Bir ülke düşünün, işgal altında olsun; her sokağında, her caddesinde, her yerleşim merkezinde işgal güçleri, askerleri, araçları, tankları, topları olsun...
Sömürge valileri, komutanları, belediye başkanları, kaymakamları olsun...
Halkın içine karışmış, halktan kiralanmış, satın alınmış ajanları olsun...
Canı çektiğinde ya da bazı gelişmeleri kontrol etmek amacıyla iç karışıklık çıkarmak istediği zaman harekete geçmeğe hazır provakatörleri olsun...
Buraya kadar anlaşılmayan bir şey yok, değil mi?

*****

Devam edelim o zaman...
Şimdi; bu işgal gücünün temel amacı ne olur?
Kalıcı olmak; yerleşmek, kök salmak; öyle değil mi?
Peki bunu nasıl yapacak?
Bunun iki yolu var; birincisi işgal ettiği topraklarda yaşayan, o toprakların sahibi olan insanları kendisine tabi kılmak. İkincisi de bu emele yöneldiğinde kendisine muhalefet eden, karşı çıkan, sömürü tekerleğine çomak sokan insanları, kesimleri sindirmek...

Bütün bunları sağlamak için katliamlar dahil her yola başvurulur, hiçbir kötülük esirgenmez...
Bu da net mi?

*****

Şimdi de bu işin nasıl yapıldığına değinelim kısa
kısa...
*Önce halkın mevcut sisteme soğuması, uzaklaşması ve düşman olması için zemin hazırlanır...
*Sistemi ayakta tutan kurumlar bir bir tahrip edilerek ya işlemez hale getirilir ya da temelli yozlaştırılarak kendi istedikleri amaçlara hizmet eder hale getirilir.
Ülkenin eğitim sistemiyle başlanır işe; akıl dışı, bilim dışı, çağ dışı; ırkçı, meshepçi, ötekileştirici, karalayıcı; araştırmayan, sorgulamayan, üretmeyen insanlar yetiştirecek duruma getirilir...
Bu işi başarmak için en geçerli malzeme olarak mutlaka ama mutlaka din kullanılır...
Güvenlik sistemi, iletişim sistemi, istihbarat ağı ve insani ilişkiler dejenere edilerek işlemez hale getirilir daha sonra...
Ekonominin çökertilmesi, üretimden uzaklaştırılarak tamamen sıcak paraya, ticarete, tüketime, dışarıya bağımlılğa dayalı hale getirilmesine özen gösterilir...
Parlamento, hukuk sistemi gibi temel unsurların asıl konumlarından uzaklaştırılmasına özel önem
verilir...
Ülkenin yer altı ve yer üstü kaynakları, doğal ve tarihi zenginlikleri itina ile sömürülür ve tahrip edilir...
Halkın belini doğrultmaması ya da olup bitenleri anlamaması için de ekonomik, zihinsel ve bilimsel yönlerden zayıf düşürülerek; ulusal bilinçten, onurlu duruştan uzaklaştırılarak kullanılabilir hale getirilir...
Halk kesimleri arasında doğal olarak bulunan farklılıklar bilinçli olarak, özellikle de temsilcileri durumundaki yerli yöneticiler eliyle ayrılık nedeni olarak kullanılır. Irk, inanç, meshep, bölge, ideoloji, cinsiyet, yaşam tarzı gibi nedenlerle sürekli olarak insanlar ve toplum kesimleri birbirine düşürülür...
Biz ve onlar, onlar, onlarrrr...
Bunları böyle uzatmak mümkün...

*****

Geliniz şimdi kabullerimizi, kanaatlerimizi bir kenara bırakarak elimizi vicranımıza koyalım ve yukarıda sayılanları da bir kere daha gözden geçirip, aralarında bağ kurarak olup bitenleri anlamaya çalışalım...

Bu ülkede; totalde zenginleşirken halkı fakirleşen bu ülkede; insanı yardıma, sadakaya muhtaç bırakılan, onurluluk yerine kursağına göre hareket eder duruma getirilen bu ülkede; sömürünün, soygunun, yağmanın, rüşvetin, ahlak çöküntüsünün ayyuka çıktığı, insanlık değerlerinin ayaklar altına alındığı bu ülkede bütün bunları sen, ben, komşumuz yapmadığına göre, kimler yapıyor?

Yukarıda sayılan olumsuzlukları tekrar saymayalım, siz bir kere daha bakın ve aklınıza, vicdanınıza danışarak söyleyin; kim yapıyor bütün bu kötülükleri, kim?
Bu konular makale değil, kitaplarla anlatılabilir şeyler. Biz sadece bir beyin cimnastiği yapalım istedik...

Sahi, bu kadar kötülüğü kim yapıyor bu ülkeye?

Ve de bu ülkenin insanlarının, sahiplerinin vicdanları bu kadar mı köreldi ki pislik içinde ve onursuzca yaşamaya ses çıkarmaz oldu!

Düşünce ya da parti farklılığından, herhangi bir ideolojiden, yönetim anlayışından ya da yönetimde ortaya çıkabilecek yanlışlardan, aksaklıklardan, beceriksizliklerden falan bahsetmiyoruz güzel ülkemin güzel kalması gereken insanları...

Tesbitleri ana hatlarıyla yaptığımıza göre, siz de şimdi uygulamalara, yaşanılanlara (söylenenlere, kandırmalara, yalanlara, yüzsüzlüklere.. değil) ülkede olup bitenlere bakarak insanca bir sonuç çıkarın artık.
Sonuç çıkarmakla da kalmayın, gereğini yapın.

Unutmayın; evinizin temeline dinamit konulduktan sonra, ne aldığınız buzdolabının, ne de önünüze konan yemeğin bir anlamı olmaz...

İnanın bana, sadece bir dakika beynini kendisi kullanan her insan, her yurttaş anlar bunu; sadece bir dakika, sadece...