Ülkemizde turizm sektörünün içinde bulunduğu durumu sorduğumuz İlos Travel ve Uslan Otelleri Yönetim Kurulu Başkanı, Turizmci, İşadamı Serhad Uslan, Türkiye’nin en önemli markası turizmin olması gereken noktanın çok gerisinde olduğunu ifade ederek sektörün her geçen gün biraz daha değer ve güç kaybettiğini söyledi. Turizmin yaşadığı bu gerileme sürecinin birden fazla nedeni olduğunu vurgulayan Uslan, sorunların sadece salgın (pandemi) ile açıklanamayacak düzeyde olduğunu ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü; Sorun bu coğrafyada yaşamanın bedeli olan terör, deprem gibi olağan sayacağımız sorunların da dışındadır.Sorunun temeli, yapısal sorunlar kadar, siyasal ve onun ekonomi anlayışı temelindedir.Ucuz emek bazlı kalkınma modelinin turizm sektöründe geçerliliği yoktur.Bu anlayış, ‘’Marka değeri’’ kaybettirmekten öte bir işlev taşımaz.Türkiye turizmde gelişmesini ucuz ürün sunumu üzerinden değil, barış,demokrasi ve özgürlüğün yaşandığı ülke imajıyla kazanmalıdır.

‘Demokratik, güvenilir bir özgürlükler ülkesi imajını yeniden kazanmalıyız’

4.5saatlik uçuş mesafesinde 1.5 milyar insanın ulaşabildiği, çoğunluğu bizim milli gelirimiz ve kişi başı satınalma gücü açısından bizden çok üstün olan bir insan topluluğunun, 200 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğün merkezi konumunda konuşlanan ülkemiz, turizmden kısa sürede yıllık 150 milyar dolar gelir elde edebilecek potansiyele sahip, her türlü güzelliği topraklarında barındırmaktadır.Plansız, hesapsız, kontrolsüz yatırımlar, Türkiye ekonomisinin her alanında olduğu gibi turizm yatırımlarında da, fiziki ve insan kaynağına yapılan yatırımdır ve yararından çok zararı vardır.Hesapsız yatırımların sonucu ülke çıkış olarak ucuz emek, ucuz ürün, ucuz turizm ülkesi, yetersiz gelir sarmalına mahkum olmuştur.

Yabancı göçmenleri ucuz emek deposu olarak gören ekonomik yaklaşım, turizm sektörüne doğrudan zarar verir, başka sorunlara da kaynaklık eder.Ucuz ülke imajını değiştirmenin temel yolu, en büyük pazarımız olan batı pazarının ihtiyaçlarına göre planlamış turizm sektörünün kaderini değiştirmenin temel yolu ülkenin demokratik, güvenilir bir özgürlükler ülkesi imajını tekrar kazanmasıdır.

‘Yerel yönetimlerin turizm üst kuruluna katılması şarttır’

Sektörün gelişebilmesi için yapısal düzenlemelerin de şart olduğunu ve  bu düzenlemelerin başında sektörün demokratik katılımını sağlamak için yapılan düzenlemeler geldiğini ifade eden Serhad Uslan,‘Turizm üst kurulu, sektörün tüm temsilcilerinin ilgili konularda karara katılımlarının sağlandığı yapılar olmalıdır. Sektör kendini yönetebilme yetisine sahiptir. Siyasetin alacağa kararlara katılımları özendirilmelidir. Yerel yönetimlerin alınan kararlara sektörün temsilcilerinden oluşan kurula -turizm üst kuruluna- katılması şarttır.

Türkiye, doğayı, çevreyi insanı ve yatırımlarını koruyarak turizm gelirlerini Akdeniz çanağındaki ülkelerin çok üzerine çıkartacak yasal düzenlemeleri ve idari yapılanmayı gerçekleştirmelidir’ diye konuştu.

Turizm sektöründe en önemli mesele istihdamdır

Uslan, sözlerini şöyle sürdürdü; Şu aralar ülkenin lokomotif sektörü haline gelmiş bu iş kolunun çalışan iş gücüne ihtiyacı, turizmin gelişmesiyle paraleldir. Yaklaşık 1.500.000 kayıtlı iş gücüne sahip sektörün, salgın sonrası kalifiye iş gücünü kaybettiği bir gerçektir. Zira sektördeki ücretlerin diğer sektörlere oranı, aşağılarda kalışı sektörden kaçışı hızlandırmıştır. Sektör kalifiye iş gücünü kaybetmektedir. Bunun asıl sebebinin de turizm sektörünün kalifiye elemanı elde tutacak mali gücünü yitirmesi olarak görülebilir. Bu haliyle dahi en çok işgücü üreten sektör liderliğini korumaktadır.

‘Her şey dahil otel işletmeciliği turizmin önünü tıkamaktadır’

Öncelikle bu kayıpların gerçek nedenleri üzerinde düşünmek lazım; Ülke imajının ucuz ve kaliteli olarak görünmesi en önemli etkendir. Bunun da temelinde bugüne kadar yapılan yanlış otel yatırımları yatmaktadır. Aslında turizmi ucuzlatan en önemli ve birinci etken de budur. Bugüne kadar yapılan 5 yıldızlı otel ve 1.sınıf tatil köyü sayısı sadece Antalya’da 407’dir. İspanya genelindeki 5 yıldızlı otel ve 1.sınıf tatil köyü sayısı ise 289’dur. Beş yıldızlı otel sayısındaki bu yüksek rakam, fiyatlandırmaya girince altındaki 4 yıldızlı otelleri ve 4 yıldızlı oteller de diğer 3-2 yıldızlı otelleri baskı altına alarak kendi içerisinde haksız rekabet yaratmakta ve de otel fiyatlarının düşmesine yol açmakla birlikte beş yıldız, altı yıldız sayısına sahip otellerin ve turizmin diğer bileşenlerinin iflasına ve kapanmasına yol açmaktadır. 5 yıldızlı her şey dahil oteller içerideki müşteriyi dışarıya salmamakla birlikte de çevre esnafı ve yerel halkla kaynaşma ve de kültür alışverişi konusunda da yetersiz kalmaktadır.Bu kadar çok 5 yıldızlı her şey dahil otel işletmeleri Türkiye turizminin önünü tıkamakta ve de fiyat düşüşlerine yol açmaktadır. Bu durumda yeteri kadar kazanç elde edemeyen tesislerin de en önemli sorunu eleman ücretleri olarak ortaya çıkmaktadır.Çözümü ise, her şey dahil konseptinin ana kuralları ortaya konmalıdır. Otel konumu dahil olmak üzere katı kurallara ve standartlara bağlanmalıdır.Türkiye 3 yıldızlı müşterinin 5 yıldızlı otellerde konakladığı ülke imajından çıkarılmalıdır.

‘Ülkemizde turizm politikaları iktidarların yönetim anlayışlarına göre değişiklik göstermektedir’

Bütüncül ve uzun vadeli, planlı bir turizm politikası yoktur. Uzun vadeli, iyi planlanmış organizasyonlara ihtiyaç vardır. Turizm Üst Kurulu bu ihtiyacın temelinde yer almaktadır.Turizm üst kurulu, sektörün tüm temsilcilerinin ilgili konularda karara katılımlarının sağlandığı yapılar olmalıdır. Sektör kendini yönetebilme yetisine sahiptir, Siyasetin alacağa kararlara katılımları özendirilmelidir.Siyaset politikanın dışında kendi kararlarını üretebilecek bu yapının ülkedeki siyasi otoriteyi de ikna ve yönlendirme gücü olmalıdır.

‘Ülkemizde 7 bölge ve 81 ilde yaklaşık 50 turizm çeşidi yapılmaktadır

Gerçekleşen gelirlere göre en büyük payı İstanbul ve Antalya almaktadır ve hiç turist almayan şehirlerimiz de bulunmaktadır.Ülke turizm olanaklarını yeterince kullanamadığımız açıktır. 5 yıldızlı otel yatırımları yerine atıl turizm potansiyellerini harekete geçirecek turizm yatırımlarına önem verilmelidir. Örneğin ülkede birçok kış turistik tesisleri olmasına rağmen, plansız kış yatırımları, kış turizmini dünya literatürüne sokamamaktadır. Anadolu medeniyetleri tanıtımı kadük kalmakla birlikte, bu medeniyetlerin tarihçesi de günden güne silinmektedir. Halbuki bu tarihçeleri yaşatacak bir turizm politikası hem ülkeye döviz kazandırmada, hem de istihdam başta olmak üzere birçok değer ve zenginlik katacaktır.Sonuçta daha çok yol almamız gerekiyor. Ama hepsinden önemlisi bir gerçek var ki;Turizm, demokrasiyi, yeşili ve temiz bir dünyayı seviyor. FİDAN UĞUR/KENT YAŞAM

‘Türkiye’deki turist istatistikleri tamamen yanlıştır, gerçek dışıdır’

2013 yılında değiştirilen hesaplama yöntemi nedeniyle gelirlerde yaklaşık %25 artış yaşanmıştır. Yurt dışında yaşayan yurttaşlarımızın tamamı yabancı turist sayılmış rakamlar gerçeğinden daha yüksek açıklanmıştır. Özellikle komşu ülkeler ve Türk Cumhuriyetlerinden ülkemize çalışmak üzere gelen kişiler de turist gibi sayılara dahil edilmiş ve bu kişilerin her 3 ayda bir yaptıkları giriş-çıkış toplam sayıya dahil edilmiştir. Ülkemize giriş yapan her yabancı turist sayılmıştır, bunlar da açıklanan verilerin gerçeği yansıtmadığını göstermektedir.

Bu gerçek dışı istatistiki yöntemler kendimizi kandırmaktan ileri gitmemektedir. İstatistiki bilgilerin gerçek turiste yönelik hesaplanması gerekmektedir. Bunun yöntemleri vardır ve gayet basittir. Ülkeye giriş yapan yabancı pasaport sayısı yerine;
1-) Turistik otellerde mevsimine göre yapılan yabancı turistin geceleme sayısı
2-) Yaz turistik bölgelerindeki havaalanlarına inen yabancı turist sayısı

3-) Şehir turizmi için yurt dışından gelen tarifeli ve tarifesiz uçaklardan inen yabancı yolcu sayısı ve otellerde konaklama süreleri

4-) Karayoluyla ve organize gelen otobüslü veya özel araçlı konaklama yapacak yabancı turist sayısı

5-) Günübirlik alışveriş veya transit geçiş yapan yolcu sayısı

Ve bunun gibi kategoriler altında ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir. İşte o zaman tatil, alışveriş, ticari vb. turist sayısını gerçek anlamda değerlendirebiliriz.

Ukrayna ile Rusya arasındaki yıkıcı savaşın

türk turizmine etkisi ve MÜCBİR SEBEP

Daha iki, üç hafta öncesine kadar Rusya’dan 6 milyon,Ukrayna’dan 2 milyon turist beklerken, Türkiye’ye gelen turistin neredeyse üçte birinin kaynağı olan bu iki pazardan artık 2022 yılında kaybımız ne kadar olacak tartışmaları başlamış bulunuyor.Ukrayna pazarından turist gelmesini bekleyen yok.Rusya’nın ambargo kaynaklı uçuş yasağı nedeniyle bu koşullarda mucize kabilinden gelebilirse, en fazla iki milyon turistin gelebileceği konuşuluyor.Bu ancak bir mucize olursa gerçekleşebilir.Bu pazarın yerini alabilecek kısa vadede bir başka pazarın devreye sokulabilmesi de bir başka mucize olarak nitelenebilir. Kaldı ki, batı pazarından da bahsi geçen savaş nedeniyle, özellikle orta Avrupa devletlerinden gelen rezervasyonlar oldukça azalmış, yavaşlamış durumda.

Görülen o ki, 2022 yılında önceden belirlenen hedeflere değil ulaşmak, 2021 yılını bile yakalamak bir başarı olacaktır.Yaklaşık 8 milyar dolar civarında bir kayıp,sektörün içinde, yanında, civarında iş yapan,dolaylı, dolaysız her kesime ciddi bir darbe vuracaktır.Olası turist kaybını hafifletmek adına diğer pazarlara önem vererek tedbirler almakla uğraşacağız, ancak diğer pazarlarda da özellikle orta Avrupa ülkelerinden düşüşler nedeniyle mevcut diğer pazarlarımızda da sorunlar yaşanabilecektir.

İnsanların savaş, göç gibi ortamlarda birinci tercihi turizm, tatil olmamaktadır. Ertelenmesi en kolay karar verilen tatildir. Yerde beklemek zorunda kalan yüzlerce pazar dışı işlev dışı kalmış uçakların yarattığı maliyet artışı yanında petrol fiyatlarındaki yükseliş, mevcut ulaşım ücretlerini artırmakta, yer yer ulaşım maliyetleri ikiye katlanmaktadır. Bu da tur paket maliyetlerini artırmaktadır. Rusya ve Ukrayna’da iş yapan Türk kökenli tur operatörleri şu andaki tabloya göre iflasın eşiğindedir. Zaten borç batağından sıyrılmak için olağanüstü çaba gösteren tur operatörleri ve özellikle sahil bandında yaz döneminde iş yapan konaklama  tesislerinin bir çoğu  bu aşamada devletin alacağı bazı basit tedbirlerle ticari yaşamlarına devam edebileceklerdir.

Devlet turizm sektörünün tamamını, yani 120 milyar dolarlık yatırımını, 1.5 milyon çalışanını ve gelecekte yüz milyarlarca dolar dövizi getirecek potansiyeli korumak, heba etmemek, yabancı sermayenin üç kuruşa yemi yapmamak adına ivedilikle ‘turizm sektörü için ‘’mücbir sebep ‘’forcemajeur’’ uygulaması ilan etmeli, bu süre şimdilik bir yıl olmalıdır.Bir borcun veya hukuki ilişkinin ihlaline veya aksamasına neden olan ve ilgililerin kusuruna bağlı olmayan, kaçınması ve öngörülmesi söz konusu olmayan bir takım nedenlere mücbir sebep denir. Buna bağlı olarak mücbir sebep nedir sorusunun cevabında 3 unsur aranır. Bunlar: harici olma, kaçınılmaz olma ve öngörülmez olmadır.

Yargıtay kararlarında bir takım mücbir sebep hallerine yer verilmiştir. Yargıtay genel olarak deprem, sel, yangın gibi doğal afet hallerini, salgın hastalık,bölgesel çatışmalar  vs. gibi toplumsal problemleri mücbir sebep olarak saymıştır. Turizm sektörü için mücbir sebebin varlığı açıktır. Ortada bizi dolaylı da olsa büyük ölçüde etkileyen bir savaş vardır. Ticari ilişkilerden kaynaklanan borçların ödenebilmesi, sözleşmelerden kaynaklanan hakların alınabilmesini imkansız kılan şartlar oluşmuştur. Bu tür durumlarda sürecin ivedilikle gündeme alınması ve takip edilmesi gerekir ki mücbir sebepten ötürü işletmelerde zarar doğmasın. Kimi işletmeler, kısmi imkansızlıklar, kimileri tam imkansızlık ya da aşırı ifa güçlüğü gibi durumlara düşebilecektir. Borçları zamanında tamamen ya da kısmen ödeyememe durumlarıyla yüz yüze gelecek on binlerce turizm işletmesi, konaklama, seyahat acentası, ulaştırma sektörü işletmeleri vardır.Tedbir alınmadığı taktirde,sektörün neredeyse tamamında iflas olgusu söz konusu olacaktır.Milli kaynaklarımızın değerlerimizin yok oluşunun önüne bir nebze olsun geçebilecek bu tedbirin ivedilikle alınmasında yarar vardır.