Haziran ayı meclis toplantısının ilk günkü oturumunda meclis başkanlığına sunduğu yazılı önergesinde topraktan havaya sızan ve özellikle kapalı ortamlarda etkisini gösteren radon gazının sağlık açısından risklerine değinen CHP İBB Meclis Üyesi Mehmet Berke Merter,  İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bu tehlikeye karşı ne tür önlemler aldığı sordu.  Konu ile ilgili Jeoloji Mühendisleri Odası başta olmak üzere çeşitli kurumları bu konuda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne önerilerde bulunduğunu belirten Merter, İBB’nin bu önerileri dikkate alması gerektiğini vurguladı.

Merter’in oy birliği ile başkanlık makamına havale edilen önergesinde şu ifadelere yer verildi; Radon periyodik çizelgenin 0 grubunda (soy gazlar) yer alan Rn simgeli ve 86 atom numaralı kimyasal elementtir. Renksiz, kokusuz, tatsız bir gazdır. Havadan yedi buçuk kez, hidrojenden ise 100 kez daha ağırdır, -61.8°C derecede sıvılaşır ve -71°C derecede donar. Daha çok soğutulacak olursa yumuşak sarı bir renk açığa çıkararak parlar. Radon, atmosferde bulunan radyoaktif bir gazdır. U283 serisinden bir izotoptur. Ra226`nın radyoaktif bozunumu sonucu oluşmaktadır. Parçalanmasıyla diğer radyoaktif elementlere ve daha sonra ise radyoaktif olmayan kurşuna dönüşmektedir. Biyosferde bol bulunur. Kimyasal açıdan neon, kripton, ksenon gibi nadir elementlerden birisidir.

Radon bilinen en ağır gazdır?

Radon, insan aktivitelerinden değil doğal süreçlerin sonucunda insana zarar verebilen çevresel etmenlerden birisidir. Topraktan havaya sızan radon önemli bir kapalı ortam kirletici faktör olarak belirmektedir. Suda eriyebildiğinden bazen sudan havaya geçişi de olabilir. Normal atmosferde hava olaylarına bağlı olarak seyrelir ve düşük konsantrasyonlara ulaşır. Ancak kapalı ortamlarda veya radyoaktif su kaynaklarından oluşan kapalı havuz sistemlerinde yüksek konsantrasyonlara ulaşabilir. Radon diğer kimyasal elementlerle reaksiyona girmez. Bilinen en ağır gazdır.

Doğal kaynaklardan alınan dozun en önemli bileşeni havada radyoaktif bir soy gaz olarak bulunan radon- dur (222Rn). Dünya genelinde ülkelere göre değişiklik göstermekle birlikte evler, işyerleri, okullar, tüneller, metro istasyonları ve yeraltı maden ocakları gibi kapalı alanlar başta olmak üzere hemen hemen her yerde değişik miktarda radon gazı bulunur. Radon ve bozunum ürünleri nedeniyle maruz kalınan yıllık ortalama etkin dozun 1,3 mSv (toplam etkin dozun %55’i) olduğu tahmin edilmektedir (TAEK, 2012).

‘Sigaradan sonra en tehlikeli element’

Doğal kaynaklardan yüzeye çıkarak evlerin içinde biriken ve kanserojen renksiz ve kokusuz radyoaktif bir gaz olan radon gazı, sigaradan sonra en önemli ikinci akciğer kanseri nedeni olarak kabul edilmektedir. Toprakta, kayalarda ve sulardaki uranyumdan köken alır. Topraktaki radon, yukarı doğru hareket eder ve evlerin tabanlarındaki ya da duvarlarındaki çatlaklardan ve boşluklardan içeri sızar. Özellikle bodrum katlarda ve madenlerde radon gazı yoğun olarak birikebilir.Daha az düzeyde olmak üzere, radon evlere, kullanılan kuyu suyu ile de girebilir. Radon gazı, başlıca zararlı etkilerini solunduğu zaman gösterir; radon içeren suyu içmekle mide kanseri olma olasılığı, radonu soluyarak akciğer kanseri olma olasılığına göre çok azdır. Ancak, sudaki radon, duş yaparken havaya karışabilir ve solunabilir.

‘Evlerdeki radonun  bir kaynağı da yapı malzemeleri’

Nefes yoluyla alınan radon gazı, radyoaktif parçacıklara bölünür ve akciğerde tutulur. Bu parçacıklar yıkılmaya devam eder. Yayılan alfa parçacıkları, bir yüzeye çarptığında, enerjileri yüzey tarafından emilir. İnsan derisi, bundan etkilenmeyecek kadar kalındır, ancak alfa parçacıkları, akciğer hücrelerini etkileyebilir. Bunun sonucunda hücre hasarı ve ileri dönemde de akciğer kanseri gelişebilir. Ancak, bu, radon gazına maruz kalan herkesin akciğer kanserine yakalanacağı anlamına gelmez. Akciğer kanseri riski, özellikle sigara içenlerde çok daha fazladır. Radon ile sigara “sinerjistik” etki gösterirler; yani, ikisine birden maruz kalındığında olacak zarar, ikisinin ayrı ayrı meydana getireceği zarardan daha büyüktür. Radon maruziyetinin, tüm akciğer kanserlerinin yaklaşık %10-15 kadarından sorumlu olduğu tahmin edilmektedir.

‘Yeraltında çalışanlar daha çok risk altında’

İnsanların maruz kaldığı radyasyonun önemli bir kısmı da tıbbi uygulamalardan ve mesleki maruziyetlerden ileri gelmektedir. Uranyum ve toryum madenleri başta olmak üzere kurşun, çinko, kalay, demir, bakır, kömür vb. yeraltı maden ocaklarında çalışanlarda, radon gazına bağlı akciğer kanser riskinin yüksek olduğu açıklandıktan sonra, radon kirliliği ile ilgili endişeler artmıştır. Maden ocaklarının dışında metro istasyonları, tüneller, mağaralar, kaplıcalar, alışveriş merkezleri, fabrikalar, okul ve ofisler radon riski taşıyan iş yerleri olarak tanımlanmaktadır.

‘Kapalı mekanlara dikkat edilmeli’

İş ve/veya eğlence amaçlı olarak kapalı alanlarda giderek daha uzun süre kalma eğiliminde olan günümüz insanı, gün boyunca zamanının % 80’inden fazlasını kapalı alanlarda geçirmektedir. Konuyla ilgili epidemiyolojik çalışmalar, kapalı mekânlarda yüksek seviyede radon ve radonun bozunum ürünleri dolayısıyla radyasyona maruz kalmış bireylerde akciğer kanseri oranlarının yüksek olduğunu açıklamıştır. Sigara dumanı ve radonun aynı ortamda birlikte bulunması durumunda ise bu oran daha da artmaktadır (UNCEAR, 2000; WHO, 2009; URL-4; URL-5, URl-6; URL-7). Gün boyunca uzun süre kapalı mekânlarda kalan insanlarda sıklıkla görülen ve kişisel sıkıntılar olarak ifade edilebilecek sorunların giderek artması “hasta bina sendromu “ tanısını ortaya çıkartmıştır. Hasta bina sendromunun en yaygın semptomları baş ağrısı, tıkalı burun, boğaz ağrısı, gözlerde kaşıntı ya da sulanma, uyuşukluk, boyun ağrısı, kuru gözler ve kuru cilt olarak tanımlanmıştır.Yerkabuğundaki uranyum miktarı homojen dağılmamakta; granitik ve volkanik kayaçların varlığına bağlı olarak kısa ya da uzak mesafelerde çok ciddi farklar göstermektedir. Bu nedenle kapalı mekânlarda izin verilen radon limit değerler de ülkeler arasında değişiklikler göstermekte; örneğin Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK, 2012) limit değer olarak 400 Bq/m3 kabul ederken, İsveç’te sınır değer 200 Bq/m3 dür.

‘Daha geniş bir alanda ölçüm yapılmalıdır’

Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), doğal kaynaklardan maruz kalınan radyasyonun büyük bölümünü oluşturan radon gazının ev içi ölçüm değerlerini belirlemek amacıyla Türkiye genelinde 62 bin haneye yerleştirilecek özel dedektörlerle ölçümü yapılıyor. Bu ölçümler de konunun önemini işaret ediyor. Yurtdışında Avrupa ülkelerinde radon ölçümleri geçmişte çok daha geniş çaplı yapılmış ve ülkelerin radon haritalari çıkaılmış durumunda. İBB de İstanbul halkının sağlığını göz önünde bulundurarak İstanbul için Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumuyla işbirliği yaparak böyle bir haritalandirma çalişmasını yapılmasını elzemle öneriyoruz.

CHP İBB Meclis Üyeleri Mehmet Berke Merter, Hasan Tapan, Şenol Yolbir, Musa Keleş, Özgür Durmuş ve Seyitali Aydoğmuş imzalarıyla sunulan önerge oy birliği ile başkanlık makamına havale edildi.

İBB’ye kurumlardan gelen öneriler

Sayın Yüksel ÖRGÜN İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji mühendisliği Bölümünden ve Sayın Nilgün ÇELEBİ Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi’nden TMMOB(Jeoloji Mühendisleri Odası) websitesinde radyasyon, radon (rn) ve toplum sağlığı konusundaki raporlarında aşağıda yazılan ve bizim tarafından da İBB'ye tavsiye edilen çözüm önerileri ortaya koymuştur.

Kapalı Alanlarda Radon Seviyesinin Azaltılması İçin Alınabilecek Önlemler:

1 - Yapı malzemelerinin radyoaktivite analizleri ve doz değerlendirmeleri mutlaka yapılmalı; analiz sonuçları, sınır değerlerin üzerinde olması durumunda malzemelerin bina yapımında (özelikle iç mekânlarda) kullanılması yasal olarak önlenmelidir.

2 - Başta granitik kayaçlar olmak üzere doğal taşların kapalı mekanlarda (evler, okullar, hastaneler, AVM’ler, vb) ve özellikle yeraltı yapılarında (metro istasyonları, tüneller, otoparklar vb) kullanılması önlenmelidir; kullanılması zorunlu ise uluslarara-sı standartlara göre 238U, 226Ra ve 222Rn ölçümleri mutlaka yaptırılmalıdır.

3 - Binaların, özellikle bodrum katlarının zemin izolasyonu iyi yapılmalıdır. Bu amaçla toprak ile temas eden yüzeyler sızıntıya imkân vermeyecek şekilde beton ile izole edilmeli; bodrum katların ve zemin katların tabanına şap, beton vb. dökülmelidir.

4 - Yaşı 20 yıl ve daha eski olan binalarda, radon düzeyi yüksek olabileceğinden taban ve duvarlardaki çatlaklar kapatılmalı, izolasyon kontrol edilmeli ve periyodik bakımı yapılmalıdır.

5 - Yerden ve duvarlardan bina içine sızan radon gazı bina dışına çıkamaz ise bina içindeki konsantras- yon artacaktır; bu nedenle kapalı ortamların havalandırılmasına özen gösterilmelidir.

6 - Kömür ile ısınan evlerde ve binaların bodrum katlarında havalandırmaya özel bir önem verilmeli, bodrum katları düzenli olarak havalandırılmalı ve bu konuda halk bilinçlendirilmelidir.

7- Binalarda doğal havalandırma sistemlerine ağırlık verilmeli, pencereler zemine yakın yapılmalı ve havalandırma alt pencerelerden sağlanmalıdır.

8 - Bodrum katlara, özellikle yakacakların depolanması amaçlı kullanılıyorsa, mutlaka pasif hava- landırıcı sistemler takılmalıdır.

9 - Evlerde kapı ve pencerelerde izolasyon yapıldıysa havalandırma süresi arttırılmalıdır.

10 - Radon kanser riskini arttırdığından, kapalı ortamlarda sigara içilmemelidir.

Radon gazı konusunda ise aşağıda belirtilen hususlar kapsamında hızla harekete geçilmesi gerektiği düşüncesindeyiz:

1- Sağlık Bakanlığı, TAEK, yerel yönetimler ve üniversitelerin iş birliğinde hazırlanacak bir eylem planı kapsamında ülke genelinde evlerde, okularda, hastanelerde, AVM’lerde, metro istasyonlarında, tünellerde, yeraltı otoparklarında, madenlerde ve diğer her türlü işyerinde yaz ve kış döneminde olmak üzere en az yılda iki kez radon ölçümü yapılmalı.

2- Yeni yapılacak binaların zeminlerin 238U, 226Ra, 232Th ve 40K aktivasyon değerleri ve 222Rn ölçümü yapılmalı; bu analiz ve ölçümlerin zorunlu olarak yapılması yasa ve yönetmeliklerle düzenlenmelidir.

3- Yirmi yıl ve daha yaşlı binaların bodrum kat ve giriş katlarını zemin ve duvarları kontrol edilmeli, varsa çatlaklar kapatılmalıdır.

4- Bütün olarak şehirmizde ve köylerimizde radon haritaları hazırlanmalıdır.

5- Şehir çapında dış ortam gama doz ölçümleri yapılmalı, ölçüm sonuçları harita halinde sunulmalıdır.

6- Bu haritalar en az 5 yılda bir periyodik olarak güncellenmeli.

7- Eğer doğal radyoaktivitesi yüksek bölgede ikamet ediliyor ise halk bilgilendirilmeli ve ev içi radon ölçümleri düzenli olarak yapılmalıdır (şahıslar veya devlet tarafından).

8- Radon riskinin yüksek olduğu bölgelerde tek katlı veya az katlı binalar toprak zemin üzerine yapılacak ise, özellikle köylerde, zemine jeomebran serildikten sonra bunun üzerine beton dökülmesi yararlı bir yöntem olabilir.

9- Radon riski yüksek bölgelerde inşa edilecek çok katlı binalarda ise, alınacak en etkili yöntemler- den birisi bina temeline küçük bir çukur açmak ve düşük güçlü elektrik motoru ile bu çukurun havasının düzenli olarak boşaltılması olabilir.

10-Avrupa Birliği daha da ileri giderek ev inşaatın- dan önce radon gazı ile ilgili risk değerlendirmesi yapılmasını ve özel kapalı ortam koşullarında bölgedeki radon emisyonunun mevsimsel ve hatta gece ve gündüz farklılıklarını da gösterecek şekilde ölçülmesini istemektedir.

Yanıtlanması istenilen sorular

1. Yukarıda belirtilen Jeoloji Mühendisleri Odasından tavsiye edilen çözüm önerilerini İstanbul halkının sağlığını göz önüne alarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) uygulamayı düşünüyor mu? Uygulamış ise tarafımıza ve yüce meclisimize bilgilerin verilmesi.

2. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) şimdiye kadar radon konusunda İstanbul halkının sağlığını korumak için herhangi bir çalışma yapmış mıdır?

3. İBB kendi binalarındaki ve metro, otopark gibi kapalı alanlarda çalışan personelin sağlığını korumak için ne tür çalışmalar yapmaktadır? Radon gazı açısından çalışanlarımız nasıl bir risk altındadır ve bu riskleri önlemek için ne gibi önlemler alınıyor?

FİDAN UĞUR-KENT YAŞAM

Editör: Haber Merkezi