[email protected]

Millet ve memleket inim inim inlerken...

Memleketimin siyasal milliyetçileri de:

Birbirlerine “Evine dön... Evine dön...” davetiyesi yazmakla meşguller...

Seçim, sandık ve de koltuk kapma siyasetiyle...

Milletin acı gerçekleri yerine, demokrasi ve adaletle bağdaşmayan...

Nice hamaset çığlıklarıyla ortalıkta görünmekle meşguller...

Millettin sorunlarıyla uğraşıp, millete hoş görünmek varken:

Ancak gelecek seçimi düşünerek, bir yerlere hoş görünmekle meşguller...

Sahi, gerçek ‘Türk Milliyetçiliği’ duraklama devrinde midir?

Yoksa gerileme devrinde midir?

Ya da milliyetçiliğin tanımı değişti de bizler mi duymadık?

Öyle ya; Millet başka bir yerde...

Siyasal milliyetçiler başka başka yerde...

Hiç “MİLLETSİZ MİLLİYETÇİLİK” olur mu?

Milliyetçilik, hiçbir ayrım gözetmeden tüm milleti sevme ve kucaklama sevdası değil midir? Milliyetçilik, her konuda memleketin çıkarını, öz siyasal çıkarının önünde tutma sevdası değil midir?

Öyleyse:

Savaşarak ya da barışarak kazandığımız nice ulusal değerlerimize sahip çıkmalı!

Cumhuriyetle gelen, nice çağdaş kazanımlarımıza sahip çıkmalı...

Mesela “ANAYASA MAHKEMESİ KAPANSIN!” çıkışıyla değil...

“Daha güçlü ve demokratik bir çağdaş Anayasa ile yola çıkalım!” diyerek, bu milletin geleceğine ışık tutmakla olmalıdır o sevda!

Andımızı yasaklayan zihniyete “Hayır” diyen...

Tabela tabela silinerek, Suudilerle emperyalistleri sevindiren, T.C. Harflerini, yeniden o tabelalara yazdıranların sevdası olmalıdır milliyetçilik!

Ata Yurdumuz ERGENEKON’UN adını kumpas davalarına takarak...

Ecdadımızın tarihine leke sürenlerden hesap sormalıdır milliyetçilik!

Devletimizi ayakta tutan şanlı kurumlarımızın tepesine BALYOZ indirerek,

İç ve dış düşmanlarımızı sevindirenlerden de hesap sormalıdır milliyetçilik!

ÖZÜNÜZE DÖNÜN Kİ...

Arazi arazi birilerinden KAZMA yiyerek:

Betonlaşan, çukurlaşan, çoraklaşan vatan topraklarının hesabını sorun!

BETON BETON rant kapısı olan kıyılarımızın...

Kuruyup giden göllerle akarsularımızın, her gün her gün ağaçları kesilen ormanlarımızın hesabını sorun milliyetçi milliyetçi!

Yoksa kahramanlık edasıyla yükselen çığlıklar, asla bu milletin karnını doyurmaz bilesiniz!

Bu millet, adalet, eğitim, ekonomi ve demokrasiye kafa yoracak siyasetçiler istiyor!

Bu millet neylesin bu dört direkten yoksun LAF GEMİSİNİ?

Bu direklerden yoksun laf gemileri, bu ülkeyi götürse götürse, orta çağa götürür... Bu ülkeyi, kardeşkanından beslenen, emperyalistlerce de uzaktan yönetilen, nice teokratik faşistlerin hüküm sürdüğü, bir Ortadoğu cehennemine götürür!

Böyle olunca da sadece tepeden birileri konuşur o kadar!

Ne vatan için sesler yükselir ne de millet için...

Ne hak arama özgürlüğü olur ne de fikir ve düşünce özgürlüğü olur!

Bir bastırılmış ve de susturulmuş millet olup çıkarız!

Ağzını açana mahkeme... Ağzını açana tehdit... İktidarı eleştiren korku...

Kurum ve kuruluşlarımızı korumak isteyenlere, terörist ve hain etiketi...

Peki, bu dar alana sıkışmış bir yönetimle yaşamak, hiç çağımıza yakışır mı?

Bu yönetimle hiç bu millet huzura erer mi?

Türk gençliği, böylesine bir gidişatla mı yarınlara hazırlanacak...

Böylesine bir anlayışla mı gelişen ülkelerle yarışacaktır?

Okulların durumu ortada...

 İşsiz gezen mezunların durumu ortada...

Çiftçi, esnaf ve sanayicinin durumu ortada...

Çalışan ve çalışmayan emekçilerin durumu ortada...

Tavuk bile su içerken başını kaldırıp ALLAH’A bakar!

ÖZÜNÜZE DÖNÜN MİLLİYETÇİLER ÖZÜNÜZE...

Dönün ki, şu Suriye için uygulanan yanlış siyasetin de hesabını sorun!

Kaç milyon kaçkın var, kaç milyonu Türkiye’de... Onlardan boşalan yerlere...

ABD, RUSYA ve teröristler nasıl girdi? Gelen Suriyeliler, Türk ekonomisine nasıl bir yumruk indirdi!

İsrail mutlu... Ağaları mutludur! Olan kardeş ve komşu Suriye’ye oldu elbette!

Kaybeden Türkiye...

Zararlı Türkiye...

Elde var sıfır!

Çünkü olan Türkiye’ye oldu!

Hesabını kimler sormalı...

Elbette ki sandık zamanı tüm duyarlı yurttaşlar sormalıdır!

YETER Kİ, TÜRK MİLLİYETÇİLERİ ÖZÜNE DÖNSÜN!