Adı Ayşegül Jale Saraç. Diyarbakır Dicle Üniversitesi Rektörü. Tamı tamına 55 yaşında koskoca bir profesör. Bunca yıllık günah dolu, eksik yaşamına son verdiğini, artık kapandığını müjdeledi...

Bilim dünyasına hayırlı, uğurlu olsun!

'Efendim, insanların inancını yaşamasında ne kötülük var?'
'Hanımefendi dininin gereğini yapmış, örtünmüş.'
'İnsanların inancıyla, özel yaşamıyla, yaşam tarzıyla uğraşmamak lazım..' türü ve aslında içi bomboş olan klişe itirazları duyar gibi oluyorum...

İtirazım var evet, neden mi?

Siz hiç başta Hanımefendinin bir şekilde yönetiminde bulunduğu üniversite olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti bütçesiyle beslenen herhangi bir üniversitenin, herhangi bir ilahiyat fakültesinin ya da herhangi bir inançlı öğretim görevlisinin ortaya çıkıp...
'Benim kutsal dinimi siyasi çıkarlarınıza alet edemezsiniz' dediğini.
'Benim inancım paraya çevrilecek bir meta değildir' diye feryat ettiğini.
'Müslümanlık adına yola çıktığını iddia edenler tepeden tırnağa pisliğe bürünmüş durumda' şeklinde ortalığı birbirine kattığını.
'İslam dininde çalmak yoktur.'
'İslam dini yalan söylemeyi yasaklar.'
'İslam dini insanları karalamayı, küçük düşürmeyi, ötelemeyi kabul etmez.'
'İslam dinine inananlar kin, nefret ve düşmanlık tohumları ekemez.'
'Müslümanlar birbirinin kardeşidir ve düşmanlık yapmaz.'
'Doğruluk, temizlik insanın kalbindedir.'
'Müslümanlıkta esas olan iyi bir insan olmaktır.'
'Şeklen değil, özde doğru, dürüst, temiz, namuslu olmak gerekir.'
Ve benzeri itirazları yaptığını duydunuz mu?

Siz hiç bu doğrultuda -erkeklerin çıkarı doğrultusunda- hareket eden kadınların;

'Kadının da insan olduğu',
'Kadınla erkeğin eşit olduğu',
'Kadının günah kaynağı olmadığı',
'Allah'ın kulları arasında yarımcılık yapmayacağı',
'Kadının ruhunun da, bedeninin de kendisine ait olduğu',
'İyi/kötü ahlaklı olmanın cinsiyetle ilgisinin olmadığı',
'Namus kavramının insanların beyninde olduğu',
'Hırsızlık yapan, rüşvet alan, yetkisini kötüye kullanarak çıkar elde eden insanların gerçek anlamda namus yoksunu olduğunu',
'Kadını toplum dışına itmeğe, dışlamaya, yok saymaya, eve hapsetmeğe, güçsüz bırakmaya, üretimden alıkoymaya ve erkeğe mahkum duruma getirmeğe kimsenin hakkının olmadığını..' önermelerini dillendirdiğini duydunuz mu?

Siz hiç bu kadınların ve elbette onları bu duruma getiren zihniyetin...
Kadınlara uygulanan baskılara, kötü muamelelere, işkencelere, öldürmelere karşı seslerini yükselttiklerine şahitlik ettiniz mi?

Siz hiç bu zihniyettekilerin, merdiven altı atelyelerde boğaz tokluğuna, bütün haklarından yoksun olarak ve keyfi bir şekilde çalıştırılan kadınların kızların haklarını, hukuklarını savunduğuna tanıklık ettiniz mi?

Nedir öyleyse bu zihniyete göre kadın?
Cinsel meta mı?
Değerli ve gerekli bir mal mı?
Kapalı, korunaklı tutulması gereken ötülüklerin, günahların kaynağı mı?
Nedir, nedir söyleyin işte!..

2007'de Diyarbakır'dan AKP Milletvekili adayı olan, üçüncü sırada yer almasına karşın rektörlüğe atanan Jale Hanım, bir eksikliğini kapatarak örtünmüş-müş...

Başka da eksiği yok zaten.
Bilim insanı olarak yönettiği üniversiteyi dünyü sıralamasına soktuğuna...
Kadın olarak hemcinslerinin hakları için olmadık mücadeleler verdiğine...
Ve Diyarbakır halkını aydınlattığına göre...
Sadece örtünmesi kalmıştı geriye...
Böylece paralellikten kurtulması ve Rektörlüğünün devamı da garanti olacakmış...
'İmam yellenirse...' derler ya.

Merdiven altı işliklerde tüm haklardan yoksun ve eğitimsiz kadınlar ve kızlar bile özgürleşme, kendi ayağı üzerinde durma ve giderek İNSANLAŞMA savaşımı verirken...
Milletvekili ve üniversite yöneticilerinin günah çıkarma seansları eşliğinde bu durumlara gelmesi gerçekten utanç verici!
Bu bir özgürlüğün değil, zavallılığın kabulünün ilamıdır...
Işıl ışıl parlayan memleketimize ve necip milletimize hayırlı olsun!