TOPLU TAŞIMADA ENGELLİ BİREYLER İÇİN BİTMEYEN ZORLUKLAR

Bu trajik olay, engelli bireylerin İstanbul’da toplu taşıma araçlarını kullanırken karşılaştıkları büyük zorlukları bir kez daha gözler önüne serdi. Tekerlekli sandalye kullanıcıları başta olmak üzere birçok engelli vatandaş:

• Rampaların uygunsuzluğu,
• Asansörlerin sık sık arızalı olması veya kullanılamaz durumda bulunması,
• Dar turnikeler,
• Duraklardaki güvenlik tedbiri eksikliği,
• Araçlara güvenli ve hızlı bir şekilde binememe,

gibi sorunlarla her gün mücadele ediyor.
Metrobüs hattı gibi yüksek tempolu ve yoğun hatlarda erişilebilirlik eksikliği, engelli bireyler için sadece zorluk değil, hayati risk anlamına geliyor.

“BU TÜR KAZALAR ÖNLENEBİLİR”

Kent içi ulaşım uzmanları, erişilebilir ulaşım için acil tedbir alınması gerektiğini, özellikle metrobüs duraklarının tasarımının engelli vatandaşlar için hâlâ güvenli olmadığını vurguluyor. Engelli örgütleri ise her kazadan sonra yapılan açıklamaların yeterli olmadığını, kalıcı düzenlemeler yapılmadıkça benzer olayların yaşanmaya devam edeceğini belirtiyor.

“ERİŞİLEBİLİRLİK BİR LÜTUF DEĞİL, HAKTIR”

Sivil toplum temsilcileri, bu tür faciaların “kader” değil, ulaşım altyapısındaki eksikliklerin sonucu olduğunu söyleyerek karar vericilere çağrıda bulunuyor: Engelli bireylerin güvenli ulaşımı bir lütuf değil, anayasal bir hak.

DARP OLAYI KAYDEDİLDİ

Çalışanı havaya kaldırarak yere çarpan Ünlü, ardından beyzbol sopayla darbetti. Dakikalarca süren olayı Ünlü, cep telefonuyla kayıt altına aldı. Darp sırasında Ünlü'nün araya girenleri ittiği de görüldü.

RESTORANI MÜHÜRLENDİ

Olayın ardından harekete geçen Beyoğlu Asayiş Büro Amirliği ekipleri, oyuncu Bahadır Ünlü’yü yakaladı. Gözaltına alınan Ünlü’nün emniyete götürüldüğü ve işlemlerinin sürdüğü öğrenildi. Olay sonrası Beyoğlu Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleri ise Ünlü’nün restoranını mühürledi. Beyoğlu Belediyesi sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Bugün sizden gelen görüntüler sayesinde mekan mühürlenmiştir. Şiddete sıfır tolerans. Sosyal medyaya yansıyan görüntülerde, Beyoğlu Tomtom Mahallesi’ndeki bir işletmede çalışan personele şiddet uygulandığının tespit edilmesi üzerine zabıta ekiplerimiz derhal harekete geçmiştir. İlgili işletme, gerekli incelemenin ardından ivedilikle mühürlenmiştir" denildi.

İşte o mesajlar;

Şehidin naaşı, 14 Kasım 2025 Cuma günü (bugün) Musalla Mezarlığı Namazgâhı’nda kılınacak Cuma namazına müteakip Konya Şehitliği’ne defnedilecek.

Soruşturmanın çok yönlü şekilde sürdüğü, şirketlerin tüm malvarlıkları ve faaliyetlerinin kayyum yönetimine devredildiği kaydedildi.

Baba Servet Böcek’in polise verdiği ifadede, ailenin 11 Kasım’da Ortaköy’de cami yakınında 50’li yaşlarında, şapkalı bir seyyar satıcıdan midye aldığını; ardından kumpirciler bölgesindeki bir işletmede kokoreç ve çorba yediklerini söylediği belirtildi. Aile daha sonra taksiyle otele döndü; marketten su, bir dükkândan da lokum alarak akşam 18.30 civarında odaya girdi.

Anne Çiğdem Böcek de midyeyi 60 yaşlarında, kır saçlı bir seyyar satıcıdan aldıklarını söyledi. Anne ve baba hastanede fenalaşarak entübe edildi.

Olay sonrası otelin güvenlik kameraları polis tarafından incelenmek üzere alındı, dört tanık ifadeye götürüldü. Bir iş yerinin mühürlendiği ve sahibinin gözaltına alındığı öğrenildi.

Bugün ise tedavi altında bulunan anne Çiğdem Böcek’in de hayatını kaybettiği bildirildi.

BAKAN TUNÇ: KESİN ÖLÜM NEDENİ İNCELEMESİ SÜRÜYOR

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç şunları söyledi;

“İstanbul’da bir otelde konaklayan 4 kişilik aileden anne ve 2 çocuk hayatını kaybetti. Zehirlenme şüphesiyle başlatılan soruşturma kapsamında ailenin yemek yediği yerlerden numuneler alındı, 4 kişi gözaltına alındı. Kesin ölüm nedeni için Adli Tıp incelemesi sürüyor.”

İstanbul İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Abdullah Emre Güner, gıda zehirlenmesi şüphesi üzerinde durulduğunu, iki çocuğun hayatını kaybetmesinin derin üzüntü yarattığını, anne ve babanın yoğun bakımdaki tedavisinin sürdüğünü ve İl Sağlık Müdürlüğü tarafından soruşturma başlatıldığını açıkladı. Zehirlenmeye yol açan etkenin belirlenmesi için polis çok yönlü soruşturmayı sürdürüyor.

Iğdır, Milli Mücadele döneminde önemli bir lideri, H. Ali Ekber Tufan’ı rahmet ve minnetle anıyor. 14 Ocak 1870 tarihinde dünyaya gelen Tufan, 13 Kasım 1970’te vefat etti. Bölgede önemli bir siyaset ve mücadele figürü olan Tufan’ın hayatı, hem Iğdır’ın hem de genel olarak Türkiye’nin tarihine ışık tutuyor.

Tufan, Melekli-Revan Hanlığı Bey ailesine mensup olarak dünyaya geldi ve İrevan Rus Gümnazyumundan mezun oldu. 1905 yılında Kafkasya’da gelişen iç savaş sürecinde DIFÂİ Teşkilatı’nın İrevan bölge lideri oldu. 1911 yılında ise Müsavat Partisi İrevan Temsilcilerinden biri olarak görev yaptı.

1914 yılında, Köprüköy Meydan Savaşı’nda Rusların ikmal yollarını keserek ileri karakollara baskın yapan harekette başı çekti. 1915 yılında Cemiyet’i Hayriye’nin İrevan yönetiminde yer aldı ve 95 bin nüfuslu Iğdır’da teşkilat kurdu. Oğlu Talat’ın doğum gününde ise toplanan 90 reşat altını Sarıkamış eşlerine bağışladı.

1917’de Iğdır ve çevresinde yaşayan Ermenilerin teklifi üzerine Başkanlık şartıyla kurulan Iğdır İcra Hükümeti’nin seçilmiş başkanı oldu. Aynı yıl Mayıs ayında Bakü İslam Kurultayı’na Iğdır Temsilcisi olarak katıldı. 1918 yılında ise Mart ayında Bakü ve Kafkasya genelinde yaşanan olaylar akabinde Ermenilerin yönetimden azledilmesiyle Başkenti Melekli’ye taşıyarak 4 Mayıs 1918 günü Iğdır Milli Hükûmeti’ni dünyaya ilan etti. Aynı yıl Mavera-i Kafkasya Şeyh’ine Iğdır Temsilcisi olarak katıldı ve Iğdır Milli Hükûmeti’nin bağımsızlığını kabul ettirdi.

1919 yılında ise 20 Mayıs günü Türk Ordusu’nun resmi prosedürle Iğdır’a ilerleyebilmesi için 10 binden fazla imza ile Beyazıt’ta bulunan Kafkas Tümeni’ne başvuruda bulundu. Yakup Şevki Paşa komutasındaki Türk Ordusu Iğdır’a giriş yaptı. 15 Eylül günü Nuri Paşa ile birlikte Bakü’ye giren heyette yer aldı. İngilizlerin bölgede yarattığı kaosa karşı direniş gösterdi ve Cenubi Garbi Kafkasya Cumhuriyeti’nin kurucusu olarak yer aldı.

Ekim ayında Wilson İlkelerine göre bölgeye gelen General Harbord’a bizzat bölge halkının imzalı raporlarını teslim etti. Beyazıt Mutasarrıflığından “Büyük Ermenistan denilen yerde Ermeni göremedim” raporunu yazmasında büyük rol oynadı. Savaşın iki toplumu lideri olarak General Drastamat Kanayan ve Nazarbekov’a karşı psikolojik ve silahlı harp yürüttü.

1919 yılında Serdarabad bölgesinde milli direnişi başlatmak için Yakup Şevki Paşa tarafından görevlendirildi. Halil Paşa ile birlikte Anadolu’ya getirilen altınları Beyazıt’ta bulunan Kazım Orbay’a ulaştırdı. Silah sevkiyatları başta olmak üzere amcasının oğlu Hüseyin, kayınbiraderi Celil ve 20’den çok ileri gelen ağa ve bey arkadaşını şehit verdi. Erzurum Kongresi’ne davet edildi ancak güvenlik önlemleri nedeniyle yerine üç arkadaşı gönderildi.

1920 yılında 19 Eylül günü çatışmalarda gösterdiği üstün başarılar nedeniyle Kazım Karabekir Paşa’dan teşekkür telgrafı aldı. Aynı yıl 12 Kasım günü 10 bini aşkın millî destekle ile Türk Ordusu’na destek vererek Iğdır’ın düşman işgalinden kurtuluşuna en büyük katkıyı sağladı. TBMM Hükümeti Beyazıt İl Genel Meclis Üyesi olarak asker ve vergi toplama işlemlerini yürüttü.

1926 yılında Sürmeli Mahalli Türk Ocağı Başkanı olarak Iğdır’a geri dönerek halk ile ilgilendi. 1952 yılında Hac yolunda Ermeni Komutan Drastamat Kanayan ile Beyrut’ta karşılaştı ancak Ermeni ileri gelenlerinin dilediği özrü kabul etmedi.

H. Ali Ekber Tufan, 13 Kasım 1970’te 100 yaşında vefat ederek, geride Milli Mücadele tarihine damgasını vuran bir miras bıraktı.

Meşe’nin, kendisine sözler verildikten sonra bu sözler yerine getirilmediği için “Gerçekleri anlatırım” diyerek konuşma kararı aldığını belirten Özel, bunun üzerine Meşe’nin ifadelerinin iddianamede kullanılmadığını, aynı ifadelerin birebir İlke’ye yazıldığını ileri sürdü.

Özel, Meşe’nin 17 Mart’ta dile getirdiği “Reklam İstanbul’un asıl yatırımcıları Murat Ongun ve Serdal Taşkın” ve “Gazetecilere para veriliyor” yönündeki ifadelerin de iddianamede yer almadığını, bu ifadelerin noktasına virgülüne kadar İlke’ye aktarıldığını iddia etti.

Kahraman, sosyal medyadan yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

Bugün 186. kez Vera ile birlikte Tayfun’u cam ardından 1 saat görmek için Silivri’ye gidiyorum. Bugün diğer günlerden, önceki ziyaretlerimizden farklı. 13. Ağır Ceza Mahkemesi kararına karşı yaptığımız 32 sayfalık itirazımız 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından gündem yoğunluğu içinde 2 satırda reddedildi. Yıllardır tüm kamuoyuna Tayfun’un cebir ve şiddetle hiçbir alakasının olmadığını, masumiyetimizi anlattım, belgeledim.

"TARTIŞMAYA AÇIK DEĞİL"

Kahraman sözlerine şöyle devam etti;

Anayasa Mahkemesi de bu gerçeği hukuken doğruladı, belgeledi. Ülkemizde, devletimizin varlığını, bekasını koruyan Anayasamız yürürlüktedir; Anayasa Mahkemesi’nin de esastan aldığı kararlar teknik ya da siyasi bir tartışmaya açık değildir. Bugün gelinen aşamada ortaya çıkan vaziyet bizim ailemizin, Tayfun’un masumiyetinin çok ötesinde ülkemizdeki her bireyin anayasal güvenceleriyle ilgilidir. Tüm samimiyetimizle hem yaşadıklarımız hem de ortaya çıkan vaziyetin nesnesi olmanın çok derin üzüntüsü içindeyiz. Dolayısıyla bugün itibariyle 44 aydır sürdürdüğüm haftalık iletişimimizi sonlandırıyorum.

Sözün bittiği yerde değiliz, söz bitmez. Ancak bugünden sonra benim paylaşacaklarım olsa olsa sıradan bir ailenin fotoğraf albümü mahiyetinde olacaktır. Bugünden sonraki ihtimallere dair söz hukukçuların, siyasilerindir. Ocağımıza düşen bu yangını söndürmek için bizimle beraber su taşıyan herkese minnetle… Allah kimseyi masumiyetini müdafaa etmek zorunda bırakmasın.

CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, Meclis’te yaptığı konuşmada iddianameyi eline alarak yere attı. Başarır, “Olabilir, bildiğim kadarıyla, duydum, hatırladığım kadarıyla, öğrendiğim kadarıyla... Bunlarla mı Türkiye’nin 1. partisini kapatacaksın?” ifadelerini kullandı.

Başarır’ın bu çıkışı, sosyal medyada kısa sürede gündem oldu. CHP kanadından birçok isim, iddianamenin siyasi bir hamle olduğunu savunarak yargı sürecine tepki gösterdi.

Özbek, “Şanlıurfa’da yarım kalmış bir final var. O dönemde taraftarlarımız çok büyük ilgi göstermişti ama maç tamamlanmamıştı. Federasyondan böyle bir teklif gelirse ben sıcak bakıyorum. Toplumların birbirine kaynaşması açısından da çok önemli” ifadelerini kullandı.

EĞİTİMLER, OKULLARDA VE KAMU KURUMLARINDA DEVAM EDİYOR

Afet İşleri Müdürlüğü’nün yürüttüğü farkındalık eğitimlerinin, ilçedeki tüm okulları kapsayacak şekilde yıl boyunca devam edeceği bildirildi. İlçedeki okulların yanı sıra Gaziosmanpaşa Belediyesi Engelsiz Yaşam ve Dayanışma Merkezi, Gaziosmanpaşa Kaymakamlığı Sosyal Dayanışma Merkezi (SODAM) ve Aile Destek Merkezi’nde de (ADEM) eğitimler verilmeye devam ediyor.

Toplantıda, ilçeye kazandırılacak 8 adet 1. basamak Aile Sağlığı Merkezi’nin yapılacağı mahalleler, proje süreçleri ve iş birliği esasları ele alındı. Proje kapsamında inşa edilecek merkezlerin, temel sağlık hizmetlerine ihtiyaç duyulan bölgelerde hayata geçirilmesi planlanıyor.

Çekmeköy Belediyesi ile Sağlık Bakanlığı arasında yürütülecek bu iş birliği sayesinde ilçede sağlık altyapısının güçlendirilmesi, vatandaşların sağlık hizmetlerine erişiminin kolaylaştırılması ve yaşam kalitesinin artırılması hedefleniyor.

Çekmeköy Belediye Başkanı Orhan Çerkez, “Halkımıza daha erişilebilir, nitelikli ve güçlü bir sağlık hizmeti sunmak için çalışmalarımızı Sağlık Bakanlığımız ile eşgüdüm içerisinde, büyük bir titizlikle sürdürüyoruz. Sağlık Bakanlığımıza, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğümüze ve tüm değerli yöneticilerimize katkı ve destekleri için teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

“Okulları 10 Kasım’da Erdoğan fotoğraflarıyla donatan zihniyet, Jandarma Genel Komutanlığı’na Atatürk portresi asmadı! Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘Jandarma, her zaman yurt, ulus ve Cumhuriyete aşk ve sadâkatle bağlı; tevâzu, fedakârlık ve ferâgat örneği bir kanun ordusudur’ dediği Jandarma Teşkilatını temsil eden Genel Komutanlık, binasına 10 Kasım’da Atatürk’ün fotoğrafını asmadı. Portresini binalara asmayarak Atatürk'ü halkın gönlünden silemezsiniz.”

Jandarma Genel Komutanlığı’ndan konuya ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Polis ekipleri olayla ilgili inceleme başlatırken, mahallede gerginlik uzun süre devam etti. Olayın nedenine ilişkin soruşturma sürüyor.

İşte en riskli bölgeler;

Ercan’ın riskli olarak belirttiği bölgeler arasında İstanbul (Avcılar, Esenyurt, Zeytinburnu, Beylikdüzü, Küçükçekmece, Ataköy, Yeşilköy, Kağıthane, Tuzla Sahil), İzmir (Bayraklı, Bornova, Menemen, Bostanlı, Mavişehir, Çiğli, Torbalı), Bursa (Nilüfer, Osmangazi, Yıldırım), Kocaeli (İzmit, Gölcük), Balıkesir, Adana, Mersin, Manisa, Sakarya, Düzce ve Muğla Fethiye gibi birçok yerleşim alanı bulunuyor.

Uzman, vatandaşlara ev satın almadan ya da kiralamadan önce yapıların “Yer-Yapı Güvenliği Belgesi”ni mutlaka istemelerini önererek, “Olumsuz ise o yapıdan vazgeçin” uyarısında bulundu.

👉 Kısacası: Deprem uzmanlarına göre, sulak ve gevşek zeminli tarım arazileri üzerine kurulmuş bölgelerde ev almak büyük risk taşıyor. Evinizin bulunduğu bölgenin zemin yapısını ve yapı güvenlik belgesini kontrol etmeden yatırım yapmayın.

Özel ayrıca, yargılamaya ilişkin yaklaşımın adalet ve tutukluluk kriterleri bakımından sorgulanması gerektiğini savunarak, “Arkadaşlarımızın tamamının tutuksuz yargılanması gerekmektedir” dedi. Konuşmasında, bazı suçlamaların ispatlanmadığını ileri sürdü ve muhalefet ile iktidar aktörlerini “yüzleşmeye” davet etti:
“Sayın Erdoğan, bugünkü ziyaretimi şahsınızın talebi üzerine yaptım… ‘Birbirlerinin bir ay sonra gözüne bakamayacaklar’ demiştiniz; Ekrem Başkan’ın gözüne bakmaya geldim. ‘Birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar’ — akşam Sultanbeyli’ye beklerim.”

Özel’in sözleri, İmamoğlu ve bazı isimler hakkında hazırlanan iddianame tartışmaları sürerken geldi. Açıklamada, hem iddianamenin içeriğine hem de tutuklama kararlarının hukuki ve siyasi boyutlarına dair itirazlar öne çıktı. Özel, konuşmasında, iddiaların siyasi sonuçlar doğuracağını belirterek, “Neden tuttun Ekrem Başkanı — cumhurbaşkanı olmasın diye” şeklinde tepki gösterdi.

Mahkeme ilk duruşmada “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçundan beraatına “kamu görevlisine görevinden dolayı sesli, yazılı veya görüntülü bir ileti ile alenen hakaret” suçundan ise cezalandırılmasına hükmederek hükmün açıklanmasını geri bıraktı.

Duruşmaya Özeller'in eşi, anne ve babası dışında Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, İYİ Parti milletvekilleri, şehit annesi Pakize Akbaba ile şehit eşi Yıldız (Namdar) Hemşire de katıldı.

Gazeteci Müyesser Yıldız'ın aktardığına gör Özeller, yaklaşık 35 dakika süren savunmasını şu sözlerle tamamladı:

Girmediğim çatışma türü kalmadı. Üniforması şehit kanıyla bezenmiş emekli bir Türk askeriyim. Beni PKK'lar, NATO'cular, FETÖ ve FETÖ vari yapılar ve ABD sevmez, hazzetmez. Beni arkada gördüğünüz gaziler, şehit yakınları, komutanlar ve aziz Türk Milleti sever sayar.

Özeller'in avukatı Doğukan Kozan, şikayetçi MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin bir kamu görevlisi olmadığını, ayrıca PKK konusunda kendisine bir görev verilmediğini vurgularken, "Selahattin Demirtaş milletvekiliyken, 'Öcalan'ın heykelini dikeceğiz.' demişti. Bu durumda Demirtaş'ın heykel dikmesi de kamu görevi sayılmalıdır" dedi.

SAVCI TAHLİYESİNİ TALEP ETTİ

Savcı, Özeller'in halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçlamasından beraatını, tweetler ve 12punto'daki röportajından dolayı cezalandırılmasını ve tahliyesine karar verilmesini talep etti.

Özeller mütalaaya karşı gözleri dolup sesi titreyerek şöyle konuştu:

"Vatan sevmek nasıl bir şey, biliyor musunuz? Annem, babam, eşim burada. Hepsini silip atabilmektir. İdam da edilsem vatan sevgimden dolayı doğruları, bildiğimi söylemeye devam edeceğim. Teröristler dışarı çıksın diye uğraşırken bir Türk subayını içeri sokuyorsunuz algısının oluşmasından korktum. Bu algının önüne geçecek, özellikle sınır hattındaki askerlerimizin mücadele azmini sarsmayacak bir karar verileceğine inanıyorum."

TAHLİYE KARARI

Mahkeme ilk duruşmada “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçundan beraatına “kamu görevlisine görevinden dolayı sesli, yazılı veya görüntülü bir ileti ile alenen hakaret” suçundan ise cezalandırılmasına hükmederek hükmün açıklanmasını geri bıraktı ve tahliye kararı verildi.

Buna göre doktorlar artık öncesi-sonrası fotoğrafları, hasta memnuniyeti ifadeleri ve ameliyat anlarına ait görüntüleri paylaşamayacak. Ayrıca kendi hizmetlerini öne çıkaran tanıtım içerikleri ile tıbben kabul görmemiş yöntemlerin tanıtımı da yasak kapsamına alındı.

Yeni düzenlemeye göre hiçbir içerik, hastaları belirli bir sağlık kuruluşuna veya uzmana yönlendiremeyecek. Sağlık ürün ve cihazları hakkında marka, firma veya üstünlük algısı oluşturacak paylaşımlar da yapılamayacak.

Hasta gizliliğini korumaya yönelik maddeler de dikkat çekti. Hasta kimliği, bilgileri veya görüntüleri, açık izin alınmadan paylaşılamayacak. Paylaşımlarda yer alan kişilerin gerçek hasta olduklarına dair bilgilendirme zorunluluğu getirildi.

Ayrıca sponsorluk anlaşmalarıyla yapılan tanıtımların da tamamen yasaklandığı açıklandı.

YAĞMURA RAĞMEN FİDANLAR TOPRAKLA BULUŞTU

Etkinliğe Küçükçekmece Kaymakamı Mustafa Anteplioğlu, İlçe Müftüsü Hasan Hüseyin Palabıyık, İlçe Milli Eğitim Müdür Vekili Paşalı Besni, KÜDEF Genel Başkanı Eyüp Sabri Atay, federasyon yönetimi, milli eğitim camiası, öğrenci meclisi üyeleri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Yağmura rağmen büyük bir katılımla gerçekleşen programda, öğrenciler ve gönüllüler fidanları toprakla buluşturdu. Fidanlara özel künye verilerek dikim alanına yerleştirildi.

ANTEPLİOĞLU: “FİDAN DİKMEK GELECEĞE UMUT OLMAKTIR”

Küçükçekmece Kaymakamı Mustafa Anteplioğlu, programda yaptığı konuşmada çevre bilincinin önemine vurgu yaptı: “Bugün burada sadece birer fidan değil, geleceğe olan inancımızı da toprakla buluşturuyoruz. Her diktiğimiz fidan, çocuklarımıza daha yaşanabilir bir dünya bırakmanın sembolüdür. Bu anlamlı etkinliğe katkı sunan tüm kurum ve vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum.”

Anteplioğlu, doğaya sahip çıkmanın bir vatandaşlık görevi olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Yeşil bir çevre, güçlü bir gelecek demektir. Devletimizin tüm kademelerinde olduğu gibi, bizler de ilçemizde çevreye duyarlı her çalışmanın yanında olmaya devam edeceğiz.”

KÜDEF BAŞKANI ATAY: “HER YILIN SAYISI KADAR FİDAN DİKMEYE DEVAM EDECEĞİZ”

KÜDEF Genel Başkanı Eyüp Sabri Atay, bu yıl da geleneği sürdürmenin gururunu yaşadıklarını belirterek “Her yılın sayısı kadar fidan dikme geleneğimizi sürdürmekten büyük gurur duyuyoruz. 2025 yılında 2025 fidanı toprakla buluşturarak, doğaya olan sorumluluğumuzu bir kez daha yerine getiriyoruz.”
Atay, etkinliğe destek veren kurumlara ve öğrencilere teşekkür ederek sözlerini şöyle tamamladı, “Bu fidanlar, sadece Küçükçekmece’nin değil, Türkiye’nin geleceğine nefes olacak. Katkı sunan herkese, özellikle öğrencilerimize ve emek veren gönüllülere teşekkür ediyorum.”

KASIM AYI BOYUNCA DİKİMLER SÜRECEK

KÜDEF yetkililerinden alınan bilgiye göre, Kasım ayı boyunca ilçenin farklı noktalarında fidan dikim etkinlikleri devam edecek.

TOPRAKLA BULUŞAN FİDAN TÜRLERİ

Etkinlik kapsamında toprakla buluşan bazı fidan türleri şöyle:
Köknar, Çam, Sahil Çamı, Fıstık Çamı, Ardıç, Ihlamur, At Kestanesi, Oya Ağacı, Batı Ladini, Alev Çalısı, Altuni Taflan.

YEŞİL BİR KÜÇÜKÇEKMECE İÇİN EL ELE

Doğaya sahip çıkma bilincini artırmak amacıyla düzenlenen etkinlik, Küçükçekmece’de çevre farkındalığına katkı sağladı. Katılımcılar, her fidanın geleceğe bırakılan bir umut olduğunu vurgulayarak, program sonunda “Daha yeşil bir Türkiye için el ele” mesajı verdi.
SÜMEYRA DUĞAN – KENT YAŞAM GAZETESİ

Çiçek, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Atatürk’e yapılan hakaretler karşısında yargının görevini tavizsiz biçimde yerine getirmesi zorunlu hale gelmiştir” ifadelerini kullandı.

İktidar çevresinde bu tür kişilere yüz verenlerin de kendilerine çeki düzen vermesi gerektiğini belirten Çiçek, “Bu tür kişilere verilen yüzün hangi tehdit noktasına kadar varabildiği ortadadır” dedi.

Yıldıray Çiçek ayrıca, “Artık bu konularda en küçük bir tavize izin vermeyecek bir düzen ve uygulama oluşturulmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna yönelik bu saygısızlıkların son bulması, devlet ciddiyetinin ve toplumsal huzurun gereğidir” ifadelerini kullandı.

Birçoğumuz için merak konularından biri de en ilginç haberler oluyor. Türkiye tarihinde olması mümkün olmayan, enteresan haberlerse her geçen gün araştırılıyor. Biz de bu yazı dizimizde sizlere Türkiye tarihinde yaşanmış yok artık dedirten en ilginç haberleri sıraladık işte sırasıyla;