Geçen yazıda UFO (Gökyüzünde tanımlanamayan cisimler) ilgili şeffaflaşma sürecinin devam ettiğini ve bununla ilgili gelişmeleri size aktarmıştık. Aynı zamanında ABD’de UFO şeffaflaşmasının bir güvenlik sorunu, yani bir tehdit olarak işlendiğini size aktarmıştık.Peki UFO’larla ilgili şeffaflaşma süreci bir güvenlik sorunu mudur? İşte gazetemizin bu sayısında bu soruya yanıt aramaya çalışacağız. Bununla birlikte bir uçuş sırasında UFO olayına şahit olan tecrübeli havacı Ömer Çamsoy ile röportaj yaptık.

Uzaydan gelen bir medeniyet ile karşılaşsak ne olurdu?

Sanırım bununla ilgili ne yazsak bir spekülasyondan ibaret olacak. Sonuçta hiç başımıza gelmedi.

İlk defa dünya tarihinde kara, hava ve deniz Kuvvetlerinin dışında bir ülkede uzay kuvvetleri kuruldu. Evet, doğru okudunuz artık ABD Silahlı Kuvvetleri’nin uzay kuvvetleri var. Demek ki birileri dünyanın dışından yani uzaydan da bir tehdit gelebileceğine ciddi bir şekilde inanıyor. Dünyaya Işık yılları uzaklardan gelebilen medeniyetin muhtemelen bizden binlerce belki de milyonlarca yıl daha gelişmiş olması beklenebilir. Bu durumda hangi teknolojiyle karşılık verebiliriz ki? Tabi uzaydan gelebilecek bir tehlikeyi sırf askeri yönüyle de düşünmemek gerekir. Kültürel tehlike de belki en az onun kadar büyük olabilir. Binlercesi izah edilemeyen UFO olayı şimdiye kadar şahitlerle anlatıldı. Son olarak da ABD Donanması UFO görüntüleri serbest bırakmıştı. Ama buna rağmen uzaylılar varsa, insanlıkla iletişim kurma meraklısı gibi görünmedikleri de söylenebilir. Eğer birgün bunun aksi gelişse ne olurdu?

Tabi böyle bir gelişme şüphesiz inanç sistemlerimiz için sarsıcı olabilirdi.

UFOLAR

‘Uzayda başka hayatlar varsa inanç sistemleri ne olacak?’

Şimdiye kadar insanlık olarak gezegenimizin veya güneş sistemimizin oldukça sıradan ve evren içinde önemsiz olduğunu öğrenebildik. Oysa insanlığın inanç sistemleri, dünyayı anlam itibarıyla evrenin merkezinde konumlandırmak ister. Bunun tam olarak böyle olmadığını artık kesin olarak biliyoruz. Dünyadaki inanç sistemleri insanın Tanrı tarafından yaratıldığını bize anlatmaktadır. İnanç sistemleri bundan dolayı felsefi anlam itibariyle insanı da evrenin merkezinde görür. Ama ya bizim için hayal edilemez büyüklükte olan evrende başka hayatlar, başka medeniyetler var olmuşsa? O zaman felsefi olarak insanın konumu ve inanç sistemleri ne olacak? Muhtemelen çok ciddi sorgulanmalar yaşanır ve belki yeni düşünceler ve cevaplar aranır. Kaldı ki bilimin bile bu yeni duruma adapte olması için fizikten tutun da birçok başka alana kadar tezlerini yeniden ele alması gerekir. Bunun kanıtlanması büyük bir şok, büyük bir değişimi yaratır. Hele uzaylı bir medeniyetle insanlık arasında iletişimin de ötesine etkileşim de başlarsa değişimin boyutunu düşünemiyorum bile.

Kabile üyeleri

‘Uçakları tanrı, uçaklardan atılanların nimet olduğuna inanan kabileler var’

İnsanlık tarihi içinden az gelişmiş toplumlar çok gelişmiş toplumlarla karşılaşıncane olduğu konusunda tecrübelerimiz var. Amerika’nın keşfi bunun en başta gelen örneklerindendir. Aztek Medeniyetinin yıkılışı o kadar hızlı ve barbarca gerçekleşti ki günümüze arkeolojik kalıntılardan başka bir şey kalmadı. “Bu eskidendi“ diyorsanız, daha yeni bir tarihten örnek vereyim. Kargo Kültü adında bir din var şu anda dünyada. Kargo Kültü 2. Dünya Savaşında ABD ordusunun Pasifik Bölgesi’nde Japonlara karşı savaşında ortaya çıktı. Muhtelif adada konuşlandırılan askerlere havadan paraşütle lojistik destek sağlanıyordu. O zamanki teknolojinin yeterli olmaması nedeniyle havadan atılan nesneler hedef şaşıp ücra ve ilkel kabilelerin yakınına yağıyormuş. Bu gelişme bu kabileler üstünde muazzam değişimlere sebebiyet verdi. Kendi eski gelenekleri ve inanç sistemlerini sorgulayıp yeni “Kargo Kültü” adını taşıyan dinlerle değiştirdiler. Bugüne dek uçak şeklinde Tanrılara dua etmekteler. Bu değişim de kolay olmamış ve yer yer kendi içlerinde savaşmalarına yol açmış. Eski kültürleri yazılı metinleri de olmadığı için tamamıyla kaybolmuş.

Kabilelerin taptığı uçak

‘Korkularımızı bırakmalı mıyız?’

Tabi böyle bir tehlikenin olmadığını düşünenler de var. Birleşik Krallığın eski Genel Kurmay Başkanı Peter Hill Norton böyle bir tehlikenin artık insanlığın büyük gelişiminden dolayı olmadığını bir televizyon röportajında söyledi. Norton ayrıca devletlerin bu korkularını artık bırakıp UFO konusunda insanları aydınlatmaları gerektiğini ifade etti.

ABD Uzay Kuvvetleri

Bu pozitif bakış açısını doğrulayan tarihi bir örnek de var. Temmuz 1853 yılında gizemli siyah görünümlü dev buharlı dört savaş gemisi Tokyo Körfezi’ne girmişti. Japon Deniz Kuvvetleri’nin küçük ahşap yelkenli gemileri bu ABD’den gelen metalden yapılmış vapurları çevreledi. Japon’lar için bu olay o kadar şoke edici olmuştu ki en kısa zamanda ülke de sosyal, kültürel, bilimsel ve yönetimsel bir devrim yaşandı. Yaşanan şok sebebiyle Japonya Ortaçağ’dan hızlandırılmış bir şekilde modern ülkeler sınıfına yükselebildi. Yanı bu örnekten anlaşıldığı gibi istisnai durumlar da yaşanmış dünya tarihinde.

Üstün bir kültürün ya da medeniyetin daha az gelişmiş olana karşı bir koruma biçimi olarak iletişime geçmeme stratejisi uygulanabilir mi?

Amerika'nın keşfi ve Azteklerin yokoluşu

Dünya olarak izole kalsak daha mı iyi olur?

Böyle bir strateji Hindistan’ın Hind Okyanusundaki Sentinel Ada Grubu’nun küçük bir adasında uygulanmakta. Sentinel adalarındaki yerliler Hindistan’ın “medeniyet” etkisiyle tamamıyla dejenere olmuş vaziyetteler. Kendi kültürlerini unutup yeni kültüre de adapte olamadılar ve türlü sosyal problemler yaşamaktadırlar. Bundan dolayı Hindistan devleti son izole kalmış kabileyle bağlantı kurmayı yasakladı. Bu kabile küçük bir adada dış dünyadan tamamiyle izole bir hayat yaşmakta. Dış dünyayı hiçbir şekilde tanımıyorlar ve hiçbir iletişim ya da etkileşimleri yok. Hindistan devleti bu şekilde yerlilerin kültürünü ve onurunu korumakta. Bu örnekten yola çıkarak da şöyle bir soru aklıma gelmiyor değil. Acaba bizde dünya olarak izole kalsak daha mı iyi olur? Tabi bizden binlerce ya da milyonlarca yıl daha ileride olan uzay medeniyetlerinin nasıl düşündüğünü bilemiyoruz. Belki de UFO’larıngörünürde bir iletişim girişiminde bulunmamaları bundandır. Belki bizde onların gözünde evrenin içindeki ufacık bir Sentinel adası ve ilkel kabilesiyiz. Şimdi hep beraber gelin Ömer Çamsoy ile yaptığımız röportajı okuyalım.

Ömer Çamsoy, ‘Uçan daire bizi görünce kaçta gitti’

Evrende bizim dışımızda evreni bizimle paylaşan bizim bilmediğimiz birileri var mı? Sorusuna cevap ararken Türk Hava Yolları’nda 1986 yıllarında Hat Bakım Müdürü olarak görev yapan Ömer Çamsoy, gökyüzünde bilinmeyen bir cismin uçuş sırasında beraberindeki kaptanlarla birlikte gördüklerini bize şu anısıyla anlatıyor. Bir uçağın, uçak bakımdan çıktıktan sonra uçuşa hazır olup olmadığını kontrol eden bunun için gerekli çekimleri yapan ve tüm teknik prosedürü uygulayarak, uçağı pilota uçuş için teslim eden uçağın hazır halde olduğuna dair karar veren ekibin başındaki kişi Hat bakım müdürüdür. Türk Hava Yolları’nda uzun yıllar bu görevi yapan Ömer Çamsoy, 1986 yılında Adana’da bir yaz günü 18 kişilik teknik ekibiyle, Ethem Durak ve Serhan Çeliker’in kaptanlığını yaptığı 200 kişilik yolcunun bulunduğu uçakta başlarına gelen olayı şöyle anlatıyor;  Böyle bir yaz günü ben bütün hat şeflerimi toplantı amacıyla Adana topladım. Toplantı yaptık. Takriben 18 tane şef ve müdür muavini arkadaşlarımla her istasyonda toplantı yapardım. Sorunlarımızı ihtiyaçlarımızı konuşur, mesaiye öyle başlardık.  O gün Adana’ya gittik. En son uçağa alınacağız. 18 tane görevli teknisyen, kaptanlar Ethem Durak, deniz kuvvetlerinden gelme Serhan Çeliker, yaklaşık 200 yolcu olduk. Ben pilot kabinindeyim. Ethem Durak kaptanımızın arkasında oturuyorum. Adana’dan kalktı uçak. Pilot kabininde oturuyorum. Hava bulutlu, yıldırımlar şakır şakır şakırdıyor.  Öyle sanıyorum ki Konya-Eskişehir üzerindeydik. Tam o sırada havada dönen bir şey gördüm. Rüzgarlı ve flu bir hava olduğu için net olmazsa da yukardan üzerimize doğru gelen ve dönen bir şey gördüm. Temmuz veya Haziran ayıydı.  Beysbol topuna benzeyen bir cisim döne döne bize doğru geliyor. Görür görmez, kaptanımız Ethem beye seslenerek, ‘Kaptanım bir bakar mısınız bu ne’ diye sordum.  Gördüğümüz cisim kırmızı morumsu renkteydi. Yıldırım değildi. Halk arasında ‘Üzerimize yıldırım düştü’ diye kalıplaşmış bir deyim var. Aslında bilimsel olarak yıldırım düşmez. Yıldırım negatif yükü yerden aldığı için, yerden yukarı doğru yükselerek meydana gelir. Oysa gördüğümüz cisim yukarıdan aşağı doğru geliyordu. Bu arada kaptan pilotumuz selektör yaptı. Selektör yapar yapmaz gördüğümüz cisim bizden hızla yukarı doğru yönelerek kayboldu.  Gözlerimle gördüğüm cismin ne olduğunu sordum kaptan pilotumuza. Ethem kaptan da bana dönüp, ‘Uçan daireydi biz selektör yapınca kaçtı gitti’ diyerek espri yaptı. Bu aklımda ciddi bir anı olarak kaldı.

Ömer Lütfi ÇAMSOY (Makine Mühendisi) Kimdir?

1951 yılında Zile’de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Zile’de, üniversiteyi DMMA’da Makine Mühendisi olarak tamamladı. Evli ve iki kızı vardır. Kayseri Hava İkmal Bakım Merkezi’nde FASBAT(Fabrika Seviyesi Bakım ve Tamirat) Uçak Motor Atölyesi’nde, Motor Atölyeleri Şefi Olarak birçok projelerde Proje Üst Subayı olarak çalıştı. Aynıfabrikada C- 47 Uçaklarının R–1830–92 motorlarının R–1830-90D’ye dönüştürülmesi ve motorların uçak üzerinde montajı ve çalışırlılığının sağlanması, C–160 uçaklarında VİP teçhizat uygulaması, C-130 Herküles uçaklarının yakıt sistemlerine ait Yakıt Bosterve Scavenc Pompalarının bakım ve kontrolü için test cihazı geliştirilmesi ve hayata geçilmesi, T–41 uçaklarında kullanımdan dolayı aşınan Motor Eksantrik Mil yataklarının Eskişehir 1. Hava Taktik Bakım Merkezi Atölyesi’nde Plazma Sprey Uygulaması ile kaplanılması, toplanması ve motorun uçak üzerinde uçabilirlik sertifikasının alınmasının sağlanması gibi başarılı çalışmalara imza atmıştır.Kasım 1976’dan sonra TÜRK HAVA YOLLARI Anonim Ortaklığı Genel Müdür Teknik Yardımcılığı’nda Bakım Mühendisi olarak işe başladı. Genel Müdür Teknik Yardımcılığı’nda F–28 Fokker, DC–9–30, Boeing–727 ve A–310 Airbus uçaklarının Uçak Tip Sertifikalarına yurt içi ve yurt dışı eğitimleri ile sahip oldu. Mühendis olarak görev alırken Etüt mühendisi, Uçak Atölyesi mühendisi, Hat Bakım Müdürü, Üs Bakım ve Geliştirme Müdürü ve Bakım Onarım müdürlüklerinde bulundu. 1986 ve 1987 yıllarında THY Anonim Ortaklığı’nın Vakıf Yönetim Kurulu Üyesi olarak çalışmalarda görev aldı. 1987’de Türk Hava Yolları A.O‘nın % 85 hissesi ile kurulan BHT A.Ş Kargo ve Charter Yolcu Taşımacılığında (Boğaziçi Hava Taşımacılığı Anonim Şirketi) Bakım Müdürü, Teknik Başkan ve Genel Müdür Teknik Yardımcılığı V. görevlerinde bulundu ve BHT AŞ’nin tasfiyesi neticesinde Türk Hava Yolları A.O’ lığına geri döndü ve 14 Nisan 2000’de emekliliğe ayrıldı. Ağustos 2000 tarihinde Turkuaz Otomotiv Şirketi’ni Amerikalı ortakları ile kurarak şirket yönetim kurulu üyesi ve şirketin Genel Müdürlük görevini üslenerek “Motor UP” Motor Koruyucu yağı ve bu aileye bağlı olan diğer ürünleri Amerika’dan İthal ederek Türkiye Distribütörlüğünü yaptı. Şubat 2006 yılında Baron Air Havayolları’nın kurucusu ve Genel Müdür Teknik Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Ekim 2007’de Amerika, Almanya ortakları ile White Wings (Ak kanatlar) Hava Kargo Şirketi’nin kurucusu, ortağı, yönetim kurulu üyesi ve Genel Müdür olarak çalıştı. Firma faaliyetini Şubat 2008 tarihi itibariyle sona erdirmiştir. 2008/2009’da İstanbul Makine Müh. Odası Denetleme Kurul Üyeliği yapmıştır. Haziran 2008’de THY AO TEKNİK A.Ş’de teknik hizmetlerin büyük bir kısmının özelleştirilmesi (Uçak Bakım, Hat Bakım, Uçak Revizyon, Uçak Motor Atölyesi, Gümrük Hizmetleri, Teknik Destek Hizmetleri, İtfaiye hizmeti v.b. alt çalışım hizmetleri gibi) ile THY A.O’nun kargo hizmetlerinin tamamını kapsayan hizmetlerinin ifası ile THY A.O’nun tamamına ait hizmet birimlerinin temizlik hizmetleri için kurulan İTEMSAN şirketinin genel müdürlüğünü 30.09.2009 tarihine kadar yapmıştır. Kasım- 2009-Temmuz 2015 yılları arasında Amerika New Jersey eyaletinin Delran kentinde ailesi ile beraber ikamet etmiş ve USA’da bulunduğu sürede New Jersey merkezli kurmuş olduğu Fıve Star Pilot Eğitimi Şirketi ile New Jersey ve Miami PAN-AM pilot eğitim merkezleri koordinesi ile TR-USA pilot eğitimini Paket Programlı olarak yapmıştır. Halen ailesiyle İstanbul’da yaşamaktadır.

Editör: Haber Merkezi