Bütün dünyayı bir korku sarmışken bizim rahatlığımız çok iyi hazırlıklı olduğumuzun göstergesi mi yoksa iyimser bir hisle hastalığın bize bulaşacağına inanmayışımız mı?  Salgın hızla yayılırken gözler bir kez daha 20. yüzyılda milyonlarca kişinin ölümüne sebebiyet veren neredeyse hafızalardan silinmiş olan İspanyol Gribi’ne çevrildi. Halbuki İspanyol Gribi gibi travmatik bir olayın bu kadar unutulması da açıkça manidar. Belki de insanlar unutmak istedi. Peki bunun nedeni ne olabilir?

Tahminlere göre dünya nüfusunun %2,5 ile %5 arası kayıp yaşanmıştı.  Bu 50.000.000 ile 100.000.000 hastalıktan ölmüş insan demekti. Bu rakamların korkunçluğunu anlamak için 20. yüzyılın öbür en travmatik olaylarının rakamlarına bir göz atalım. Birinci dünya savaşında 17.000.000 insan ölmüş ve ikinci dünya savaşında 60.000.000 insan ölmüştü. Yani muhtemelen İspanyol Gribi  iki dünya savaşının toplamından fazla insan hayatına mal olmuş. Sanırım ilk başta neden hatırlanmak istenmediği sorusunun cevabı burada verdiğim korkunç rakamlarda saklıdır. O yüzdendir ki bu olayla ilgili dünyada hiçbir anıt bulamazsınız. Ne İstanbul’da, ne Paris’te, ne Pekin’de ne de hiç başka bir dünya metropolünde. İspanyol Gribi insanlık tarihinin en büyük ölümlerine sebebiyet veren felaketidir. Epidemiyologlar, virologlar ve tıp tarihçileri dışında da normalde kimse bu olayı hatırlamamaktadır. Sanki insanlık bunu  tümüyle unutmak istemiş. Ama şu bir gerçek ki salgının insanlığa muazzam etkileri olmuş. Ülkelerde genel sağlık sistemlerinin geliştirilmesi gibi.

‘Alınan tedbirler iyi,  peki yeterli mi?’

İspanyol Gribi sebebiyle İsviçre gibi istikralı bir ülkede bile neredeyse iç savaş çıkmıştı. Bunu kendimize bir tarihi uyarı olarak not edelim. Korona virüsü de kontrol altında tutulamazsa dünya da bunun etkileri insani, kültürel, politik, ekonomik ve sosyolojik olarak çok büyük olacak. Tüm dünyayı etkisi altına almaya başlayan korona virüsü yüzünden İspanyol Gribi’nin geçmiş deneyimi tekrar hatırlanmaya başlandı. Tüm dünyada bir daha aynı kabusun yaşanmaması için olağanüstü bir çaba ortaya konulmaktadır. Biz İstanbullular için sevindirici olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin konuyu çok ciddiye almış görünüp türlü türlü önlemler almaya başlaması oldu. Ayrıca Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’nın da şimdiye kadar iyi bir sınav verdiği görünmektedir. Ülke kapılarının salgının yoğun yaşanan ülkelere hızlı bir şekilde kapatılması gibi önlemlerle şimdilik hastalık ülkemizde ortaya çıkmamış görünüyor. Tabi Bakan Koca’nın hastalığın ülkemize gelmiş olabileceğini söylediğini de unutmamak gerekir. Sağlık Bakanımızın, ulusumuzun hastalıkla mücadelemizde birlik çağrısında bulunması elbette güzel ve önemlidir. Ama şunu da hatırlatmakta fayda var.  Birlik çağrısı sadece lafta kalmamalıdır. CHP Milletvekili Dr. Ali Şeker, TBMM’ye Korona Virüsü için çağrıda bulunduklarını ama toplantı taleplerinin mecliste reddedildiğini açıkladı. Ölümcül virüse rağmen ve Sağlık Bakanlığı’nın birlik çağrısına rağmen toplantı gerçekleşmedi.

‘Salgına karşı test kabiliyetimiz nedir?’

Umalım ki bütün kurumlarımız ciddi bir hazırlık içerisindedir. Peki bizim bu salgına karşı milli bir planımız var mı? Mesela bu salgınla mücadelede ülkelerin test kabiliyeti önemlidir. Güney Kore’de şu anda  günde 15.000 kişi test edilerek muazzam bir çalışma yapılmaktadır. Türkiye olarak test kabiliyetimiz acaba ne durumda? Güney Kore başta olmak üzere hastalığın hızla ilerlediği yan komşularımız ve diğer ülkelerde ortaya çıkan bir diğer sorunda hastalara yatacak yer temin edilememesidir. Olası bir salgın durumunda biz de hastalığın yayılma oranı, risk altında olan gruplar dikkate alındığında ortaya çıkacak hasta sayısını karşılayacak yatak ve yeterli sağlık alanımız mevcut mu? Güney Kore’den bizi de düşündürmesi gereken başka bir şey de budur. Çünkü 2.300 kişi şu an tedavi için hastanede yatak beklemekte. Bir takım matematiksel hesaplarla ortaya çıkacak hasta sayısını mevcut hastanelerimizdeki yatak kapasitemiz karşılaya bilecek mi ? Karşılayamaması durumunda bizler ikincil sağlık alanları yaratabilecek miyiz? Bir üst solunum yolu hastalığının salgına dönüşmesi anında elimizdeki solunum cihazlarımız ve malzemelerimiz ortaya çıkacak ihtiyacımızı karşılayacak seviyede mi? Milli Eğitim Bakanlığı olası bir salgında internet üzerinden eğitim verilebilecek bir sistem geliştiriyor mu? Silahlı Kuvvetlerimiz ve polisimiz bir hazırlığa başladı mı?

‘Korona virüsüne karşı savaşmalıyız’

Çocuklarımızın gittiği okullar başta olmak üzere insanlarımızın toplu olarak yaşadığı alanlarda ne gibi önlemler ve tedbirler alınmakta? Aldığımız duyumlara göre Türk Hava Yollarının İstanbul’dan Nijerya’ya inen uçağında bir yolcuda korona virüs olduğu tespit edildi. Yine THY’nin İstanbul’dan İsrail’e inen uçağında bir ve İstanbul’dan Singapur’a inen THY uçağında bir yolcu da korona virüs tespit edildi. Bu üç yolcu da İstanbul’dan ülkelerine gitmişlerse maalesef artık korona virüs ülkemizde var diyebilmeli ve harekete geçmeliyiz. Buradan tüm yetkililere  seslenmek gerektiğini düşünüyorum. Artık bizim de bu virüse karşı savaş ilan etme zamanımız gelmedi mi?

’Virüse Karşı Aşının Çıkması 1 Yılı Bulacak’

Virüse karşı İlk aşı denemesini yapan enstitüde görevli olan bilim insanı KizzyPhD ile twitter üzerinden iletişime geçtim. Kendisine 'COVID-19(koronavirüs) aşısının klinik araştırmaları yapılarak, halka ulaşması ne kadar sürecek?' diye sordum. Soruma yanıt veren bilim insanı KizzyPhD'nin söylediklerine göre aşı üzerinde yoğun çalışmalar hala devam ediyormuş. Üretilen ilaçların deneme aşamasının uzun süreceğini bu yüzden koronavirüs aşısının son halini almasının yani en iyi şekliyle halka sunulmasının bir yıl kadar süreceğini söyledi.

‘Ölüm oranı hızla yükseliyor’

Canınızı sıkmak istemem ama Dünya Sağlık Örgütü’nün korona virüsü konusunda açıkladığı %2 ölüm oranının mantıklı olmadığını ve sadece anlık bir fotoğraf değerinde olduğunu daha önceki yazılarımda ifade etmiştim. Maalesef haklı çıktım çünkü Dünya Sağlık Örgütü’nün son açıkladığı ölüm oranı %3,4 oldu. Bu mevsimsel gripten 34 kat daha öldürücü bir oran. Ama bilinmeli ki bu oran da sadece anlık bir fotoğraf ve yine maalesef gerçeği yansıtmıyor. Şimdilik hastalığın yayılması Çin’de yavaşlasa da ölüm oranı orada yükseldi ve şu an da %3,7’e çıktı.

Ama hastalık eğer dünyanın önde gelen epidemiyologlarının tahmin ettiği kadar yayılırsa önümüzdeki yıl ölüm oranı çok daha yukarı çıkabilir. Bunun nedeni de şu: Vakaların %20 civarı hastalığı ağır geçiriyor ve bu kişilerin %60 küsuru kendi başına nefes alamayıp suni teneffüsle hayata tutunmaya çalışıyor. Ama mevsimsel grip gibi yayılabilirse ki gripten çok daha bulaşıcı COVID-19, bu kadar insana suni solunum cihazı bulmak mümkün olamayacaktır. Sonuç olarak da ölüm oranı o zaman çok artabilir. Zaten bu sebepten dolayı dünyada devletler bu kadar ağır önlem almaya çalışıyor. Son aldığımız duyumlara göre ilk aşı denemesi ABD Washington eyaletinde Kaiser Permanente Enstitüsü tarafından, Seatle şehrinde başlamış. Ayrıca bazı ilaçların deneme sürecinin devam etmekte olduğunu biliyoruz. Umarım dünya bu mücadeleyi kazanır. Yoksa İspanyol gribi gibi sonuçlar bizi bekliyor olacaktır.

‘Yetkili ağızlar küresel salgına işaret ediyor’

Elbette panik yapmayalım ama durumun vahametini daha iyi anlamak için dünyada bu konuda en uzman kişilerin ne dediğine de bir göz atalım isterseniz: “Bence küresel bir salgın göreceğiz. Eğer bu salgın meydana gelirse, dünya genelinde insanların %40 ile %70'inin önümüzdeki yıl enfekte olmasını bekliyorum.” Prof. Marc Lipsitch (Harvard’da Epidemiyoloji Profesörü).

“Bu virüs muhtemelen bu mevsim veya bu yıl sona erecek bir şey değil. Virüs sonunda bir dayanak noktası bulacak ve toplumda temelli bulaşmalar başlayacak. Şu anda salgının kontrol altında olduğuna dair bir kanıt yok.”  Dr. Robert Redfield (ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Direktörü).

“Birçok farklı ülkeden gelen raporların sayısı, virüsün bir pandemiye yol açacağı korkusunu doğruluyor.”  Prof. Dr. Benhur Lee (Mikrobiyoloji Profesörü).

 “Virüs kontrol altına alınamazsa küresel nüfusun %60'ını enfekte edebilir.”  (Prof. Gabriel Leung (Honk Kong Ünivesitesi Koronavirüs Uzmanı)

“Çok hem de çok bulaşıcı bir virüs. Kesinlikle bir salgın olacak. Ama felaket olacak mı? Açıkçası bilmiyorum.”  Dr. Anthony S. Fauci (ABD Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü başkanı)

Editör: Haber Merkezi