Ancak madalyonun bir diğer yüzünde ise aşık olmaktan çok ama çok korkan kişiler vardır. Bu durumun filofobi olarak adlandırıldığını ifade eden Nörolog Dr. Mehmet Yavuz, aşık olma korkusu hakkında Kent Yaşam Gazetesi okurlarına önemli bilgiler verdi.

FİLOFOBİ NEDİR?

Bir çeşit fobi olan filofobi, aşık olma korkusuna verilen addır. Uzmanlara göre filofobiye tam olarak neyin sebep olduğu bilinmemekle birlikte kişinin yaşadığı olumsuz duygusal bir deneyimin ardından ortaya çıktığı düşünülmektedir. Filofobisi olan bir kişi, karşı cinsiyetten bir kişinin varlığında kaygı krizi benzeri bir şey yaşar. Bu devam ederse kişinin korkusu, duygusal bağlantısı olan kişilerden uzaklaşmasına neden olabilir.  En önemlisi de bu durum tedavi edilmediği sürece kişinin ailesinden, arkadaşlarından kaçmasına, sosyal çevresi ile iletişiminin yok olmasına neden olabilir.

PEKİ, KİŞİ NASIL FİLOFOBİK OLUR?

Filofobinin başlamasına neden olan birçok faktör etkili olmakla birlikte en büyük etken acılı bir ayrılıktır. Örneğin yeni bir insanla tanıştınız. Beraber güzel vakit geçirmeye başladığınızda birçok ortak yönünüz olduğunu fark ettiniz. Zaman ilerledikçe o kişiye bağlandığınız ve aşık oldunuz. Ne yazık ki, her aşk mutlu sonla bitmiyor ve siz her şeyin yolunda gittiğini sanırken aldatıldınız. Kırılan kalbinizi onarmak zaman aldı. Uzun bir süre sonra yeniden birini sevmeye başladınız. Bir süre sonra tüm cesaretinizi toplayıp içinizde ona karşı beslediğiniz tüm duyguları söylediniz ancak reddedildiniz. Üst üste yaşanan hayal kırıklıkları ve reddedilmişlik hissi insanların yüreğini katılaştırabiliyor. Tekrar tekrar yara almamak için artık kimseye derin bir sevgi ile bağlanmama kararı aldınız.  Bu noktada sizde gelişen duygular filofobi olabilir.

KÖTÜ TECRÜBELER FİLOFOBİYİ TETİKLEYEBİLİR

Filofobinin en kötü tarafı, eski kalp kırıklıklarının hatırasını yaşatmasıdır. Şöyle ki, filofobik kişiler geçmişte yaşadıkları kötü deneyimlerin etkisiyle yeni biriyle tanıştığında eğer o kişiden hoşlanırsa tekrar acı çekeceğini düşünerek kaygılanır ve korkuya kapılırlar. Çoğu zaman bu duyguların yersiz ve anlamsız olduğunu bilseler dahi bu duyguları kafalarından uzaklaştıramazlar. Birini yeniden sevebilme ihtimalleri olduğunu anladıklarında çaresizlik, telaş, huzursuzluk gibi duygularla savaşmak zorunda kalırlar. Bu durumun en büyük sebebi ise geçmişte yaşanan kötü deneyimlerdir. Filofobik kişiler bir ilişkiye başlarlarsa sonunun hep hüsranla biteceğine inanırlar. Bu kişiler için kaçmak aslında bir savunma kalkanı gibidir. Kaçarak acı çekme duygusundan kendilerini korurlar. Ruhunda hasara yol açan filofobi kişiyi fiziksel olarak da etkiler. Filofobik kişiler hoşlandığı kişiyle karşılaştıklarında biran önce o ortamı terk etmek isterler. Kalp daha hızlı atmaya başlar, mide bulantısı, baş dönmesi, terleme, bayılma hissi, aşırı kaygı gibi belirtiler gözlemlenebilir.

KİMLER FİLOFOBİK OLMAYA DAHA YATKINDIR?

Küçük yaşlardaki çocukları eğitirken ebeveynlerin çocuğa istediğini yaptırmak için “söylediklerimi yapmazsan seni hiç kimse sevmez “ “baban ve ben seni terk ederiz” gibi ifadeler kullanarak çocuğu korkutmaya çalışması çocuğun ileriki yaşlarda yaşadığı bir aşk acısının ardından filofobinin ortaya çıkmasına neden olabiliyor.

YAŞANAN İLİŞKİ SAĞLIKLI OLMAZ

Bu fobi söz konusu olduğunda genellikle insanların aklına bağlanmaktan korkan kişiler gelir. Ancak bazı durumlarda kişiler bir şekilde bağ kurup ilişkiye başlayabilir ancak yaşanılan durum çok toksik bir ilişkiye işaret eder. Bu kişiler genellikle soğuk, ulaşılamaz ve kontrol etme ihtiyacı hisseden kişilerdir. Bütün bunlar davranışlarının altında bir korku ve güvensizlik hissi yattığına açıkça işaret eder. Güvensizlik hissi yüzünden duygusal bağlarına büyük zararlar verir. Bağlanma ve savunmasız olma korkusu yüzünden inişli çıkışlı fırtınalı ilişkileri olur.

FİLOFOBİ NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Fobi tedavilerinin temelini yüzleşmeler oluşturur. Hasta kendi duygularından korktuğu için “imajinasyon” denilen “hayal etme” egzersiziyle hasta aşık olmaya maruz bırakılıyor. Filofobik kişi kademeli olarak bu korku ile yüzleştiriliyor. Yüzleşmenin ardından kişinin aşka dair kafasında yer edinmiş olan negatif düşüncelerin yerine pozitif düşünce kalıpları yerleştiriliyor. Böylece geçmişte yaşanan acı tecrübenin vermiş olduğu korku ve kaygılar geride kalıyor. Geçmişte yaşananlar sadece bir hayat tecrübesi olarak kalıyor. Senay GÜNCAVAR BADUR-Kent Yaşam

                                                                                                                            

Editör: Haber Merkezi