı olan hanım adayımız belediye başkan adayı olarak adaylaştırıldı ve seçimi kaybettik. Kazanma ihtimalimiz olan bir ilçemiz miydi? Düşünmeden 'Evet' derim. Aslında orada CHP kaybetmedi. Seçimi sayın vekilimiz ve onun akrabası ve akrabalık anlayışı kaybetti. Diğer bir ilçemizde de iyi partinin önerdiği meclis üyesi adaylarına ait telefonlara CHP ilçe başkanlığı tarafından çıkılmayınca İYİ Parti son anda kendi adayını çıkardı ve seçimi AK Parti'ye teslim ettik.

'Kaybetmek partiye, kazanmak ise kişi ve ekiplere mal ediliyor'

Fidan Hanım, adayların adaylaştırılmasında, adayın belirlenmesinde, meclis üyelerinin listesinde ve seçiminde yöntemsel sıkıntılarımız vardı. Bunda da ekiplerin yarattığı çatışma ve dayatmaları dikkate almak lazım. CHP kaybetti derler ama ekipler, 'Biz kaybettik' demezler. Bizim adamımız falanca meclis üyesi oldu derler. Dertleri odur. Bu yüzden onlara göre onlar hiçbir zaman kaybetmezler. Onların kaybetme zamanı, koşul ve şartları genel merkez tarafından yaratılmalı. Ricamız budur. Onlar için seçimlerde bardağın kendileri için dolu tarafı önemli sadece. Onlar için bardağın diğer tarafının neden boş kaldığı  önemli değildir. Bence o bardakları ve gerekçeleri tuz buz etmek lazım. Yoksa bardaklar hep yarısı boş, yarısı dolu kalmaya mahkum kalacak. Niye kardeşim bardağın böyle bir mecburiyeti mi var? O bardaklar örgüte ön seçimle teslim edildiği zaman bardak dolar. Hiçbir partilimizin hangi ilçede olursa olsun şüphesi olmasın.Liyakatlı insanlarımızı ortaya çıkartmak lazım.

Adem bey sizin de Bahçelievler'de belediye başkan adaylığınızda isminiz geçiyordu. Neden adaylaşmadınız?

Fidan hanım, parti içinde benim kişisel saygı ve sevgide usul ve üslüp olarak hiç bir partili arkadaşımı incitmişliğim görülmemiştir. Daha önceki ilçe başkanlığı seçimlerinde de tüm ekiplerle konuşarak Bahçelievler'in örgüt olarak bir araya gelmesiyle ilgili çabalarımı herkes bilir. Bu yüzden farklı ekiplerin temsilcileri olan arkadaşlarımızın bile bir araya gelip şahsımla ilgili adaylaşmam için beş kez görüşmeler yaptık. Ancak örgütün iradesinin huzuruna ön seçim sandığı konulursa aday olacağımı ısrarla ifade ettim.  Sonuçta genel merkez ön seçim yapmama konusunda prensip kararı aldı. Benimde kendime göre beşeri, siyasi bir kültürüm, donanımım var bunu taşırken tutarlı, ilkeli ve doğal olmalıyım. Bende öyle davrandım Fidan Hanım, örgüt iradesinin huzurunda,  özgür seçiciliğinde ve yetkinliğinde örgütüme olan  inancıma ve onların bana olan inancına  gölge düşürmemek adına adaylaşmadım. Benim yerime başka bir arkadaşımız aday oldu. İki aday da sahada emek ve zahmet dolu bir mücadele verdiler.

Peki siz olsaydınız kazanır mıydınız Adem bey?

Örgüt iradesinin temsilcisi olan hiçbir arkadaşımın duygu ve düşüncelerinin haklı veya haksız gönül kırgınlıklarından dolayı bir adım gerimizde kalmasına müsade etmeyeceğime, yarı yolda hiç kimseyi bırakmayacağımdan dolayı  örgütün iradesi ve inancını siyasi sahaya tam anlamıyla yansıtacağıma, örgütle kazanacağıma hiç  şüphem yok. Bu konuda netim Fidan Hanım. Kazanırdım, kazanırdık.

'Parti içinde liyakat anlayışı hayata geçirilmelidir'

Tabanda ortaya çıkan bir takım sorunlar bütün tabana mal edilemez. Örgütümüzün tabanında çok değerli arkadaşlarımız var. Üst yönetimimizin niteliklerine göre görevlendirme  yapmasını bekliyoruz. Tabanda yer alan donanımlı arkadaşlarımızla üst yönetimin derhal ilişkilendirilmesi gerekiyor. İlçe başkanlarımız bu konuda üst yönetimlerimizi donanımlı arkadaşlarımızla buluşturmalıdır. Bilgi, deneyim ve tecrübeli çok sayıda arkadaşımız maalesef bugün kenarda, sanki hiç tanınmıyormuş gibi bir kenarda beklemekte ya da bekletilmektedir.

Yerelden üst yönetime doğru bir bilgi ve iletişim akışı olmalı mı diyorsunuz...

Bu işin artık yereli ve üst yönetimi kalmamıştır. İç dünyamızdan dış dünyaya dair şuurlu ve bilinçli farkındalık, kişileri de, herhangi bir ilçemizi de, ilimizi de, ülkemizi de dünyanın merkezi haline getirir. Bizler kendimize kendi değerimizi biçmek zorundayız. Başkalarının bize değer biçmesini beklemeye ihtiyacımız yok. Bugün Bahçelievler'de Suriyeli yaşıyorsa. Afrikalı varsa diğer sığınmacılar varsa artık dünya siyasetini ve sorunlarını geçmişin ayak izlerini hem takip ederek hem de içselleştirerek bilmek gerekir ki öngörü ve projelerimizi üretelim ki yarın geldiğinde yarınlar bizim dünümüz olsun.  Siyasetin artık yereli kalmamıştır. Cumhuriyet Halk Partisi'nin içinde bir prizmadaki kırılan ışığın görünen renklerinin dışında var olupta görülmeyenlerde var. Onlar çok değerli kadrolardır onların arasında Don Kişot’ta yoktur, Sarvantes’te yoktur.

Dünya siyasetinin katalizörleri değişmekte  çok hızlı hareket eden siyasi bir akış ve çarpan etkisi büyük olan bir dönüşüm var. Sonuçları itibari ile bu karşılaşma kaçınılmaz. Bunu geneli de yereli de şimdiden hazır olmalıdır.  Siyaset de hazır olmalıdır. Hızla değişen dünya gündemine ayak uyduramayan siyasetçi katma değer yaratamaz. Yerelde ve genelde katma değer yaratamayan siyaset ve siyasetçilerin görsel şovlara ihtiyaçları vardır.

'Bizim sihirbazlara ihtiyacımız yok'

İşte tam da demek istediğim budur. İstanbul'da seçimlerin sonuçlarını değiştiren örgütün iradesi değil midir? Onların da zaferi tatma hakkı vardır. Ekipler örgütün iradesini karartıyor. Parti içi ekip anlayışlarına derhal son verilmelidir. Ezber bitmiştir. Dünyada bilindik hangi kavramımız varsa ciddi bir savrulma var. Bir pandemi ile bütün alışkanlıklarımız değişmedi mi? Artık tüm bu gerçekler karşısında kendimize bir çekidüzen vermemiz gerekiyor. Pandemi insanların aşklarını, sevgilerini bile değiştirdi. Üç beş kişinin elinde savrulan, oy zamanında hatırlanılan bir örgüt olmak istemiyoruz. Bizim umuduyla, hissiyatıyla, inancıyla yapılanacak örgütsel bir mekanizmaya ihtiyacımız var. Bizim sihirbazlara ihtiyaçımız yok. Sihirbazların ülkemize verdiği zararları görüyoruz. Şapkasından her gün beklemediğimiz bir sorun çıkaran sihirbazları görmek istemiyoruz artık. AK Parti'nin siyaset üzerinde yarattığı travmanın partimiz üzerinde de olumsuz etkisi olmuştur. Tek adam rejimine karşıyken parti içinde kişilere bağlı gelişen ekipleşmeler almış başını gidiyor. Böyle bir şey olmaz. Birinin adamı olmakla bir makam belirlemek, bir mevki belirlemek partimize verilen en büyük zararlardan biridir.

Üyeler Cumhuriyet Halk Partisi'ni mi yoksa kişileri mi dikkate alıyor?

CHP'nin ilkelerine ve sol sosyal demokrat anlayışına zıt olan itiraz edilmesi gerekli olan ilçelerin, ilçe ve büyükşehir meclis üyeliklerinin hatta kurultay ve il delegeliklerinin adeta üç dönem kişilere zimmetlenmiş olmasıdır. Bu da yetmiyormuş gibi ilçe dışından insanların görev ve yetki almasının siyasi hak ihlalinin siyasi gaspa dönüştürülmesidir.  Sürekli görev ve yetki alan aynı kişileri gören parti üyesi bazı arkadaşlarımız maalesef Cumhuriyet Halk Partisi'ni değil artık bu kişileri dikkate alıyor.

Cumhuriyet Halk Partisi'ndeki son istifaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cumhuriyet Halk Partisi'nin geçmişine baktığımızda en zor dönemlerde çok önemli kararlar vermiş ve kendisine bir yol açmıştır. Biz partimize üye olduğumuzda, partimizin bu geçmişine inandığımız için üye olduk. Örgüt ne derse o olmalıdır. Örgütün hassasiyetleri, seçiçiliği önemlidir. Ön seçimde aday adaylığı sürecimde örgütten bir arkadaşım beni arayarak ingilizce bilip bilmediğimi denetledi. Örgüt arıyor, soruyor, soruşturuyor. Partimiz içinde eli öpülecek çok değerli insanlarımız var. Ülkeye oksijen verecek çok sayıda üyemiz var. Siyaseten liyakatlı üyelerimizin yok sayılması da siyasi bir seldir. Siyasi ölümlere izin vermememiz lazım. 'Bu bizim insanımız, bu insanımızda umudumuz kaldı' demeliyiz. Bu hassasiyetle yaklaşmalıyız. Mayamız hazır, göl hazır. Yeter ki örgütümüze güvenelim. Sandık koymaktan, çarşaf listeden korkmamalıyız. Başlangıçta eksiklerimiz olsa da biz bunları aşarız. Yeter ki inanalım.

'Siyasi bir endişe taşımadan parti olarak bir teşekkürü ifade edemiyorsak kendimizi topluma yeterince anlatamamışız demektir'

Bugün tekrar bir seçim olsa sizce HDP veya İYİ Parti CHP ile birlikte hareket eder mi?

Bence bunu siyasetin realitesi belirleyecektir. AK Parti içinde aynı şeyi söyleyebiliriz. AK Parti içinde de aynı sıkıntılar var. Şu an yapılan araştırmalara baktığımızda AK Parti içinde oylar düşmekte. AK Parti'den ciddi kopmalar olmaktadır. Siyaset hep aynı yerde durmaz ki. Burada önemli olan ortak bir mutabakatın olmasıdır. Bugün var olan sistemde, yargı, yasama ve yürütme konusunda sorunlarımız var mı? Var. Kendimizi özgürce ifade edebiliyor, yazabiliyor muyuz? Hayır. Bu hayır diyen insanların oyları A partisine de gidebilir, B partisine de gidebilir. Her özgüven, özeleştiri gücünü arttırır. Siyasette hiçbir şey durağan değil. Zafer ve başarıdan herkes mutlu oldu mu? Evet önemli bir başarıydı. Birarada olunduğu zaman başarı ortak paydayı buluyor. Şu an millet ittifakında kimsenin kimseyle bir sorunu yok. Bu partileri birleştiren payda Türkiye idi. Bu anlayışların biraraya gelmesinden dolayı AK Parti'nin değersizleştirmeleri, hiçleştirmelerini çok fazla dikkate almamak ve iktidar yolunda ilerlemek için devam demek gerekiyor.

'Örgüt sadece siyasi ekim ve hasat zamanı hatırlanmamalı'

Ülkemiz için uğruna mücadele ettiğimiz demokrasi iktidar tarafından binlerce mağdur yarattı. Parti içi demokrasi pratiklerinde ilçe başkanlıkları ve yönetimleri, belediye başkanlıkları, ilçe ve büyükşehir meclis üyelikleri, il ve kurultay delegelikleri, milletvekilleri adaylıkları için yerelde ve genel merkezdeki ekiplerin kurdukları, demokratik canımızı acıtan siyasi kriminal masalarda ki pazarlıklarla, restleşmelerle oluşturuldu. Dikkate alınmayan örgüt, ekipler tarafından boğaz tokluğuna çalışan sesi soluğu çıkmayan, siyasi ekim ve siyasi hasat zamanı akıllarına gelen sonra unutularak uğurlanan 'mevsimlik işçiler' olarak daha ne kadar süre bu şekilde görülmeye devam edecek. Örgütün buna tahammülü yok artık. Örgüt bıktı, usandı. Bu iki duygunun doyum noktasına gelindiğinin örgüt adına farkında olunması lazım. Bu hususta sabır ve tahammül eşikleri maalesef geçilmek üzere. AK Parti bu hataya düştü. Bu iki duyguyu AK parti ülkedeki toplum katmalarında kendisi yarattı. AK Parti'ye ait büyükşehir ve ilçe belediyelerinin kaybedilmesinde siyasi muhalefet partilerinden önce toplumda yaratılan bıkkınlık ve usanca ait duyguların tepkileri olduğunu unutmamak lazım. Partileşmeyen bu iki duygu her hanede, işyerinde ve tarlada vardı. Partimizdeki her türlü ekibin bu iki duygunun, örgüt iradesinde yer bulmasının ne gibi siyasi travmalara sebep olacağını artık acilen öngürmesi gerekmektedir.

'Ekipler arasındaki rekabet kimi zaman kan davasına dönüşmekte'

Galile dünya dönmüyor diyerek engizisyondan canını kurtardı. 21. yy'da CHP'ndeki ekipler liyakatlı, özgür ve özgün demokratik örgünün oluşumunu tehdit olarak algılayan engizisyonlardır. Parti içi demokrasi, örgüt varsa vardır. Örgüt, ekiplerin ellerinden düşürmediği beyaz bayrağı hiç kullanmayacak. Ekip kurucuları, kendi güç ve otorite kaybına ait, korku ve kaygıları ekibe mensup kişilere de aşılar. Parti içi ekip siyaseti, diğer ekiplere karşı yürütülen ahlaki ve utançları içinde barındıran karalamalarla, pusulalarla ve çamur atmalarla siyasi kan davalarına dönüşmektedir. Partinin sinerjisi heder edilmektedir. Dokuz bin kişinin parti üyesi olduğu ilçelerdeki etkinlik ve milli bayramlarımızı anma törenlerimizde 60, 70 kişiyi bulmak mümkün olmuyor. Bu durum ilçedeki siyasi sahada AK Parti'ye karşı verilen mücadelede sonucu değiştirmeyen klasik ezber ritüllere dönüşüyor.

'Beşeriyeti olmayının siyaseti olmaz'

Fidan hanım, siyaseti 'Siyasi Poligon' gibi kullanarak ucuz pazarlama ve sırıtan piar çalışmaları ile yapmakta olanlar var maalesef. Beşeriyeti olmayanın siyaseti olmaz. Beni bilen bilir. Beşeri ve siyasi kimliğimde art niyeti barındırmayan biri olarak örgütün kendi arasında konuştuğu ama gerçek muhataplarına sormadığı, sorma imkanı bulamadığı soruyu gazeteniz vasıtasıyla cevabını bekleyerek sormak istiyorum. O siyasi kriminal masalarda hangi 'Yönetimsel ve ideolojik' gerekçelerimiz vardı. Bir mühendis olarak şunu ifade etmek istiyorum. Hedeflenen bir sonuç için eğer elinizde bilimsel teknik veriler varsa maliyetine katlanılacaksa istenen proje 'Alternatifleri' ile değişik simülüsyonlarla masada 'Seçim için' karar adına hazır hale getirilir.

'Anahtar listeler siyasi emekleri yok saymış demokratik seçime inancı yok etmiştir'

Parti için milletvekilliği seçim sürecinin çok öncesinden anahtar listeler oluşturuluyor. Bu anahtar listelere alınanların isimleri bir şekilde birilerinin kulakları fısıltıyla ulaştırılıyor. Diğer taraftan milletvekilliği için, liyakatları, topluma hizmet etme bilinci ve partisine olan güven duyguları ile ailesinin nafakasından keserek, kah arabasını, kah bağını bahçesini satarak ya da borç alarak adaylık başvurusu için binlerce kişi adaylık ücretini yatırdı. Partimizdeki siyasi mühendisler bile bile umut üzerinden mağdurlar yaratırken siyasi Sülün Osmanlara dönüşüyor olduklarının farkında değiller miydi? Genel merkezde bölge koordinatörlerinin adaylarla 15 dakikalık görüşmeler gerçekleştiriliyor. Türkiye'nin birikmiş sorunlarının çözümü için milletvekillerinin belirlenmesinde bu doğru bir yöntem midir? Sözde üstlendikleri siyasi sorumluluğu tiyatral oyunculuk ile figürana dönüşen milletvekili adaylarıyla onların umut ve güvenlerinin haini olan o masallar hepimizin gözleri önünde tiyatro sahnesi olarak kurulmadı mı? CHP'nin ciddiyeti ve ilkeleri töhmet altında bırakılmadı mı? Buna hiçkimsenin hakkı yok artık kudreti de olmamalı.

'Belediye başkanlarının bile oluşturduğu birbirinden ayrışmış ekipler var'

Fidan Hanım, koordinatörlerden bir parti büyüğümüzün evladı Devlet Bahçeliyi ağası olarak kabul ederken ve daha ileri sıkıntılı mesajlar verirken aile içi siyasi eğitim için siyasi liyakatta aksamalar olduğu örgütün tepkisel hafızalarındadır. Onlar bu nahoş durumu unutuyorlarsa herkesinde unuttuğunu mu zannediyorlar. Örgütün aklına Berkin Elvan gelmedi mi zannediliyor? Zaten, baştan milletvekili adayları belli olmasa bile bu usül ve yöntemle insanların seçici ve belirleyici konumunda olması onların seçiciliğinde ki liyakatı tartışmalı hale getirmektedir. Parti içi sorunlara top yekün bir çözüm için el atılmadığı ilintili ki sürekli siyasi yamalara ve göz yummalara mecbur kalınıyor. Düşünün ki İstanbul'da belediye başkanlarımızın bile kendi içinde ayrışarak oluşturduğu birbirine karşı ekipler var. Acilen ve yürekten bir çağrı yapmak istiyorum. Üye yapılarımızın eksikleri giderilerek özgür ve özgün gerçek üyeler tarafından oluşturulmuş örgütün seçici iradesinin huzuruna seçim sandıklarını koyarak parti içi demokrasiyi ülkemiz adına pratikte tarif ederek hem yaşayıp hem de yaşatmak için artık geç kalmamalıyız.

'Zaman kaybetmeye hiçbirimizin lüksü yok'

Türkiye mevcut iktidar nedeniyle seksen milyon insanımıza ait her amaca ve umuda yeterince zaten geç kaldı. Bizler birbirimizi daha iyi anlamak, algılamak ve empati yapabilmek için ortak paydalarımızın önündeki yerelden genele kadar olan ekiplerin tasfiye edildiği sadece Atatürk ve kişinin kendisinden oluşan iki kişilik ekiplerin örgüte dönüştüğü yeniden birbirimizle niteliklerimiz, niceliklerimiz ve liyakatlarımızla tanışmaya ihtiyaç duyduğumuz siyasi olarak aynı dili ve duyguyu ifade eden sesimizi duyurmak için yüksek sesle ifade ettiğimizde bunu siyasi bir gürültü ve bağırtı olarak durumdan vazife çıkaran çakma siyasi simültane çevirmenlere ihtiyaç bırakmadan sesimizi genel merkeze duyurmak için kimsenin adamı olmadan, teslim olmadan, teslim almadan beyaz bayrak göstermeden örgütün iradesinin yansıması olan duyurmak için geç kalmamalıyız. Yapılan her eleştirinin ve ifade edilen her kaygının kınından çıkmış bir kılıç gibi siyasi büyüklerimiz tarafından algılanmaması ve görülmemesi lazım. İçimizde bilerek veya bilmeyerek barındırmaya tahammül ettiğimiz, çözümünde geçiktiğimiz sorunların Türkiye'de var etmeye çalıştığımız demokrasiyi ve demokrasi pratiğini maddi ve manevi anlamda bedel ve diyet ödemiş örgütümüzden niye esirgeriz anlamak mümkün değil. Bizler parti içi hak,hukuk, adaleti içinde barındıran demokrasiyi yaşamaya layık değil miyiz?

'Parti içi demokrasi mi güçlü kudretli siyasi ebeveynler mi?'

Geçmişten bugüne kadar örgüt, hak, hukuk, adalet için bırakın Ankara'dan İstanbul'a, Türkiye'nin köylerinin, kasabalarının, şehirlerinin kıyılarından köşelerine kadar dağlarından, denizlerinden ovalarına değin yaşadıkları acılara rağmen taşıdıkları umutlarla 'Dağ başını duman almış yürüyelim arkadaşlar' marşını oturdukları yerden mi söylediler? Tabi ki 'Hayır' Fidan Hanım, yürüdüler. Hala yürümekteler. Sonuçta hikayelerimizde geçen bir ifade vardır. 'Az gittik, uz gittik. Dere tepe düz gittik' maalesef parti içi demokrasisinde eksik giden, gitmeyen ve bu şekilde gitmesi mümkün olmayacak eksikliklerin giderilmesi için örgüt iradesi ve ayrışmaların, çatışmaların siyasi gönül kırıklıklarının giderilmesi için, ekiplerin tasfiye edilmesi için örgüt iradesi ile partimizin huzurundayız. Bizler mi ergen muamelesi görüyoruz yoksa parti içi demokrasi mi? Parti içi demokrasi mi güçlü kudretli siyasi ebeveynler mi?

FİDAN UĞUR-KENT YAŞAM


 

Editör: Haber Merkezi